i. dünya savaşının tüm şiddetiyle sürdüğü belçika'nın ypes cephesinde, almanlar ile ingiliz-iskoç-fransız birlikleri siper savaşı yapmaktadır. iki düşman 1914 noel gecesi gayri resmi olarak savaşa ara verirler ve tarafsız bölgede buluşup yemeklerini paylaşıp bir de maç yaparlar. maçın skoru dönemin saygın gazetelerinden the times'a 3-2 almanların galibiyeti olarak geçer.
bu olayın 100. yılında futbol tarihinin en anlamlı maçlarından birine imza atan bu askerler adına yapılan anıtın açılışına katılan platini, "bugün futbol evrensel bir dil, sınırlar gözetmeksizin kalpleri birleştirebiliyor. 100 yıl önce, bir anda ortaya çıkan bir insani tavır için köprü futboldu. o gece bir karar verdiler, pozitif bir şey yapacaklardı, sevdikleri oyunu oynadılar. dostluk ve kardeşliğin, insan olmanın en önemli unsuru olduğu kanaatindeyim. 100 yıl önce, bu paylaşım için ortak bir dil buldular: futbol! saygıyla anıyoruz" dedi.
o günlerde üst rütbeliler tarafından "düşmanı kardeşleri sanarlar" diyerek örtbas edilmeye çalışılan olay, askerlerin evlerine gönderdikleri mektuplardan ortaya çıkarılmış.
uefa marks christmas truce centenary published: thursday 11 december 2014, 14.25cet
uefa president michel platini has joined public officials and uefa member association presidents in belgium to mark the 100th anniversary of the 1914 christmas truce.
uefa president michel platini joined public officials and uefa member association presidents in comines-warneton, belgium, today to mark the 100th anniversary of the world war one truce.
the special part played by football in the truce on christmas day in 1914 was honoured by a sculpture commissioned by uefa and unveiled at the commemoration. to coincide with the event, uefa published a four-minute film featuring european football icons. it brings to life the extraordinary events in flanders 100 years ago, when, on a cold december evening, soldiers on both sides of the battle lines lowered their arms, started singing christmas carols and played football.
mr platini said: "we are gathered here as one to mark that moment of brotherhood and friendship which reassures us of our shared humanity. i find it particularly moving to imagine those young men 100 years ago finding a common language in football to express their shared brotherhood.
"today football is a universal language which opens our hearts, which enables contact between cultures and brings people together across all borders and frontiers. all those years ago, football provided a vital bridge for the spontaneous expression of humanity. so it was perfectly normal for european football to pay a glowing tribute to them now, to all those who decided on that evening to think about something positive and play the game they loved."
the short film produced by uefa features mr platini, england and manchester united fc legend sir bobby charlton, france coach didier deschamps and former germany and fc bayern münchen player paul breitner.
the current players to appear in the film are: wayne rooney (manchester united fc striker and england captain), hugo lloris (tottenham hotspur fc goalkeeper and france captain), bastian schweinsteiger (fc bayern münchen and germany midfielder) and philipp lahm (fc bayern münchen midfielder and former germany captain).
prime minister of the united kingdom david cameron recorded the following message commemorating the centenary of the truce: “world war 1 profoundly changed our world and 100 years on it, it is right that it is remembered. every war is cruel, but this war was unlike any other. the death and the suffering was on a scale that outstrips any other conflict. yet there was this unique moment, when the guns fell silent and football united people. when the armies set out, many thought that they'd be home by christmas, so as we approach the centenary of that unlikely game of football, it is right that europe's football family remembers and cherishes the peace that we now have. “
president of france françois hollande added his voice to commemorations by saying: “on christmas day 100 years ago, in a spirit of goodwill, men emerged from their trenches to share a moment of friendship. at the front on that 25 december, the shelling and shooting stopped. just for a few hours, but long enough for young french, english, german and belgian soldiers to exchange looks and smiles, and to play a spontaneous game of football. this universal sport briefly gave those soldiers a chance to lay down their arms and their uniforms. they were no longer frenchmen, englishmen, germans or belgians that christmas morning in 1914; they were just men. this story is the greatest tribute that could ever be paid to sport and to football.”
sir bobby charlton said: "i am absolutely flattered to have the opportunity to take part in this film. it is such a great feeling to imagine that, in something that is completely devastating like war, football brings everyone together. football is such a dramatic game – and for those two forces to come together in the middle of a war and to say that it is a disgrace and that it shouldn't be happening. it is something that i am unbelievably proud of."
london-based creative agency designwerk and sculpture specialists mdm were commissioned by uefa to produce a special memorial to celebrate the remarkable events 100 years ago between ypres and lille. the look and feel of the sculpture reflects the surroundings of the event. it is made from rusted steel, sitting on a stone platform, marking a moment of hope and inspiration while observing reproductions of german and british trenches. there are two black cracks running to the ground from the monument to each trench, connecting past and present.
script author michael morpurgo said: "i think it's very significant that uefa have done this and that the politicians and footballers from different countries have joined together, realising and understanding the significance of this particular story for us today. that's why they've done it. that's why you're making this film. it's because we all recognise that this was a moment of real hope for the men who took part in it.
"it was dashed hope, but then all these years later it has been to a great extent, a realised hope. sadly they weren't alive to see it but it seems to me that, for all nations, when you go to war you don't fight a war in order to make another war afterwards.
"if there was a thought in the head of those soldiers it must have been: i'm doing this, yes because i want my side to win, but i want my children and my children's children to live in peace. and i bet that that was in the heads of an awful lot of soldiers, whatever the colour of their uniform during that war. they were prepared to go through what they were going through, yes because they were told to and yes because they wanted to win, but at the end of the day if it was worth doing at all, then it was worth doing so that there would be peace. and everyone could go home and this thing could stop."
harbin efkârını dağıtan oyun tanıl bora #tarih dergisi, aralık 2014 sayısı
birinci dünya savaşı ‘koptuğunda’, futbol henüz o kadar popüler bir olay değildi. savaşın bir yan etkisi, avrupa’da futbolun yayılmasına ve kitleselleşmesine ciddi bir katkıda bulunmak olmuştur.
savaş halinde ligler ve futbolcular
1914 itibarıyla, avrupa’da futbolun büyük güçleri britanya ile avusturya idi. bu iki ülkede profesyonellik epey yol almıştı, düzenli ve iddialı ulusal lig organizasyonu bulunuyordu.
bu iki ligin savaştan etkilenmesi biraz farklı oldu. avusturyalı futbolcuların takımına göre % 60 ilâ 80’i derhal silah altına alındı. milli takımın ilk on birinden dördü savaşta, ikisi savaşta aldığı yaralarla ölecek, üçü savaştan sonra futbolu bırakacak, yalnızca ikisi kariyerini sürdürecekti. britanya’da ise savaşın ilk evresinde profesyonel futbolcular askere alınmadılar. 1914 aralık’ında viyana’da çıkan ıllustrierte sportblatt, “ingiltere savaşı harp sahalarında değil chelsea, tottenham, crystal palace’in sahalarında kaybedecek!” diye alay ediyordu bu ‘millî duyarsızlıkla’. avusturya ligi, askere alınmayan oyuncularla, amatör ve acemilerle devam etti. bu yoklukta, 1918’deki son sezonu, mütevazı floridsdorfer ac şampiyon bitirmiştir – tarihi boyunca kazandığı tek 1. lig şampiyonluğu olacaktır, bu viyana semt takımının.
futbolcuların askere alınmaması britanya kamuoyunda da çok tepki gördü. savaş başladıktan on gün sonra, 15 ağustos’ta iskoçya liginin ilk maçına 200 bin seyircinin gelmesi, infialle değilse de küçük çaplı bir ayıplamayla karşılandı. london times “gücü kuvveti yerinde 200 bin reşit erkeğin yapacak daha iyi bir iş bulamamasının” “şaşırtıcı” olduğunu yazdı.
britanya ordusu, futbol maçlarını hamasi bildirilerle “askere yazılın” çağrısında bulunmak için bir fırsat olarak değerlendiriyordu bu arada. ancak arsenal’in bir maçında sadece tek bir başvuru alabilmişlerdi! futbol cemaatini hedef alan başka bir taktik, askere beraber başvuranları beraberce aynı yere sevketme uygulamasıydı. bu kampanyaya icabet eden iskoçya’nın hibernians, heath ve raith rovers kulübünün futbolcu ve taraftarları, beraberce askere yazıldılar.
1914 aralık’ında ingiltere futbol federasyonu, bir futbolcu taburu kurmak için girişimde bulundu. futbolcu taburu, 17. middlesex alayı bünyesinde 35 futbolcuyla kuruldu, bir ay içinde mevcudu 600’e ulaştı. batı cephesinde çarpışan futbolcu-askerler, savaş boyunca bin civarında kayıp verdiler. tabura yine bir futbolcu, bradford city oyncusu frank buckley komuta ediyordu. buckley savaştan sonra başladığı teknik direktör kariyerinde hep “binbaşı” lâkabıyla anılacaktı.
1914/15 sezonu sonunda, 1888/89’dan beri kesintisiz yapılan ingiltere ligi, durduruldu. bu arada zaten everton’un goodisan park stadı talihmgâh, manchester city’nin stadı askerî ahır yapılmıştı. 1915’te oynanan son federasyon kupası finalini kazanan sheffeld united’ın kaptanı kupayı kaldırdığında kimse tezahüratta bulunmadı. zira aynı gün ypern savaşında üç bin askerin öldüğü haberi alınmıştı. hatta yerel bir gazete, takımın bu finali oynamakla “şehre utanç getirdiğini” yazdı. sheffeld united da bu kupasından neredeyse mahçubiyet duyacak, kulübün tarih anlatısında bu final hep ‘geçiştirilecekti’.
futbolun askerî faydaları
ingiliz piyadesi, birçok cephede, önüne bir futbol topu katıp, onun peşinden hücuma kalkıyordu. 1916 somme muharebesinde bir ingiliz komutan, topu alman siperlerine “sokmayı” başaracak erata ödü vaad etmişti. hasım ordu komutanlarının, futbolun sembolik ve manevî potansiyelini idrak etmelerini sağlayan bir ritüeldi bu. bazı avusturya ve alman generalleri, ingiliz ordusunun bedenî ve manevî terbiyesinde spor ve futbol alışkanlığının payını fark edecek, hatta “hanım evladı” gözüyle gördükleri ingiliz erkeklerinin savaşta gördükleri bu “sportmen” çehrelerini takdirle anacaklardı.
zaten savaştan önce de, futbol, askerî mecazlarla dolu (top, kale, hücum) ‘kozmolojisi’ ile ve millî harp kuvvetini artırmadaki faydalılığıyla milliyetçi bir ilgiye mazhar olmaktaydı. bu sporun “ingiliz hastalığı” denerek küçümsendiği almanya’da futbolu meşrulaştırmaya çalışan yöneticiler, stratejilerini bu yararlılık ölçütüne dayandırmışlardı.
savaş süresince askeriye bünyesinde kurulan takımlar arasında turnuvalar, birçok yerde kışla düzeninin bir parçası oldu: denizaltıcılar-süvari maçı, topçular-levazımcılar vs.
1. dünya savaşı, bütün sporların ama özellikle futbolun millî mukavemet ve dinçliği artırmadaki etkisinin yaygın kabul görmesine vesile oldu. 1916’da avusturya ordusunun bir generali: “fubol sadece kasları değil görüşü, çabuk karar verme kabiliyetini ve eylem iradesini de güçlendirir. erkekliği kavileştirir, ortaklık ve işbirliği hissini tahkim eder” diye yazıyordu. bir alman spor dergisinde de futbolun “dayanışmayı” ve “tehlikeden ve zaferden alınan erkekçe sevinci” teşvik eden ruhu övülüyordu. nitekim savaştan sonra hem ordular, hem de eğitim bürokrasileri, talim-terbiye programlarına futbolu entegre etmeye yöneleceklerdi.
kafa dağıtmak
birinci dünya savaşı sırasında, avrupa’da futbol oynanan hemen hiçbir yerde seyirci sayıları azalmadı, hatta arttı. futbol, savaşın yeisi içinde bir ferahlama molası, bir kitlesel eğlence imkânı sunuyordu. “nicedir kil, çamur, toz duman, tel örgü ve kamuflajın renksizleşmiş karmaşasına alışmış gözler, formaların rengârenk cıvıltısıyla parıldılıyor,” diye yazar, bir alman beden eğitimi dergisi.
cephede de askerlerin vakit geçirmek, kafa dağıtmak için en fazla iltifat ettiği meşgalelerden biriydi futbol. britanyalı, avusturyalı, alman askerler, ailelerine yazdıkları mektuplarda, çaputları bağlayarak top yapmaktan yıldıklarını bildirip cepheye futbol topu gönderilmesini isteyorlardı. rakip siperler ‘basıldığında’, mühimmatın yanı sıra orada bulunan futbol toplarının da ganimet olarak alındığını aktaran tanıklıklar vardır.
sadece cephede değil, esir kamplarında da futbol oynanır ve başlıbaşına bir yayılma mecrası olmuştur. o zamana kadar sadece saint petersburg’da bilinen futbolun rusya’da yayılmasında esir kamplarının katkısına dikkat çekenler vardır. birçok esir kampında askerler ‘kulüpler’ kuruyor, kâh aralarına kâh ‘düşman’ asker takımlarıyla turnuvalar düzenliyorlardı. 1918’deki ateşkesten sonra kuzey galler’deki frangoch askerî esir kampının gardiyan askerleri, alman “rakipleriyle” maç yapmayı sürdürebilmek için izin başvurusunda bulunmuşlardı.
futbol patlaması
dünya savaşı sırasında gerek cephede gerek cephe gerisinde gördüğü teveccüh, savaştan sonra futbolun kıta çapında yaygınlaşmasına ve ‘meşrulaşmasına’ katkıda bulundu. bir popüler konu olarak basında kapladığı yer arttı. giderek daha fazla itibar gören “topyekûn savaş” doktrini çerçevesinde bir milliyetçi halk eğitimi misyonu edindi. böylelikle büyüyen kitlesel ilgi, “oyunun” kurumlaşmasına ve profesyonelleşmesine katkıda bulundu.
bu gelişme bilhassa almanya’da belirgindir. savaştan önce üye sayısı 200 binin altında olan almanya futbol federasyonu, 1920’de 500 bin üyeye ulaşmıştır, bir milyonu bulması da fazla zaman almayacaktır. bunda, versailles antlaşması’yla zorunlu askerliğin men edildiği almanya’nın spor ve özellikle futbolu askerî talim ikamesi olarak ‘kullanma’ niyetinin de payı vardı kuşkusuz.
fransa’da 1. dünya savaşının futbolun yaygınlaşmasına katkısı çok açıktır. bu ilgi artışında, savaş boyunca ülkede bulunan dört milyon civarındaki müttefik ingiliz askerinin futbol tutkusunun bulaşıcı etkisi büyüktü. ingiliz futbolcu tipolojisi, parislileri bile etkileyen yeni sağlam sportmen erkek ideali haline gelmişti.
futbolda fransa kupası halen “charles simon kupası” adını taşır; kupanın üzerinde “charles simon: 1915’te şeref meydanında öldü” yazar. charles simon, fransa’da jimnastik ve spor federasyonu’nun genel sekreteri olarak futbolu yaygınlaştırmak üzere didinen bir spor adamıdır, 1. dünya savaşında cephede ölmüştür.
italya’nın yeni bir futbol gücü olarak yükselişi de 1. dünya savaşının artırdığı alaka ve hevesle başlar. 1918’de bütün ülkede 57 olan kulüp sayısı, iki yılda 88’e yükselecek, gizli profesyonellik başlayacaktır. faşist iktidar, bu gelişmeyi can-ı gönülden teşvik edecektir.
avusturya, bulgar ve alman ordularının işgaline uğramasına ve bütün futbolcu tayfasının cepheye sevkedilmesine rağmen sokaklarda, arsalarda, parklarda futbol heyecanının büyüyerek sürdüğü sırbistan da ilginç bir örnektir. savaştan sonra sırp-hırvat-sloven krallığı sıfatıyla kurulan yugoslavya’da bu tohum süratle yeşerecek, yugoslavya iki savaş arası dönemin bellibaşlı futbol piyasalarından (bu arada önemli futbolcu ithalatçı ve ihracatçılarından) birine dönüşecektir.
o esnada türkiye’de
batış sürecindeki osmanlı ülkesinde de futbolun gelişmesinde 1. dünya savaşı’nın önemli bir katkısı görülür. türkiye futbol tarihinin usta araştırıcısı mehmet yüce, osmanlı melekleri kitabında (iletişim yayınları, istanbul 2014) bu dönemi tafsilatıyla hikâye ediyor. istanbul ligi, savaşa rağmen, gecikmeli ve tek devreli de olsa, oynanmıştır. işgal kuvvetleri takımlarıyla türk takımlarının oynadığı maçlar, futbol ortamındaki milliyetçi havayı koyulturken futbolun popülerleşmesine katkıda bulunmuştur.
savaş, memleket futbolunun köklü kulüplerinden birinin kaderinde dönüm noktası rolü oynamıştır. 1910’da istanbul’da silah sanayi işçileri ve meslek okulu talebelerinin kurduğu, turan sanatkâran idman yurdu ve turan sanatkârangücü’nün birleşmesine dayanan futbol kulübüdür bu. dünya savaşı’nın osmanlı için yenilgiyle sona ermesi ve istanbul’un işgaliyle beraber kulüplerin sporcu yöneticileri faaliyetlerine ara vererek ankara’ya göç edeceklerdir. 1920’de ankara’ya yerleşen, 1922’de yeniden faaliyete geçen iki kulüp, 1926’da imalat-ı harbiye adıyla birleşir. doğumundaki çizgisi içinde askerî sanayinin kurumsal desteğine dayanan kulüp, 1933’te ise bugünkü adını alır: ankaragücü.
“korsan” barış ve noel maçı
1914 noel gecesi, belçika’nın ypern kasabası yakınlarında bir yer. bugünkü nüfusu 35 bin olan ypern, birinci dünya savaşı’nın en korkunç mahallerinden birisi. yarım milyon insan ölecek burada, alman ordusu ilk defa burada klor ve hardal gazı kullanacak (1917’de). 1914 aralık’ı, henüz savaşın ilk ayları. britanya ve almanya orduları mesafesi 100 hatta 50 metreye kadar düşen karşılıklı siperlerde oturuyor, ara ara hücumlar ve bombalarla birbirlerini yokluyorlar. gerçek anlamıyla bir yıpratma savaşı…
o gece, 24 aralık 1914’te, iskoç bir asker iki siper arasındaki araziye bir futbol topu fırlatıyor. kısa bir tereddüt anından sonra karşılıklı siperlerden askerler çıkıyorlar ve britanyalı askerlerle alman askerler maça ‘tutuşuyorlar’. kale falan hak getire. kara düzen bir futbol curcunası. futbol heyecanı, savaşı askıya alıyor.
24 aralık 2104 noel gecesi, flandre cephesinde, fiilî bir ateşkes yapılıvermiş, geçici, birkaç gün süren bir barış fasılası yaşanmıştı. herhangi bir antlaşma veya emirle değil, askerlerin kendiliğinden hareketiyle ortaya çıkmıştı bu durum. askerlerin siperlere uyduruk yılbaşı ağaçları dikip noel şarkıları söylemeleriyle başlamıştı. karşılıklı seslenerek noellerini kutlayan askerler sonra siperlerden çıkıp kucaklaşmış, birbirlerine derme çatma hediyeler vermiş, çat pat iki lafın belini kırmışlardı.
işte, noel maçı da bu ‘korsan barışın’ efsanelerindendir. ‘gerçek’ bir efsane; zira bu cepheden gönderilen asker mektuplarından, vuku bulduğu anlaşılıyor. zaten savaş sırasında siperler arasında buna benzer daha birçok maç oynandığı biliniyor. miğferlerin kale direği işlevi gördüğü, barış ümidine ve insaniyete soluk aldıran maçlar.
özellikle ingiltere ve fransa’da, noel maçı mitosu epeyce meşhur. birçok filmde, edebî anlatıda, çizgi romanda bahsi geçmiş. hatta bbc’nin, kafa vuruşu yapmak isteyen bir alman erin kafasındaki miğferin sivri ucuyla topu patlattığı bir televizyon parodisi var.
bu noel günü, 21 aralık 2014’te, ypern kırsalında, mesen beldesinde, noel maçının 100. yıldönümü anılacak. avrupa birliği’nin desteklediği bir organizasyon bu: flanders peace field, flandre barış sahası. saha kelimesinin “futbol sahası” anlamına da pas atarak… 12 yaş altı kategorisinin yanı sıra farklı ülkelerden taraftar takımlarının katılacağı bir turnuvanın düzenleneceği organizasyona devlet temsilcileri yanında ingiltere ve almanya’dan bazı eski futbol yıldızlarının da katılması bekleniyor.
futbol oynar, fabrika kızı…
1. dünya savaşı, kadın futbolunun huruç harekâtına vesile oldu. futbol tarihinin ilk kadın maçı 1895’te tabii ingiltere’de oynanmıştı. 1902’de ingiliz futbol federasyonu bütün kulüplere “leydi takımlarıyla müsabaka yapmayı” yasakladı. kadınların kamusal alana çıkışından rahatsız olan patriyarkal muhafazakârlığın bir hamlesiydi bu.
ingiliz kadın futbolcular, yaklaşık on yıllık bir aradan sonra yeniden top başı yapma fırsatını dünya savaşı sayesinde buldular. erkeklerin askere gitmesi, birçok “erkek işinin” kadınların sırtına kalmasına yol açmıştı. futbola olan “ihtiyacı” karşılamak da kadınlara kaldı! özellikle kırda, taşrada kadın futbolu hızla yaygınlaştı. savaş sırasında hemen her köyde bir kadın futbol takımının kurulduğundan söz edilir.
kadın futbolunun büyük çıkışının timsali, dick, kerr ve ortakları adlı cephane fabrikasının kadın işçilerinin oluşturduğu futbol takımıdır: dick kerr’s ladies, dick kerr hanımları. çay ve yemek molalarında fabrika avlusunda kendi aralarında oynayarak başladılar. 1917 ekim’inde takımlarını oluşturup fabrikanın erkek işçilerinden oluşan bir takımla maç yaptılar ve onları yendiler. 1917 noel’inde, bir başka fabrikanın kadın takımıyla maça çıktılar. harp malûllerine ve muhtaç ailelere yardım için düzenlenen bu maçı 10 bin seyirci izledi. fabrika kızları, on binlerce seyircinin izlediği bu yardım maçlarına savaş sonuna kadar devam ettiler. toplam 70 bin tutarında pound yardım toplanmasını sağladılar.
kadın futboluna ilgi, savaştan sonra da devam etti. savaş sırasında fransa’da da ilk kadın futbol takımları ve kulüpleri kurulmuştu. 1920’de liverpool’da dick kerr hanımları’nın fransa’dan “femina paris” takımıyla oynadıkları maçı 53 bin seyirci izledi, 10 bin kişi kapıdan döndü. ancak ingiltere futbol federasyonu muhafazakâr reaksiyonunu gösterdi, 1921’de nizamî sahalarda kadın maçı oynanmasına yasak getirdi. gerekçe: kadınların futbola uygun olmadığı ve bu oyunun onların doğurganlıklarına zararlı olduğu idi. fakat savaş döneminin kazanımını kaybetmek istemeyen “hanımlar” evlerine dönmediler. dick kerr takımı gayrı resmî maçlara devam etti, 1922’de kuzey amerika turnesine çıktı.
dünya savaşı’nın yokluk ve zaruret ortamı, kadınlara futbol sahalarını açmıştı ve ohnları bundan men etmek mümkün değildi artık.
maçta karşı karşıya gelen ingiliz askerleri 2nd battalion the royal welsh fusiliers (hafif piyade) ve alman askerleri the saxon ınfantry (piyade) birliklerine dahillermiş.
ypes cephesinde futbolun bir araya getirdiği düşmanlara bir de beyaz perdeden bakalım
yazan: mehmet ali çetinkaya
2. iskoç muhafız alayı’ndan teğmen sir edward hulse’un “eğer bu yaşadıklarımızı bir filmde izlemiş olsaydım, ‘kesin uydurma’ der geçerdim” sözleriyle, tarif ettiği 1914 noel gecesi, 2005 yılında fransız yönetmen christian carion’un senaryosunu yazıp yönettiği ateşkes (joyeux noël / merry christmas) adlı filme ilham kaynağı oldu. ( http://www.mehmetalicetin...-merry-christmas-ateskes/)
Yabancı dilde en iyi film kategorisinde “büyük üçlü”ye (oscar, altın küre, bafta) aday olan ateşkes, siper savaşlarının tüm şiddetiyle devam ettiği belçika’daki ypes cephesi’nde, 1914 noel gecesi yaşanan inanılması güç olayları konu ediniyor.
aralarında sadece 50-100 metre mesafe bulunan siperlerden birbirlerini öldürmeye çalışan alman ve ingiliz-iskoç-fransız birlikleri, noel gecesi gayri resmi bir ateşkese imzalarını atarlar. noel gecesi komutanlara verdiği konserden sonra gizlice cepheye dönüp, siperdeki askerlere moral vermek için şarkılar söyleyen ünlü alman tenor nikolaus sprink’a (benno fürmann), kısa bir süre sonra karşı siperdeki iskoç askerleri gaydalarıyla eşlik ederler.
müzik tınılarının dostluğu, birkaç saat önce birbirlerini öldürmeye çalışan askerlerin tarafsız bölgede çikolatalarını, taze etlerini ve anılarını paylaşmalarına olanak sağlar. alman bir asker, fransız düşman askerine, eşiyle balayında gittikleri paris’i çok sevdiğini ve şimdi nasıl olduğunu sorar. bir diğer asker birkaç gün önce ele geçirdikleri siperde bulduğu cüzdanın sahibine ulaşır. diğer iki asker birbirlerine sevgililerinin fotoğraflarını gösterir. bir başka alman asker ise cephede başıboş dolaşan kediyi taktığı isimle çağırırken, bunu duyan düşman askeri yanına gelip, şaşkınlıkla, kediye taktığı ismi söyler…
olanları işiten yüksek rütbeli askerler tarafından, “askerlerimiz düşmanlarını kardeş zanneder, savaşamazlar” diyerek örtbas ettikleri gerçeklerle ilgili olarak görgü tanığı onbaşı john ferguson yaşanan her şeyi özetliyor; “vay anasını! küçük bir grup alman ve ingiliz askeri tarafsız bölgede toplandı. karanlıkları aşarak, kibrit ışıkları eşliğinde kahkahalar duyduk. dilimizi konuşmadılar ama işaretlerle anlaştık. herkes mutluluk sarhoşuydu. cephede kahkaha atıp konuşuyorduk ama biliyorduk ki, birkaç saat sonra birbirimizi öldürmeye çalışacaktık!”
christmas truce
dünyanın ortak dili futbol bir gün düşman askerleri bile bir araya getirdi
yazan: mert sarıbaş
bundan tam 100 yıl önce, birinci dünya savaşı’nın ortasında ingiliz ve alman askerleri silahlarını bırakarak tarihin en anlamlı maçlarından birine imza attı. maçı kimin kazandığı hakkında çeşitli rivayetler mevcut ancak o gün belki de skorun gerçekten mühim olmadığı tek futbol maçı oynanmıştı.
birinci dünya savaşı tüm acımasızlığı ile devam ederken ypres bölgesi’nde iki cephe birbirine oldukça yakın konumlarda mevzilenmiş şekilde çatışmalarını sürdürüyordu. tarihler 24 aralık 1914’ü gösterdiğinde alman cephesinde moralleri yükseltmesi için gönderilen çam ağaçları dizilmiş ve askerler dönemin en ünlü tenorlarından birinin söylediği şarkıya eşlik ederek noel’i kutlamaya başlamışlardı. ardından sesler karşı cepheden duyulacak kadar yükseldi. ingiliz cephesinden cevap gecikmedi, onlar da kendi şarkılarınısöylemeye başladılar. ateşkesin tohumları müzik ile atılmaya başlamışken alman cephesinden bir asker siperinden çıkarak beyaz bayrak salladı. karşı cepheden de buna karşılık geldi ve tarafsız bölgede barış elçileri buluştu. iki tarafın da içinden gelen noel gecesini huzur içinde geçirmekti ve gayri resmi bir ateşkes kararı alındı. cephelerden yükselen top seslerinin yerini alan şarkı sesleri en azından bir süre daha devam edecekti. tarihin belki de en anlamlı anlaşmalarından biri olan bu ateşkesin ardından taraflar siperlerinden çıkarak ailelerinden uzakta geçirdikleri bu noel’i kutlamaya başladılar. iki cephenin de askerleri birbirlerine ikramlarda bulundu, yanlarında taşıdıkları fotoğrafları gösterdi.
kimi zaman bildikleri 1-2 kelime ile kimi zaman işaretlerle anlaştılar. aslında çok da mühim değildi aylar sonra ilk defa yüzleri gülüyordu. iki cephenin berberleri taraf gözetmeksizin tıraşlar yaptı, askerler çam ağaçlarını süsledi, kaybettikleri arkadaşlarını birlikte gömdüler...
müziğin evrenselliği ile başlayan ateşkes bir diğer evrensel heyecan ile devam etti; futbol. ingiliz çavuş clement barker’in evine yolladığı mektuplardan öğrenilen bilgilere göre ateşkes esnasında samandan yapılmış bir top ortaya çıktı ve belli bir zaman sonra savaşmaya devam edecekleri meydanda iki cephe askerleri savaşın gaddarlığını gerilerinde bırakarak samandan yapılmış o futbol topunun peşinden koşturmaya başladı. çocukluğumuzda sokakta oynadığımız futbol maçları gibi ele geçen ilk eşyalardan direkler yapıldı, kaleler kuruldu ve maç başladı. kimi kaynaklara göre almanlar 3-2 kazandı kimi kaynaklara göre ingilizler kazandı. kesin olan şey ise futbolun o gün savaş karşısında galip çıktığıydı...
1899 yılında berlin’de oynanan ve ingilizlerin 13-2’lik galibiyeti ile başlayan iki ülke arasındaki futbol rekabeti 24 aralık 1914 günü en anlamlı günlerinden birini yaşamasının ardından savaşa yenik düştü ve 1930 yılına kadar iki ülke maç yapmayı reddetti. 1930 yılında berlin’de oynanan ve 3-3 sona eren mücadelenin ardından en dikkat çeken ve günümüzde zaman zaman hala gündeme gelen maç ise 1938 yılında oynandı. konuşulan şey ise skor veya bireysel bir performans değildi. 110 bin alman taraftarın önünde sahaya çıkan 11 ingiliz oyuncu, başbakan neville chamberlain’in talimatı ile seramonide “nazi selamı” vererek ingiltere’nin utanç içinde hatırlayacağı bir eyleme imza atmışlardı. ( http://www.macanilari.com...ltere-187219499510--.html)
Günümüze kadar uzanan mücadelelerde 1966 ve 2010 yıllarında oynanan 2 maçta yaşanan hakem hataları ise iki ülke arasındaki rekabette adaleti sağlayan yanlış kararlar olarak tarihe geçti.
uefa 100. yılında anma düzenledi birinci dünya savaşı’nın ilk yılında, ailelerinden uzakta, cephelerinde geçirdikleri noel gününde ateşkes ilan ederek dostluk maçına imza atan askerleri uefa unutmadı. geçtiğimiz günlerde, futbol tarihinin en anlamlı maçlarından birine imza atan bu askerler adına yapılan anıtın açılışına katılan platini’nin “bugün futbol evrensel bir dil, sınırlar gözetmeksizin kalpleri birleştirebiliyor.
100 yıl önce, bir anda ortaya çıkan bir insani tavır için köprü futboldu. o gece bir karar verdiler, pozitif bir şey yapacaklardı, sevdikleri oyunu oynadılar. dostluk ve kardeşliğin, insan olmanın en önemli unsuru olduğu kanaatindeyim. 100 yıl önce, bu paylaşım için ortak bir dil buldular: futbol! saygıyla anıyoruz” sözlerinden de günümüzde klişe hale gelen “futbol asla sadece futbol değildir” sözünün en güzel örneklerinden birinin 100 yıl önce savaşın ortasında oynanan ingiltere-almanya maçı olduğunu görebiliyoruz.