mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
1881 yılına geldiğimizde bu sefer başından sonuna futbol kurallarıyla oynanan bir maçın haberi yayınlanıyor gazetede. the constantinople messenger'ın 5 ocak 1881 tarihinde çıkan nüshasında “football” başlıklı haberde bakın ne yazıyor:
“geçen cumartesi günü haydarpaşa çayırı’nda olympic football club üyeleri maviler ve beyazlar adında iki takıma ayrılarak association (birlik) kuralları altında bir futbol maçı yapmışlardır. mavi takım maçı ikiye karşı bir golle kazanmıştır. maviler’in golleri dowson ve frowin’in şutları ile atılmış, beyazlar’ın golü ise bay pediani’den gelmiştir. son derece güzel bir havada yapılan ve bu ülkede nadir görülen bu oyuna kalabalık bir izleyici grubu tanıklık etmiştir. maçı izleyenler arasında bulunan yerliler (türkler ve azınlıkları kastediyor olmalı) sahadaki oyuncuların kendilerini yırtarcasına yaptıkları fuleli koşulara -bundan ne kazanıyorlardı?- ve birbirlerine tıpkı bir boğa gibi yaptıkları şarjlara çok şaşırdılar ve kuşkuyla baktılar. galip takımdan dawson, haydon ve w. lyne güzel bir maç çıkarırken, beyazlar’da stephen rowill, lockhart ve charles bond yenilgiyi önlemeye çalıştılar.”
bu maç elbette yapılan ilk maç değil. bununla birlikte başından sonuna kadar futbol kurallarıyla oynanmış olan bu maça, futbol tarihimizin; süreli bir yayınla desteklenen, kayıtlı ilk maçı diyebiliriz.
tarihin sararmış yapraklarından süzülerek karşımıza çıkan bu mücadeleye ev sahipliği yapan haydarpaşa çayın, nedense futbol tarihimizi anlatan eserler içinde kendine fazlaca bir yer bulamamıştır. bu çayırdan futbolla ilgili anılarını galatasaray ve futbol adlı yapıtında toplayan ruşen eşrefin bahsettiğini biliyoruz:
"... galatasaray’ın kuruluşundan sonra iki evre vardır. rumeli yakası çağı ve anadolu yakası çağı... rumeli yakası çağının coğrafyası taksim kışlası talimhanesinden başlar, o vakit tatavla denilen kurtuluş’tan, âbide-i hürriyet tepesinden, bebek tepesinden aşar; büyükdere çayın’na kadar uzanır. pek seyrek olarak çırpıcı çayın’na, bakırköy çayırı’na uğradığı olmuştur. polis hafiyesi gözcülüğünü şaşırtmaca nev’inden. bu çağa epik çağ demek daha doğru olur...”
ruşen eşref bey avrupa tarafını anlattıktan sonra dönüp asya tarafı hakkında da malûmat vermiş:
“... anadolu yakasındaki çağın coğrafyasına gelince; o haydarpaşa çayırı’ndan başlar, buna klasik devre adım atıştır denebilir. doğrudan doğruya klasik devreye ise papazın bağı ve kuşdili çayırlarında girildi.”
hatıralarını uçsuz bucaksız bir tarlada salman başakların dans etmesini andıran bir güzellik ve ritimle yazan üstat ruşen eşref; haydarpaşa çayırı’nın galatasaray’ın klasik dönemine tanıklık ettiğim belirtiyor. 1854-55 kırım savaşı’nda şehit düşen ingilizler için yapılan mezarlığın haydarpaşa’da olması, buranın ingilizler için önemini ve ilk futbol müsabakaları için kullanılabileceğini doğruluyor.
bu dönemin biz futbolseverler için ehemmiyetli olabilecek olaylarından biri de ilk futbolcularımızdan (bütün kaynaklarımız ilk futbolcu demesine rağmen böyle olmadığını ileride göreceğiz) fuad hüsnü bey’in 1879 senesinde dünyaya gelmesidir. fuad hüsnü bey ilk futbolcu olmasa bile ilkler içinde en ehemmiyetlisidir.
mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
olympic (olimpik) ragbi ve futbol kulübü (istanbul) [1880 öncesi]
yalnızca 1880 ve 1881 yılında gazete haberlerinde gördüğümüz bu kulüp, club de constantinople gibi britanyalı bir kulüptü. üyelerinin ragbi ve futbol oynadıkları bu kulübe 1881 senesinden sonra bir daha rastlamadım.
bu kulübün ismine dikkatinizi çekmek isterim. modern olimpiyat oyunlarının başladığı tarih olan 1896’dan çok daha önce antik yunan oyunlarına gönderme yapan kadim bir kulüp ile karşı karşıya bulunuyoruz. bu bile ne kadar tüyler ürpertici değil mi?