mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
siyaset-futbol ilişkisinde bir başka örnek: vefa
vefa spor kulübü, 1908 yılında, meşruriyet'in ilanı sonrasında kurulmuştu. sportif etkinliklere istanbul'un diğer büyük kulüpleri gibi futbol ile başlamayan ve daha çok sosyal faaliyetlere ağırlık veren vefa, o kadar popüler olamamıştı. kulübün futbola girişi birinci dünya savaşı yıllarında olmuştu. ancak hem savaş yılları olması hem de diğer istanbul kulüplerine göre gecikmişligi, vefa'nın kurulduğu okul ve semt dışında taraftar kulesi kazanmasının önünde engeldi. bu yüzden cumhuriyet döneminde düzenli oynanan istanbul ligi'nde, vefa kulübü ancak üç büyük kulübün ardından dördüncü olabilmenin mücadelesini verecekti.
dar bir taraftar kitlesine sahip olan kulübün maddi imkânları da kısıtlıydı. siyasal çevrelerle güçlü ilişkilerinin bulunmayışı da eklendiğinde, vefa'nın benzer birçok kulüp gibi daha mütevazı hedeflere yönelik mücadele vermesi kaçınılmazdı. bu durumun doğal bir sonucu da, vefa gibi kulüplerin spor teşkilatları üzerinde söz sahibi olamaması ve kendisine ait spor tesislerinden mahrum bulunmasıydı. kurulduğu günden 1940'lara kadar deyim yerinde ise başaltı pozisyonunu benimseyen vefa bu dönemde sırtını bir siyasetçiye dayayarak kaderini değiştirmeye çalışacaktı.
bu değişimi sağlaması beklenen kişi, dönemin güçlü ismi milli eğitim bakanı hasan âli yücel'di. hasan âli yücel, lise öğrenimini vefa idadisi'nde yapmış, yetiştiği okula olan ilgisini ve desteğini yaşamı boyunca sürdürmüştü. diğer kulüplerin siyasetçilerin gücünü kullanarak maddi ve manevi avantajlar sağladıkları ya da spor yönetiminde söz sahibi oldukları bir dönemde, vefalı yöneticiler de dönemin bu güçlü siyaset adamından yararlanma yolunu tutacaklardı.
bu yolda ilk önemli girişim, vefa kulübü'nün kendisine ait bir stadının olması için yapılmıştı. karagümrük semtindeki aetios sarnıcı ya da halk arasında bilinen adıyla çukur-bostan, 1920'lerde düzeltilerek futbol sahası hâline getirilmiş ve yirmi yıl kadar, başta karagümrük olmak üzere, muhitin takımlarına hizmet vermişti. hasan âli yücel'in bakanlığı esnasında ise stat arazisi, semtle doğrudan bir ilgisi bulunmayan vefa kulübü'ne kiralanıvermişti. bu karar karagümrük kulübü'nün tepkisini çekmişse de, mevcut durumu değiştirmemişti. kiralama işleminin ardından, aynı arazide, yeni bir stat ile içinde spor salonu da bulunan bir tesis inşa edilmişti." tesisler vefa kulübü'nün hizmetine sunulmuş, üstelik karagümrük semtindeki bu yeni stada vefa kulübü'nün adı verilmişti. böylece vefa spor kulübü, milli eğitim bakanı hasan âli yücel ve cumhurbaşkanlığı kâtib-i umumisi kemal gedeleç'in gayretleri ve çabalarıyla bir kulüp merkezine ve stada sahip olmuştu.
vefa spor kulübü, tesisleşme yönündeki bu hamlelerinin yanı sıra 1940'larda sportif anlamda da tarihinin belki en başarılı dönemini yaşamıştı. 1947 yılında futbolda güçlü bir kadro oluşturarak lige şampiyonluk parolasıyla başlayan vefa, fenerbahçe'nin ardından averajla ikinci sırada yer almıştı. futbolda tarihindeki en iyi derecesini elde eden vefa, bir sene sonra ise voleybolda türkiye şampiyonu olmuştu. bu, vefa spor kulübü'nün tüm tarihi boyunca ulusal düzeyde kazandığı ilk ve tek şampiyonluktu.
futbol ve voleybolun dışında diğer spor branşlarında da oluşturduğu güçlü kadrolarla kırklı yıllarda zirve mücadelesi yapan vefa'nın konumu, izleyen bölümde de değinileceği üzere, 1950 yılında iktidarın değişmesi ve hasan âli yücel'in siyaset dünyasındaki etkin konumunu kaybetmesi üzerine değişecekti. siyasetle diğer büyük kulüpler gibi derin ve süreklibir ilişki kuramayan, bunun yerine sadece tek bir adamın desteğine güvenebilen vefa'nın kazanımları kalıcı olamayacaktı.