beşiktaşın ve milli takımımızın kıymetli oyuncularından şükrü gülesin, çoktanberi dedikodu halinde devam eden bir şayiayı hakikat haline getirmiş ve evvelsi gün, yeni kulübü olan lazio ile mukavelesini tamamlamak üzere, italya'ya gitmiştir. italyadan on beş gün sonra döneceği söylenen gülesin, bu arada yeni kulübü ile olan mukavelesini tamamlayacak ve dönüşte de ailesini alarak, tekrar italyaya gidecektir. şükrünün lazio kulübünden 30.000 lira kadar yüksek bir ücret aldığı da söylentiler arasındadır.
şükrünün memleketimizden ayrılması, gerek türk futbolu, gerek beşiktaş kulübü için, telafisi mümkün olamayacak bir kayıptır. buna karşılık türk futbolunun, hakikaten avrupa çapında bir şöhreti olarak, memleketini lâyıkiyle temsil edeceğine şüphe olmıyan gülesin'in, bu bakımdan türk futboluna yapacağı hizmet, muhakkak ki ilk üzüntüleri unutturacak kadar büyüktür. kıymetli futbolcumuza, yeni bir sahada attığı bu ilk adımda muvaffakiyetler temenni ederiz.
galatasarayın ve milli takımın santrahafı bülent eken'in de, askerliğinin hitamında lazio kulübüne gideceği söyleniyor. fakat bunun ne derecede hakikat olduğunu, ancak, bülent'in askerlini sona erdikten sonra anlıyabilecegiz.
tamamı 10 eylül 1950 tarihinde oynanan 1950-51 sezonu italya 1. liginin 1. haftasında alınan sonuçlar şöyledir;
bologna fc 3-1 as roma como calcio 3-1 us triestina calcio genoa cfc 2-1 as lucchese-libertas lazio rome 3-3 ınter milan ac milan 6-2 udinese ssc napoli 3-2 fiorentina novara calcio 3-0 sampdoria genoa us palermo 2-0 atalanta bergamo pro patria 0-7 juventus turin torino fc 2-1 calcio padova
altay ve izmir’in efsane futbolcusu ; vahap özaltay
vahap özaltay sadece kentimizin futbol alanındaki öncü isimlerinden değil, aynı zamanda türk futbol tarihinin de en önemli isimlerinden birisidir. o’nun futbol oynadığı 1920’li ve 1930’lu yıllar hem bir kentin yani izmir’in küllerinden yeniden doğduğu hem de modern türkiye cumhuriyeti’nin kuruluş sancıları yaşadığı tarihsel aralığa denk gelmişti. teninin rengi dolayısıyla bazı dönemlerde ayrımcılığa tabi tutulmuş olsa da o, bütün bunlara hiç aldırış etmeden hem izmir’i hem de türkiye’yi uluslararası arenada başarıyla temsil etti. 1934’teki soyadı kanunuyla özaltay soyadını alacak kadar kendisini altay ve izmir’le özleştiren vahap özaltay, endüstriyel futbolun ayak seslerinin henüz hissedilmediği, futbolun sadece futbol için oynandığı masumiyet çağının bir futbol efendisiydi.
bilindiği gibi türklerin izmir’de kurdukları ilk futbol kulübü altay’dı. altay; ıı. meşrutiyet sonrasında gelişen ve ittihatçıların politik bir söylem ve program olarak ortaya koydukları sermayenin millileştirilmesi ile kültürel ve siyasal türkçülük akımın spor alanındaki bir uzantısıydı. zira, izmir imparatorlukta futbolun ilk oynandığı yerdi. levanten aile şirketleri, gayr-i müslim cemaatler 1880’lerden itibaren futbolu ingiltere’den ithal ederek izmir’de oynamaya başlamışlardı. bu anlamda futbol izmir’den istanbul’a yine izmirli bir levanten aile olan giraudlar tarafından taşınmıştı.böylelikle tüm osmanlı coğrafyasında futbolun oynandığı ilk yer izmir’deki bornova çayırı olmuştu.
bu gelişmeler doğrultusunda altay spor kulübü ittihat ve terakki’nin izmir kâtib-i mesulü celal bey’in teşvikleriyle ve dönemin izmir valisi rahmi bey’in gayretleriyle şark mekteb-i idadisi’nde mustafa necati vasıf çınar beylerin öncülüğünde kuruldu. kulübün adının altay olarak isimlendirilmesi türklerin osmanlı öncesi yaşamlarına ilişkin o dönemde geliştirilen kültürel ve siyasal türkçülük ideolojisinin bir yansımasıydı. hatta öyle ki, altay’da spor yapan gençler, ı. dünya savaşı’nda ilan edilen seferberlikten muaf tutulmuşlar, izmir’de azınlıklara karşı verilen mücadelenin spor alanındaki temsilcisi olmuşlardı. zaman içersinde altay’ın içinden iki güzide izmir kulübü daha kuruldu. bunlar göztepe ve altınordu kulüpleriydi.
vahap özaltay’ın formasını giydiği altay 1920 ve 1930’lu yıllarda türk futbolunun en önemli kulüplerinden birisi olur. 1909’da istanbul’da doğan ve kısa bir süre sonra ailesiyle birlikte aydın’a göç eden vahap özaltay 1919’da yunan işgalinin başlamasıyla nedeniyle kastomonu’ya taşınmışlardı. vahap’ın futbol topuyla ilk buluştuğu yer kastamonu olmuştu. 1922 yılında ailesinin kastamonu’dan izmir’e taşınmasıyla altay kulübü’nde futbol oynamaya başlayan vahap, kısa sürede altay’ın gözdesi olur. üstün fiziği ve süratiyle izmir futbolunun en önemli isimlerinden birisi haline gelir. o, kısa zamanda altay’ın sembol futbolcusu olur. kardeşi saim de altay’da o’nunla birlikte futbol oynamaya başlar. vahap’ın izmir futbol çevrelerindeki lakabı “kara inci”ydi. o içindeki altay sevgisini soyadı alacak kadar ilerletmişti.
gerçekten de 9 eylül 1922’de türk ordularının başında izmir’e giren fahrettin paşa altay soyadını aldıktan sonra altay’da spor yapan futbolcular arasında da kulübün adını soyadı olarak alma yarışı başlamıştı. örneğin şerif, ‘eraltay’, cemil ‘tuğaltay’, vahap da ‘özaltay’ soyadlarını almışlardı. vahap özaltay’ın türk futbolundaki başarısı kısa süre içerisinde avrupa futbolunun dikkatini çekti ve fransa’nın racing takımı’na transfer oldu. fransa’da futbol oynadığı dönemde kendisine attığı şık kafa gollerinden dolayı “le tete de turc” (türk kafası) lakabı takıldı. vahap özaltay türkiye’de yurt dışına transfer olan ilk türk futbolcusu olma onuruna da böylelikle kavuşmuştu. atletik yapısı ve sürati o’nu sadece futbol alanında değil atletizm alanında da başarıdan başarıya ulaştırmıştı. 200 ve 400 metre koşu yarışlarında kazandığı izmir birincilikleri bu durum en açık kanıtlarındandır. bir atlet olarak balkan atletizm şampiyonası’nda türkiye’yi temsil eder.
yurt dışında türk futbolunu başarıyla temsil eden vahap özaltay, türkiye’ye döndükten sonra beşiktaş, fenerbahçe, şişli ve ankaragücü takımlarında da forma giydi. futbolculuk yılları sona erdikten sonra teknik direktörlük yapamaya başladı. o dönemin en önemli futbol tekniklerinin ve oyun sistemlerini türkiye’de ilk deneyen teknik direktörlerden birisi oldu. hatta “futbol nasıl oynanır?” adlı bir kitap da yazarak türk futbol tarihine ve kültürüne bu alanda da önemli bir katkıda bulundu.
1954’te teknik direktör olarak ordu milli takımı’nın başında türkiye’yi ordulararası dünya şampiyonu yaptı. çok değişik kulüplerde futbol oynamasına rağmen, altay ve altaylılık kimliğinden asla vazgeçmedi. altay’ı kendi kimliğinin ve kişiliğinin en önemli öznesi haline getirdi. yaşamı boyunca altay sevgisiyle atan kalbi 1965’te yine bir altay kongresinde konuşma yaparken durdu.
vahap özaltay’ın bu kadar başarılı bir futbol kariyeri olmasına rağmen, türk milli takımı’nın formasını yalnızca bir defa giymesi düşündürücüdür. hiç kuşkusuz bunun ardında yatan neden teninin taşıdığı renkte gizliydi. 1930’ların dünyasına yön veren ırkçılık rüzgârları ve faşizan eğilimler, türkiye’de de zaman zaman konjonkturel olarak bazı devlet yöneticilerinin bu konuda öznel bir takım tasarruflarda bulunmalarına olanak sağlıyordu. hemen belirtmek gerekir ki, devrimin önderi mustafa kemal atatürk’ün kişiliğinde somutlaşan atatürk milliyetçiliği ırk, soy, kan birliği gibi anatomik ve fizyolojik özellikler üzerinden kurgulanan bir milliyetçilik yaklaşımı asla değildi.
o’nun sınırlarını çizdiği milliyetçilik yaklaşımı, tarih, ülkü, kültür birliği esaslarına dayanan gerçekçi bir milliyetçilik yaklaşımıydı. ancak 1930’ların dünyası özellikle avrupa’da ırkçı ve şoven milliyetçiliğin gelişimine olanak sağlamıştı. türkiye’de bazı çevreler özellikle turancı çevreler bu ırkçı rüzgârların etkisi altında kalmışlardır. örneğin o dönem beden terbiyesi genel müdürlüğü’ne böyle bir anlayışın sirayet ettiğini söylemek mümkündür. nitekim bu anlayışın temsilcilerinin beden terbiyesi’nde etkilerinin zayıflamasıyla vahap özaltay da hak ettiği milli formayı bulgaristan maçında giyebilmişti. türkiye’de bu tür yönelimlerin sürekli değil de konjonkturel olduğunu gösteren en önemli kanıtlardan biri vahap özaltay’ın bir süre sonra ordu milli takımı teknik direktörlüğü’ne getirilmiş olmasıdır.
bir müddettenberi beşiktaşın ve milli takımın değerli solaçığı şükrü gülesin'in italyaya giderek orada bir takımda oynayacağı söylenmekte idi. her defasında yalanlanan bu şayia dün nihayet tahakkuk etmiş ve şükrü uçakla italyaya hareket etmiştir.
şükrü lazio takımı ile anlaşmış olup bu takımda yer alacaktır. gerekli anlaşmayı yapan futbolcumuz italyada bir hafta kadar kaldıktan sonra istanbula dönecek ve karısını aldıktan sonra tekrar italyaya gidecektir.
italyan gazeteleri futbolcumuz için (v—2) lâkabını kullanıyor. şükrü'nün antrenmanları roma futbol münekkitleri üzerinde çok müsbet intiba bıraktı
spor âleminin sadece dedikodu olarak kabul ettiği şükrü'nün italya seyahati meselesi ansızın hakikat oluvermiş ve kıymetli futbolcumuz birden italya'ya hareket etmişti. uzunca bir sükûttan sonra şükrü'nün lazio kulübü ile angajman imzalamış bulunduğunu öğreniyoruz.
beşiktaş ve milli takım sol açığı italyada hakikaten beğenilmiş ve yaptığı antrenmanlarda futbol münekkitlerinden gayet iyi not almıştır. italyan spor basını da futbolcumuza karşı cidden büyük alaka göstermiştir.
işte meşhur «corriere dello sport» gazetesinin şükrü hakkındaki satırları:
«birkaç gündenberi memleketimizde bulunan türk milli takımı santrfor ve solaçığı şükrü dün rondinella stadında ilk antremanını yapmıştır. şükrü, meazza'nın çalıştırmış olduğu beşiktaş kulübü oyuncularından olup iri cüsseli ve atletik vücutludur.
arkadaşlarının şükrü'ye (v-2) lakabını takmakta pek haklı olduklarını kendisini seyrettikten sonra anlamış bulunuyoruz. şükrü'nün sürati ve şutları lazio'nun teknik adamlarını büyük tesir altında bırakmıştır.
diğer taraftan gene «corniere dello sport» gazetesinin bir başka sütununda da şükrü hakkındaki satırlara rastlıyoruz. lazio takımının yeni mevsime nasıl girdiğini izaha çalışan muharrir şükrü'den de bahsederek şöyle demektedir:
«türk futbolcusu şükrü dünkü antrenmanında fevkalâde müspet bir tesir bıraktı. muhakkak lazio idarecileri şükrü'yü tereddütsüz angaje edeceklerdir.
mamafih bu değerli türk futbolcusunun lazio'dan başka kulüplerle de temas halinde olduğunu da ilave etmek lazımdır.
nihayet şükrü'den bahseden diğer bir makalede de şu cümleler okunmaktadır:
lazio, şükrü'yü satın almak istemektedir. beşiktaş santrfor ve solaçığı umumiyetle herkes tarafından beğenilmiştir. bu futbolcu bazı ahbaplarının ve lazio idarecilerin himayesi altında rondinella sahasında antrenmanlarına devam etmekte ve lazio kulübünün kendisi hakkında vereceği kararı beklemektedir.
şükrü roma şehrini çok beğenmiş ve hattâ ona âşık olmuştur. lazio kulübü şükrü'ye henüz müspet veya menfi bir cevap vermiş değildir.
ayrıca milano kulübü de şükrü ile alâkalanmış ve bu oyuncu hakkında eski antrenörü meazza'dan malûmat istemiştir.
«şükrü'nün anlaşacağı rakamın 5 milyon liret (takriben 21-22 bin türk lirası) olduğu şüphesizdir. fakat ortada halli gereken bir iki nokta vardır. herhalde bu kıymetli sporcunun italya'dan boş dönmesi, büyük kayıp olur. şükrü'yü mutlak surette angaje etmek lazımdır.»
milli takımın ve beşiktaşın kıymetli solaçığı şükrü gülesinin memleketimize sızan bütün haberlere rağmen yeni kulübü lazio ile anlaşamadığı kat'i surette anlaşılmıştır. esasen italyan idarecileri solaçık mevkiinde 28 yaşındaki şükrü ile 23 yaşındaki cenubi amerikalı unzaim üzerinde karar verememekte idiler. son internationale - lazio (3-3) maçında şükrüye yer verilmemesi kıymetli solaçığımızın feda edildiğini teyit etmiştir. halen söylenildiğine göre lazio, şükrüyü başka bir italyan takımına satacaktır