mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
anlaşılan 1880’lerin istanbul’u spor açısından oldukça renkli... başta kriket ve ragbi olmak üzere çim tenisi de oynanıyor. ya futbol, o oynanmıyor mu? sorumun yanıtını almakta gecikmiyorum. aynı gazetenin 1 aralık 1880 çarşamba nüshasında okuduğum haber daha önce bütün bildiklerimi alt üst ediyor:
“geçen cumartesi günü kadıköy’de constantinople football club üyeleri ilk yanm saati ‘association’ sonrasında da ‘rugby union’ kuralları ile bir futbol maçı yapmışlardır.”
bu haberin o kadar çok önemi var ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum. öncelikle futbol tarihimizin başlangıcı ile ilgili bütün bildiklerimizi buruşturup çöpe atıyor.
özetleyecek olursak; 1880 senesi, 27 kasım cumartesi, öğleden sonra istanbul kadıköy’de ıngiliz futbol federasyonu kuralları ile (bu bizim bildiğimiz futboldur) yanm saat de olsa bir futbol maçı yapılmıştır. yani futbol daha önce ezberletildiği gibi 1890’lı yılların ortalarında değil, çok önce istanbul’da oynanmıştır. bunun ilk futbol maçı olmadığı da açık. gazete "birlik kuralları’ derken bunu herkesin bildiği ve daha önce de oynandığı havasında yazıyor. tıpkı ragbi gibi futbol da 1880’lerden önce istanbul’da ingilizler tarafından oynanıyor.
gazete müsabaka ile ilgili ayrıntıları da yazmış:
“yakışıklılar ve tipsizlerden oluşan iki takımın bu maçında bol gol gördük. maça kulüp üyelerinin büyük bir bölümü havanın yağışlı olması ve hastalık gibi mazerederle katılamadı. bu yüzden maç yetersiz sayıda oyuncu ile yapıldı. yarım saatlik birlik kuralları ile oynanan maçtan sonra yapılan ragbi maçında bay block ve graves güzel sayılar yaptılar. öğleden sonra yapılan maç sırasında tuhaf bir gelişme de yaşandı. bir atak sırasında çizginin içine giren bir ‘muhacir’ (muhtemelen kırım savaşı göçmeni) o sıra birbirleriyle çarpışan oyuncuların arasında kalarak fena halde yaralandı. umarız önümüzdeki hafta katılım daha çok olur da daha güzel maçlar izleriz.”
kayıdara geçen ilk futbol maçı diyebileceğimiz yakışıklılar-tipsizler maçının takım kadrolarını da vermiş gazete:
ragbi tarihini incelendiğinde rugby union kurallarının yanında 1895 yılından başlayarak ‘rugby league’ kurallarının da uygulanmaya başladığı görülür. association rules tabiri ise bizim anladığımız futbol için kullanılıyor. maçın yapıldığı tarihi de göz önüne alırsak gazetede bahsedilen ‘association rules’ tabiri için, ragbinin başka kurallarla oynanan bir türü olduğunu düşünemeyiz. kaldı ki, gazete yanm saat sonra ragbi maçına geçildiğini özellikle belirtiyor. burada futbolu ihlal eden tek nokta yeterli oyuncu katılımı olmaması nedeniyle maçın yediye karşı sekiz kişilik takımlarla yapılması.
'yakışıklılar' ile 'tipsizler'in maçı kenan başaran hurriyet.com.tr 29 ağustos 2014
bu topraklarda ilk futbol maçının 1890’da izmir bornova’da oynandığı bilinirdi. oysa ki tarihçi mehmet yüce’nin ulaştığı yeni bilgilere göre ilk futbol maçı kadıköy’de ‘yakışıklılar’ ile ‘tipsizler’ arasında oynandı. yarım saati de rugby olarak oynanan maçta bol bol gol atılmış ama skor meçhul.
mustafa denizli'den süper lig'e süper analiz
süper lig’de perde, fenerbahçe ve galatasaray’ın 4. yıldız kavgasının gölgesinde 57. kez açılıyor. 4. yıldız demişken, fenerbahçe çevresi, geçen sezonun bitiminde ligden önceki şampiyonlukların da hesaba katılması gerektiği söylemini dillendirdi. evet, futbol bu topraklarda adı ‘süper’e dönüştürülen deplasmanlı türkiye 1. ligi ile başlamadı. ondan önce de ligler, şampiyonalar vs. düzenleniyordu.
süper lig'in rakamı: 20
peki bu topraklarda futbol topu ilk ne zaman dönmeye başladı? halihazırda yaşayan en yaşlı kulübümüz beşiktaş’ın kuruluş yılı olan 1903’te mi? elbette hayır. beşiktaş’ta futbol faaliyetleri ancak 1910’da başlar. galatasaray’da futbol siyah beyazlılardan çok daha önce başlar, keza fenerbahçe’de de...
ilk tarih: 1880
ama bu demek değil ki bu topraklarda ayağı topa ilk dokunanlar sarı kırmızılı veya sarı lacivertliler... onlar da değil ve yine bilinen tarihin de çok ama çok öncesinde meşin yuvarlağın macerası başlamıştır.
memlekette ilk futbol müsabkası günümüzden bundan tam 134 yıl önce oynanmış. evet, bizler bugüne kadar ilk maçın izmir’de ingiliz denizcilerle bornova’da yaşayan ingiliz gençleri arasında 1890’da oynandığını biliyorduk. ancak futbol tarihçisi mehmet yüce, klişe tabirle, tarihin tozlu sayfalarında ve özellikle de gazete sayfalarında yaptığı titiz ve zorlu bir incelemeyle bu tarihi 1880 yılına kadar geri götürebildi. üstelik yazarın bulduğu kaynaktan edindiği izlenime göre ilk futbol müsabakasının tarihi çok daha eskiye de dayanıyor olabilir...
yarım devre futbol, yarım devre rugby
iletişim yayınları’ndan mehmet yüce imzasıyla çıkan ‘osmanlı melekleri’ kitabı, futbol tarihimizin ilk cildi oldu. 1875-1923 dönemini ele alan kitaba göre kayıtlarda bulunan ilk maç 27 kasım 1880’de
istanbul’da oynandı. bir öğleden sonra oynanan maçın adresi ise kadıköy. daha da ilginç olan şu: maçın ilk yarım saati futbol, ikinci yarım saati de rugby kurallarıyla oynanıyor. o zaman kurulan ilk kulüpler genelde iki branşta da faaliyet gösteriyordu. peki bu ilk maç hangi takımlar arasında oynandı? ‘yakışıklılar’ ve ‘tipsizler’! gelin burada kitabın sayfalarından doğrudan alıntı yaparak bu muhteşem futbol hikayesini öğrenelim: “geçen cumartesi günü kadıköy’de constantinople football club üyeleri ilk yarım saati ‘association’ sonrasında da ‘rugby union’ kurallarıyla bir futbol maçı yapmışlardır. yakışıklılar ve tipsizlerden oluşan iki takımın maçında bol gol gördük. maça kulüp üyelerinin büyük bir bölümü havanın yağışlı olması ve hastalık gibi mazeretlerden katılamadı.
bu yüzden maç yetersiz sayıda oyuncu ile yapıldı. yarım saatlik birlik kuralları ile oynanan maçtan sonra yapılan rugby maçında bay block ve graves güzel sayılar yaptılar. öğleden sonra yapılan maç sırasında tuhaf bir gelişme de yaşandı. bir atak sırasında çizginin içine giren bir ‘muhacir’ (muhtemelen kırım savaşı göçmeni) o sıra birbirleriyle çarpışan oyuncuların arasında kalarak fena halde yaralandı. umarız önümüzdeki hafta katılım daha çok olur da daha güzel maçlar izleriz.”
bir stadımıza la fontaıne’in adı verilsin!
bahsettiğimiz isim, jean de la fontaine değil. osmanlı payitahtı’nda futbolun yeşermesini sağlayan fransız asıllı ingiliz spor adamı james la fontaine...
kitaptan öğrendiğimiz değerli bilgilerden ikisinden daha söz edip noktayı koyalım: ilk türk futbolcusunun fuat hüsnü kayacan olduğunu bilirdik. oysa ki mehmet yüce bu bilgiyi de tazeliyor ve ilk
futbolcumuzun constantinople futbol kulübü’nde oynayan osman efendi olduğunu ortaya çıkarıyor.
bugünlerde de şahitlik ediyoruz; bir çok tesise aramızdan ayrılmış veya hâlâ aramızda olan spor şahsiyetlerinin adı veriliyor. peki neden bir tesise de la fontaine adı verilmiyor? hayır, ‘masal okumuyorum’! jean de la fontaine’den değil james lafontaine’den; yani izmir’den istanbul’a gelerek, osmanlı payitahtı’nda futbolun yeşerip gelişmesinde büyük katkıları olan, ali sami yen’in de övgüyle bahsettiği fransız asıllı ingiliz spor adamından söz ediyoruz. dileriz ki bir gün bir stadımıza da james la fontaine adı konur ve futbolumuzda da ‘masalımsı’ bir dokunuş hayat bulmuş olur...
mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
constantinople ragbi ve futbol kulübü (istanbul) [1880 öncesi]
bu kulüp club de constantinople içindeki spor kulüplerinden sadece biriydi. üyelerinin tamamına yakını britanyalı olan club de constantinople içinde kriket, tenis, futbol (ragbi dâhil) ve sonraları polo ve kürek gibi çeşitli spor faaliyetleri yapılıyordu. ragbi ve futbol kulübüne ilk defa 1880 yılında rastladığımıza göre 1880 öncesi bir tarihte kurulmuş olacağını varsayıyoruz.
constantinople kulübü, a’zâlarının oturdukları muhite veya müsabakanın nevine göre farklı isimler de alabiliyordu. meselâ kulüp a’zâları moda’da bir futbol müsabakası yapıyorlarsa, sahaya çıkan onbir kendine moda futbol kulübü nâmını verebiliyordu. bu yüzdendir ki; moda kulübü’nün kuruluş tarihlerinde hep bir çelişki vardır. bazı kaynaklar 1896 senesini, bazıları ise 20. asrın başını işaret eder.
mehmet yüce'nin türk futbol tarihi - birinci cilt: osmanlı melekleri adlı kitabından;
constantinople f.c. sekretaryası
“antrenman için 15,16 ve 18 ekim tarihlerinde moda çayırı’nda tam kadro toplanılacak. antrenman saati sabah 06.30’dur.”
burada verilen saat bazı okurlarımıza çok erken görülebilir. bunun nedeni söz konusu saatin “alaturka saat” olmasıdır. esasında egzersiz zamanı bu kadar erken değil.
kadıköy kulübü’nün ilk oyuncuları arasında meşhur horace armitage de vardır, comber de. ruşen eşref kadıköy’den bahsederken özellikle comber’den dem vuruyor:
“fuad bey’den biraz sonraları cin gibi atik oyunları, çalımları, aldatmaları pek hoşa gider küçük sevimli koyu esmer bir türk daha. haşan! fakat dediğim gibi kadıköy kulübü içine bir veya iki türk karışmış ingiliz başkan idaresinde bir rum kulübü idi. orada ingiliz olarak bir de orest dedikleri güzel türkçe konuşur babacan meşrepli horace armitage vardı. orest ki kadıköy’ü kurmada ceyms’in ortağı idi derlerdi. yoksa haigton da önceleri orada mıydı? comber ortaya çıkınca pabucu biraz dama atılmış gibi açık kumral levend boylu santrforvet haigton! bunu da bu mesafeden pek iyi ayırt edemiyorum. ingilizlerin kendi kulüpleri de moda’da idi, adı da moda idi.”
ruşen eşrefin dediği gibi ingilizlerin kendi kulüpleri moda futbol külübü’dür. bu kulüp için ortaya atılan, “moda, kadıköy kulübü’nde çıkan bazı anlaşmazlıklar sonucu bu kulüpten ayrılan ingilizler tarafından kurulmuştur” görüşü, ancak ikinci kuruluş için geçerli olabilir. bu karışıklığın altında yatan sebep kulübün 1903 senesinde yeniden kurulmuş olmasıdır. yoksa daha önce de bahsettiğimiz gibi ilk kuruluş tarihi epey eskidir.
fuat hüsnü’den galatasaray kulübü kurucusu ali sami de bahseder. ali sami bey bir konuşmasında zamanın baskıcı yönetimi karşısında hangi çarelere başvurduklarını da anlatıyor:
“ingiliz kulübüne giren ilk türk futbolcusu bahriyeli fuad hüsnü’dür. galatasaraylı fuad hüsnü sonradan fenerbahçe’ye kaptan olmuştur. fuad bey zamanının icâbı olarak bir bahriye subayı’nın top oynaması hoş görülmeyeceğinden ‘bobby’ diye takımlarda yer alırdı. o zaman çıkan levand herald gazetesi galatasaray’dan bahsedeceği zaman toplantıların memnû (yasak) olduğu o devirde ‘an other’ (bir başkası) diye yazardı...”