ilk basımı 2004 yılında olan bozkurt k. yılmaz'ın "bu aşk bizi canlı tutacak: fenebahçeli olmak" kitabından;
çok değil 15 gün önce (fenerbahçe 0-3 istanbulspor : http://www.macanilari.com...etir.php?fid=200320040109) içimiz daralarak ayrıldığımız şükrü saraçoğlu'na doğru yola çıkıyoruz. sevgilisini affeden değil, yaptıklarını da unutan aşık gibiyiz.
bazı haftalar uğurlar denerim. aynı yoldan gitmek, aynı formayı giymek, aynı saatte maça girmek veya aynı yerde maç öncesi sakince yemek yemek gibi... bu haftaki maç saat 21.00'deymiş ve tüm düzenimin şaştığını anlıyorum.
kaçta çıkmalıyım, kaçta gitmeliyim?
en iyisi erkenden gitmek ve uğurlu lokantalardan birinde karnımı doyurmak. çok seviyorum bu yanyalı lokantası'nı. ev yemekleri harika. içeride her yerde "kuruluşu 1929" diyor. acaba puşkaş ergün de burada benim gibi yaprak sarma yemiş midir? garson "kemalpaşa" tatlımı müthiş torpilli getirip kısık sesle "maçta lazım olur. hadi inşallah" diyor. fenerbahçe'nin tüm maçları milyonların böyle inşallah kelimesi ile başladığı için en çok kupa bizim müzemizde duruyor zaten. karnım da doydu, maça da epey vakit var.
şimdi sallana sallana yürür, stadın etrafında dolanır erkenden içeri girerim.
kadıköy meydanından yürüyerek maça gitmemiş bir taraftar çok şey kaybetmiş demektir. o coşkuyu hissedip son anda maça gitmeye karar verenler bile olur.
hiçbir maça öyle tesadüfen veya "son anda aklıma gelip" gitmedim. hep planlar yaptım, bazen neler hissedeceğimi bile düşündüm. hele bilmediğim bir salon veya stadyumsa gideceğim, bir gün önce gidip çevresini gezdim. nasıl girilir, nereye park edilir öğrendim. işimi ciddi yapıyorum diye hiç kendime kızmadım. özellikle internetin yaygınlaşması sonucunda kendim gibi işini ciddiye alan arkadaşları tanıyınca bu garip korkuların, benzer kuruntu ve mutlulukların yaygın olduğunu gördüm. insan kendi benzerlerini bulunca kendini daha rahat hissediyor.
stadyuma doğru rıhtım caddesi boyunca yürürken önümden geçen kalabalığın formalarını yıllara göre ayırabilmek için önyüzlerindeki reklamlara bakıyorum.
"siirt'e otomobil fabrikası kuracağım diyen dolandırıcı" firmanın reklamı hüzünleri, "oturduğum ataköy'ün kurucusuyken, skandallar ile yok olan dev bankanın" reklamı gururu, "cem yılmaz'lı televizyon reklamları dışında sempatik hiçbir yanı olmayan gsm operatörünün" reklamı inancı çağrıştırıyor.
aslında reklamsız bir formayı her daim tercih ederim. hele telsim ve jetpa reklamlarını çubuklu formaya hiçbir zaman yakıştıramadım. ticari başarı diye ticari ahlak konusunda şaibeli isimler ile işbirliğini kendi adıma kabul edemedim, tek başıma olmadığımı da biliyorum. hangi yılda yaşadığımızın da farkındayım. farkında olduğum bir başka konu da bizim formamızda "iğreti" bir şekilde dikilip yer alan şaibeli firmaların batmış, yok olmuş olduğu tesadüfü...
formaların arka yüzlerinin de ayrı bir değerlendirmesi var elbette. bazı taraftarlar numara bölümüne 12 yazdırmış. biz takımımızın "on ikinci adamıyız, ona göre" mesajını veriyorlar.
isim olarak son yıllarda kendi adını yazdıran taraftarlar çoğunlukta, benim de böyle üç formam var. bir tanesi "sunderland" forması. sarı lacivert renklerim görünce dayanamayıp londra'daki üç katlı bir spor mağazasından almıştım.
dayanamayıp derken açıklama yapmam gerekir. o yıllarda henüz türkiye'de kulüp forması sadece bizim numaralı tribünün altındaki mağazada satılıyor, bir de bedenleri olmasa da bazı adidas mağazalarında... londra'daki mağazada yüzlerce forma ve tişörtü ilk defa bir arada görünce çocuk gibi sevinip, fiyatlarını görünce çocuk gibi üzüldüğümü hatırlıyorum. bu lacivertli sarılı formayı indirim bölümünden alıyorum ve arkasına yazdıracağım harf karakterini ve numarayı beğeniyorum. buraya kadar her şey iyi, güzel ancak beklenmeyen bir durum ortaya çıkıyor. kuralcı tezgahtar, "beğendiğim harf ve numaraların ingilizlerin birinci ligi olan premiership'e ait olduğunu halbuki sunderland'in ingiliz ikinci ligi olarak düşünebilecek first-division takımı olduğunu ve arkasına bu harf ve numarayı basamayacağım" ısrarla söylüyor. "kardeşim deh etme beni. hem söz, ben formayı burada giymeyeceğim alıp götüreceğim. kimseye de söylemem" demek yerine "peki harf ve numara kalsın" diyerek şimdilik kazanamayacağım bu mücadeleyi uzatmıyorum ve sadece formayı alıp çıkıyorum. ertesi gün aynı mağazaya tekrar gidince, tahmin ettiğim gibi farklı bir tezgahtar hiç zorluk çıkarmadan "7-bozkurt" yazıyor. sürpriz kasada belli oluyor... harflerin fiyatı kadar bir bedel de baskı ücreti için alınıyormuş, çaresiz veriyorum. bizim indirimli forma, üst kattaki indirimsiz formlar mertebesine yükseliyor. en pahalı formamdır... sunderland'de o kuralcı tezgahtara inat bir sene sonra premiership'e yükseldi...
kadıköy-stad arasındaki yolda, formaların arkasında bu yılki "flaş" yabancı transferimiz hooijdonk ve konfederasyon kupasında değeri anlaşılan genç ümidimiz tuncay'ın ismi daha çok göze çarpıyor.
eskilerden bir hırvat ve gururlu bir isveçli 'nin ki de çok revaçta. "gururlu isveçli" deyince aklım iki sezon öncesine gidiyor...
stadyuma yaklaşırken, karaborsacılar kaldırımda aynı devlet büyükleri geçerken halka dönük duran polisler gibi belirli aralıklarla dizilmiş bağırıyorlar; "açığa bilet". kurbağlıdere köprüsü'ne gelmeden söylem daha moral bozucu hale geliyor "açığa bilet, aynı fiyat, aynı fiyat"... benim için aynı fiyat demek stad dolmamış, biletler ellerinde patlamış anlamına geliyor, üzülüyorum.
elindeki telsizden sivil polis olduğu anlaşılan kot ceketli arkadaş, ardından sırıtarak yürüyen üç kişiye dönerek numaralı tribün tarafında dış kapıda kart ve bilet kontrolü yapılan noktada "gelin" diye sesleniyor. diğer polislere de parolavari bir bakış atıyor. sivilpolis yanındaki bu üç arkadaş maçı beleş seyredecek anlaşılan.
bu sezon laciverti olabildiğince koyu yeni formalardan almış, arkalarına isimlerini yazdırmış bir çift el ele maça gidiyor. hanım ablamızın ilk maçı olsa gerek "migros açıkta oturacağız" diyen tolga'ya selen "orası neresi?" diye soruyor.
c- maraton altı tribünü eliyle gösterip "biz niye orada oturmadık tolga? burada saatlerdir ayaktayız. yanımdaki çocuk da ter kokuyor resmen... sıkma kolumu! duyarsa duysun... kokuyor işte " diye tolga'nın deodorant kullanmayan çocukla kapışmasına neden olabilir.
d- "bizdeki 17 numara çok şeker bir çocuk, adı ne?" diye tolga'nın tribünde yıllarca didinip oluşturduğu karizmasını bir dakikada yok edebilir.
hanımları maça götürmeden hızlandırılmış bir eğitimden geçirmek ve ilk olarak hazırlık maçı gibi bir maçta uyum sürecini tamamlamasına yardımcı olmak gerekir. ben eşimi üç kez maça götürdüm. dördüncü olmayacak, oradan biliyorum ama bu yazılanları okur diye detay vermiyorum!
maç bittiğinde saha kenarına yeni yapılan ışıklı panoların parlaklığı mı gözümüzü alıyor, oynanan futbol mu? çok değil iki hafta önce burada üç golle yenilmemiz gerçekten talihsizlikmiş, kazaymış... tam yedi gol atıyoruz. maçta tarihi farka giderken altıncı gol atılınca tribünlerden yükselen ve geçen yılkı ezeli rekabette atılan altı gole gönderme yapan bir tezahürat aklımızda kalıyor:
"kulakların çınlasın!"
ilk hafta, içlerinden "görürsünüz" diyenlerin yüzünde hâlâ aynı tuhaf tebessüm var ama ağızları hâlâ kapalı. bu hafta onlara sataşmak yürek ister!
bu maçta türkiye'de ilk kez dijital reklam panoları kullanılmıştı..televizyondan çok fazla parlıyordu..hatta futbolcuların bile gözünü alıyordu...o maçta kullanılan reklam panoları şuan atatürk olimpiyat stadında bulunuyor diye biliyorum..
fenerbahçe, kadıköy'deki istanbulspor yenilgisinin acısını elazığspor'u yenerek çıkardı ve taraftarına gol şov yaptı: 7-1. ilk golü kalesinde gören kanarya, ilk yarıda 3, ikinci yarıda da 4 gol bularak rakibini farklı yendi.
attığından fazlasını kaçıran sarı lacivertlilerde maçın kahramanı 4 gol atan, bir de asist yapan tuncay oldu.
ilk yarı
5. dakikada van hooijdonk'un ceza alanı dışından kullandığı serbest atışta, top üst direkten döndü.
7. dakikada tuncay'ın arapasında, topla ceza alanının sol çaprazında buluşan serhat'ın şutunda, kaleci könig yatarak meşin yuvarlağa sahip oldu.
8. dakikada ani gelişen elazığspor atağında, ümit'in orta alandan verdiği pasla ceza alanı çizgisi önünde kaleci recep ile karşı karşıyakalan eser'in vuruşunda, meşin yuvarlak direği sıyırarak yandan auta çıktı.
12. dakikada ilker'in sağdan kullandığı köşe atışında, altıpas içinde topa iyi yükselen effa, kaleci recep'in boşa çıktığı pozisyonda, meşin yuvarlağı kafayla filelere göndererek, elazığspor'u deplasmanda 1-0 öne geçirdi.
18. dakikada tuncay'ın soldan ortasında, selçuk kafayla topu ceza alanı içindeki yusuf'un önüne indirdi. bu futbolcunun uygun pozisyondayaptığı vuruşta, meşin yuvarlak kaleci könig'den döndü.
22. dakikada serhat'ın sağdan ortasında, altıpas içinde topu uzaklaştırmak isteyen bekir'in vuruşunda, tuncay'ın ayaklarına çarpan top elazığspor filelerine gitti: 1-1.
24. dakikada serhat'ın soldan ortasında, arka direkte topa yükselen selçuk, kötü bir kafa vuruşu yapınca, savunma meşin yuvarlağıuzaklaştırdı.
26. dakikada kemal'in pasıyla ceza alanının sağ çaprazında kaleci könig ile karşı karşıya kalan serhat topa yetişemeyince, könig meşin yuvarlağa sahip oldu.
28. dakikada orta alandan aldığı topla sağ kanattan hareketlenen serhat, ceza alanına girerken sert vurdu. meşin yuvarlak yan ağlarda kaldı.
32. dakikada soldan ceza alanına giren yusuf'un şutunda, top yandan auta gitti.
aynı dakikada cem'in sağdan ortasında, ceza alanı içinde kemal'ın kafayla uzaklaştırmak istediği top, effa'ya çarparak kaleye yöneldi. kaleci recep, son anda yatarak topu kornere çeldi.
34. dakikada soldan ilker'in orta şut karışımı vuruşunda, top recep'in bakışları arasında üst direkten döndü.
40. dakikada savunmanın uzaklaştırmak istediği topla ceza alanınınsol çaprazında buluşan van hooijdonk'un sert şutunda, meşin yuvarlak üstten auta gitti.
41. dakikada yusuf ile başlayan fenerbahçe atağında, tuncay'ın arapasıyla ceza alanı içinde kaleciyle karşı karşıya kalan van hooijdonk, yerden sert bir vuruşla meşin yuvarlağı filelere göndererek, fenerbahçe'yi 2-1 öne geçirdi.
45. dakikada mahmut hanefi'nin soldan ortasında, altıpas içinde iyi yükselen tuncay, topu kafayla ağlara göndererek, kendisinin 2., takımının 3. golünü attı: 3-1.
karşılaşmanın ilk yarısı 3-1 fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona erdi.
ikinci yarı
elazığspor, ikinci yarıya ercan'ın yerine da silva'yı (*) alarak başladı.
46. dakikada sağdan ceza alanına giren aurelio'nun pasında, savunmadan seken topu önünde bulan serhat'ın şutunda, kaleci könig meşin yuvarlağı son anda üstten auta attı.
48. dakikada serhat, ceza yayına dek getirdiği topu, sol çaprazda uygun durumda bulunan van hooijdonk'a verdi. bu futbolcunun şutunda, kaleciden dönen topu savunma uzaklaştırdı.
49. dakikada mahmut'un arapasında, savunmanın arkasında topla buluşan yusuf'un şutunda, kaleci könig yatarak meşin yuvarlağı kontroletti.
52. dakikada elazığspor'da, ilker yerini czinege'ye (*) bıraktı.
aynı dakikada van hooijdonk'un orta alandan verdiği pasta, topla ceza alanına dek giren serhat'ın, kaleci könig ile karşı karşıya kaldığı pozisyondaki vuruşunda, top könig'den döndü. dönen topa yusuf ceza alanı içinde vurmakta gecikince, savunma tehlikeyi uzaklaştırdı.
54. dakikada fenerbahçeli mahmut hanefi sarı kart gördü.
55. dakikada fenerbahçe'de, yusuf'un yerine rebrov (**) oyuna dahil oldu.
60. dakikada kemal'in arapasında ceza alanının sağ çaprazında kaleciyle karşı karşıya kalan aurelio'nun vuruşunda, top yandan auta gitti.
61. dakikada van hooijdonk'un soldan ortasında, arka direkte toplabuluşan serhat'ın şutunda, abdullah'tan dönen meşin yuvarlağa genç futbolcu yeniden vurdu. top, az farkla yandan auta gitti.
62. dakikada orta alandan aldığı topla ceza alanına dek giren aurelio, yerden bir vuruşla topu kalecinin solundan filelere gönderdi: 4-1.
64. dakikada elazığspor'da, sedat'ın yerine erhan eren (*) oyuna girdi.
65. dakikada elazığsporlu ümit sarı kart gördü.
67. dakikada sağ çaprazda topla buluşan van hooijdonk sert vurdu. kaleci könig'i geçen top, direğe çarptıktan sonra, gol çizgisi üzerinde abdullah tarafından uzaklaştırıldı. fenerbahçeli futbolcular,bu pozisyonda topun çizgiyi geçtiğini belirtip, itirazda bulundu.
70. dakikada selçuk'un soldan ortasında, ceza alanının sağ çaprazında topla buluşan serhat'ın sert şutunda, meşin yuvarlak kaleci könig'in altından fileleri gitti: 5-1.
80. dakikada serhat'ın soldan ortasında, altıpas içinde boş pozisyonda bulunan tuncay, kafayla meşin yuvarlağı filelere göndererek, farkı 5'e çıkardı: 6-1.
fenerbahçe'de 82. dakikada serhat'ın yerine semih (**), 85. dakikada da kemal'in yerine alper (?) oyuna dahil oldu.
90. dakikada semih'in sağdan ortasında, ceza alanı içinde topla buluşan tuncay, meşin yuvarlağı düzgün bir vuruşla ağlara göndererek, kendisinin 4., takımının 7. golüne imza attı: 7-1.
karşılaşma da 7-1 fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona erdi.
stat: fb şükrü saracoğlu
hakemler: bülent demirlek **, erhan sönmez **, mustafa emre eyisoy**
fenerbahçe: recep *, kemal **, luciano **, ümit **, mahmut hanefi **, aurelio **, selçuk *, yusuf **, tuncay ***, serhat ***, van hooijdonk ***
elazığspor: könig **, ercan **, bekir *, abdullah *, ilker **, cem**, hacı arif *, sedat **, ümit **, eser **, effa **
yardımcı hakemler: erhan sönmez, mustafa emre eyisoy
4. hakem: oktay demiray
gözlemci: halit gerçeker
fenerbahçe: fabio luciano, ümit özat, niyazi serhat akın (dk. 81 semih şentürk), tuncay şanlı, recep biler, mehmet aurelıo, mahmut hanefi erdoğdu, pierre van hooijdonk, yusuf şimşek (dk. 54 sergiy rebrov), selçuk şahin, kemal aslan (dk. 85 mehmet alper akıcı)
elazığspor: miroslav konig, ilker erbay (dk. 51 juraj czinege), sedat ağçay (dk. 63 erhan eren kurnaz), cem yanık, ümüt hatipoğlu, eser yağmur, jean emmanuel effa owona, bekir gür, abdullah çöl, ercan yaman (dk. 46 robson da silva ourique), hacı arif durgut
yedekler: mehmet deliorman, mustafa marangoz, orkun usak, ondrej debnar