trabzonspor'un lyon karşısında aldığı galibiyetin en büyük pay sahibi orhan çıkrıkçı, bu maçın başlarında bacağı kırıldı ve çıkrıkçı bir daha eski formuna kavuşamadı.
maçın en güzel hareketi 5. golün sahibi sergen yalçın a aittir. aut çizgisine yakın bir noktadan ceza sahası yan çizgisinin bir karış dışından sol ayağıyla muhteşem bir frikik golü atmıştır.
saffet sancaklı ve hakan şükür çift santrfor oynamıştı.bu maça kadar izlanda karşısında hiç galibiyetimiz yoktu.yağmurlu bir havada sahadaki dağılımın nasıl olduğunu hala anlamadığım bir maçtı.arif erdem ortasahanın sağında,solunda orhan çıkrıkçı ortada oğuz çetin,ilerde hakan şükür, saffet sancaklı deli gibi yağmur...fatih terim dedektif clouseau tarzı kahverengi pardüsesü içinde mavi gömleği ile bugünkü italyan tarzından çok uzaktaydı.herşeyiyle ilginç bir maçtı.
milli takımın efsanevi kalecisi rüştü reçberin ilk milli maçıdır.milli takıma ilk seçilişinin öyküsü o zamanki milli takım kaleci antrenörü rasim karanın ağzından şöyle;
piontek: rüştü’den kaleci olmaz
her bölgeye her yaş grubundan seçmeler yaptıran fatih terim ve rasim kara ikilisi daha sonra seçilen bu oyuncuları izlemeye gidiyorlardı. her hoca da elinde kağıt kalem not tutuyordu. rasim hoca’dan rüştü’nün hikayesini öğreniyoruz. “rüştü’yü ilk izlediğimiz maçı hatırlıyorum. izmir’deki seçmelere antalya karması ile gelmişti. zayıf bir takımda oynadığı için her maçta 4-5 gol yiyordu. turnuva bitti. 17 tane antrenör beğendiği oyuncuları söylüyor. antalya grubuna sıra gelince hiç kimsenin listesinde rüştü’nün ismi yok. en sonunda ben dedim ki ‘rüştü diye bir kaleci var. çelimsiz bir çocuk. dikkatinizi çekmedi mi?’ tüm kafalar hayır şeklinde bir o yana bir bu yana sallandı. ama haklıydılar; çünkü üç maçta ortalama 5 gol yemişti. ‘not edin bir tarafa’ diye hocalarımızı uyardım.”
sonra adilane olsun diye herkesin söylediği iki tane kaleciyi çağırırlar fatih hoca ile birlikte. ancak istedikleri gibi çıkmaz hiçbirisi. “fatih hocaya dedim ki, ‘hocam gel şu rüştü’yü de çağıralım.’ hoca dedi ki, ‘valla rasim, senin işin, sen bilirsin.’ rüştü’yü çağırdık antalya’ya kampa.” rüştü o zaman burdur’da oynuyordu. kampa alınınca antalyaspor da üçüncü kaleci olarak transfer eder kendisini. rasim hoca daha sonra almanya’ya federal almanya ile oynanacak ümit milli maça götürür rüştü’yü. takım 4-0 yenilir. rüştü 5 tane yüzde yüz gol kurtarır; ama 2 tane de çok hatalı gol yer.
maçı izleyen sepp piontek soyunma odasında, rasim hocaya ‘bundan kaleci maleci olmaz, başka kaleci bul’ diye çıkışınca rasim kara ona, “o iyi kaleci, biraz zamana ihtiyacı var.” diye karşılık verir. ümit milli takım, 4-5 ay sonra ingiltere ile deplasmanda bir maça çıkar. “rakipte şimdiki dönemin yıldızları var. 1-0 kazandık. rüştü mükemmel oynadı. piontek’e ‘ne haber sir. rüştü nasıl kaleci’ dedim. ‘süper’ dedi. hepimiz soyunma odasında ağlıyorduk.”
rasim hoca ,rüştü’nün hikayesini anlattıktan sonra bir ekleme yapıyor ısrarla: “ha onlar anlamadı da ben anladım demek istemiyorum. bizim de gözümüzün tutmadığı oyuncuları fatih hoca, piontek ıskalamamıştır. bu böyledir. benim kaleci olmamın avantajı vardı.” rüştü’yle kendisini bir çok yönden benzer görüyor rasim kara. ‘ben rüştü gibi bir kaleciydim’ diyor. “çabuktum, cesaretliydim. ben solaktım, rüştü sağ. aramızdaki fark bu. reflekslerim, degajlarım çok iyiydi. kollarım uzundu. standart giysiler kısa gelirdi bana.”
kimi zaman sürpriz bekledik, çarpıldık. bazen şekerli kuralan acıyla sonlandırdık, bazen de zoru başardık. son 20 yılda milli takımımız avrupa şampiyonası ve dünya kupası elemeleri'nde hangi rakiplerle eşleşti, ne umdu ne buldu...
1996 avrupa şampiyonası elemeleri isviçre, isveç, macaristan, izlanda
piontek gitmiş, fatih terim tek adam olmuştur artık. ingiltere'de çekilen kurada 1994 dünya kupası'na katılacak isviçre ve isveç, 1990'da türkiye'nin yoluna taş koyan izlanda ve nihayet artık seyredebileceğimiz detari'li macaristan rakip olur türkiye'ye. önceki yıllara göre daha "şanslı bir kura" olarak değerlendirilir.
1994 elemelerindeki polonya ve norveç galibiyetleri ile havaya girilse de macaristan ve rusya'dan alınan yenilgiler yine boyun büker. deplasmandaki özel maçta alınan makedonya galibiyeti ile macaristan'a da umutlu gidilir. milli takımın kadrosunda 13 farklı isim vardır artık.
macaristan maçı öncesi gazetelerimizde alışıldık sahneler yaşanır. 1956'da macaristan'ı yenen kadro bir araya getirilir. milli takımdan yeni bir zafer beklenir. hatta süleyman demirel bile macaristan'a giderek türkiye'nin deplasmanda yaptığı maçları izleyen ilk cumhurbaşkanı olur. ohrid'de milli takımın yeni formaları tanıtılır. şeritli, ortasında ay-yıldız olan forma artık tarihe karışmıştır. ilk yarı kiprich ve halmai'nin golleriyle 2-0 kapatılsa da hakan şükür ve bülent korkmaz'ın golleriyle maç 2-2 biter milli takım açtığı yeni sayfayla türkiye'ye döner. izlanda'ya beş gol atılır. 1980'de izlanda'ya ilk golü atan adam, milli takımın başında 1954'ten sonra en farklı galibiyeti tattırır.
istanbul'da isviçre'ye karşı alınan tek mağlubiyet, üç beraberlik ve 4 galibiyetle isviçre'nin ardından ikinci sırayı alan ve finallere çıkan takım türkiye olur. basınımızın deyimiyle, artık bütün avrupa türkiye'yi konuşur ve türkler'in hafife alınma dönemi sona erer. fatih terim de 1990 yılında sepp piontek'in gelişi şerefine oynanan danimarka maçıyla aldığı görevi 1996 avrupa şampiyonası'ndaki danimarka maçıyla bırakır, galatasaray'ın başına geçer yardımcısı rasim kara da beşiktaş'a doğru yol alır.
bu maçta izlanda kadrosunda ilk 11'de yer alan arnor gudjohnsen, chelsea ve barcelona'dan tanıdığımız eidur gudjohnsen'in babasıdır.
eidur, bir gün önce oynanan u21 maçında izlanda kadrosunda yer almıştır.
24 nisan 1996'da estonya'ya karşı baba arnor ve yerine giren oğlu eidur gudjohnsen aynı milli takımda aynı maçta oynayan ilk baba oğul olarak tarihe geçerler. baba arnor her zaman en büyük halinin oğlu ile birlikte oynamak olduğunu söyler. tam bu gerçekleşecekken eidur ayak bileğini kırar ve 2 yıl futboldan uzak kalır, bu arada arnor futbolu bırakır ve hayalini gerçekleştiremez. bu arada arnor gudjohnsen'in de lokeren, anderlecht ve bordeaux'da oynadığını ve 86 - 87 sezonunda belçika'da gol kralı olduğunu da belirtmek lazım.
bahsi geçen estonya maçında aslında baba oğul beraber oynayacakken izlanda futbol federasyonu (ksi) başkanının emri ile hoca birinin yerine diğerini sokar. bu özel olayın iki ay sonra iç sahadaki makedonya maçında gerçekleşmesini isteyen ksi başkanı eggert magnusson bir yandan da baba oğul gudjohnsenler'in en büyük isteklerine engel olmuş olur.