babam’ın gazeteciliği ve haber merakı sağolsun. akşamları eve bütün önemli ulusal gazeteler gelirdi. o zamanlar ortaokuldaydım ve internet yoktu. gençlerbirliği ile ilgili haberleri bu gazetelerin bir paragraflık yazıları dışında elde edebileceğimiz hiçbir haber kaynağı da yoktu. neyse efendim, bir akşam babam gazeteleri getirdi, ben de gençlerbirliği ile ilgili ne haber bulabilirim diye karıştırırken, kocaman bir başlıkla kendimden geçtim : “zola gençlerbirliği’nde” (gianfranco değil tabi) ufak bir şokun ardından bunun bir isim benzerliği olduğunu anladım. afrika’dan iki futbolcu gelmişti, zola ile banza! herkes şöyler bilir “gençlerbirliği afrikadan hep ucuz ve iyi futbolcular getirir”. işte bu büyük bir yalan… yok öyle birşey… 3-4 tane afrikadan gelmiş ve yararlı olmuş futbolcuyu hep beraber sayarız, ama fazlası yok. afrikadan gelen 25-30 tane futbolcu vardır (resmi olarak oynnamayanlar, 15 yaşında getirilenler var, mesela hatırlıyorum bir ara alt yapıya muhammed diye 15 yaşında bir çocuk getirilmişti. büyük topçu olacak diye) bunlardan 4-5 tanesi yararlı olmuştur. diğerleri iz bırakamadan dönmüşlerdir. işte bu zola ve banza da iz bırakmadan dönenlerden. zola’yı hiç izlediğimi hatırlamıyorum. banza ise gaziantepspor maçının son 15 dakikasında falan girmişti oyuna, hatırlıyorum. sonunda göreceğiz diye böyle heyecanlanmıştım ama, oyuna girer girmez topun peşinde hızla koşmaya başladı ve top ayağında olan, ama banza yanına gelmeden topu arkadaşına veren gaziantepsporlu futbolcuya duvara çarpmış gibi çarptı. çok komik bir görntüydü, maçı basın tribününde izliyordum ve beşiktaşlı olan babam da dahil olmak üzere, orada oturan birçok kişi kahkahalarla gülmeye başladı. acayip sinirlenmiş ve hayal kırıklığına uğramıştım. efsane zola’yı ise hiç izleme şansım olmadı
bir de mimboe diye bir defans transfer yapmıştık. böyle yaşı geçkin, uluslararası tecrübesi olan bir afrikalıydı. transfer olduğu hafta deplasman maçını radyondan takip ederken, trt spikeri övgüler düzmüştü. hava toplarında etkili olduğundan, hücuma çıktığından falan bahsetmişti. (o zamanlar sezon ortasında da transfer yapılıyordu) neyse efendim, biz de kuzenimle beraber bir heyecan bir sonraki altay maçına gittik. mimboe’yi izleyelim, harika bir adam falan diye övüyorum (izlememişimm, ne biliyorsam radyo spikeri söyledi) gittik oturduk, maçın başı korner atıyoruz. kuzene dedim “aha bak mimboe çakacak şimdi” diye… yüksek bir top geldi, mimboe de arka direkte kaleye uzak bir yerde… yükselip kafayla çok güzel bir vuruş yaptı. harika bir kafa golü geldi. ben seviniyorum deli gibi, “aha vurduk bu sefer gözüne” diye… ama tabi öyle çıkmadı. daha devre bitmeden, mimboe’nin defanstaki ağırlığı üzerimize çöktü adeta… o maçta 3 ya da 4 gol yedik altay’dan… hatta ağır diye beğenmeyip altay’a sattığımız pascal, mimboe’nin yanında cristiano ronaldo gibi golleri sıraladı.
son haftaların fırtına ekibi, ankara'da da gençlerbirliği'ni devirdi.
ligin ikinci yarısında fırtına gibi esen altay, bu kez g.birliği'ni vurdu: 3-1. ankara'daki maçın ilk golü 13. dakikada nimboe'nin kafasından geldi. ancak altay oyundan kopmadı ve 21. dakikada pascal'ın vuruşu ile skoru eşitledi. erhan'ın 44 ve 51. dakikadaki golleri izmir ekibini 3 puana taşıdı. 70. dakikada nimboe ile girdiği ikili mlücadele sonrasında yerde kalan fatih'i orta hakem mustafa kalkandelen hakaret ettiği gerekçesiyle kırmızı kartla cezalandırdı.