mehmet şimşek'in gençlerbirliği'nin 1. lig tarihindeki 1000. golüne imzasını attığı maç.
maçta tam 9 gol olmuş ve gençlerbirliği önemli bir galibiyet almıştı. goller şöyle: dk. 10 [penaltıdan] hami mandıralı, dk. 26 gocha camarauli, dk. 56, 89 selahattin kınalı (trabzonspor), dk. 52 erkan sözeri, dk. 71, 73 mehmet şimşek, dk. 83, 90 sandor tomasz (gençlerbirliği)
şehirler arası bir yolculukta günün maçlarını dinlerken, trt fm'in haklı olarak yayın akışının yarısından çoğunu ayırdığı maçtır. maçın sonlarına doğru goller o kadar ardı ardına gelmiştir ki; ülkenin dört bir yayında olan diğer trt fm spikerleri anlatmakla görevli oldukları maçı izlemekten ziyade, bu maçı dinlediklerini canlı yayında itiraf etmişlerdir.
bu maçla ilgili en ilginç olay trabzonun maçta 2 kere 2-0 ve 3-1 olacak şekilde 2şer farklı öne geçmesine rağmen 83. dakikada 4-3 mağlup duruma düşmesi, 89. dakikada 4-4 beraberliği yakalaması ama 90.da gol yiyerek maçı 5-4 kaybetmesdir.
tanıl bora'nın takımdan ayrı düz koşu kitabında yer alan "nasıl gençlerli oldum" yazısından;
"o saltanatlı yılın ardından, takımın sıradanlaştığı sezonlar geldi. oligarşik bir takımla oynadığımızda, hele hele fenerbahçe çıkageldiğinde takım yine azıyor, bir şahsiyet gösteriyordu. ama sair maçlar çok defa kasavet yüklüydü. geleneksel bir "küçük takım" avuncuyla teselli buluyorduk: bütün büyük takımlarda, bizim yetiştirip sattığımız oyuncular vardı: kemalettin, ergün, sonra tarık, mosheou, sonra rahim, ali eren... bu avunç ve övünce dünyanın bütün takımlarından daha fazla bizim hakkımız vardı hakikaten: çok iyi oyuncu keşfediyor, yetiştiriyor, iyi paralarla iddialı takımlara satıyorduk. çok iyi oyuncu satıyorduk! iddiamız buydu. karşılığında? kulübün kasası doluydu, tesisler yükseliyordu. onun dışında, ne uzayıp ne kısalmaya azmetmiş gibiydik.
taraftarı kemale erdiren, trajedilerdir. şampiyonluklarda, zaferlerde, galibiyetlerde taraftarlığın nimeti vardır. külfet: mağlubiyetler, rezaletler, küme düşme endişesi, belki bunlardan da kötüsü ne uzayıp ne kısalmanın ehemmiyetsizliği, manâsızlığıdır. ufunetini takımın ve hayatın ve eş-dostun üstüne boca etmeden bunlarla başetmeyi öğrenmek, hiçbir iddiası olmayan maçlara duygusal yatırımlar yapabilmek, olgunlaştırıcıdır. ruhu terbiye eder.
umut içinde bir oyuncunun yetişmesini, hayal kırıklığı içinde yetenekli bir oyuncunun vasatlaşmasını, sinir içinde bir kifayetsizin yıllarca kadroda tutuluşunu izleye izleye kâmil taraftar olursunuz. 1997-98 arasındaki o sefil sezonlar, müthiş olgunlaştırıcıydı. 1980'lerin sonundan 1990'ların başına uzanan süreçte de aynı sıkıntı vardı gerçi - ama 1997-98'de acı çok daha büyüktü: çünkü şimdi yarım değil tam taraftardım, çünkü artık cefayı bir küçük cemaatle paylaşıyor, içimizi ince ince kıyıyorduk... çünkü artık bu takımın "başka bir şey" olma potansiyeli vardı ve bu potansiyeli gerçekleştiremeyip 10 yıl öncesinin ehemmiyetsizliğine rücu etmesi trajedinin ta kendisiydi.
bu kasavetli sezonlarda, sahada kendimizi hemdert hissettiğimiz -hissetmek istediğimiz- bir oyuncu vardı: erkan sözeri. takıma abilik yapan bir emektar daha vardı, kaptan metin diyadin - fakat erkan'ın yeri başka. onun ciddiyetine, oyun aklına, futbolunu yıldan yıla geliştirmesine kurban oluyorduk. takımın şahsiyetini, oyun iştahını, direncini, "başka türlü bir şey olma" potansiyelini temsil ediyordu gözümüzde. trabzonspor'u avni aker'de 5-4 yendiğimiz rüya maçtan dönüşte onunla yediğimiz öğle yemeği, güzel bir hatıramızdır.
1998/99'daki müthiş çıkışımızın (ali sami yen'deki 2-0'ın krallığı bir ay sürdü, bir ay!) arkasından gelen zelilâne pörsüme; 1999/2000'deki serseme çevirip hislerimizi öldüren grafik (çıkış-iniş-çıkış-galatasaray karşısında 6-0'lık hezimet-tekrar çıkış-5.'lik), ulaştığımız olgunluğu pekiştirdi. "yeni binyılda" kulüp tesisleşme hamlesini bitirip "iddialı olma", şampiyonluk hedefleme aşamasına geldiğini ilan etti ama bunun gereklerinden henüz uzağız.
ne olur? pekâlâ yukarılara tutunabiliriz orta vâdede. ehemmiyetsizleşmeyi çok daha trajik bir şekilde de yaşayabiliriz. hepsi olabilir. takımımdan herşeyi bekliyorum ve hep orada olacağım.
1998 senesinin kuru-soğuk bir kış günü, tribündeki grupçuğumuzun çekirdeğine 1997'de katılmış bulunan bir kıymetli arkadaşımın vasıtasıyla, kıdemli genel kaptan zeki ünaldı'nın şaşmaz oto sanayiideki mekânına gittim ve gençlerbirliği'ne üye yazıldım. 2999 numaralı kulüp üyesiyim. beş arkadaşım daha kulübe üye oldular; ikisine aracılık ederek, tebliğ yapma vazifemi yerine getirmenin huzurunu yaşadım.
memleketimiz tribünlerinin yıllardır unutmadığı bir sempatik slogan var: "sen şampiyon olmasan da... kupaları almasan da... seviyoruz işte... var mı diyeceğin!" ne yazık ki pek az zaman can-ı gönülden söylenen bu slogan, sanki bizim nâdan kulübümüz için yaratılmış gibi. evet, taraftarlık karşılıksız, akıldışı, bazen saçma bir bağlılık, bir tutkudur. fakat bunca karşılıksız, bunca akıldışı, bunca tenha olanını zor bulursunuz! gençlerbirliği size bir cazibe sunmaz, çığırtkanlık yapmaz - emekle seveceksiniz. bu küçük mezhebe dahil olduktan sonra gelen, asla bir mazhoizmle açıklanamayacak o neşeyi, o heyecanı bilemezsiniz! gençlerbirlikli olmak hakikaten de bir ayrıcalıktır! sen-ben-bizimoğlanlık tribünümüzün bu sene denediği, takımımızın az sayıdaki özgün tezahüratının çoğu gibi naif bir slogan var: "yaşama sevincim gençlerbirliğim..." aynen öyle işte!"
bu maçın oynandığı 1997-98 sezonuna trabzonspor yılmaz vural ile başlamış, ancak ilk haftalardan sonra alınan başarısız sonuçlar ile yılmaz vural ile yollar ayrılmıştı. daha sonra genel menejer-teknik direktör olarak özkan sümer başa geldi. bu operasyona rağmen birkaç senedir sağlam temelli bir kadroya sahip olan trabzonspor o sezon da şampiyonluğa oynamaya devam etmişti. hala korkulan bir deplasmandı trabzonspor deplasmanı.
bu gençlerbirliği maçını uludağ dönüşü yolda walkman'den dinlemiştim ve trabzonspor 3-1 galipti. ancak ne olduysa oldu, 70. dakikadan sonra bir anda 4-3 geriye düştü trabzonspor, 89.da 4-4'ü yakalasalar da son dakikada 5. golü de yiyip yenilmekten kurtulamadılar. trabzonspor seyircisi maç 4-3'e geldiğinde protestolara başlamış, beraberlik golünde de protestoya devam etmişti. 5. gol de gelince tepki daha da büyüdü.
trabzonspor'un 1996'da fenerbahçe'ye kaybettiği kritik maç takıma zarar verse de, teknik direktör değişimleri yaşansa da trabzonspor yine de bu 5-4'lük maça kadar zirve için iddialı olan bir takımdı. ancak bu 5-4'lük mağlubiyet, trabzonsporun 4-5 sene sürecek gerileme dönemini başlatmıştır. özkan sümer'in sahaya inme-teknik direktörlük yetkisi elinden alınmış, yerine ali kemal denizci getirilmiştir. trabzonspor sonuçta bu maçın ardından başka başarısız sonuçlar da almış ve sürekli hayal kırıklığı yeni futbolcuların ve teknik direktörlerin getirildiği, asıl başarılı kadronun bozulduğu süreç başlamıştır. bu maçın bir diğer önemi de yılmaz vural'ın trabzonspor'dan gönderildikten sonra bu maçın galibi gençlerbirliği'nin başında bulunmasıdır. bu açıdan bu maç, yılmaz vural'ın intikamı şeklinde de yorumlanabilir.
1997-98 sezonu iyi hatırlanmaz gençlerbirlikliler için… benim yaşımda olanlar ilk kez düşme tehlikesini aklıselim olarak bu sezonda yaşamışlardır. takım bir türlü dikiş tutturamamış, ankara’da oynanan son maçta da inanılmaz bir vanspor mağlubiyeti alınmıştır. ilk kez o maçta gençlerbirliği tribünlerinden “yönetim istifa” sesleri duyulmuş, gençlerbirliği’nin efsane başkanına taraftarın ilk çıkışı bu olmuştur.
kasvetli 97-98 sezonunun, beraberlikler silsilesi ile geçen ikinci yarısının tek güzel günü bugündür gençlerbirlikliler için… maça girişmeden önce tomasz ve bogdani’den de bahsetmek gerekir. macar tomasz ile arnavut bogdani ikinci yarıda getirilmiş, çok ümit bağlanmıştır. fakat ikisi de verimli olamamıştır. tomazs zamanla yedekler arasına düşen “yaratıcı orta saha”, bogdani ise “bitirici” santrafordur. bu kötü sezondan sonra ikisi de gönderilir. tomasz’ın yaşı vardır zaten, nereye gider ne yapar bilmiyorum. bogdani gençtir ama gerçekten çok beceriksizdir. öyle ki, kaçırdığı inanılmaz pozisyonlar ve ağırlığı yüzünden kestiği idris gümüşdere’yi aratır. bu yararsız forvet, yıllar sonra siena’da italya seri a gol kralı olarak karşımıza çıkacaktır. kendini geliştirmiş, müthiş bir adam olmuştur.
neyse efendim, biz maç gününe gidelim. her gençlerbirlikli gibi radyo başına dönüşümlü maçları dinlemek üzere oturmuş, mikrofonlar trabzon’a gittikçe, her trabzon deplasmanında olduğu gibi trabzonspor’un gol haberleriyle yıkılmıştık. ilk yarı iki sıfıra bağlanmış, mal kuzeye kaymıştı. biz gariban gençlerbirlikliler biliriz ki, trabzonspor deplasmanından değil 3 puan; 1 puan almak dahi büyük iştir. o nedenle radyo başına büyük umutlarla değil de, “neden olmasın”larla, “şansımızı deneyelim”lerle oturmuşuzdur zaten… mikrofonun sesi kesilip de, “trabzondayız” anonsu geldikçe içimizi heyecandan çok korku kaplar zaten. korktuğumuz da 2 defa başımıza gelmiştir. ikinci yarıyı dinlemenin ne anlamı olabilir ki artık? devre arasında radyo başından kalkmıştım zaten. bir süre sonra tv’den altyazı ile 3-1 olduğunu gördüm. golümüzü kim atmış merakı ile radyonun başına gittiğimde ise 3-3 olduğunu anlatıyordu spiker… “gençlerbirliği mehmet ile üst üste golleri buldu ve avni aker deplasmanında beraberliği yakaladı” aman tanrım! bu bir şaka olmalı…
maçı böyle bitirmek, imkansız deplasmandan 1 puan almak işime gelmiyordu artık. madem bu kadar geriden geldik, öne de geçebilirdik. derken tomasz, “ne zaman girmişti oyuna?” bu sorunun cevabını boşverip, avni aker’de 4-3 öne geçmenin mutluluğunu yaşıyordum. hadi itiraf edelim, her sapıtmış taraftarın bir radyo kapatma geyiği vardır. son dakikada trabzonspor atağı tehlikeli boyutlara ulaşınca, radyoyu kapattığımı ve geri kalanını dinlemeyip, maç bittikten sonra teleteksten sonuca bakmaya karar verdiğimi itiraf etmeliyim. (kalp dayanmadı!!!) teleteksten bakmanın da bir adabı vardır. ekranda skorların çıktığı kısım elle kapatılır, önce rakibin sayısına bakılır. trabzonspor 4 (eyvah golü yemişiz! yenemedik)diye düşünürken, gençlerbirliği 5… o anki mutluluk tarif edilemez. o taraftar hali de bir komiktir. bağıran, çağıran, zıplayan… o zamanlar evde internet yoktu ve 5. golü kimin attığını öğrenmek bir hayli zamanımı aldı. “neden kapatırsın radyoyu e salak herif!” diye söylen dur evin içinde… :) tomasz atmış, koçum benim!!! tüm kötü performansına rağmen, bu maç sayesinde hep iyi hatırlanacak.
98 yılında yaşanan bu olayın 10 sene sonrası da var. 2008 yılında bahçelievler halı sahasının kenarında benim gibi gençlerbirlikli 3-4 arkadaş ile beraber, oyun saatimizin gelmesini bekliyoruz. o sırada eski bir trabzonsporlu kaleci nihat da orada. tabi gençlerbirliği – trabzonspor muhabbeti dönüyor, aynen aşağıdaki gibi..
nihat : siz gençlerlisiniz demek, ben trabzonspor’dayken biz çok yendik sizi, sürekli yeniyorduk hatta. hatırlıyor musunuz?
ben : evet ya… hele vugrinec’in frikikten atıp bizi liderlikten ettiği maç unutulmaz. ne üzülmüştüm. gerçi benim için unutulmaz bir maç daha vardır, 5-4 yenmiştik sizi avni aker’de… hatırlar mısın? sahi kalede sen mi vardın?
nihat : yooo, hiç bilmiyorum. ben yoktum, hatırlamıyorum öyle bir maç; muhtemelen benden önce… (yüzünde inceden bir sırıtış)
ah be fil hafızam, nihat'ın kalede olduğunu hatırlayamadım işte, inandım kalede olmadığına...
1997/98 sezonu, düşmemek için didindiğimiz (ve malum, sondan bir önceki hafta şekerspor fener'e karşı 1-0 öndeyken kemalettin'in attığı fuzuli beraberlik golü sayesinde yırttığımız) sezon. ligin ikinci devresinin ortaları. deplasman'da trabzon'la oynuyoruz, trabzonspor lider, şampiyonluğa oynuyor. pek ümidimiz yok yani. maçı televizyonda berbat bir naklen yayın programı var, oradan izliyorum. televizyon ama aslında radyo gibi. yanlış hatırlamıyorsam ümit aktan sunuyor, bilinen cazgır üslubuyla. gol oldukça stadlara telefon bağlantısı yapılıyor, ciyak ciyak bağırışılıyor, o iki takımın eski maçlarından da görüntüler veriliyor ekrana.
oğlan küçük, evde ikimiziz. kulağım televizyonda.
maça iki defa bağlandı, ilk yarıyı 2-0 mağlup kapadık, gayet normal sayıyorum.
derken ikinci yarı başladı, bir daha bağlandı trabzon'a, aaa, bir gol attık! küçük bir heves kıpırtısı. derken hemen 3-1 oldu, heves söndü. ama o da ne, artarda gol anonsları bangırdıyor, artarda trabzon'a bağlanıp duruyor ve artarda gol atıyoruz! 4-3 öne geçiyoruz, inanılır gibi değil. yerimde duramıyorum. bir yandan güya oğlanı eğlemeye çalışıyorum ama kafam orada değil, seğirtip gidip bodoslama kalorifer demirine toslasa farkında olur muyum şüpheli.
saniyeler geçiyor, lehimize geçiyor, derken telaşla trabzon'a bağlanıyor ve evet, yemişiz, 4-4 olmuş. hiç hesapta olmayan bir puandır yine de, şükür diye inişiyorum ama spiker tekrar bağırmaya başlıyor, bir tane daha atıyoruz son dakikada, 5-4! deli bir skor. öyle de bitiyor. oğlanı da alıyorum kucağıma, zıp zıp zıplıyorum.
harika bir tesadüf (tevakuf), ertesi gün erkan sözeri ile randevulaşmışız ve maç günü çıkan radikal iki'de onla ilgili yazdığım portre yazısı yayımlanmış. pazartesi gençlerli birkaç arkadaşımla beraber erkan'la buluşuyoruz, yemeğe gidiyoruz. trabzonsporlu bir garson tanıyor, "abi liderlikten ettiniz bizi" diye takılıyor. erkan her zamanki gibi sakin, başı önünde. yılmaz vural'ın galibiyeti sahiplenip havalara girmesine kibarca bozuk atan bir jest yaptığını hatırlıyorum. maçtan hiçbir şey hatırlamadığını söylüyor, "5-4'lük maç olur mu? hayatta bir defa olur öyle bir maç, nasıl oldu anlamadık" gibi bir şeyler söylüyor.
bir de ondan epey zaman sonra ümit özat'la buluştuğumuzda, o maçta iki gol atan sandor tomasz'ın gençlerbirliği'ne gelmiş en iyi yabancı futbolculardan birisi olduğunu söylediğini hatırlıyorum. italya'dan kiraladığımız bir macar oyuncuydu. evet, kumaşının iyi olduğu anlaşılıyordu ama doğrusu ankara'daki maçlarda pek inisyatif aldığını göremiyorduk. izleyemedik ama galiba o trabzon maçı sandor tomasz'ın parladığı bir günmüş. zaten bir lig devresi boyunca toplam 2 gol atmış, ikisi de o maçta.
bu macın oynandıgı gün ali samiyen"de galatasaray başiktaş macındaydım macın başlamasını beklerken trabzonspor gençlerbirligi maçını radyodan dinlemiştik ve son yılların en heyecanlı macı olarak adletmiştik
gençlerbirliği, şampiyon adayını avni aker’de devirdi
haftaya lider giren bordo mavililer, kendi saha ve seyircisi önünde gençlerbirliği'ne mağlup oldu. nefesleri kesen maçta trabzon'un gollerini selahattin (2), hami ve camarauli, g.birliği'nin gollerini de sandor (2), mehmet (2) ve erkan attı...
allah’ın tokadı yok
yılmaz vural, eski takımına karşı aldığı galibiyet için ‘‘harika sonuç’’ derken, sitem de etti...
yılmaz kazandı 10. haftaya kadar trabzonspor'u çalıştıran g.birliği teknik direktörü yılmaz vural, özkan sümer ile ilk randevusundan galip çıktı. takımının aldığı bu galibiyetle buruk sevinç yaşadığını belirten vural, m.ali yılmaz'ı yanlış yönlendirdiklerini belirttiği sümer ve asbaşkan hikmet onur'u kastederek sitemde bulundu, ‘‘allah'ın tokatı yok’’ dedi.
taraftara teşekkür vural'ın görüşleri şöyle: ‘‘profeyonelim ama trabzonspor'un şampiyonluğu benim en büyük dileğim. enteresan bir maç oldu. hami'nin çıkması bizim için avantaja dönüştü. defanstan bir oyuncuyu hücuma çıkardım. metin ve erkan da çok güzel oynadı. küme düşme mücadelesi verdiğimiz bir dönemde aldığımız skor harika. centilmen taraftarına teşekkür ediyorum.’’
alkış ve protesto
trabzonspor, dünkü maçta osman, orhan ve hüseyin'in yokluğunu hissetti. ogün sakat sakat oynarken, camarauli 4, iskender'de de 3 ay sonra ilk 11'de yer aldı. tribünler maç 3-3 olduktan sonra takımlarını ve oyundan çıkan abdullah'ı yuhaladılar. maç bitiminde trabzonspor'u protesto eden bordo mavili taraftarlar, g.birliği takımını da alkışladılar.
trabzon'da tarihi yenilgi
trabzonspor'un g.birliği karşısında aldığı 5-4'lük yenilgi tarihe geçti. bordo mavililer 31 yıllık mazilerinde ilk kez avni aker stadı'nda 5 gol birden yedi.
sümer: kendimizi imha ettik
trabzonspor genel menajeri özkan sümer, 2 farklı öne geçmelerine rağmen, maçı kaybetmelerine anlam veremediğini ifade ederek, ‘‘adeta kendi kendimizi imha ettik’’ dedi. ‘‘oyuna istediğimiz gibi başlayamadık fakat iyi skor yakaladık. 2-0'ın güvenilir olması gerekiyordu ama değilmiş’’ diyen sümer'in görüşleri şöyle:
‘‘oyunu da toparlamamıza rağmen ikinci yarının başında yediğimiz golle sarsıldık. bu arada üçüncü golü attık. oyunun koptuğunu düşündüğümüz anda yediğimiz ikinci gol düzenimizi bozdu. kendi kendimizi imha ettik.’’
yönetimden jet toplantı
g.birliği maçı sonrası 10 dakika oturduğu koltuktan kalkamayan başkan m.ali yılmaz, gazetecilerin sorularına, ‘‘böyle maçın yorumu mu olur’’ yanıtını verdi. daha sonra yönetim kurulu'nu acilen toplayan m.ali yılmaz, ‘‘şu an için radikal kararlar almamız imkansız. ancak kötü gidişe son vermek için acilen tedbir almamız şart’’ dedi. bu arada yönetim, 1 milyon 80 bin dolar tutan transfer çeklerini maçtan önce futbolculara verdi.
haftaya lider giren trabzonspor, kendi saha ve seyircisi önünde gençlerbirliği'ne teslim oldu: 4-5. özellikle ikinci yarıda müthiş bir mücadeleye sahne olan maçta, karşılaşmanın kaderini ikinci 45 dakikadaki oyuncu değişiklikleri belirledi. yılmaz vural'ın sahaya sürdüğü sandor ve mehmet, trabzonspor'u çökertti.
9. dakikada organize gelişen atakta abdullah topu ünal'ı bıraktı, kaleci ile karşı karşıya kalan bu futbolcunun güzel plasesini hasan aynı güzellikte kornere çeldi. köşe atışını hami kullandı, g.birliği ceza alanı karıştı. top tekrar hami'ye geldi, bu futbolcu bir kez daha kaleye doldurdu, top erion'un eli ile temas etti. hakem penaltı noktasını gösterdi. atışı kullanan hami çok sert vurdu: 1-0.
25. dakikada fark ikiye çıktı. selahattin- vugrinec paslaşmasında hırvat futbolcu camarauli'yi gördü, kaleci ile karşı karşıya kalan camarauli güzel bir plase ile topu ağlara yolladı: 2-0.
39. dakikada yine nihat sert vurdu, savunmaya çarpan topta kaleci nihat terse yatmasına rağmen son anda tehlikeyi kornerle uzaklaştırdı. ve devre trabzon'un 2-0 üstünlüğü ile kapandı.
52. dakikada gelişen ani g.birliği atağında mehmet sağdan indi, nefis ortasına ceza sahası çizgisinden erkan gelişine mükemmel vurdu. top nihat'ın altından filelerle kucaklaştı:2-1
56. dakikada vugrinec'in çapraz pasına selahattin atak yaptı. kaleci hasan'dan önce topa ayağının ucuyla dokunarak filelere gönderdi: 3-1.
71. dakikada metin'in ara pasıyla buluşan mehmet çapraz pozisyonda sert vurdu. top nihat'ın yanında filelerle kucaklaştı: 3-2.
73. dakikada yine g.birliği'nin geliştirdiği atakta erkan, nihat'la karşı karşıya kaldı. vuruşu nihat'tan döndü. boşta kalan topu mehmet kaleye plaseledi. top ogün'ün ayağının altından filelere gitti: 3-3.
79. dakikada camarauli'nin ara pasıyla çetin kaleci ile karşı karşıya kaldı. çok kötü vurdu ve topu auta attı.
82. dakikada metin'in topu ile savunmanın arkasında buluşan sandor, nihat ile karşı karşıya kaldı, düzgün vuruşu başkent ekibini trabzon'da öne geçirdi: 3-4.
88. dakikada trabzonspor beraberliği yakaladı. tolunay'ın pasıyla selahattin ceza alanında topla buluştu, rakibinden sıyrıldı ve sert vurdu: 4-4.
89. dakikada ünal'ın gönderdiği top tüm savunmayı aştı, ogün arka direkte bomboş pozisyonda kafayı vurdu, meşin yuvarlak direği sıyırarak auta gitti.
90. dakikada g.birliği bir kez daha öne geçti. yaklaşık 30 metreden kazanılan serbest atışa ümit özat vurdu, kaleye gitmekte olan topa hamle yapan sandor plaseledi: 4-5. bu gol aynı zamanda maçın da skoruydu. karşılaşma sonrası taraftarlar yönetimi istifaya çağırıp trabzonspor'u yuhalarken, g.birliği takımını da alkışlarla uğurladı.
2005 yılında gençlerbirliği'nin futbol istatistiklerini ortaya çıkartmak ve gencler.org'da yayınlamak için yaptığım arşiv araştırması sırasında en çok ilgimi çeken maçlardan biri buydu.
özellikle istatistik tarafından bakınca bunun birçok sebebi vardı; alkaralar'ın 2000'lere kadar rakibini ligde sadece 4 kez mağlûp etmiş olması, trabzsonspor'u deplasmanda ilk kez yenmiş olması, gençlerin 2 kere 2 farklı geriye düşmesine rağmen maçı kazanmış olması, ligin en çok gol atılan maçlarından biri olması ve her şey bir yana gençlerbirliği'nin güzel bir galibiyet almış olmasıydı beni meraklandıran.
yıllarca bu maçı izlemek için adeta yanıp tutuştum ve o gün bugünmüş (20 kasım 2015) :)
macanilari için kurduğumuz youtube kanalında yayınlamak için özellikle eski maçlar hakkında araştırma yaparken trt'nin "lig hatırası" programında yayınlanan özetlerden biri de bu efsanevi maçtı.
tanıl bora'nın "nasıl gençlerli oldum" yazısında ( http://www.gencler.org/okumalik.php?id=11) da bahsettiği maçın oynandığı sezon için tanıl abi, erkan'ı bolca övüyordu. gençlerin ilk golü izleyince erkan'ı neden bu kadar sevdiğini de anlamış oldum!
erkan sözeri: "gençlerbirliği'nin büyük takım olduğunu, büyük maçların takımı olduğunu bir kere daha gösterdik."
metin diyadin: "gençlerbirliği'nin yıllardır trabzonspor hariç büyük takımlara üstünlüğü vardı, bu sene bunu kırmak istiyorduk. iyi oynadık taraftar da bizi alkışladı."