fuad hüsnü bey'in de oynadığı ilk türk kulübü black stocking'in oynadığı maçın tarihi birçok tarihçiyi yanıltır. (rumi miladi takvimlerin arasındaki 13 günlük farktan dolayı)
black stocking fc (istanbul)1-5 greek club of moda(istanbul)
tarih: november 08, 1901 friday (26 teşrinievvel (ekim) 1317 cuma)
oyun saati: afternoon (öğleden sonra)
yer: papaz bahçesi, kuşdili, kadıköy, istanbul
bu bir futbol maçıdır.
adnan fuad aral'ın anılarından. fuat hüsnü bey anlatıyor: black stocking'in bu ilk ve son maçında golünü fuad hüsnü bey atmıştır.
black stocking: reşat danyal, fahri, hafız mehmet, ali, mazhar, şevki, emcet, fuat hüsnü, nuri (kemani) (fuat hüsnü bey diğer iki oyuncuyu hatırlayamamış m.y.)
haklarında jurnal tutulan oyuncular için hafiyeler aynen şu cümleyi yazmıştı:
"karşılıklı kale kurup ingilizlerle aynı elbiseyi labis olduğu halde, top endahtı ile talim icra etmekte olduklarından..."
ali rıza ertuğ, greek club of moda'ya elpis demiş. halbuki elpis değil. elpis kadıköylü rumların takımı. bu takım yani vasilliadi'nin kurduğu ve daha sonra kadıköy takımı ile birleşen moda rum takımı. m.y.
football already was played in ottoman turkey before 1900, albeit only by a non-muslim minority; mainly brits and italians in selânik (now thessaloniki), izmir and istanbul. on october 26, 1901, a turkish team („black stocking“) became the first to play a football match against a greek team. the match was stopped in the second half by the police of sultan abdülhamit. the turkish players fled, but some were caught, arrested and severely punished. thus the only football clubs and teams in turkey were foreign at the time. in 1904 they played out their first competition, the constantinople football league, which was entered by the istanbul teams imogene, moda fc, cadikeuy fc (kadıköy) and elips (a greek team).
it was only after the mesrutiyet [constituent government] passed a ruling in 1908 that turks were allowed to found clubs and associations under official patronage. however, galatasary (istanbul) - the football club of students at galatasaray mekteb-i sultanisi [galatasaray school of sultans, a gymnasium] - already was founded on october 20, 1905. the istanbul club finished the 1906/07 season in 4th place, and won this competition in the following season. in 1907 fenerbahçe was founded in the istanbul district kadıköy (on the town's asian side, across the bosporus), and first played in the league during the 1909/10 season. the number of turks playing football rose sharply following a government ruling in 1908, and football clubs were also founded in anatolia (eastern turkey). many years would pass, however, until a national fa was set up and a national championship held. in the meantime, there were only regional competitions, of which those in istanbul and izmir were the most important.
istibdad dönemiminde toplantı yasağı olduğundan toplu halde eylem yapmak yasaktır. bu nedenle bu maçtan sonra dönem polisi baskın yapıyor. baskının ardından oyuncular kaçmışlar. tutuklanan olmamış sadece danyal reşad bey tahran sefirliğine sürülmüş. fuat hüsnü ise yakalanıp askeri mahkemede yargılanmış.
beni ilk futbol ve ragbinin nerede oynandığından çok, bir kulüp etrafında teşkilatlanılarak nerede oynandı sorusu daha çok ilgilendiriyor. bu konuyu açıklığa kavuşturdum diyebilirim. (şu ana kadar yazılan kaynaklarda geçmeyen veya benim bulamadığım başka bir kulüp yoksa elbette)
şöyle ki; 1875 - 1912 yıllarında istanbul'da yayımlanan (izmir haberleri de veren) levanten gazetelerinin (çoğu fransız dilinde olmak üzere) taradığımızda karşımıza çıkan en eski kulüp club de constantinople...(kuruluşu 1880 den önce)
şu an üzerinde çalıştığım osmanlı melekleri adlı araştırma, derleme türkiye futbol, ragbi, kriket ve tenis tarihi çalışmamda da bu şekilde anlatıyorum. 1875 - 1923 yılları arasında osmanlı devleti'nde yapılan hemen tüm spor dallarını gerek süreli yayın gerekse kabul edilebilir (copy paste olmayan) kaynaklardan derliyorum. sanırım artık sonuna geldim. eğer yayımlayabilirsem (sponsor bulabilirsem) spor tarihi meraklıları için okumaya değer bir çalışma olacak kannatindeyim.
yine yaptığım çalışmalara göre izmir'in en eski kulübü bournabat yani bornova'nın istanbul kulübünden sonra kurulduğu süreli yayınlar tarafından destekleniyor.(1883)
özetle şunu söyleyebiliriz:
kulüp bazında ilk futbol maçı istanbul'da 1881 senesinde oynanmış.(daha öncesine rastlamadım). bornova kulübü ise 1883 senesinde kurulmuş.
kulüp harici ise nerede kimler tarafından oynandığını bilmemiz zor tabi...
takım sporu olarak ilk yapılan spor bütük ihtimalle ragbi. futbol daha sonra oynanıyor. rastladığım ilk futbol maçı da 1880'de...(çok daha eski maçlar da olabilir)
meraklısına not: istanbul ligine katılan futbol kulüpleri içinde en eskisi moda'dır.
okul takımları içinde ise en eski olanı ve istanbul ligine de katılanı (bu pek bilinmez) robert kolej'dir.
istanbul kültür a.ş. tarafından hazırlanan “istanbul’un 100 spor kulübü” adlı kitapta osmanlı’daki spor faaliyetleri hakkında daha önce hiç bilinmeyen tarihi gerçekler su yüzüne çıkarıldı. 1895’te “costantinapole golf club” adı altında okmeydanı’nda kurulan spor kulübü, avrupa’nın en eski dördüncü golf kulübüydü. siyah çorap ve kırmızı formalarla mücadele eden ilk türk futbol takımı ise, 1899’da kurulan black stockings’di. ilk maçını 26 ekim 1901’de bir rum takımıyla oynayan black stockings, bu maçın ardından dağıtıldı...
futbol, osmanlı imparatorluğu’nda ilk kez 1870’li yıllarda başkent istanbul’dan uzak kentlerde, selanik ve izmir’de oynanmaya başlandı. bu oyun o dönemlerde dini inançların da etkisiyle müslüman türkler arasında rağbet görmediğinden ilk defa gayrimüslimler arasında oynandı. 1890’lı yıllarda istanbul’un moda semtinde yaşayan bazı ingiliz aileler, futbolu istanbul’a getiren ilk kişiler oldu. o dönemlerde istibdat yönetiminin hüküm sürdüğü istanbul’da, insanların amacı ne olursa olsun bir araya gelmelerine şüpheyle yaklaşılıyor, en az 22 oyuncuya ihtiyaç duyulan futbola da soğuk bakılıyordu. türk gençlerinin, gayrimüslim ve levantenlerin oynadıkları bu oyuna uzak kalmalarının temel nedeni bu olurken, sultan 2. abdülhamid’in tahtta olduğu bu dönemde türk gençlerinin dernek kurmaları da yasaktı. müslüman türk gençleri bu oyunu oynamak için her türlü tehlikeyi göze alırken, 1899’da devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatinden kaçmak için bazı gençler 1899’da “black stockings” (siyah çoraplılar) takımını kurdu. siyah çorap ve kırmızı formalarla mücadele eden bu ilk türk futbol takımı, ilk maçını 26 ekim 1901’de bir rum takımıyla yaptı. rum takımına 5-1 yenilen black stockings’in bu maçı aynı zamanda son maçı oldu. tüm tedbirlere rağmen takımın türk oyunculardan oluştuğu anlaşılınca maçtan sonra kulüp, hafiyelerin baskınına uğradı ve takım hemen dağıtıldı. bu arada, 1903’te beşiktaş, 1905’te galatasaray ve 1907’de fenerbahçe futbolda yeni bir dönem başlatırken, 1908’de 2. meşrutiyet’in ilanıyla doğan özgürlük ortamıyla birlikte art arda kulüpler kuruldu.
osmanlı imparatorluğu’nun ilk spor kulübü olan tatavla heraklis jimnastik kulübü, tatavla (bugünkü kurtuluş) semtinde oturan rum gençleri tarafından 1896’da kuruldu. kırmızı siyah renklere sahip kulübün ilk sporcuları genellikle galatasaray lisesi ve robert koleji öğrencilerinden oluşuyordu.
black stockings football club (siyah çoraplılar), tarihteki ilk türk futbol takımı.
1901'de kadıköy'de, bahriye mektebi öğrencisi, fuad hüsnü bey (kayacan) ve arkadaşı, hariciye nezareti memurlarından reşat danyal bey tarafından kuruldu. devrin hafiyelerinin dikkatini çekmemek için ingiliz adı altında gizlenmeyi yeğlediler. tamamı türklerden oluşan takımın futbolcuları kendi aralarında birkaç antrenman yaptıktan sonra semtteki ünlü papazın çayırı'nda, 26 ekim 1901'de rum takımına karşı ilk maçlarına çıktılar. fuad hüsnü ve reşat danyal beylerden başka kemani nuri, fahri, hafız mehmed, nureddin, hafız mustafa, emcet, şevki beylerle, tamburacı osman pehlivan'ın yer aldıkları black stockings takımı bu ilk maçında rum takımına 4-1 yenilirken tek golü, ilk türk futbolcusu olarak bilinen fuad hüsnü bey atmıştır. ancak maçın bitmesiyle kadıköy ve çevresini titreten hafiye şamil ve adamları sahayı basmışlardı. fuad hüsnü bey maçı izlemeye gelen hüseyin hüsnü paşa'nın faytonuna atlayarak kaçabilmiş, yakalanan diğer kurucu reşat danyal bey ise görevli bulunduğu hariciye nezareti tarafından cezaen kâtip olarak tahran sefarethanesi'ne sürülmüştü. ancak çok geçmeden fuad hüsnü bey de yakalanıp divan-ı harbe verilmişti. fuad hüsnü bey, “karşılıklı kaleler kurup, rumlarla aynı elbiseleri labis oldukları halde, top endahtı ile talim icra etmek” suçuyla yargılanmış ve işin gerçek yüzünü anlatabilene kadar akla karayı seçmiş, sonunda bir ihtar cezasıyla kurtulabilmişti.
hacı hasdemir'in "istanbul'un 100 spor kulübü" kitabından;
black stocking fc (siyah çoraplılar) (1899)
futbol, osmanlı imparatorluğunda ilk kez 1870'li yıllarda payitaht istanbul'dan uzak şehirlerde, selanik ve izmir'de oynandı. bu oyun, o dönemlerde dini inançların da etkisiyle müslüman türkler arasında rağbet görmediğinden, ilk defa gayrimüslim ve yabancı uyruklu vatandaşlar tarafından oynandı. 1890'lı yıllarda istanbul'un moda semtinde yaşayan ingiliz lafontaine, giraud, whittall, charnaud, pears ve armitage aileleri, futbol oyununu istanbul'a getiren isimler oldu. kadıköy ve modanın çayırlarında, gayrimüslimlerin kendi aralarında oynadıkları bu oyun kısa sürede halkın ilgisini çekti.
izmir de futbolun öncülüğünü yapan james lafontaine, 1889 yılında istanbul'a yerleştiğinde, kadıköy'de ingilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarım gördü. buradaki ingilizlerle kısa zamanda dostluk kuran lafontaine, daha iyi bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmeyi başardı. 1897 yılında, james lafontaine ve arkadaşları "kadıköy football association" adı altında toplandı. kulübün futbol takımım oluşturan ingiliz, rum, ermeni gençleri, genelde istanbul'a sefere gelen ingiliz gemicilerle, kadıköy'deki papazın çayırı'nda maç yapıyorlardı. maçlar, her akşamüstü kalabalık bir halk kitlesi tarafından büyük bir merakla takip ediliyordu. bu gizemli oyun halkın o kadar çok dikkatini çekti ki, kadıköy football association takımı, iki yıl içinde izmir karması ile futbol maçları yapmaya başladı.
sultan ıı. abdülhamid'in tahtta olduğu bu dönemde, türk gençlerinin dernek kurmaları yasaktı. kendi topraklarında futbol oynamanın zevkinden mahrum olan müslüman türk gençleri, bu güzel oyun için her türlü tehlikeyi göze almaya hazırlardı. bu gençlerden deniz öğrencisi fuad hüsnü (kayacan), eski hariciyecilerden reşad danyal ve mehmed ali, papazın çayırı'nda meşin yuvarlağın peşinden koşan ilk türk oyuncular oldu. bu isimler, 1899 yılında devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatinden kaçmak için "black stocking fc" (siyah çoraplılar futbol kulübü) isimli bir futbol takımı kurdu. siyah çorap ve kırmızı formalarla mücadele eden bu ilk türk futbol takımı, ilk maçını 26 ekim 1901'de bir rum takımıyla yaptı. rum takımına 5-1 yenilen black stocking'in ilk maçı aynı zamanda son maçı oldu. bütün tedbirlere rağmen, takımın türk oyunculardan oluştuğu anlaşılınca maçtan sonra kulüp hafiyelerin baskınına uğradı ve takım hemen dağıtıldı.
6 ilkteşrin (ekim) 1935 tarihli ulus gazetesinden;
avrupa ve biz
christion science monitor dergisi yazıyor:
harbtanberi bütün ulusların sosyal yaşayışında büyük bir rol oynıyan spor, türkiyede hayrete değer sonuçlar vermiştir.
bundan yarım asırdan önce bu memlekette futbol oynıyanlar, korkak kızıl sultan hamid tarafından hapise atılırdı. bugün bu spora gönül vererek oynıyanlar ve bütün yıl onları seyredenler sayılmıyacak kadar çoktur. yazın dehşetli sıcakları bile ne oyuncuları, ne de seyircileri spor alanlarına gitmekten alıkoymamaktadır. bu sporda türk ulusunun ne derece ileri gittiğini anlıyabilmek için mesela fenerbahçe kulübünün birçok memleketlerden daha kuvvetli on birlik takımlar çıkardığını düşünmek yeter. aşağı yukarı her gün kendi kulübiyle öğünmektedir.
fakat bu sporun türkiyeye girip ilerlemesine ön ayak olanlar pek umud kırıcı denemeler görmüşlerdir. bunlar, türkiyede oturan ingilizlerin çalışmalarından örnek ve hız alan bir takım yerli gençlerdir. bunlar, kendi aralarında futbol oyunları oynamayı kararlaştıarrak kaptanlarının evinde toplanmışlar ve ingiliz assosiyeyşin tüzüğünü ingilizceden türkçeye çevirmişlerdi. bunun için epice uğraşılmış, ondan sonra bir top ve oyun için gerekli öteki gereçler satın alınmıştı.
ilk sınamalarda oyun kuralları üzerinde bazı anlaşmazlıklar, bazı aytışmalar oluyor, bunun için de üyelerin evlerinde toplantılar yapılıp görüşülüyordu.
bundan sonra sıra hafiyelerin çalışmaya geçmesine gelmişti. bunlar, futbolcuları gizli bir tüzük ile çalışan gizli bir cemiyet olarak sultana jurnal etmişler, bunların tuhaf üniformalar giyerek geceleri dışardan gelen bir takım rapor ve diyagramları incelemekle uğraştıklarını haber vermişlerdi. hafiye, bu anarşistlerin bir topla denemeler de yaptıklarını gördüğünü bildiriyordu. bu, size çocukça bir şey gibi görünür. fakat kızıl sultan, bundan adamakıllı kuşkulanmıştı. çünkü türkçede "top,, kelimesi hem oynanan yuvarlak nesne, hem de bir yeri bombardıman için kullanılan büyük silah anlamına gelir.
onun için hükümet hemen harekete geçmiş ve zavallı ilk türk sporcuları sorgusuz hapse atılmışlardı. bunlardan bir tanesi üç yıl hapis hükmü giymiş, ötekiler de dostlarının etkisi kuzeyinde yakalarını kurtarabilmişlerdi.
bu suretle türkiyede ilk spor takımı kurulması girişimi yarıda bırakılmıştı.
türkiyede hafiyelerin gayretleri bir kriketçiye de zarar vermiştir. 1901 yılında avrupah bir kriket takımına karşı oynayan bu kurban, genç bir deniz subayı idi. durumu düşününüz, bu genç tam oyun oynarken zaptiyeler gelmişler ve teslimini istemişlerdi. fakat bu adam, yiğit bir adamdı ; onun için oyununu bitirmeden zaptiyelere teslim olmadı. oyun bitinciye kadar zaptiyeler tuhaf bir merak içinde bekleşmişler, ondan sonra genç subayı alıp götürmüşlerdir. bu gencin akıbeti ne olduğu hakkında tarih susmaktadır.
ingiliz kriketçileri türkiyede bundan altmış yıl kadar önce ilk spor tohumlarını ekmişlerdir. o zaman meşhur bir banker aylesinden olan hansonslar kandilli kulübünü kurmuşlar ve boğaziçinde bir alanda bu oyunu oynamışlardı.
1880 yılında kurulan kandilli kulübünün çalışmaya başlamasından pek az zaman sonra ingilizler rugby futbolunu da ortaya atmışlardır.
bu oyunu istanbulda ve izmirde bulunan yabancılar oynıyordu. yerlilerin bu oyuna ne kadar az ilgi gösterdikleri bu iki şehir kulübleri arasında yapılan bir maç esnasında görülmüştür.
kuşkulu hükümet bu maçın polisin gözü önünde yapılmasında ayak diremekte idi. maç günü jandarmalar, alanda bulunuyor, baysallığı korumak ve seyirciler arasında bir hareket çıkarmamak için tetik üzerinde duruyorlardı.
her şey yolunda gitti; nihayet oyuncular biribirlerine fena halde giriştikleri bir sırada jandarmaların başında bulunan subay dayanamadı; askerlere süngü taktırarak oyuncuları zorla biribirinden ayırttı. kendisine uzun uzadıya bu oyun izah edildikten sonradır ki subay, askerlerini geri çağırmış ve çılgın ingilizleri oyunlarına devam etmekte serbest bırakmıştı.
tabiiğ, bu, çok uzun bir zaman önce olmuştu. o günden bugüne kadar türkiyede spor hayatı ilerlemiş ve arsıulusal değet vesilesi ve bir eğitim aracı olmuştur.
balkan yarım adası, bugün hükümetleri arasındaki ayrılık ve düşünce değişikliklerine rağmen bugün bir spor alanı haline gelmiştir.
hele balkan olimpiyatları dolayısiyle türkiye, yunanistan, yugoslavya, romanya, ve bulgaristan gençleri biribiriyle spor alanlarında dostça yarışmaktadırlar.
halbuki bunlar, hanb öncesinde bütün enerjilerini politika alanında dalaşmak ve çekişmekle tüketiyorlardı.
hokey ve tenis de türkiyede çok sevilmektedir ve bu, türkiyede kadın hayatının ne kadar değişmiş olduğunu gösterir.
eskiden olduğu gibi kalın kafesli pencerelerin ardında bütün dünyadan uzak yaşamak yerine bugünkü türk kızı, en son spor modalarına göre giyinerek çıkıyor ve büyük heyecanla bu oyunları oynıyor.
sultan hamidle onun kuşkulu akıl hocaları bunları görselerdi, kim bilir ne diyeceklerdi!
mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
dilerseniz hakemler konusunu sonraya bırakalım ve ilklerin en ehemmiyetileri diyeceğimiz iki osmanlı meleği ile tanıştırayım sizleri. hikâyemiz istanbul kadıköy’de başlıyor:
“1901 senesinin sonbaharında kadıköy’deki (papaz bağı)’nda genç bir adam karşısındaki duvara kendi kendine şut çekiyordu. duvara çarpıp geri gelen topu bazen ayağının içi ile plase, bazen de burnu ile abanarak karşılıyor, ayağını topa alıştırıyordu. bu talîmi uzaktan izleyen arkadaşı yanına sokuldu. biraz şaşkın bir ifadeyle:
- azizim ne yapıyorsun, duvarı mı yıkacaksın? diye takıldı. beriki topla oynamayı bırakıp yanma gelen arkadaşına döndü:
- bak ingilizler, rumlar takımlar kurdular, müsabaka yapıyorlar. gel biz de bir futbol takımı kuralım onlara duman attıralım!”
işte bu sözler ilk türk futbol takımı “black stocking” (siyah çoraplılar)’ın habercisiydi. bu iki gençten topla oynayanı bahriye subayı fuad hüsnü, arkadaşı ise önceki bölümlerde kürek müsabakalarına şahit olduğumuz danyal reşad bey’di.
fuad hüsnü bey son posta spor sekreteri fuat aral ile yaptığı bir söyleşide ilk futbol takımımızın kuruluşunu böyle anlatıyordu. sonra devam ediyordu fuad hüsnü bey:
“o tarihte abdül hamid’i kuşkulandıran bir iki gizli toplantı yaptık. reşad danyal bey başkan, mehmet ali bey umûmî kaptan oldu. ben de kaptan muavini seçildim. kulübün diğer a'zâlan kemani nuri bey, fahri bey, nureddin bey, hafız mehmed, hafız mustafa, emcet, hüseyin, mazhar, şevki ve reşad beyler’di. bunlardan başka şimdi adlarını hatırlayamadığım birkaç yedek a’zâ bulunuyordu.
kulübün kuruluşu 1901 senesinin sonbahan’na rastlar. akabinde faaliyete geçmiş, reşad danyal bey’in başkanlığı altında papazın çayın’nda egzersizlere başlamıştık. lokalimiz şimdiki fenerbahçe stadı’nın karşısında halil mahmudiye ilk mektebinin altındaki hurşid ağa’nın kahvesi idi. üşüdüğümüz veya çok yorulduğumuz zaman hemen oraya sığınır, çay, kahve içer, kendimizi toplardık. aradan beş dakika geçmeden tekrar çayıra döndüğümüz, akşama kadar bıkmadan usanmadan topa gelişigüzel vurduğumuz vâki idi.
egzersizlerimiz iki ay kadar sürdü. reşad danyal bey’in fıkrince artık olgunlaşmış, kıvama gelmiştik ki; bir gün hepimizi etrafına topladı:
- çocuklar, siz artık piştiniz, rumlarla bir maç yapacağız. göreyim sizi. şimdi her oyuncunun yerini ve vazifesini anlatacağım. kulaklarınızı iyice açınız, beni dinleyiniz. kaleci; bizim kalemizi koruyacak, topla hücum eden karşı taraf oyuncusunun ayağından topu yakalayacak veyahut bu mümkün olmazsa yumruklayacaktır.
ismini şu anda hatırlayamadığım kalecimiz hemen atıldı:
- kimi yumruklayacağım danyal bey?
danyal bey her zamanki muzipliği ile:
- her geleni yoklarsın. şöyle on, on beş gün kadar hastanede yatsın dedi ve ilâve etti:
- azizim kaleye insan girecek değil, top girecek! tabiî sen de topu yumruklayacaksın!
bu suretle bek, haf bek ve forvetlerin nerelerde yer tutacağını ve nasıl oynayacağını teferruatıyla anlattı. heyecana kapılıp yerlerimizi terk etmememizi, hepimizin birlikte topun peşinde koşmamamızı tembih etti.”
block stocking futbol kulübû’nün futbol dünyamız içindeki makûs talihi daha doğrusu talihsizliği biz futbolseverleri hep üzmüştür. sadece birkaç ay açık kalabilen, baskılar sonucu dağıtılan kulübün bu süre zarfında oynadığı tek bir maçı biliyoruz. danyal reşad bey’in öncesinde tüm oyunculara taktik verdiği rum kulübü ile yapılan ve 5-1 kaybedilen maç. bu maçın detaylarına geçelim dilerseniz. maçtaki yegâne golü atan fuad hüsnü’den dinleyelim:
“rum vatandaşlar bu vâdîde bizden evvel davranmışlar, aralarında bir kulüp kurmuşlardı. biz ilk ve son maçımızı bunlara karşı yaptık; çok acemi olduğumuzdan 5-1 mağlup olduk. takımımızın yegâne golünü de ben attım.”
fuad hüsnü bey, 1919 teşrîn-i sânî’de yayın hayatına başlayan memleketin en uzun soluklu spor mecmuası olan spor âlemi'nde black stocking günlerini enine boyuna anlatmış.
12 eylül 339 (1923) tarihli nüshada idmancı hâtıraları, ilk futbolcularımızdan bahriye binbaşısı fuad bey ser levhası (başlığı) ile çıkan hâtıratı futbol tarihimiz için pek ehemmiyetli gördüğümden (ağır bir lisana vâkıf da olsa) bir kısmını nakletmek istiyorum:
mazi, hâl ve istikbal
“315 (1899) senesi sonbaharı idi. o devrin; ictimâyı töhmet (toplantı yapmayı suç), kulübü fesad ocağı telakki edildiği elemli günlerinde adedi mahdud bazı gençler sporun cazibesine tutulmuş ve ayaklan ilk defa futbol tesmiye olunan (ismi verilen) topa temas etmiş idi. spor o devrede mergub (rağbet gören) değildi. birkaç gencin çayırlarda baldın çıplak top oynaması halkın nazar-ı hususiyetini celb eder, ihtiyarlar baldın çıplak nâmıyla tevessüm ettikleri ‘futbolist’lere fena nazarla bakar, hanımlar hüsn-ü hicap (utanma hissi) ile başlarını çevirir, hanım neneler ise oyuncuların yanından kâh nasihat kâh tekdir (azarlama) ile geçerlerdi.”
fuat hüsnü bey 20. asrın başında türkler meyanında spor nâmına herhangi bir eylem bulunmadığını belirtiyor ve spor yapanlara hoş gözle bakılmadığını söyledikten sonra da ekliyor:
“... hele kulüp teşkili gibi mûcib-i idbar (beyhûde) bir işe teşebbüs etmek herkesin kân değildi. fakat her nasılsa itilanın (yükselmenin) ruha verdiği kudret, kudisiyet ile birkaç genç bu mesalike (gidilen yol) atıldı.
317 (1901) sonbaharında black stocking futbol kulübü nâm-ı tahtında sırf türk faslından mürekkeb bir kulüp teşkil olundu. işte bugünkü futbolun meşgur (övülmüş) faaliyeti o zamanın üzüntülü teşebüssatının mesud netaicidir (sonuçlandır).”
fuad bey; kendi devri ile makaleyi kaleme aldığı devri yani 1920’lerin henüz başını kıyaslıyor. kendi zamanında güçsüzlük ve cesaret ön plandayken, simdi fenni ve ilmi bir ovunun göze çarptığını yazıvor. yine de kendi zamanının futbolcularını yirmili senelerdeki futbolculara göre daha azimli ve fedakâr gördüğünü de eklemeden duramıyor. fuad hüsnü bey yeniden, kurdukları kulüple ilgili hâtıralarını anlatmaya başlıyor makalesinde:
“...black stocking kulübünün hayat ve faaliyeti pek kısa ve sönük geçti. mesken nâmma, mümârese (egzersiz) facialarında a’zâ, hurşid ağa’nın kahvesinde ârâm eder (yerleşir) levazım nâmma elde mevcut bir topla papazın çayırı’nda bir fikr-i taannüd (inat) ile mütemadi mümâreseler yaparlar idi. reis reşad danyal bey elde düdük, bildiği kadarını telkine çalışır ve fazlasını da a’zâlara mefkûrenin ve mümâresenin verdiği kudret ile anlatmaya cihed ederdi. kaputan mehmet ali bey detone sesiyle “çarp!”, “dur!” sözleriyle a’zâyı ikaz eder, çarpmanın devirmenin yolunu bilmeyen oyuncular itişe kakışa çamur içinde yuvarlanırlardı. futbolun bu şekl-i ibtidâ’îsi (ilkel şekli) hiç de câzip değildi. gençliğin verdiği kudret ve cesaret ile mübtedilliğin müzeccinden husule gelen çarpışmaların didişmelerin mahsûlesi (sonucu) bacakta, kolda hattâ kafada bir sürü cerahelerden (yaralar) ibaretti...”
fuad bey yaptıkları ilk müsabakayı da anlatmış yazısında ve karşı taraftaki rakiplerinden bir nebze de olsa bahsetmiş:
zaman geçti mütemadi mümâreseler yapıldı. black stocking a’zâlan güya mazhar-ı tekâmülat (olgunlaşma) oldu. ve indî (kendince) farziyyelerle (varsayımlarla) futbolu azıcık anladı. şimdi oldukça müşkilâtla geçen bu ilm-i mümâresenin vâsıl olduğu tekâmülü anlamak ve bunun için de bir tim ile çarpışmak lâzım idi.
317 senesi eylülünde (fuad bey başka zamanlarda ve başka yerlerde müsabaka tarihi olarak 26 ekim 1317 tarihini vermiş) türkiye’de futbol bazı temel direklerini teşkil eden ilk kale sütunları papazın çayırı nâmıyla maruf şimdiki ittihad spor kulübü sahasına dikildi. müsabaka futbolda o zamana göre mühim bir mevki sahibi olan rumlarla icrâ olunacak idi. istanbul muhitinde o devrede futbolun mümtaz üstadlarından madûd (addedilen) darmi ve paçko biraderler mösyö koko, vasidis, talis muhasım timin serfirâzanı (elit üyeleri) idi.
bizde ise mümâreselerde azıcık muvaffakiyet gösteren birkaç zevattan başka oyuna vâkıf olan eşhâs (şahıslar) mefkûd (kayıp) idi. black stocking oyuncularının kırmızı beyaz fanilaları, yeknesak siyah çorapları nazara pek hoş görünüyor, müsabaka başlamadan evvel sanki çoktan beri futbol ile me’lûf etmiş (alışmış) gibi oyuncuların hemen mevkilerini alması ümit ve cesaret uyandırıyordu. hakemin çaldığı düdükle oyuna başlanınca bir hercümerc (karışıklık) baş gösterdi. herkes topun câzibesine tutulmuş gibi küme hâlinde topun peşinden koşmaya rastgele çarpışmaya başladı. zaman oldu ki hırs ve arzuyu galibiyet ile kulak, hakemin işaretini duymaz oldu. vakt-i zaman geldiği, black stocking oyuncuları mütemadi ve bîlüzum (lüzumsuz) koşmaktan bîtâb ve tüvân’sız’ (tâkatsiz) yerlere serildi. hasmın bize nazaran azıcık futbolungavâmızına (sırlarına) vukufu bir dereceye kadar müthed (hiddetli) harekâtı neticesinde bire karşı beş gol ile black stocking ilk ve son müsabakasında mağlubiyetin acısını tattı.”
fuad hüsnü bey’in hâtırasının sonunda “mâbadı var” diye bir ifade de var. mamafih ilerleyen sayılarda devamını bulamadım. fuad hüsnü bey’in anlattıklarını özellikle genç okurlarımız için günümüz lisanına çevirerek özetleyecek olursak; 1899 senesinde futbol oyununa halkın pek de sempati duymadığını, baldın çıplak diye tabir edilen futbolcuların ayıplandığını yazıyor. ayrıca istibdâd yani baskıcı yönetimin kulüp kurma ve ‘toplanıp bir şeyler yapma hürriyetini insanların elinden aldığını söylüyor. sporla uğraşmayan vücudların zararlı alışkanlıklar edindiğini, insan bedeninin ancak sporla terbiye edilebileceğini ve ruhunun da bu sayede yükselebileceğini ifade ettikten sonra, black stocking (siyah çoraplılar)’in kuruluşunun 1901 senesi olduğunu (bazı bahislerde hatalı bir surette 1899 olarak geçer) ve a’zâlarının isimlerini veriyor.
kulübün kurulduktan sonra toplanıp, soyunup giyindiği yeri de belirttikten sonra, kulüp a’zâlarının futbol oyununu fenni bir surette oynayamadığından yakmıyor. fuad hüsnü bey, moda’daki rum takımı ile yaptıkları maçı ve o takımda oynayan kalburüstü oyuncuları da anlattıktan sonra kulübün bu ilk ve son maçında aldığı mağlubiyetin acısı ile hâtıratının ilk bölümünü nihayetlendiriyor.
maçın detayları ise şöyle: black stocking fc1-5 moda rum kulübü tarih: 08 kasım 1901 saat: öğleden sonra saha: papaz bahçesi, kadıköy
black stocking: reşat danyai, fahri, hafız mehmet, ali, mazhar, şevki, emcet, fuat hüsnü, nuri (simi kemani) (fuad hüsnü bey diğer iki oyuncuyu hatırlayamamış)
yazarın notu: diğer iki futbolisti de sonradan buldum. birisi kaleci hüseyin bey, diğeri de nureddin bey. mamafih nureddin bey, sini kemanî nuri bey ile aynı kişi olabilir.
black scoting’in maç yaptığı takımın ismi konusunda çelişkiler olmakla birlikte 1900 senesinde rumların kurduğu elpis futbol kulübü üzerinde durulur. ali rıza ertuğ da türkiye futbol tarihi adlı kitabında bunu destekliyor:
"black stocking ilk ve son maçında elpis rum takımına 5-1 yenilmişti.”
ancak moda rum kulübü’nün kurucusu yani vasilliadi bu önermeleri kesin bir biçimde çürütüyor:
“kadıköy’de oturan rum gençleri de elpis isminde bir rum kulübü kurmuşlardı. aleko tahtaperde orada oynardı. çok güzel oynadığından bu oyuncuyu bize aldık.”
gazetelere de moda rum kulübü diye geçen kulübün belki de bir ismi yoktu. olsa da hiçbir yerde zikredilmemiş. fuad bey, black stocking takımı ile ilk ve tek golünü bu takıma atmış.
maç oynanmasına oynanmıştır ama maçı izleyenler arasında hafiyeler de vardır. jurnal marifetiyle maç derhal üst makamlara bildirilmiştir. bundan sonrasını yine fuad bey’den dinleyelim:
“maç biter bitmez, arkadaşım bahriye yüzbaşı cemal bey telâşla yanıma geldi. ‘fuad bey’ dedi. ‘hemen ortadan kaybol, zira seni şeyh şâmilin hafiyeleri arıyorlar.’ şeyh şâmil, o zaman kadıköy ve havalisini kasıp kavuran, abdülhamid’in baş jurnalcisi idi. baktım ki şeyh şâmilin adamları bana doğru koşuyor. ben de verdim tabana kuvveti... bereket rahmetli ablam yaptığımız maçı seyretmek için babası ile papazın çayın’na gelmişti. postu ancak arabaya atlayıp sürade uzaklaşmakla kurtardım. amma danyal bey suçüstü yaka* lanmış, cezâen tahran’a ta’yîn olmuştu. diğer arkadaşlarım da her biri bir yana sığındı. hakkımızda tutulan jumalda şöyle deniliyordu:
‘... karşlıklı kale kurup, ingilizlerle aynı elbiseyi lâbis olduğu halde, top endahtı ile talîm icrâ etmekte olduklarından.’...”
türkiye futbol federasyonu’nun yayımladığı türk futbol tarihi'nde işin devamı da anlatılmış:
“fuad hüsnü bey, maçı izlemek üzere arabasıyla papazın çayırı’na gelen babası amiral hüseyin hüsnü paşa’nın faytonuna atlayıp kaçmış, takımın diğer kurucusu reşad danyal ise yakayı ele vermişti. hariciye nezareti’nde görevli bulunan reşad danyal bey tahran sefarethanesi emrine sürgün edilmişti. ancak hafiyeler fuad hüsnü bey’i de tespit ettiklerinden bu genç deniz öğrencisi hakkında da askeri mahkemede takibat açılmıştı.
kasımpaşa’daki askeri mahkemede yargılanan fuad hüsnü bey orada çok zor saatler yaşamıştı. mahkeme müstantiki (sorgu hâkimi) reşad bey tarafından okunan jurnal zaptında ‘...karşılıklı kaleler kurup, rumlarla aynı kıyafeti lâbis olduğu halde, top endahtı ile talîm icrâ etmekte olduklarından...’ şeklinde bir suçlama yer alıyordu. rumlarla aynı giysiler içinde, karşılıklı kaleler kurarak top atışları yapmak kolay affedilecek bir suç değildi. bu nedenle fuad hüsnü bey hayli dil dökerek durumu anlatmaya çalışmış, hattâ bir ara izin isteyip yandaki odada futbol formalarını giyerek mahkeme huzuruna çıkmıştı. müstantik raşid bey, karşısında don gömlek gördüğü fuad bey’e önce kızmış, sonra durumu kavradığından, küçük bir ceza ile dosyayı kapatmıştı.”
reşad danyal bey ise, pek muhtemelen bu müsabaka yüzünden iskoçya’da yayınlanan evening telegraph gazetesine de haber olmuş:
türkiye’de futbol
“türkiye’de pek teşvik görmeyen spor, büyük zorluklarla yapılmaktadır. izmir ve istanbul arasındaki futbol maçıyla gayrete gelen reşad bey isimli bir türk genci, kendi arkadaşlarının yanı sıra bazı rum ve ermenilerin de katılmasıyla bir kulüp kurmuş ve idmanlara başlamıştı.
birkaç gün önce, gece yarısı evine gelen polis onu üsküdar’a götürüp kulüp ve futbol oyunu hakkında uzun bir süre sorguya çekti. türkçe’de top kelimesi aynı zamanda bir silah anlamına geldiğinden işler büsbütün karıştı. yetkililer büyük bir komployla karşı karşıya bulunduklarına ve kulübün aslında gizli bir örgüt olduğuna inanmıştı. topun gerektiği gibi incelenmesi için gönderilen özel memur, bunun bir şeytan icadı olduğuna karar verdi. kulüp tüzüğü bir başka aleyhte delil olarak görüldü. kulübün renkleri ve formalarıysa tam bir gizli örgütü ortaya koyan en büyük delildi.
uzun uzun düşünüp taşınan yetkililer zanlıyı istanbul’daki daha yüksek polis makamlarına gönderdi. burada zanlıyı ikinci kez uzun bir sorguya çeken görevliler, büyük bir komplonun erkenden ortaya çıkarılmasıyla imparatorluğun dağılmanın eşiğinden döndüğü sonucuna vardılar. meseleyi daha iyi incelenmesi amacıyla olduğu gibi yıldız’a havale ettiler. böylece genç adam, top, kulüp tüzüğü, formalar ve şortlar büyük bir resmiyet içinde saraya gönderildi. burada kurulan özel bir hey’et meseleyi ele aldı. büyük bir itinâyla mesele üzerine kafa yoran ve delilleri inceleyen hey’et, bunun önemli bir şey olmayabileceğine, ancak bir daha tekrarlanmaması gerektiğine karar verdi. bu sebeple, genç adam tahran’da konsolos yardımcılığına ta’yîn edildi ve aynı gün palas pandıras oraya gönderildi. bütün bu anlatılanlar müthiş derecede inanılmaz gibi görünse de kesinlikle doğrudur.”
iskoçlar son derece alaycı bir üslûpla haber yapmışlar memleketimizde futbolun başına gelenleri. futbolun kanun-i esâsî’ye kadar çektiği zorlukları ali sami bey de anlatıyor hatıratında. bu faslı galatasaray’ın kuruluşu bahsimizde göreceğiz.
trajikomik bir biçimde futbol vâdîsinden rüzgâr gibi geçen siyah çoraplıların bütün üyeleri, özellikle sürgüne yollanan danyal reşad ve fuad hüsnü de osmanlı melekleri’dir kuşkusuz. ancak fuad bey’i futboldan soğutmak kolay olmamıştır.
mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
moda rum futbol kulübü (istanbul) [1901 öncesi]
yani vasilliadi tarafından moda’da kurulan bu kulüp 1902 senesinde james la fontaine’in reisliğini yaptığı kadıköy futbol kulübü’ne katılmıştır. kuruluş tarihi 1899-1902 yılları arasındadır.
black stocking’in ilk ve son müsabakasını yaptığı kulüp de muhtemelen bu kulüptür. bu durumda kuruluş tarihi 1901’den evveldir diyebiliriz.
dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
futbol başkente geliyor
1894’te izmir’deki ingiliz gençleri bournabat futbol ve rugby kulübü’nü kurar. istibdat dönemi boyunca önce izmir’de, sonrasmda ise istanbul’da ingilizler, gayrimüslimlerin de katılımıyla futbolun bayrağını taşır. ingiltere’de 1871’den beri eleme usulü kupa maçlarının oynandığı ve futbolun giderek kurumsallaştığı düşünülürse, anadolu’ya bu ülkeden gelen futbolcuların yerel sporculara göre teknik, taktik ve ekipman anlamındaki üstünlüğü daha rahat anlaşılabilir. 1890’larda izmir’in ingiliz takımları, bornovah yurttaşlarına ve izmir limanı nda demirli britanya savaş gemilerinin takımlarına karşı maçlar yapar.
izmir’in futbol da dahil olmak üzere spor aktivitelerinde üstlendiği öncü rol, zamanla istanbul’u da etkisi altına alır. 1897’de bir izmir karması, istanbul’a giderek futbol maçları yapar. iki şehrin karması daha sonraki yıllarda izmir’de de oynar, iki karma da şehirlerin ingiliz sakinlerinden ve rum futbol heveslilerinden oluşur. izmir’in kazandığı bu maçlarda türk ya da müslüman sporcu oynamaz.
türkler futbolla tanışıyor
her ne kadar izmir, günümüz türkiyesi topraklarında futbolun oynandığı ilk yer olsa da müslüman türklerin futbolla tanışması daha ziyade istanbul’da gerçekleşir. belki bu dönemde izmir, istibdatın etkilerinden daha uzak ve futbolla da daha içli dışlı olduğu için türklerin futbola girişi adına daha uygun bir yer gibi gözükebilir. ancak futbolun türkiye’ye britanyalılar tarafından getirildiği ve ilk olarak bu ülkenin tüccarları tarafından oynandığı düşünüldüğünde, osmanlı türkleri arasında futbola erişimi olanların ancak ingilizce bilen ve britanyalılarla iş ilişkisi olan bir elit grup olduğu anlaşılır. böyle bir türk elit, söz konusu tarihte izmir’de bulunmamaktadır. ege burjuvazisi büyük oranda rumlardan ve diğer gayrimüslimlerden oluşmuş, türkler genelde tarımla uğraşmışlardır. dolayısıyla izmir’deki türklerin britanyalılar ile teması son derece sınırlıdır. bu genellemenin dışında tutulabilecek, izmir amerikan koleji öğrencileri gibi gruplar ise 1900’lerde futbol oynamayı denemiş ama yerel yönetimin baskısıyla okullarında ceza almaktan kurtulamamışlardır.
diğer yandan istanbul’da futbol, izmir ve selanik’tekine kıyasla geç başlamasına rağmen, organizasyon anlamında çok daha hızlı mesafe katetmesini şöyle açıklayabiliriz: izmir ve selanik’te futbol ortaya çıkmadan önce güçlü bir spor kültürü zaten mevcuttu. futbol şehre geldiğinde panionya ve apollonya örneklerindeki gibi yerel organizasyonların içine katıldı. şehre futbolu getiren britanyalılar onun organizasyonuna çok fazla karışamadı. dolayısıyla, britanya’da kupa ve lig usulü futbol organizasyon sistemi yerine antik yunan geleneklerine dayanan olimpiyat benzeri spor organizasyonları baskınçıktı. yine de futbolun türkiye’deki öncülerinden james lafontaine izmir'den istanbul’a geçmeden hemen önce, 1899da bir lig kurmayı başardı ve bu lig cumhuriyet kuruluncaya kadar oynandı. tabii bu esnada izmir’deki ilk futbol maçından beri tam yirmi beş senenin herhangi bir lig olmadan geçtiğini görmek gerekir.
lafontaine, izmir’deki spor kültürünün olmadığı istanbulda, horace armitage ile beraber çok daha organize bir lig sistemi kurmayı taşardı. istanbuldaki koşullar lig kurmaya çok daha uygundu ve britanyalılar yerel müdahale olmadan hemen bir lig oluşturdu. bu sırada şehrin ilk futbol kulübü cadi-keu (kadıköy) kurulalı daha bir yıl olmuştu. bu kulüp, armitage ve lafontaine tarafından rum gençlerinin katılımıyla ortaya çıkmıştı. moda, elpis, imogene gibi kulüpler cadi-keu'ü izledi.
konstantiniye futbol ligi 1903’te bu dört kulübün katılımıyla düzenlendi. ilk ligin şampiyonu britanya büyükelçiliği'nin gemisinin takımı ımogene oldu. takıma, lige katılan her oyuncudan toplanan 27 kuruşluk katılım bedeli karşılığı ingiltereden getirtilen şilt takdim edildi. şildin on yıl sonunda en çok şampiyonluğu olan takıma armağan edilmesi planlanmıştı.
istibdat dönemi uygulamaları, istanbullu türkleri futbol sahalarından, en azından resmî olarak uzak tuttu. ancak şehrin önde gelen gençleri her ne kadar lige giremeseler de futbol heyecanına kapılmaya başlamışlardı. hatta ilk türk takımını kurma çabaları konstantiniye ligi'nden bile öncesine dayanıyordu.
britanyalılarda ve gayrimüslim kulüplerinde olduğu gibi türklerde de ilk futbol çabaları kadıköy-moda çevresinde başladı. amiral hüseyin hüsnü paşanın oğlu fuat hüsnü bey, modada yaşayan ingilizlerden bir top edinmeyi başardı. daha sonra arkadaşı reşat beye “o rumların ve ingilizlerin tozunu atmak için” bir takım kurmayı önerdi ve birkaç gizli toplantı sonrasında “black stocking” kuruldu.
ilk türk kulübü black stocking (siyah çoraplar)
black stocking, 1901de kuruldu ve antrenmanlara başladı. 26 ekimde bir rum takımıyla maç ayarladılar. fuat hüsnü ve reşat beyler liderliğindeki takımın kadrosu tamamen türklerden oluşuyordu. takım maçı 5-1 kaybederken fuat hüsnü takımın tek golünü attı. maçtan sonra saray hafiyeleri sahaya baskın yaparak oyuncuların çoğunu gözaltına aldı. o sırada askerî okulda okuyan fuat hüsnü, “rumlarla aynı kıyafetleri giyerek top talimi yapmak” suçuyla askerî mahkemede yargılandı ve küçük bir cezayla kurtuldu. daha büyük bir beladan yetkili ve etkili kişiler arasında “sözü geçen” babası sayesinde kurtulan fuat hüsnü bey, “bobby” takma adıyla futbola devam etti ve bir daha osmanlı hafiyelerinin takibine uğramadı, ancak black stocking, tek bir maçtan sonra tarih olmuştu.
black stocking: hüseyin bey, reşad danyal, mehmet ali bey, fahri bey, daniş bey, mazhar bey, emcet bey, sinekemani nuri bey, şevki bey, neşet bey, fuad hüsnü kayacan
türkiye futbol federasyonu ''türk futbol tarihi 1904-1991 (cilt 1)''
ilk türk futbol takımı ingiliz ve rumların kendi aralarında moda, baklatarlası ve kuşdili çayırlarında oynadıkları futbol maçları kadıköy ve çevresinde oturan türk gençlerinin de büyük ilgisini çekmekteydi. ancak ailelerde hakim bulunan taassup zihniyetinin yanı sıra istibdat rejiminin de amansız baskısı türk gençlerini bu yolda frenleyen iki önemli faktördü. buna rağmen futbola gönül kaptıran türk gençleri arasında her tehlikeyi göze alan karasevdalılar da çıkmıştı. bunların başında, amiral hüseyin hüsnü paşa’nın mekteb-i bahriye (deniz harbokulu) öğrencisi olan oğlu fuad hüsnü bey bulunuyordu. mükemmel ingilizce bildiği için, moda’da oturan ingilizlerle ahbaplık kuran fuad hüsnü bey, onlardan bir eski futbol topu temin etmiş ve bununla tek başına oynamaya başlamıştı. bir gün kendisini papazın çayırı mevkiinde, bir duvarın karşısına geçmiş top oynarken gören en yakın arkadaşı reşat danyal bey ona takılmıştı:
fuad hüsnü bey’in, muziplikleriyle ünlü bu yakın arkadaşının sorusuna cevabı pek kestirme olmuştu:
-“gel reşat, biz de bir futbol takımı kuralım. ingilizlere, rumlara duman attıralım çayırlarda...” işte bu sözler, ilk türk futbol takımının kurulması yolunda atılan ilk büyük adım olmuştu.
çevrelerinde, kendileri gibi gözlerini budaktan esirgemeyen birçok arkadaş daha bulan fuad hüsnü ve reşat danyal beyler derhal faaliyete geçerek ilk türk futbol takımını ortaya çıkarmışlardı. ancak bunu büyük bir gizlilik içinde gerçekleştirdikleri gibi, her türlü tedbiri de elden bırakmamışlar ve takımlarına bir ingiliz adını vererek devrin hafiyelerinin dikkatinden kaçmak yoluna gitmişlerdi. işte bu nedenle ilk türk futbol takımı, “black stocking (siyah çoraplılar)” adıyla ortaya çıkmıştı.
bugünkü fenerbahçe stadı’nın karşısındaki “halil mahmudiye” ilkokulu’nun altındaki hurşit ağa’nın kahvehanesini kendilerine lokal olarak seçen gençler, papazın çayırı’nda yaptıkları birkaç idmandan sonra rum takımıyla ilk maçlarını almışlardı.
bu maç, 26 ekim 1901 günü papazın çayırı’nda oynanmıştı. o gün rum takımının karşısına çıkan “black stocking” takımında fuad hüsnü ve reşat danyal beylerin yanı sıra şu isimlerin yer aldıkları görülüyordu: kemal nuri bey, fahri bey, nureddin bey, hafız mehmed, hafız mustafa, emcet bey, şevki bey ve tamburacı osman pehlivan...
son derece tecrübesiz kişilerden oluşan black stocking bu ilk maçında rumlara 5-1 yenilirken şeref sayısını fuad hüsnü bay yapmıştı. bu ilk maç ne çare ki black stocking’in aynı zamanda son maçı olmuştu. kadıköy ve ahalisini kasıp kavuran ıı. abdülhamit’in baş jurnalcisi hafiye şamil’in adamları bu işin farkına varmışlar ve papazın çayırı’na ani bir baskın yapmışlardı. kaçabilenler kurtulmuş , yakalananlar ise ağır cezalara uğramışlardı. fuad hüsnü bey, maçı izlemek üzere arabasıyla papazın çayırı’na gelen babası amiral hüseyin hüsnü paşa’nın faytonuna atayıp kaçmış; takımın diğer kurucusu reşat danyal bey ise yakayı ele vermişti. hariciye nezareti’nde (dışişleri bakanlığı) görevli bulunan reşat danyal bey, cezaen tahran sefarethanesi emrine sürgün edilmişti. ancak hafiyeler, fuad hüsnü bey’i de tespit ettiklerinden bu genç deniz öğrencisi hakkında da askeri mahkemede takibat açılmıştı.
kasımpaşa’daki askeri mahkeme’de yargılanan fuad hüsnü bey orada çok zor saatler yaşamıştı. mahkeme müstantiki raşit bey tarafından okunan jurnal zaptında “...karşılıklı kaleler kurup, rumlarla aynı kıyafeti labis olduğu halde, top endahtı ile talim icra etmekte olduklarından...” şeklinde bir suçlama yer alıyordu. rumlarla aynı giysiler içinde, karşılıklı kaleler kurarak top atışları yapmak kolay affedilebilecek bir suç değildi. bu nedenle fuad hüsnü bey, hayli dil dökerek durumu anlatmaya çalışmış, hatta bir ara izin isteyip yandaki odada futbol formalarını giyerek mahkeme huzuruna çıkmıştı. müstantik raşit bey, karşısında don-gömlek gördüğü fuad bey’e önce kızmış, sonra durumu kavradığından, küçük bir ceza ile dosyayı kapatmıştı.