as monaco ilk golüne ise 6. dakikada kavuştu. bu dakikada simone’nin korner atışında marquez’in kafa vuruşunda top kaleci kerem’den döndü. dönen topu tamamlayan contreras takımını 1-0 öne geçirdi.
19. dakikada ise yine simone’nin ceza sahasına ortaladığı topla buluşan nonda, meşin yuvarlağı daha müsait durumda bulunan bonnal’a bıraktı. bu futbolcunun sert vuruşunda kaleci kerem’in ellerine çarpan top ağlarla buluştu: 2-0
23. dakikada contreras’ın pasında ceza sahası dışında topla buluşan simone’nin sert şutunda top bir kez daha galatasaray ağlarıyla buluştu: 3-0
24. dakikada ise galatasaray’ın golü geldi. bu dakikada hagi’nin mükemmel pasıyla buluşan hakan ünsal, ceza sahasına kadar girdi, çaprazdan çok sert vurduğu top ağlarla buluştu: 3-1
44. dakikada hakan ünsal’ın şutunda kaleye girmekte olan topu, nonda son anda önledi ve ilk yarı as monaco’nun 4-1 üstünlüğüyle sona erdi.
63. dakikada ergün’ün ceza sahasına ortaladığı topa iyi yükselen bülent korkmaz, kafa ile topu ağlara göndererek, durumu 4-2 yaptı.
ilk basımı 2001 yılında olan ümit kıvanç'ın "kesin ofsayt: televizyon futbolu ve futbol medyası" kitabından;
galatasaray'ı hak ederek kazandığı başarılarından ötürü bağrına basmak taraftar-yazarları kesmez. sarı-kırmızılılar bir üst tura yükseldikçe, geride kalan bütün takımları artık ne zaman karşılaşsa yeneceği inancı yaratılır, yayılır, övünülecek bir hakikatten tehlikeli bir mitos yaratılır. cimbom, iyi bir futbol takımı değil bir efsane sayılmalıdır.
sonra galatasaray monaco'ya 4-2 yenilir. taraftar-yazar kapıyı kepazelikten, maskaralıktan açar: "dört senelik efsane iki maçta oldu kepaze. aklınızı başınıza alın. sizleri her şekilde destekleyen seyirciye bakın ve utanın. yoksa maskara olursunuz. başta yazmıştık bir galatasaray klasiği diye. eserin adı kondu; sefiller..."
efsanenin "klasiği", iki maçta sefil konumuna düşmek olabilir mi? bizim futbol basınında olur.
linççiligin bahanesi genellikle "taraftarın mağduriyeti" "kar kiş demeden..." gibi ajitatif sözlerle başlayan taraftar güzellemelerini, "bu fedakâr insanlara lâyık olamayan" teknik adamların, futbolcuların yetersizliği, sorumsuzluğu, ruhsuzluğu vs. yargıları izler.
taraftar da zaten linççiliğin fazla uzağında değildir.
taraftarların linççliği başarısızlık karşısındaki bir tepki tarzı olarak ortaya çıkıyor. bu tarza meşruiyet ve hattâ öncelik tanıyan bir toplumsal kültürümüz, zihniyetimiz var. linçcilik, herhangi bir amaca ulaşmak için emek harcama dışında her yolu daha değerli sayan zihniyetimize de uygun; tahlil yerine fail arama alışkanlığımızla da güzelce birbirlerini beslerler.
ilâveten, futbol âleminde taraftar ile takımın "kritik" veya zaman zaman "tehlikeli" diye niteleyebileceğimiz özdeşleşme tarzından ötürü, taraftarın beklentisi, bağladığı umutlar "bir maç kazanma"yı kat kat aştığı için, başarısızlık durumunda tepkinin başarı kazanamayan temsilciye yönelmesinin örneklerine her yerde rastlanıyor. olgu bize özgü değil. 1966 dünya kupasında italyan millî takımı kuzey kore'ye 1-0 yenilip gruptanm bile çıkamadan elendiğinde dönüş uçağının, havaalanını italyan taraftarlar ve basın öğrenmesin diye bin turlu tedbir alınmış, buna rağmen gök macililerin otobüsüne ulaşmayı beceren italyan futbolseverler milli futbolcularını domates bombardımanına tutmuştu. 1994 dünya kupasında abd ile oynadıkları grup maçında kendi kalesine gol atarak takımının elenmesine yolaçan kolombiyalı anbdres escobar ülkesine döndükten sonra tabancayla vurulup öldürülmüştü. örnek yelpazesi geniş...
linççiliğin kaynakları hakkında yeri geldikçe bir-iki laf etmeye çalışıyorum. ama kabul edersiniz ki, bu asıl olarak sosyal psikologların işi.
aynı kitapta yer alan diğer "linçcilik" yazıları için;
monaco: stephane porato, franck jurietti, rafael marquez (dk. 42 bruno ırles), pablo contreras, philippe christanval, nicolas bonnal, martin djetou, marcelo gallardo, ludovic giuly (dk. 63 ousmane dabo), marco simone, shabani nonda (dk. 65 philippe leonard)
teknik direktör: claude puel
galatasaray: kerem inan, bülent korkmaz, gheorghe popescu, ümit davala (dk. 60 hasan şaş), hakan ünsal, okan buruk, suat kaya (dk. 84 marcio), gheorghe hagi (dk. 41 bülent akın), capone, ergün penbe, jardel
yardımcı hakemler: tore aaland (nor), erik ræstad (nor)
4. hakem: jon skjervold (nor)
monaco: stéphane porato (gk), pablo contreras, rafael márquez (dk. 42 bruno irles), philippe christanval, martin djetou (c), ludovic giuly (dk. 63 ousmane dabo), marcelo gallardo, marco simone, franck jurietti, shabani nonda (dk. 66 philippe léonard), nicolas bonnal
yedekler: andré biancarelli (gk), xavier gravelaine, dado pršo, pontus farnerud
teknik direktör: claude puel (fra)
galatasaray: kerem inan (gk), bülent korkmaz (c), gheorghe popescu, okan buruk, suat kaya (dk. 85 márcio santos), jardel, gheorghe hagi (dk. 42 bülent akin), ümit davala (dk. 61 hasan şaş), capone, hakan ünsal, ergün penbe
yedekler: mehmet bölükbasi, serkan aykut, faruk atalay, emre aşık