1996-97 belki de tüm avrupa kupaları tarihinde ilginç bir yıl olmuş, takımlarımız o sene 3 kupada da finali kaybedecek olan takımlarla maç yapmıştır. bu maçlar
şampiyonlar ligi-grup maçları juventus 2fenerbahçe 0 fenerbahçe 0juventus 1
kupa galipleri - 2.tur galatasaray 4-paris stgermain2 paris st.germain 4-galatasaray0
uefa - 2.tur trabzonspor 3-schalke 3 schalke 1-trabzonspor 0
ilk basımı 2002 olan islam çupi'nin "futbolun ölümü" kitabından;
torino rüyası.
avrupa süper liginde "bavulumuza" çeyrek hayal ümitlerini koyarak, geçen hafta dört günlüğüne italya'nın torino kentine uçtuk, fenerbahçe ile...
sanayileşmiş yedi avrupa ülkesinden biri olan italya, bu top denen "profesyonel stad işkolunda" ihtiyar kıtanın sıralamasında başı çekiyor.
avrupa'nın ortası ve kuzeyi, buna kraliçenin "odasını" da ekleyin futbol olarak en "çorak" yıllarını yaşarken, kıtanın akdeniz'e bakan yüzü "toptan olma" bir fiesta long-play'i ile çınlıyor. italya ispanya, fransa ve portekiz gibi ülkeler, kalkınma ve refah hızları hangi "kilometre ibresinde" durursa dursun, "futbol borusunu" en gür çalan ülkeler günümüzde...
* * *
bütün bu ülkelerin büyük ekiplerinde görüldüğü gibi, juventus da italya'nın "et yığını ve sinir ağı" diye tarif edilen futbol takımı kavramının üstüne sıçramış, "mekanize bir robot'a dönüşmüş.
nasıl bir futbol seferberliği bu...
adam ne zaman uyuyor, ne zaman istirahat ediyor, ne zaman gıdalanıyor belli değil...
insan ayaklandığı an, ya idman sahasında, ya stadta maçta... takımın aslisi ya da yedeği hiç fark etmiyor, "teknik göz" böyle bir yoklamada tesbit yanılgısına düşer...
futbolcu hangi maçta görevlendirilmişse, o oyuna yeten "bir randımanı veriyor" mutlaka...
fenerbahçe ile oynayacağı akşam juventus'un "haftası" şöyle... 5 gün önce ligde maç, 3 gün önce japonya'da kıtalar arası şampiyonluk oyunu, çarşamba gecesi süper ligde "bir çerez" yemece, müteakip cumartesi çizme liginde bir müsabaka daha...
türkiye'de adı futbolcudan öte "stara" çıkanların italyan kulüplerine niye gitmek istedikleri veya gidenlerin 3 ay içinde "sıla hasretini" bahane ederek dönmek için bavul hazırlamaları, futbol profesyonelliğini "engizisyon" haline getirmiş italyan modelinden kaynaklanmaktadır.
* * *
bir ülke ki futbol profesyonelliğini "alabildiğine kolay ve çok oynamaya" bina etmiş italya, bir ülke ki futbol profesyonelliğini "angarya bir mecburiyete" inşa etmiş türkiye, eğer kura cilvesi yerine tercih olsa sittin sene birbirleri ile yüz yüze gelemezlerdi.
ama kura juventus ile fenerbahçe'ye bu yıl bir santrada iki defa el sıktırdığında görüldü ki, trafik, stad, kulüp şablonu, hizmet ve futbolcu profesyonelliği yönünden büyük ve kapanmaz farklar var.
italya lehine ve türkiye aleyhine...
bir futbol koşusudur bu, dünya durdukça sürecek...
bir gün bu mesafeyi kapatırız. eğer tıknefes olmazsak...
lazaroni yönetimindeki fenerbahçe, tarihinde ilk kez şampiyonlar ligi'ne "merhaba" dediği 1996-97 sezonunda kendisini manchester united, juventus ve rapid wien ile aynı grupta bulunuyor. ilk başta istenen sonuçlar alınmasa da deplasmandaki efsanevi united galibiyeti ve içerde rapid'in mağlup edilmesiyle son maça ikinci sırada giriyor fenerbahçe. birinciliği garantilemiş, yedek bir kadroyla karşısına çıkan juve'yi yenerse guruptan çıkacak. lakin 2-0 mağlup oluyor sarı-lacivertliler. o gün gollerden birine imzasını atan amoruso, iki yıl sonra da, "öcalan krizi" nedeniyle gecikmeli oynanan ve 1-1 biten galatasaray-juventus şampiyonlar ligi maçında cim-bom'un yoluna taş koyan isim oluyor. galatasaray grubunu ikinci bitiryor bitirmesine ama o günkü statü gereği en iyi ikinciler arasında yer alamadığı için bir üst turu göremeden avrupa defterini kapatıyor.