galatasaray dergisi 2009 yılı nisan sayısında yayınlanan mehmet yüce'nin "parçalı ve çubuklu" başlıklı yazısından;
geçen aylarda yine bu dergide yayınlanan on gümüş yürek adlı araştırmamızda bakın bu maçı nasıl anlatmışız:
"tek devre oynanan ligin fenerbahçe maçının oynanacağı gün istanbul'da muazzam bir lodos vardır. deniz taşıtlarının nerdeyse tamamı çalışmamaktadır. galatasaraylı oyuncuların ancak altı tanesi zamanında maça gelmeye muvaffak olur. diğeri de maç başladıktan on dakika sonra takıma katılır. 12 şubat 1911 pazar günü kadıköy'de tarih yazılır. galatasaray yedi oyun cuyla yedi gol atıp, hiç gol yeme den kazanır maçı. bu maçta külübün dört numaralı kurucu üyesi celal ibrahim dört gol birden atarak yıldızlaşır. oyuna sonradan yedinci oyuncu olarak dâhil olan emin bülend de iki gol atar. diğer gol ise idris bey'den gelir. bu maçın ilginç notlarından biri de, ilk devrenin ortalarında fenerbahçe kalecisi ali said'in sakatlanarak oyundan çıkması ve fenerbahçe'nin yenilen her golde kaleye başka bir oyuncu geçirerek maçı tamamlamış olmasıdır".
melih şabanoğlunun yazısından alıntıdır: alatasaray, union club sahasında, o dönemki adıyla “fenar bağçe”yi* 7-0 yenmişti. bu maça galatasaray 6 kişi, fenerbahçe ise 10 kişi başlamıştı. ilerleyen dakikalarda galatasaray’a bir futbolcu eklendi, fenerbahçe’den ise bir futbolcu eksildi. yani maç 7’ye 9 tamamlandı ve bu yedi kişi, kendisinden iki futbolcu fazla oynayan fenerbahçe’ye tam 7 gol attı.
niçin takımlar eksiktiler 1911’in o şubat günü? lodos yüzünden eksiktiler. elbette lodostan daha çok etkilenen takım da galatasaray’dı. çünkü oyuncuların bir kısmı istanbul’un avrupa yakasında oturduğu için anadolu yakasına geçememişlerdi o gün, vapurlar lodoston dolayı güçlükle çalıştığı için. fenerbahçe ise bir anadolu yakası takımıydı ve futbolcularının boğaz’ı geçme sorunu yoktu. iki takımın da eksik olmasının nedeni bu işte.
peki bu 7 golü kimler attı “fenar bağçe” kalesine? dördünü, galatasaray’ın dört numaralı kurucusu celal ibrahim atmıştı o gün. ikisini ise iki numaralı kurucu emin bülend. bir golü de bir numaralı kurucu ali sami yen atmış olsa müthiş bir şifresi daha olacaktı maçın, ama o tek gol idris’ten geldi.
takımlar sahaya hangi kadrolarla çıkmıştılar? bununla ilgili iki farklı anlatım var spor tarihinde. birisi spor tarihçisi merhum haluk san’a ait bu aktarımların, diğeri ise halen galatasaray müzesi’nin müdürü olan ali oraloğlu’na.
merhum haluk san’ın verdiği listeye göre galatasaray’ın kalesinde ahmet robenson oynamıştı. onun önünde de ali sami (yen), küçük ali (tamay), bekir hoca (sıtkı bircan), celal (ibrahim), idris ve emin bülend (serdaroğlu). merhum haluk san’ın verdiği listeyle, spor tarihçiliğinin duayeni cem atabeyoğlu’nun verdiği listenin aynı olduğunu belirtelim.
galatasaray müzesi müdürü ali oraloğlu’nun verdiği listede ise kalede ali sami yen görünüyor. diğer altı oyuncusu ise ali (tamay), bekir bircan, horace armitage, celal (ibrahim), idris ve emin bülend.
ben bu iki liste arasında sayın ali oraloğlu’nun verdiği listenin doğru olduğunu düşünüyorum. çünkü listede yer alan bazı unsurlar, bu tarihi oynayan ve yıllar sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide bu maçı da anlatan bekir sıtkı bircan’ın anlatımıyla örtüşüyor.
galatasaray’ın beş numaralı kurucusu bekir sıtkı bircan, güven sayın’ın kendisiyle yaptığı söyleşide bu maçı aynen şöyle anlatıyor:
“… bir fırtınalı havada fener’le kadıköy’de maçımız vardı. vapurlar güçlükle işliyordu. çayıra vardığımızda takımda sadece yedi kişinin orada mevcut olduğunu gördük. fener’e bu maçı tehir etmemizi rica ettik; kabul etmediler. “oynamazsanız biz galibiyet seremonimizi (törenini) yaparız” dediler. kaptan emin bülend yedi kişilik takımı kurdu. o gün sakat olan ali sami’yi kaleye aldık. saha çamurlu ve berbattı. fakat bu mühim maçı, top kalemize bir kere gelmemek üzere 7-0 gibi açık bir farkla kazandık…”
özellikle yıllar yıllar sonra yapılan sözlü aktarımlarda büyük tarihsel yanlışlıkların yapıldığı sır değil. yıllar karıştırılır, kişiler karıştırılır, olaylar karıştırılır. çünkü insan hafızası unutmakla zedeli. ancak bekir sıtkı bircan’ın bu önemli maçtan yıllar yıllar sonraki sözlü anlatımı diğer tarihi kaynaklarla da örtüştüğü, özellikle de ali oraloğlu’nun verdiği listeyi desteklediği için kıymetli.
kalede kim vardı? o gün kaleye galatasaray’ın bir numaralı kurucusu ali sami yen’in geçmesi çok mantıklı. çünkü ilk takımın hafbeki (bugünkü anlamda orta saha) ali sami yen müzmin sakattı. kronik sakatlığının nedeni de, 1907 yılında kadıköy’le oynanan ve galatasaray’ın 3-1 kazandığı maçta ayağının kırılmasıydı. ali sami yen bu önemli sakatlıktan sonra bir daha futbol oynamadı. takım eksik olduğu için kaleye geçmesi bu yüzden çok mantıklı işte. (tabi bunu söylerken ali sami’nin kalede, takımın asıl kalecisi ahmet robenson’un ise savunma ya da orta sahada oynamış olabileceği ihtimalini dışlıyor değiliz.)
galatasaray’dan bu maçta yedi gol yiyen fenerbahçe’nin o günkü maç kadrosu konusunda ise hiçbir tartışma yok. spor tarihçilerimize göre fenerbahçe o günkü maça şu kadroyla çıktı: ali sait, galip, sabri, heanny, izzi, fethi, şefkati, memiş, tevfik ve yahya. kaleci ali sait maç oynanırken sakatlandığı için sahayı terkediyor. bu nedenle fenerbahçe de 10 kişi başladığı maçı 9 kişi tamamlıyor. kaleye de sırayla geçiyor sahada kalan futbolcular.
eğer ali sami’nin galatasaray kalesine geçtiği doğruysa, her iki takımın da maçı asıl kalecileriyle tamamlamadığını söylemek gerek. ancak hemen şu da eklenmeli ki, bu maçta fenerbahçe’nin 7 gol yemesini tek başına kalecisinin sakatlanmasına bağlamak hiç de doğru değil. 7 kişiden yenen 7 golün temel nedeni iki takım arasındaki müthiş güç farkı aslında.
evet o günkü galatasaray gerçekten çok güçlüydü. fenerbahçe ise aynı oranda zayıf. galatasaray, konstantinopolis futbol ligi’nin son şampiyonuydu ve bu unvana, bir önceki sezon bütün maçlarını kazanarak ve sadece iki gol yiyerek ulaşmıştı. rakiplerine oranla gerçekten çok kuvvetli bir kadrosu vardı. fenerbahçe’nin kadrosu ise oldukça zayıftı. fenerbahçe kadrosu için bir anlamda eski bir galatasaraylı olan “kulaksızzade galip ve arkadaşları” deyimini kullanmak hiç de yanlış olmaz. evet, galip ve arkadaşları. çünkü o takımın en iyi futbolcusu gerçekten galip’ti (kulaksızoğlu).
bu tarihi maçın oynandığı sezonda fenerbahçe’nin bütün maçlarını kaybederek ligi sonuncu bitirmesi de destekliyor “zayıf takım” tezini. kaldı ki aynı fenerbahçe, yine aynı sezon, ligde yer alan galatasaray’ın ikinci takımına da 5-0 yenilmişti.
(burada bazı spor tarihçilerinin fenerbahçe’yi 5-0 yenen ekibin, galatasaray’ın ikinci takımı değil progrès adlı başka bir takım olduğunu ileri sürerler. ne ki bu tez doğru değildir. çünkü galatasaray’ın ikinci takımı progrès adını bir sonraki sezonda aldı. (fransızca “ilerleme”, osmanlıca ise “terakki” anlamına gelen progrès adı, doğrudan ittihat ve terakki’den esinlenerek konulmuştur. nitekim bu takımın adı daha sonra altınordu olarak değişecek, kulübün fahri başkanlığına da dönemin başbakanı ve ittihat ve terakki’nin üç liderinden birisi olan talat paşa getirilicekti.)
zaten fenerbahçe tarihçisi merhum rüştü dağlaroğlu da, “fenerbahçe spor kulübü tarihi 1907-1957” adlı kitabında, fenerbahçe’yi 20 kasım 1910 tarihinde 5-0 yenen takımın galatasaray olduğunu belirterek bu konuda hiçbir tartışmaya mahal bırakmaz.
bu “yedi kişiyle yedi sıfırlık” maç, 100 yıllık rekabet tarihinin hiç kuşkusuz şahikası, yani zirvesidir. eşsizdir, biriciktir. bir maçtan daha çok, bir darbımesel, bir menkıbedir. efsanedir.
her iki takım da bu maçtan sonra altışar gollü galibiyetler almalarına rağmen (evet, 4 mayıs 1913’te galatasaray fenerbahçe’yi 6-0 yenmişti), hiçbir zaman yedi gollük bir galibiyete ulaşamadılar. “yedi kişiyle yedi sıfır”ı efsaneleştiren de biraz budur.
galatasaray kendi mütevazılığı içinde bu maçı hiçbir zaman öne çıkarmadı, çıkarmıyor. ama bu, “yedi kişiyle yedi sıfır”ın unutulduğu anlamına gelmesin. “yedi kişiyle yedi sıfır”, camianın kollektif belleğinde çok önemli bir anı ve miras durumunda. hiç unutulmadı. unutulmayacak da.
nereden biliyoruz bunu? 23 şubat 1936’da oynanan ve fenerbahçe’nin 6-1 galibiyetiyle biten maçta aslan nihat’ın henüz çok toy olan 18 yaşındaki gündüz kılıç’a gürlemesinden. o maçın sonlarında, galatasaray 6-1 gerideyken elleri belinde maçı seyreden genç gündüz kılıç’a sormuştu aslan nihat, “niçin koşmuyorsun” diye. ve gündüz kılıç’tan duyduğu “galibiyet için ümidimiz yoktur” yanıtı karşısında da çok kızmıştı aslan nihat. “abilerimizin rekorunu onlara kırdırmayacağız” diye kükremişti genç futbolcuya.
aslan nihat’ın “kırdırmayacağız” dediği rekor bu rekordu işte. yedi kişiyle yedi gol rekoru. “abilerimiz” dediği ise celal ibrahimler, emin bülentler, idrisler, bekirler, aliler’di.
işte o rekor bundan tam 98 yıl önce bugün kırıldı. o halde söylemenin vaktidir gür bir sesle, o “abilerimizi” rahmet ve saygıyla anarak: bugün bayram çocuklar.
* fenerbahçe’nin ilk isminin ve okunuşunun “fener bağçe” olduğu sır değildir. ancak “fener” diye bilinen kelimenin aslında “fenar” diye yazıldığına dikkatimi prof. dr. sait naderi çekti. “fenar bağçe”nin ne zaman “fenerbahçe”ye dönüştüğü güzel bir inceleme konusu aslında. okumadım ama belki bu sorunun yanıtı “asr-ı fener”de veriliyordur.
istanbul'da çok şiddetli lodos fırtınası yaşandığı ve vapur seferlerinin aksadığı bir günde oynanan "pazar ligi" maçına galatasaray 6, fenerbahçe 10 kişilik kadrolarla çıkmışlar, maçın 10.dakikasında emin bülent serdaroğlu (gs) yetişerek oyuna girmiştir.
ilk devrenin ortalarında fenerbahçe kalecisi ali said sakatlanarak çıkmış ve maçın geri kalan kısmında fenerbahçe'liler sırayla kaleye geçmişlerdir.
galatasaray'ın 7, fenerbahçe'nin 9 kişi tamamladığı, hakemi bilinmeyen bu maçı galatasaray, ezeli rekabetin en farklı skoruyla kazanmıştır.
bu ligde fenerbahçe galatasaray'ın 7 kişilik takımına 7-0 yenilmekle 2 takım arasındaki en farklı yenilgisine de uğradı.
bu tarihi maça lodos dolayısıyla kadıköy'e geçemeyen oyuncuları yüzünden galatasaray 6 kişi çıkmış, k. ali ancak 2. yarıda oyuna girebilmişti. fenerbahçe de maça, 25. dakikada sakatlanıp oyundan çıkan kalecisinin yerine haf izzi'yi alarak noksan bir takımla devam etmişti. bu maçı takımlar şu kadrolarla oynadılar:
galatasaray: ahmet robenson - ali sami - k. ali, bekir sıtkı - celâl, idris, emin bülent
dr. rüştü dağlaroğlu'nun 1987 tarihli "fenerbahçe tarihi" isimli kitabından;
galatasaray'ın en farklı galibiyeti olan 12.02.1911'deki 7-0'lık maçın abartılıp, "ful fenerbahçe'yi 7 kişi ile yenme" kalıbına sokulması ve zaman zaman reklam konusu edilmesi karşısında, fenerbahçe kurucularından ve ilk kalecilerden sayın hulki kutluk'un mayıs 1973 tarih ve 77 sayılı fenerbahçe dergisi'nin 14. sayfasındaki sözleriyle bu olayı aydınlığa kavuşturmak mümkündür:
"ben st. benoit lisesi'nde yatılı öğrenci idim. karyolalarımız eskrimci feyzi ile yan yana idi. bir gece, yakınlardaki meşhur galata meyhanelerinde laternalar çalarken, "imdat" diye bir feryat duyunca, feyzi ile yataklarımızdan fırlayıp pencereye koştuk. müdür frere prudance, bizim telaşla pencereden uzandığımızı, bir aşağı kattan, görünce:
- yarın izinsizsiniz!.... diye bağırdı.
ertesi gün pazardı. galatasaray ile maç vardı. ne yapacaktık! enspektör general mr. descoufi'ye gidip, uzun uzun ricalar ettim, yalvardım, ancak, öğle yemeğinden sonra izin verdi. kadıköy'e sahaya geldiğimde bizim takımın kalesinde haf hüseyin izzi'yi görünce hayret ettim. bana:
- çabuk soyun. kaleye geç!... dediler.
meğer asıl kalecimiz ali sait gelememiş. topçu harbiyesinde mühendis talebe idi. o zamanlar hafta tatili cuma olduğundan, pazar günü yapılan bu maça okul müdürü izin vermemiş ve gelememiş. ben de gelemediğimden, haf izzi'yi kaleye geçirerek 8 kişi ile maça başlamışlar. ikinci devre 10 kişi olmuşlar. hava soğuk. yağışlı. saha kaygan, etrafta da 40-50 seyirci vardı. bana, "çabuk kaleye geç" dediler ama vakit yoktu. 5-10 dakika kalmıştı.
biz bu maçı anarken, hep, "kalecisiz maç" sözünü kullanmışızdır. takımı da, "kalecisiz takım" diye anarız.
bir noktayı daha işaret edeyim, bu mühimdir:
galatasaray'ın 7 kişi olduğu doğru değildir. onların elemanı çoktu. gerçi maça 7 kişi başlamışlar, sonra 10 kişi olmuşlardır. bizimkiler 8 başlayıp 10 olmuşlar. 2 takım sahadan 10'ar kişi olarak ayrıldılar.
o mevsim bizim takımın sahaya tam olarak çıktığı nadirdir. oyuncumuz yoktu. kulüp dağılmak üzere idi. çok defa takımı başka kulüplerden ödünç oyuncularla tamamlardık.
türk futbolünde 56 yıldanberi taraftarlar arasında ezelî rakipler adiyle anılan g. saray ile f. bahçe ilk karşılaşmalarını 17 ocak 1909 cuma günü, o zamanlar papazın çayın nâmiyle tanınan bugünkü f. bahçe stadında hususi olarak yapmışlardır.
(...)
iki ezeli rakibin birbirlerine karşı en farklı galibiyetleri şunlardır:
galatasaray 13 şubat 1911 de pazar ligi için fenerbahçe ile yaptığı maçı 7 oyuncudan kurulu takımıyla 7-0 kazanmıştı. iki ezeli rakibin kadroları:
galatasaray: ahmet robenson - ali sami (yen), - m. ali, bekir sıtkı (bircan) - celâl ibrahim, idris, emin bülent (serdaroğlu).
12.şubat.1911 - 106 sene önce bugün galatasaray, istanbul ligi mücadelesinde fenerbahçe'yi 7-0 yenerek 108 senelik ezeli rekabet tarihindeki en farklı skoru elde etti. ne maçın duyurusunu verdi gazeteler, ne de sonucunun haberini. sadece o günü yaşayan futbolcuların fısıltılarıyla geldi bilgiler günümüze. kimi "galatasaray, fenerbahçe'yi yedi kişiyle 7-0 yendi!" dedi. kimi "galatasaray 8 kişiydi, fenerbahçe 9 kişiydi" dedi. kimi de "galatasaray 7, fenerbahçe 8 kişi ile başladı, iki takım da dokuzar kişi ile tamamladı ama fenerbahçe kalecisiz oynadı!..." dedi. ama bu maçla ilgili bilinen tek gerçek, lodoslu bir havada, fırtınadan vapurların çalışmamasından dolayı bazı futbolcuların kadıköy'e geçememeleri, bazılarının da maç başladıktan sonra yetişebilmeleri ve kaç kişi olurlarsa olsunlar; galatasaray'ın ezeli rakibini 7-0 yenmiş olmasıdır. birde 1950'li yıllardan günümüze kalan "galatasaray spor dergisi"nden kalan yukarıdaki fotoğraf. o günü yaşayan galatasaraylılar, resmin altına, "içinden sekiz kişilik bir kadro çıkarıp vaktile feneri 7-0 yenen galatasaray takımı" diye yazmışlar.
union club sahasında (günümüzde ülker arena) oynanan bu lig maçında sarı-kırmızılıların gollerini celal ibrahim (4), idris, emin bülent serdaroğlu ve bekir sıtkı bircan attılar.