ilk devre 3 - 0 mağlûbiyetle bitince takımda değişiklik yapıldı ve beraberlik bu suretle kazanıldı
seget (özel) — takımımız bugün macaristanda ilk maçını yaptı.
saat 4.3 te otelden hareket ederek sahaya geldik ve doğruca bize tahsis edilen odaya girdik. antrenörün ufak bir nasihatinden sonra alkışlar arasında sahaya girdik ve halkı selâmladık. sonra da macarlar girdiler. biz onlara bayrak verdik. macarlar da bize beyaz kırmızı karanfillerle süslü bir buket verdiler. takım kaptanımız münevver parayı kazanamadı ve macarlar oldukça şiddetli olan rüzgârı lehlerine aldılar.
stad küçük ve halk beş altı bin kadardı. takımımız şu şekilde idi:
macarların takımında sağ bek hikroşi ile sağ açık koravi yeni ve milli takım oyuncuları idiler.
ilk akın onlara oldu. arkadan bize favul oldu, avuta attılar. tekrar bizim güzel bir akında helvacı yere düştü ve muhakkak bir gol böylece kaçtı. danyalın güzel bir şütü avuta gitti. kadri bugün iyi değildi, topu ayağında fazla durdurmak istiyor ve hep kaçırıyordu. bundan istifade eden macarların sol açıkları mütemadiyen bizim kaleye akıyor ve ortalayıp bizim bekleri şaşırtıyordu. bu arada macarların güzel bir şütlerini necdet kurtardı ve halk tarafından alkışlandı. macarlar gittikçe hâkim oynuyorlar ve soldan mütemadiyen iniyorlardı. nihayet sol açık güzel bir ortalayış yaptı. lûtfi kafa ile vurduysa da topu çeviremedi ve sağ açıkları güzel bir plâse ile ilk sayılarını kaydetti. 16 ncı dakikada gol olması biraz bizimkileri şaşırttı, biraz daha seri oynamağa başladılar. fakat helvacı çok ağır, diğerlerine verdiği paslar hep hasım tarafın ayaklarına gidiyordu. macarlar bizim oyuncuların hareketlerinden nereye pas vereceklerini derhal kestiriyorlar ve her pasımızı kesiyorlardı. bu arada soldan inkişaf eden bir hücumumuz esnasında şereften güzel bir pas alan necdet topu sürdü ve her zamanki gibi kaleye beş metro mesafeden havaya attı.
fahir iyi değil, orta adeta boş gibi. bütün iş beklerin üzerine geliyor. ibrahim vazifesini lâyıkile yapıyor ve sağ açığı boş bırakmıyordu. macarlar, bizi daha ziyade sıkıştırmağa başladılar. bizimkiler yavaş yavaş açıldılar ve münevver vasıtasile yapılan akında şeref güzel bir şüt attı, fakat helvacıya çarptı.. tekrar danyal sürdü ve ortaladı. şerefin şütünü macar kalecisi kurtardı. bizimkiler tekrar durgun oynamağa ve macarlar mükemmel paslarla kalemize inmeğe başladılar. 31 inci dakikada lûtfi macarlardan birinin ayağını tuttu ve hakem bize penaltı cezası verdi ve koravi demir gibi bir şütle ikinci golü de yaptı. bu arada hakem de macar olduğunu gösteriyor ve boyuna aleyhimize cezalar yaratıyordu.
nihayet 33 üncü dakikada gene soldan inkişaf eden bir hücumda sol açıklarının güzel bir ortalayışını korani çok yerinde bir şütle kalemize soktu. bu suretle 3-0 mağlûb vaziyete girmiş oluyorduk.. nihayet düdük çaldı, devre bitmişti.. macarlar bu neticeden hem memnun, hem de türklerde bir şey yok, takımları iyi değil, oyun bilmiyorlar gibi söyleniyorlardı.
ikinci devre
ikinci devrede takımımızda değişiklik oldu ve sağ haf kadrinin yerine faruk, ve santrhaf fahirin yerine lûtfi, lûtfinin yerine osman ve danyalin yerine de fazıl geçtiler.
macarlar bu devrenin başında da güzel oynuyorlardı, bu arada necdet muhakkak bir gol kurtardı. bize birinci defa korner oldu, fakat neticesiz kaldı. lehimize güzel bir fırsat geçti. fakat helvacı topa vuramadı. bu fırsat ta böylece heba oldu. macarlar hakemle beraber 12 kişi gayet güzel anlaşıyorlar. hakem, macarların elle tuttukları topu bize ofsayd veriyordu. fazıl güzel oynuyor ve önündeki hafı kıvırarak güzel ortalayışlar yapıyor ve hiç te danyali aratmıyordu. bu arada bize muhakkak bir gol oluyordu. lûtfi topun üstüne kendisini atarak bunu kurtardı ve macarlar bu vaziyete şaşırdı ve alkışladı.
lûtfinin ortada oluşu vaziyeti değiştiriyordu. faruk ve fazıl da kadri ve danyelden çok daha iyi oynuyorlar. münevverin bir şütü macarların ceza sahası dahilinde ellerine çarptı ve hakem penaltı cezası varmedi.
bu arada şeref topu kaleye yolladı, fakat bir kargaşalık oldu ve topu kendileri kalelerine soktular, ayni zamanda bu golde şerefin de dahli vardır. top üst direğe çarptı, hakem biraz düşünüp gol verdi, macarlar itiraz ettiler, fakat hakem dinlemedi, zira bir kere vermişti. bu suretle vaziyet 3-1 olmuştu; bu golü kimse alkışlamadı.
biraz sonra fazıldan pas alan helvacı güzel bir plâse ile ikinci golümüzü yaptı, bunu halk ta alkışladı, tabiî biz sevincden yerimizden havaya sıçrıyorduk. vaziyet 3 - 2 olmuştu. galatasaray çok güzel oynamağa başladı. defanse her çıkışında macarlardan topu alıyor ve mühacimlere güzel paslarla macar kalesine kadar iniyordu. bu arada şerefin güzel bir şütünü kalecileri kurtardı. nihayet 28 inci dakikada münevverden güzel bir pas alan necdet sıkı bir şütle üçüncü defa topu macarların kalesine soktu, macarlar bunu da alkışladılar. hakem buna da bir diyecek söz bulamadığından gol vermek mecburiyetinde kaldı. bu suretle ikinci devrenin 28 inci dakikasında 3 - 2 berabere bulunuyorduk.
etraftan macar seyirciler türkleri takdire başlıyorlar ve türkler güzel oynuyor, biz çok fenayız gibi fısırtılar başlıyor ve stadyomda ses çıkmıyordu. oyunun bitmesine iki dakika kalmıştı. ve tam şüt çekecekleri esnada lûtfi güzel bir ayak koydu ve muhakkak bir gol kurtardı.
bu esnada oyun kronometro ile bitmişti. hakem uzatmakta devam ediyor ve top kalemizin önünde dolaştıkça heyecanlandığı görünüyordu. nitekim sıkı bir şütü kurtaran necdetin topu elinde fazla tuttuğunu bahane ederek favl vermesi lâzım gelirken topu hava yaptı. ve arkasından bir de penaltı yarattı. buna itiraz ettik ve penaltıyı kabul etmedik. bu suretle düdük çaldı ve oyun 3 - 3 berabere neticelendi. gece seget radyosu maçı 3 - 3 berabere ilân etti.
bizde en iyi oynıyanlar fazıl, ibrahimdir. diğer oyuncuların hepsi ikinci devrede iyi oynadılar ve diğer arkadaşlarını kat'iyyen aratmadılar.
galatasaray turnesine iştirak eden idarecilerden muslihin takımın macaristan ve romanya maçları hakkındaki mütaleaları
galatasaray futbolcularının macaristan ve romanyaya yaptıkları seyahat esnasında gazetemize maçları bildiren arkadaşımız, gidilen yerlerde fazla kalmamamasından yazdığı mektublarda oyunlarır cereyan tarzlarından başka şeyler yazmağa vakit bulamamıştı.
karşılaştıkları takımların oyunları, oyuncularının kıymetleri, sahalar, hakemler, seyirciler ve bizim oyunların oralarda bıraktığı tesirler hakkında malûmat vermeği faydalı görerek bu hususta galatasaraylıların kafilesine başkan olarak refakat eden futbol ulusal takımımızda birçok defalar sol iç ve sol açık oynıyan muslihin intihalarını aşağıya yazıyoruz:
seged takımında istanbula gelen kadrosunun üç oyuncusunu değişik bulduk. bunların biri ulusal takımın sağ açığı koranyidir. bu hakikaten macar ulusal takımının kıymetli, hücumcusu olduğunu yalnızbaşına attığı üç golle ispat etti. bundan başka sağ bekleri ve sol hafları buraya gelen seged takımında yoktular. sağ bekleri seged tarafından yeni satın alınmış ve ilk oyununu da bize karşı oynamıştır. bu oyuncunun herhangi bir vaziyette topa vuruşları nazarı dikkati celbedecek kadar temizdi.
istanbul halkı segedlerin oyununu zaten biliyor. yalnız macarlar kendi sahalarında oynadıklarından daha derlitoplu bir haldeydiler. bilhassa sağ açık koranyi muhacim hatlarının sürükleyicisi ve golcüsüdür.
sged sahası uzun, fakat dardı. çimen toprakla karışık bir vaziyetteydi. sahaya nizamidir denilebilirdi.
hakem, seged şehri hakem encümeni başkanı idi. çoktanberi hakemlik etmediği söylenen bu zat oyun esnasında çok falsolar yaparak tecrübesinin çok noksan olduğunu gösterdi. nitekim kaleci necdetin top elindeyken dört adım atması üzerine indirekt favl vermesi lâzım gelirken on sekiz çizgisi içinde hava atışı yaptı.
seyirciler bilhassa ikinci devrede çok canlı ve fedakâr oyunumuzu gördükten sonra bizi teşçi, hakemin ve kendi oyuncularının yaptığı hataları protesto etmeğe başladılar. bu maçın sonunda hakem, haksızlığı çok artırdı. oyunu iki dakika uzattı, sonra bize tamamen haksız bir penaltı verdi. itiraz edip sahadan çıktık. maç bu şekilde bitti. seged radyosu ve bazı gazeteler bu maç için üç üçe ve itirazlı şekilde bitti dediler. peşte radyosu ve başka gazeteler 4-3 aleyhimize bitti, diye yazdılar. segedliler dahi bu itirazımıza hak verdiler.
giyula takımile yapılan maça gelince, bunlar tam amatörce oynıyan, iriyarı futbolculardı. ikinci devrede merkez muhacime geçerek bize bir gol yapan sol açıkları macar profesyonel takımlarında oynıyacak kabiliyette iyi bir futbolcuydu.
sahaları tenkid edilemiyecek kadar güzeldi. burada hakem seged maçındakine taş çıkartacak kadar berbaddı. bitaraflığını muhafaza edemedikten başka macar oyunculara maç esnasında direktifler verecek kadar iğri ve tarafgirdi.
peştede karşılaştığımız şorokşar takımı macar profesyonel likinin altıncısıdır. bunların oyun sistemleri segede nazaran daha iyidi. top stopları, deplasmanları, çok güzeldi. bu takım oyuncularının vücudleri gerek oyuncularımızın ve gerek biz idarecilerin gözlerini korkutacak kadar iriyarı idi. yeni futbol mevsimi için satın alınmış olan dört oyuncu da ilk defa bize karşı oynatılıyordu.
şimdiye kadar kırk beş defa ulusal oyuncu olmuş meşhur takaç bu takımda sağ iç oynuyordu ve hücum hattının hakikaten nâzımı oldu.
uğradığımız mağlûbiyetin acısını çıkarmak için bu takımı istanbula çağırdık. onlar da kabul ettiler.
macaristanda oynadığımız üç oyunda en fena sahayı ve en iyi hakemi burada gördük. yemyeşil macar ovasında baştanbaşa plâj gibi kumsal bir sahaya tesadüf edeceğimizi tasavvur bile edemezdim.
bükreşte yuventüsle oynadığımız birinci maçın sahası avrupanın sayılı güzel stadlarından biri olduğunu tereddüdsüz söyliyebilirim.
yuventüs takımı bize nazaran süratli oynuyor. gerek karşılaştığımız iki takım ve gerek geceleyin oynanan iki rumen takımının maçını gördükten sonra komşularımızın topu ayaklarında kat'iyyen tutmadıkları, sırasında ayaktan ayağa, sırasında da boş yerlere uzun paslar verdikleri gözüküyordu, muhacim hatlarının ortaları daima yer değiştiriyorlardı. ayni hizadaki oyuncuya ve yahud geriye mümkün olduğu kadar az pas veriyorlardı. oyunları süratli, fakat, oyuncular oyunları derecesinde hızlı ve bizimkiler kadar enerjik değillerdi.
oynadığımız macar ve rumen takımlarının oyunlarını mukayese etmek lâzım gelirse rumenleri daha yüksek bulduğumuzu söylemek hakşinaslık olur.
rumen hakemler de macaristandakinden daha bitaraf olmakla beraber seyircilerin gürültü ve patırdısına kapılıyorlardı. gerek macaristan ve gerek romanyada halk tarafından alâka ile karşılandık.
son maçımızı bir gün evvelki sahada yapacağımızı zannederken bizi koyun ağılından farksız bir yere götürdüler. sahanın ötesinde berisinde otlar bitmiş, yağan yağmular her tarafı bir bataklık haline sokmuştu. saha o kadar küçüktü ki fener-güneş muhtelitinin küçük olduğu için oyun oynamadıkları saha bunun yanında koca alan gibi duruyordu. rumenler alışık oldukları bu sahada oyuna başlar başlamaz beş dakikada iki gol attılar, kendimizi sahaya alıştıramadan attıkları bu iki golle 2-0 lık bir avantaj kazanmış oldular, biz bir gün evvelki maçta çok yorulduğumuzdan ve hüsnü, osman, münevver sakat bir vaziyette bulunduğundan takım hayli zayıftır. bu yüzden iki gol farkı kapatamadık.
romanyada oynadığımız iki oyundan sonra, bükreş gazeteleri yaptıkları tenkidlerde, bir müddet evvel oraya gitmiş olan fener - güneş karışık takımı gibi galatasarayın da ferd itibarile kıymetli oyunculardan terekküb ettiğini, fakat bunların da öteki muhtelit gibi oyunda muvaffak olamadıklarını yazdılar.»