tribün dergi sayı 1'de yer alan "istanbul'un 'gayri' resmi futbol tarihi" başlıklı yazıdan;
şimdi buraya yazmazsaydım, tarihin derinliklerinde kaybolup gidecek bir örnek de istanbul'dan vereyim... ezeli rekabetin bir başka maçı olan galatasaray-fenerbahçe maçı (2000-20001 sezonu, 26 kasım 2000, ali sami yen stadı), ki "meşaleli maç" diye bilinir, oysa türkiye'de ilk kez sopalı pankartların geniş biçimde kullanıldığı maçtır... bu fikirin doğuşu, üretilişi ve sergilenmesi süreci, bugün sözlü tarihin arşivlerindedir. halbuki, yazıldığında, genç-yaşlı yüzlerce insanın aylar öncesinden biraraya gelerek kampanya açtığını, para topladığını, kimisinin bilgisayarlarda prezentasyonlar hazırlayarak, ön-toplantılar düzenlediğini, yazım ve "graffiti" teknikleri üzerinde çalışıldığını, ressamların davet edildiğini, fikirlerinin ve emeklerinin alındığını herkes bilecektir...
bu bilgi tek başına kullanıldığında belki bir işe yarayamayabilir. ama aynı fikirden yola çıkılarak, galatasaray'ın, şampiyonlar ligi'ndeki psg maçı için benzer sopali pankartlar hazırlandığını, bu pankartların içerik bilgisinin fransa'da yaşayan galatasaraylılardan sağlandığını, "güncel" bilgilerle süslenmiş ali sami yen stadı kapalı'sının bu görüntülerinin fransız medyası tarafından ilgi çektiği için geniş biçimde kullanıldığını, galatasaray taraftarından gelen "bu güçlü alay"ın psg'nin seyircilerini şoka uğrattığını, aralarında toplanarak "rövanşta karşılık verme" kararı alındığını, bunun da paris'teki maçta tribünlere saldırmak biçimde sonuçlandığı...
ya da milan'ın ünlü taraftar grubu fosse de leone'nin (fdl), istanbul'daki bir milan maçından sonra (2-0, 7 şubat 2001), ali sami yen'de yapılan "saldırın/saldırın/ çeyrek final için saldırın" sürekli tezahüratından etkilenerek, bir sonraki hafta kendileri için büyük önem taşıyan deportivo la coruna maçında uygulama kararını tartıştıkları(*)...
ilk basımı 2001 yılında olan ümit kıvanç'ın "kesin ofsayt: televizyon futbolu ve futbol medyası" kitabından;
paris st. germain ile oynayacakları şampiyonlar ligi maçı öncesinde galatasaraylı futbolcular "paramızı alamadık" gerekçesiyle isyan ettiler. kampa girmediler. galatasaray yöneticileri olay hakkındaki çelişkili açıklamalar yaptılar. hiçbir açıklamayı kimse tuhaf karşılamadı. hele sarı-kırmızılılar hagi'nin de oynamadığı karşılaşmayı muhteşem bir oyunla kazanınca her şey unutuldu. galatasaray'ın seyircisiz oynanan maçta gaziantepspor'u yenmesiyle "hadise" üçüncü plana itildi.
bu maçın gecesi, galatasaray kulübü başkanı faruk süren "telegol"de, "cebimizde yüz milyon dolarla geliyoruz, siz yeter ki bu yönetimden kurtulun," diyen bazı "provokatörlerin" isyanı kışkırttığını iddia etti!
oysa kulübün asbaşkanı mehmet cansun'un, www.krampon.com'da ali murat vural'a söylediklerine bakılırsa, "isyan" diye sunulan, aslında pek masumane bir olaydı. "nedir bu son günlerde yaşanan kriz?" sorusuna cansun şu cevabı vermişti: "olay öyle abartılacak bir düzeyde değil. galatasaray, ülkemiz gibi son günlerdeki ekonomik kriz yüzünden sıkıntılı bir dönem yaşıyor. böyle günler daha önce de yaşanmıştı." söyleşinin devamında, vural'ın "bu kriz futbolcuları çok mu etkiledi?" sorusuna cevaben de cansun, futbolcuları haksız bulmadığını, çünkü onların da "bu piyasanın içinde" olduğunu belirtip şöyle demişti: "futbolcularımız bize, repo ve faizin başını alıp yürüdüğünü, kendilerinin de bundan yararlanmak için paraya ihtiyaçları olduğunu söylediler. bu yüzden bizden primlerin hemen ödenmesini talep ettiler. konu budur."
aynı mehmet cansun, faruk süren'in "yüz milyon dolarla geliyoruz diyen provokatörler" tezini ortaya atmasının ardından şöyle konuşlu: "faruk süren bu açıklamayı yapıyorsa bir bildiği vardır. iddialar çok ciddi ve ürkütücü."
futbol basını, burada da kurcalanacak bir haber konusu görmedi. sadece milliyet gazetesi, kastedilenin selahattin beyazıt olduğu varsayımına dayanarak eski başkanın oğlu murat beyazıt'la görüşmüş, o da "böyle bir şeye tenezzül etmeyeceklerini" söylemiş, gazete bundan ufak bir haber yapmıştı. normal bir gazetecilik ortamında, sürenin iddiasıyla yer yerinden oynardı.
17 mayıs 2000deki talihsiz anımdan sonra alman hastanesindeki tüm personel nasıl bi galatasaraylı olduğumu iyice öğrenmişlerdi artık.. :) ayağıma takılan platinleri çıkarmak için tekrar bi operasyon geçirmem gerekiyordu..operasyon sonrası narkozun etkisinden kurtulmam için bi odada bekletip odaya öyle çıkarıyorlardı.. yeni yeni narkozun etkisinden kurtuluyordum hayal meyal hatırladığım kadarıyla birinin bana sinem hanım şuan yanınızdaki sedyede yatan kişi galatasaraylı suatın abisi fuat dediğini hatırlıyorum.. senmisin söyleyen!!.. :) o etkiyle zavallı adama yapmadığımı bırakmadım galatasarayın o gün paris st. germain le maçı vardı ... adamcağızı sürekli dürtüp suatın ogün iyi oynamasıyla ilgili epey bi talimat verdiğimi hatırlıyorum.. zavallı adamcağızdansa sadece hııı hııı hıı die bi ses geliordu :) delimiyim neyim :)
karşılaşma öncesinde teknik direktör lucescu, "biz rakipten daha üstünüz, eğer tarihte kalıcı olmak istiyorsak hep birlikte yeni başarılara imza atmalı, yeni kupalar kazanmalıyız" demişti. sezon başında galatasaray'dan teklif aldığı fakat reddettiği iddia edilen psg'nin yeni teknik direktörü luis fernandez, maç öncesinde içinden geçen skoru 0-0 olarak açıklayacak ve hasan şaş'tan çok çekindiğini dile getirecekti. sakatlığı dolayısıyla maçta forma giyemeyen hagi ise tribünlerde yerini almış ve taraftarlarla beraber takımına destek veriyordu. fenerbahçe'den psg'ye transfer olan okocha'nın sakatlığı nedeniyle oynayamadığı karşılaşmada, daha sonra üç büyük takımımızın da formasını giyecek cisse, anelka ve christian türkiye'ye gelmeden önce galatasaray'a karşı oynama fırsatı buluyorlardı. fernandez'in korktuğu başına gelmiş, hasan şaş'ın etkili oyunuyla galatasaray ilk yarıda pozisyonlar bulmuş fakat maç boyunca mükemmel oynayan letizi oyunu dengelemişti. 2. yarının hemen başında ümit davala ile bir pozisyon yakalayan galatasaray, 51. dakikada aradığı gole ulaşıyordu. sol kanatta ergün'ün yaptığı ortaya jardel'le beraber yükselen distin kafayı vuruyor, top tam taca çıkacakken dışarıda tedavisi bitip hakemin onay vermesiyle içeri giren okan topu yakalıyordu. onun yaptığı ortada talal, jardel'i yere indirince hakem wojcik penaltı noktasını gösterdi. takımın asıl penaltıcısı olan jardel, belki de ankaragücü maçında kaçırdığı penaltının , etkisiyle atışı kullanmaktatereddüt ediyor, sorumluluğu ümit davala alıyordu.topu kalecinin solundan ağlara gönderen ümit, takımına 3 puan getiren golü kaydetti. takımın başında 3. gününü yaşayan fernandez 2. yarıda oyuna anelka ve christian'ı soksa da skoru değiştiremiyor ve puansız ayrılıyordu. hagi, popescu gibi eksiklere ve emre'nin maçın başında sakatlanmasına rağmen galatasaray maçı kazanıp çeyrek final yolunda emin adımlar atıyordu... luce'yle beraber grupta başarılı bir performans çizen galatasaray, grup maçları sonunda çeyrek finale yükselecek ve ispanyol r. madrid'in rakibi oalcaktı.
fatih terim döneminde başarılı olmasına ve özellikle uefa kupası'nın 2000 yılında ellerde kaldırıldığı yolda çok önemli işler yapmasına rağmen hasan şaş'ın en verimli sezonu 2001-02'dir. en iyi anlaştığı teknik direktör de mircea lucescu'dur. rumen teknik adam ile arası çok iyidir. lucescu ona saha içinde serbestlik tanır ve karşılığını da fazlasıyla alır. ligde şampiyonluğun fenerbahçe'ye kaçırıldığı ancak avrupa'da fırtına gibi esilen 2000-01 sezonunda, ali sami yen stadı'nda 1-0 kazanılan paris saint germain maçından sonra mircea lucescu bir itirafta bulunur: "hiçbir zaman hiçbir futbolcumdan forma istemedim. ancak bugün hasan şaş'tan formasını istedim. tek kelimeyle muhteşemdi." ikilinin arasındaki bu ilişkiyi, onu galatasaray'a getiren fatih terim bile kıskanmıştır. terim; yine 2000-2001'de sarı-kırmızılıların evinde 3-2 galibiyetle noktaladığı glasgow rangers karşılaşmasındaki bir gol sevincinde lucescu'ya koşan hasan'ı gece cep telefonundan aramıştır: "ne o! hocanı çok seviyorsun galiba?"
b grubunda 2. maçlardan sonra puan durumu şöyle oluştu;
sıra......takım...o...g...b...m...a...y...p...av
1. galatasaray...2...1...1...0...3...2...4...1 2. milan ac...2...1...1...0...3...2...4...1 3. d. la coruna...2...1...0...1...3...2...3...1 4. paris st. germain...2...0...0...2...1...4...0...-3
yedekler: kerem inan (gk), ahmet yıldırım, serkan aykut, emre aşık
teknik direktör: mircea lucescu (rou)
psg: lionel letizi (gk), talal el karkouri, peter luccin, laurent robert, stéphane dalmat (dk. 71 nicolas anelka), eric rabesandratana (c), laurent leroy (dk. 76 christian), édouard cissé, sylvain distin (dk. 85 jimmy algerino), igor yanovski, pierre ducrocq