cici necdet'li g. saray, hakkı'lı, şeref'li beşiktaşla beraber kaldı
bu yazı 34 yıl önce çıkan «olimpiyat» mecmuasından alınmıştır. yazının sahibi hakkı süha'dır.
dün istanbul şildinini yarım son müsabakası için galatasaray karşısına çıkan beşiktaşlılar bundan iki hafta evvel filistinden gelen hapoel musevi takımına karşı mız mız bir oyun oynıyan aynı futbolcular mıydı?
bütün stadyom seyircilerinin gözlerine çarpacak kadar güzel bir maç yapan beşiktaş takımı birinci devrenin sonuna kadar tam bir avrupa takımı gibi oynadı.
öyle bir futbol göstermeğe muvaffak olan bir takımı takdir ve tebrik etmemek kabil midir hiç!..
beyaz - siyahlılar dünkü maçın bazı safhalarında, avrupadan son zamanda şehrimize gelen ecnebi takımlarının bir çoğunu arattırmadılar.
her oyuncunun kendi mevkilerindeki oynayış tarzları, katettikleri metre murabbalarına hakimiyetleri nin şekli, aralarında paslaşma hususundaki incelikleri hakiki bir futbol maçından beklenen bütün zevki tattıracak kıymette idi.
beşiktaşlılar birinci devrenin bşr çok dakikalarında meydana koydukları oyunu daimi suretle tekrarlanabilecek hale gelseler, hariçten sakat derecedeki ecnebi takımlarına para vermemize lüzum kalmazdı. ve beyaz siyahlı takımla herhangi bir teşekkülümüz pek haza gidebilecek hususi temaslar yapabilirdi.
dünkü maçı seyretmiş olan bâzı okuyucularımız beşiktaş takımını şu yukarıdaki şekilde methettiğimize bakarak neticenin aynı takım tarafından kazanılmamış olduğunu belki hayretle karşılayacaklardır.
filhakika biz de, birinci devrenin 0-0 bittiğini sorduğumuz zaman şatardık. fakat mütemadi güzel safhalarla bize vaktin nasıl geçtiğinin anlatmıyan beşiktaşlıların yaptıkları şeyleri istirahat zamanında not defterimize bakarak bir daha gözlerimiz önünde canlandırdığımız zaman futboldaki şanssızlığın bazı müsabakalarda ne kadar büyük bir tol oynayabileceğine bir daha kani olduk..
onbir kişi tarafından oynanan top oyununun bir çok karşılaşmalarda insanın gözüne ilişmeden geçen nice küçük teferruatının, bazı maçlarda ne kadar büyük tesir yaptığını dünkü maçta bir daha tasdik etmiş olduk...
beşiktaş hakkındaki bu haklı methlerimizin birinci devrede çıkardıkları oyuna ait olduğu unutulmamalıdır. maçın ikinci devresinde aynı takım aynı oyununu, aynı güzellikte ve aynı isabette devam ettiremedi. vakıa sayı ihtimallerini daha çok buldular. ama hakiki futbolculuk noktasından, maçın ilk safhasındaki şuurlu ahengi devam ettiremediler.
o birinci devre için şu kısa hükmü vererek temdit edildiği halde sıfır sıfıra berabere biten maçın tafsilâtına geçiyoruz:
eğer futbolda da boksta ve gireşte olduğu gibi hamle farkiyle galibiyet mevzubahis olsaydı, beşiktaşlılar dünkü müsabakanın büyük farkla sayı hesabiyle galibi idiler
hakem şazi bey, iki takım şu kadrolarla sahaya dizildi:
beşiktaş: mehmet ali - nuri, hüsnü - feyzi, fahri, kadri - eşref, şeref, nazım, hakkı, hayati
beşiktaş rüzgârı arkaya almıştı. galatasaray oyuna başlar başlamaz soldan aktı. galatasaray solaçığı şahsından ziyade takımı için oynadığından cakasızca, çalım yapmadan, vakit kaybetmeden ortaladı. rasih'in tam içeri atacağı bir anda beşiktaşlı nuri yetişerek bu ilk tehlikeyi kurtardı.
galatasaray bu iki sıkı tecrübesinden sonra sağdan mukabil hücuma geçen beşiktaşlılar, merkez muhacimleri nâzımın ayağından avta giden ilk şutlarını seyrettiler.
topun havadaki sürati rüzgârla arttığı için nazımın kontrol edecek mesafeye kadar yaklaşıp sıkı vuramadığı bu havalesinden sonra beşiktaş oyunun idaresini tamamen denebilecek kadar arzusu altına aldı.
dün müdafaada çok bilgili yer tutarak oynıyan nuri'nin uzun bir vuruşu ile tekrar galatasaray kalesi önlerine gelen beşiktaşlılar soliçleri şerefin mükemmel bir sıyrılışı ve vuruşu ile kalenin iki metre açığına kadar ilerlemiş oldular. o ara sol açık eşref kafa vuruşu ile topu havaya dikerek gol olabilecek bu firsatı da kale üstünden aşırmış oldu.
beşiktaş sol muavini galatasaray'dan karşıladığı topu kendi soliçine doğru gönderdi. sahada şıkârına atılan bir yılan balığı gibi kayan şeref hemen fırlayarak topu kaptı. bir az sürdükten sonra topu havai fişek gibi galatasaray kalesine götürdü.
kale direğinin orta kısmına çarparak geçen bu sutla beşiktaş olabilecek sayılarının üçüncüsünü kaybetmiş oldu. mamafih bu şut olan nice gollere bedel bir vuruştu.
ikinci devreye galatasaray rüzgâr lehine olarak başladı. bu devre beşiktaşlılarda ilk devredeki canlılıktan eser görülmüyordu. eşrefin aksaması oyun üzerinde bir tesir yapıyor gibi.
nihayet oyun bu vaziyette ve mütevazın inişlerle 0-0 berabere bitiyor.
not: yazıda "34 yıl önce" diyor ama maç 1934'de oynanmış...
yarıfinal maçında g.saray'ı eleyen beşiktaş finalde beykoz takımıyla karşılaşmış ve bu maçı da 2-1 alarak 6.sı düzenlenen istanbul şildi'ni kazanmıştır.
bu maç hakkında araştırma yaparken belki de pek bilinmeyen bir bilgiye de ulaştım ve bunu da paylaşmak istedim.
tarih: 29/06/1934 olay: zaro ağa 157 yaşında öldü. otopsi yapıldı; beyni, kalbi, ciğerleri bilimsel araştırma amacıyla çıkarıldı.
zaro ağa, (bitlis, 1777 - istanbul, 29 haziran 1934) 157 yıl yaşamış, türkiye'nin en uzun yaşayan insanı ve yabancı kaynaklara göre ise dünyanın en uzun yaşayan bir kaç kişisinden biridir.
zaro ağa, 10 osmanlı padişahı (ı. abdülhamid, ııı. selim, ıv. mustafa, ıı. mahmud, abdülmecid, abdülaziz, v.murad, ıı. abdülhamid, v. mehmet reşat ve vahdettin), 1 cumhurbaşkanı görmüş, 7 savaşa katılmış (kırım harbi, rus harbi, plevne, kafkas savaşı, balkan harbi, birinci dünya savaşı, türk kurtuluş savaşı) ve 13 kez evlenmiştir.
hayatı
zaro ağa, bitlis, mutki, meydan köyünde doğmustur. gençliğinde amelelik yapmış daha sonra yüzyıl kadar hamallık yapmış, ölümüne yakın ise kapıcılık yapmıştır. yaşamının son yıllarında dünya basının odak noktası olmuş ve dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak amerika, ingiltere, italya ve fransa'ya seyahat ederek buralarda halka teşhir edilmiştir.
ölümü
doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber öldüğünde 157 yaşında olduğu kaydedilmiştir. bazı yabancı kaynaklarda zaro ağa'nın 1933 yılında amerika'da öldüğü söylenilse de yerli kaynaklar zaro ağa'nın 1934 yılında istanbul şişli etfal hastanesi’nde prostat kanserinden öldüğünü kaydeder.
zaro ağa’nın ölümünün ardından otopsi yapılır. otopsi sonuçlarına göre ölüm nedeni böbrek yetmezliğidir. ağa’nın ayrıntılı olarak gerçekleştirilen otopsisinin sonuçları batılı ülkelerdeki üniversitelere gönderilir. daha sonra eyüp mezarlığına defnedilir.
amerikan kaynaklarında geçen amerika'da öldüğü yolundaki rivayetler muhtemelen zaro ağa'nın amerika'da bir süre yaşaması ve öldükten sonra cesedinin incelenmek üzere amerikalı bilim adamları tarafından istenilmiş ve gönderilmiş olmasına dayanır. ayrıca öldüğünde asıl yaşının 164 olduğu yolunda da iddialar vardır.