sezon başında beşiktaş'a transfer olan hırvat asıllı kaleci vedran runje, sezon içinde yediği birkaç hatalı golden sonra rakip tribünler tarafından nerdeyse her maçta "runyeee! runyeee!" diye uzun uzun tezahüratlara maruz kaldı. bizlerde modaya uyup 1. ve 2. golden sonra "runyeeee runyeee" diye tezahüratta bulunmuş ama 3. golden sonra "runyeee beş yeee" diye bağırmaya başlamıştık :)
bu maç sezonun ilk yarısını inişli çıkışlı bir grafik çizen gençlerbirliği'nin sezondaki en iyi oyununu ortaya koyduğu ve beşiktaş'a neredeyse hiç gol şansı vermeden net bir şekilde kazandığı maçtı. bu maçın ardından gençler taraftarlarının neredeyse hepsi takımın artık oturduğunu ve 2. devrede hem ligde hem de türkiye kupasında büyük işler yapılacağını düşünmeye başlamıştı. ama genel menajer cem onuk ve cavcav'ın takımın defansındaki en önemli isim olan risp'i ve orta sahada hırçın olmasına rağmen dinamo görevi gören ayman'ı devre arasında trabzona satmasıyla tüm "iyi" hayaller tuzla buz oldu. takım defansı bir türlü toparlanamadı. takım leblebi gibi gol yemeye başladı. önce kupada fener'in yedek takımına 2 maçta da malup olundu ardından da kısa sürede lige havlu atıldı.
o sezonda ankara'da oynanmış gençlerbirliği maçları içerisinde tribünde olmadığım tek maç. nasıl anlatıyolar ballandıra ballandıra. hasetimden çatladım valla. uğursuz muyum neyim?
ifk göteborg'un kaptanı olarak 2004-2005 sezonu başında gençlerbirliği'ne transfer olan savunma oyuncusu lars fredrik risp'in gençlerbirliği forması altında son maçı.
soğukkanlılığı ve kritik müdahaleleri ile kısa sürede gençlerbirliği taraftarlarının sevgisini kazanan risp, hala tartışılan bir şekilde, oturmuş defansı bozmak bile göze alınarak yönetim tarafından 2006-2007 sezonu devre arasında trabzonspor'a satıldı.
satılana kadar toplamda 49 resmi maçta toplam 4.347 dakika forma giyen risp defans oyuncusu olmasına rağmen sadece 3 sarı kart gördü.
ben mac gunu almanyadan izine gelmistim aslen ankaraliyim ve haliylen tabiki bi ankara takimini desteklemem gerekiyor du ama inkar etmek istemem ben besiktas taraftariyim ama mac biletlerini ben almadigimdan dolayi o gun genclerbirligi takiminin tribununde izleme sansi buldum.
aslinda cok karmasik bi duygu icindeydim. 3 yil aradan sonra ailemi memleketimi arkadaslarimi akrabalarim vs gordum aslinda o gun o gun kim galip gelmis kimin tribununde maci izlemisim hicde onemi yokdu. sonucda sevdigim insanlarin arasindaydim ve her sey cok guzeldi. kafam o kadar karisikdi ki, arasirada olsa gencler taraftari ile tezavruat falan da yaptim ilk golde de bi sevindim tabiki disari bunu cok acik belli ettim ama icimden tuh falan nasil yedik gibi bi uzuntude yasadim ama ikinci golden sonra kendimi tamamen saldim artik alismistik sonucda 3,0 gibi net bi skorlan ayrildik ayrildk derken besiktas olarak husran :)
ama dedigim gibi mac benim icin o kadar onemli degildi hersey cok guzeldi carsi taraftari yine her zamanki gibi bi harikaydi besiktasim yensende yenilsende kalbim hep sende :)
gençlerbirliği: gökhan tokgöz, erkan özbey (kerem şeras 88), fredrik risp, lamine traore, eren aydın, mehmet nas, ayman abdelaziz, haminu dramani, engin baytar (isaac promise 76), mehmet çakır (ferhat kiraz 85), okan öztürk teknik direktör: mesut bakkal
sarı kartlar: engin 9, abdelaziz 63, mehmet nas 88
beşiktaş: vedran runje, ibrahim toraman (burak yılmaz 61), koray avcı, baki mercimek, ibrahim üzülmez, ali tandoğan, serdar kurtuluş, ricardinho, ibrahim akın (mehmet sedef 66), mert nobre, bobo teknik direktör: jean tigana
sarı kart: ricardinho 16
goller: 1-0 mehmet nas 55 2-0 engin 60 3-0 dramani 64
56. dakikada mehmet nas'ın pasına gelişine sert vuran mehmet çakır, kaleci runje'nin yanından topu ağlara gönderdi: 1-0
60. dakikada soldan atak geliştiren gençlerbirliği'nde, engin baytar ceza sahasına gönderilen topa gelişine sert vurdu: 2-0.
64. dakikada runje çıkıp çıkmamakta tereddüt edince, okan'ın topuğuyla vuruşunu baki çizgi üzerinden çıkardı. dönen topa draman'ın vuruşu 3. kez beşiktaş ağlarıyla buluştu: 3-0.
gençlerbirliği kulübü başkanı ilhan cavcav'ın kardeşi ihsan cavcav, geçirdiği kalp krizi sonrası yaşamını kaybetti.
önceki gece kendi kullandığı otomobilinin aynasıyla çarptığı lütfü dikmen'e bir başka aracın da çarpması ve dikmen'in ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının şokuyla sarsılan cavcav, bugün de kardeşinin yaşama veda etmesiyle yeni bir şok yaşadı.
beşiktaş ile oynanan fortis türkiye kupası maçının 54. dakikasında kardeşinin vefat haberini alan cavcav, stadı terketti.
headed off to the knight and flight on my own wednesday night. ordered my beer and while the rest of the crowd were concentrating on darts i asked if we could put the big screen on.
half way through my beer and about five minutes into the match flying dutchman kanka showed up. always good to have someone to talk to while the action on the screen was not exactly riveting.
but that is not quite what was happening. sure the first half ended up 0-0 and it seemed that besiktas weren't even trying but mehmet cakir did have a couple of bloody good chances which he should have put away. in both instances he was last on the ball, coming in from the right and instead of going straight at goal he tried to put it into the left corner. needless to say both shots missed by millimetres.
despite the fact that we dominated the half perhaps the best chance fell to besiktas when someone or other got a shot on (perhaps it was a header) but jesus reached out with his right hand and made a brilliant reflex save. brilliant stuff.
and so at half-time it was 0-0 and having watched a million gencler matches i was my usual pessimistic self. we had had plenty of chances but hadn't capitalised.
second half though and it was time to party.
flying dutchman kanka made the point that besiktas were going for it. not that any of their attacks got anywhere near the goal, but they were pressing forward, leaving huge gaps at the back.
we were playing brilliantly. passes were sticking, we were running fast and the besiktas keeper was looking harried.
then we got what we were waiting for. mehmet cakir made a short pass to mehmet nas just outside the box. nas played it wonderfully, right foot on the ball, back in with the left foot and then a lovely little pass back to mehmet cakir. cakir again tried to beat the keeper's right hand but unlike his two previous attempts this one was just on target. 1-0.
with the goal the patrons at the knight and flight clearly knew they had a couple of gencler fanatics on hand. the odd besiktas supporters in there gave us the eye, but we were not to be silenced (thanks to the fact that the owner of the place is a good mate - despite his obvious personality flaw of being a galatasaray supporter).
still high-fiving in the american way when the second goal came in.
this one was again brilliant. on the break cakir had got it down on the right of the besiktas goal. he could have tried to cross it in to the strikers ready in the box (who were covered by besiktas defenders) but he waited a second and sent it back to the edge of the box right in the middle where engin baytar running in at full tilt smashed it into the back of the net.
i'd had a few beers by this stage and that was clearly the reason why i fell off my chair.
bloody hell. 2-0 up against besiktas and by god we were playing a million times better then they were.
lightning struck again just a few minutes later when baytar had a shot which came off the post. just a few feet into the field of play and okan ozturk found himself facing the wrong way from the goal and tried to back heel it into the goal. this attempt was saved off the line by a besiktas defender only for it to fall straight to draman haminu who smashed the thing to kingdom come. 3-0.
dancing and shouting at the knight and flight and who should walk in? why it was of course sir eski kanka himself. he took one look at the screen (and the score) and started his familiar line of "ankara, ankara".
so it was at the 64th minute mark we were 3-0 up.
it was at this point of the match when besiktas had perhaps their best chance but jesus made an excellent save with his wedding tackle. play was stopped for at least five minutes while the physios did whatever was necessary to get jesus and his tackle good again. i would go into details but there are they make me cringe just thinking about it.
three-nil up and clearly not needing any more goals we brought on isaac promise. needless to say, the few opportunities he had were wasted.
all up a fantastic performance. our defence was very solid, risp in particular was great, and we ran fast creating opportunities all over the place. have to admit though, besiktas were crap.
sir eski, flying dutchman and myself then played a few games of darts (sir eski kanka whipped our arses) and we then cheered away as kayseri e.spor smashed up galatasaray 4-1. what a great night.
beşiktaş a.ş.: vedran runje, ibrahim toraman (dk. 60 burak yılmaz), baki mercimek, mustafa koray avcı, ibrahim üzülmez, serdar kurtuluş, ali tandoğan, ibrahim akın (dk. 65 mehmet seyfettin sedef), ricardo luis pozzi rodrigues, mert nobre, deyvison rogerio da silva
yedekler: murat şahin, gökhan güleç, ibrahim kaş, fahri tatan, jose kleberson pereira
teknik direktör: ?
goller: (1-0) dk. 56 mehmet çakır (ayakla) (2-0) dk. 58 engin baytar (ayakla) (3-0) dk. 63 draman haminu (ayakla)
sarı kartlar: dk. 8 engin baytar, dk. 62 ayman mohamed abdelaziz, dk. 87 mehmet nas (gençlerbirliği) dk. 16 ricardo luis pozzi rodrigues (beşiktaş a.ş.)
ekşi sözlükte "natura horror vacui"nin maçla ilgili anısı;
bundan birkaç sezon önce oynanan bir kupa maçı öncesi üzerimde o günkü maçta rakipleri olan beşiktaş formasıyla yanlışlıkla aralarına düştüğüm taraftar grubu. ankara 19 mayıs stadyumu'nu bilenler için söylüyorum, saatli kale arkası tarafından gireceğime, gecekondu kale arkası tarafından girmişim. otoparkın oradan yürüyorum. her taraf alkara formalı gençlerbirliklilerle dolu, hafiften tırsıyorum doğal olarak ama yapacak bir şey yok. 'inşallah bir şey yapmazlar' diye düşünerek olabildiğince hızlı adımlarla ilerliyorum ama etrafıma bile bakamıyorum; o kadar eminim ki bana pis pis bakıldığından. derken kafam yerde ilerlerken karşıma biri dikiliyor. kafamı kaldırıyorum 21-22 yaşlarında bir delikanlı. "abi, yanlış gelmişsin, beşiktaş kale arkası öbür taraf. şuradan yürüyüp arkadan dolaş, öbür tarafa daha kolay geçersin" diyor. şok içindeyim. sadece şaşkın bir "sağolasın" çıkıyor ağzımdan. 2-3 dakika boyunca aralarından yürüyorum, bırakın kötü sözü, küfrü falan, ters ters bakan bile yok. işte böyle bir topluluktur bu alkaralar. kanımca türkiye cumhuriyeti sınırları içindeki en düzgün taraftar topluluğudur; varsınlar yaratıcı olmasınlar, varsınlar çok kalabalık olmasınlar ama hep böyle kalsınlar.
maça gelince, 3-0 kaybediyoruz. maç çıkışı ulus metrosuna doğru yürürken sırf üzerimde beşiktaş forması olduğu için, orada "beşiktaşlı biri çıksa da dövsek" şeklinde bekleyen 8 tane ankaragücü formalı arkadaştan dayak yiyorum. gözüm şişiyor, dudağım patlıyor.
dünyanın adaletsiz olduğunu bilirim ama bu da çok fazla. ankaragücü her maç binlerce taraftara oynarken, bir avuç gençlerbirliği taraftarı olması hiç adil değil gerçekten.