bu yenilgi ile a milli takımımızın galibiyet sayısı ,mağlubiyeti ile eşitlenmiş ve bir daha hiç o mesut günlere dönememiş,hep mağlubiyet sayımız galibiyet sayımızdan fazla olmuştur.
not : ismin yanındaki rakkam o oyuncunun millî takımda kaçıncı oyunu olduğunu gösterir.
rüzgâr altında oyuna başlıyan takımımız muntazam paslarla ve çok güzel bir anlaşma ile misafir takımı hırpalıyor. leh takımı adeta oyuna seyirci. bütün gayretlen ile topu kaleden uzaklaştırmak istiyorlar. 5. inci dakikada zeki köşeyi bulan bir şutla takımının ilk sayısını yaptı. daha oyunun başında kazanılan bu sayı takımın oyunu üzerinde hemen tesirini gösterdi. forvet bilhassa sağ içimiz lüzumsuzve fazla çalımlı bir oyunla netice alınmasına mani oluyor. bu arada gittikçe açılan leh takımı sağdan yaptığı bir akında beraberliği temin etti. dakika 25. devre forvetin canlı çalışmalarına rağmen (1-1) bitti.
ikinci devrede hamit bir penaltı kurtarmakla beraber kornerden gelen bir topu tutuktan sonra elinden kaçırması ile ikinci golü yememize sebep oldu. bu suretle kazanabileceğimiz bir maçı (2-1) mağlûp bitiriyorduk.
ikinci devrede takımımız bütün tahminlerin üstünde fena bir oyun oynadı alâeddin devamlı çalımları ile oyunu bozdu. zeki hareketsizdi. yalnız bedri ve leblebi ise tek başlarına bir iş göremiyorlardı. takımda kemal rıfat, nihat, sabih fevkalâde, buna mukabil hamit, alâeddin ve ikinci devrenin ortasından sonra zeki çok fena idiler.
bu günkü oyunumuzla muhakkak kazanabileceğimiz bir maçı daha kaybediyorduk.
dip not: maç anlatımları 1949 yılına ait olduğundan kitaptaki anlatım aynen buraya aktarılmıştır.
dip not2: kadrolarda bazen 11den fazla futbolcu ya da aynı futbolcunun 2 kere yazıldığını görebilirsiniz. aynı oyuncular maç içinde mevki değiştirdiklerini, 11den fazla oyuncularda oyuna sonradan girdiklerini göstermektedir.
maçın hakemi alman dr. bauwens, yaklaşık 26 yıl sonra oynanan türkiye - almanya dostluk maçı için "alman milli futbol kafilesi başkanı" olarak istanbul'a gelir. milliyet gazetesinden babür ardahan'a röportaj verir;
geriye, çok geriye dönelim. otuz iki sene evvele... türk millî futbol takımı olimpiyatlardan dönerken lotz'da polonya ile karşılaşıyor. tarih: 29 haziran 1924... hakem ivançiç adında bir macar...
bir sene sonra, 2 ekim 1925 de bu defa istanbul'da taksim stadında gene polonya ile karşı karşıya geliyoruz. hakem bugünkü alman futbol federasyonu başkanı dr. bauwens...
«hâmit - kadri, m. nazif - k. rifat, nihat, sahih - mehmet, alâettin, zeki, mithat, bedri» onbiri de bir yıl evvelki netice ile 2-1 mağlup olmaktan kurtulamıyor. bu seferki tek golümüzü atan fenerbahçeli zeki rıza değil beykozlu o zamanki süratiyle «bahriyeli» zeki'dir.
aradan bir yıl daha geçiyor. 12 eylül 1926 da lemberg'de iki takım üçünccü karşılaşmalarını yapıyorlar. çek gejnar'ın hakemliğindeki maçta şöyle bir tertiple oynuyoruz: «rasim - kadri, burhan - k. rıfat, h. ragip, burhan - mehmet, m. nazım, zeki, sami, muslih.»
oyun içinde takım değişiyor. alaettin ve vahi giriyorlar. fakat ne değişiklik yapsak beyhude... maçı, hem de çok açık farkla kaybediyoruz: 6-1. tek gol alaettin'in eseri...