ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
berat bulut... adıyamanlı olan renktaşımız "üç büyük takımdan birini tutun, hayatınız kurtulsun." diyen medyanın büyüsüne inat bordo mavi renklere gönül vermiş. "trabzonsporluyum çünkü illegal yollarla, hatır gönül işleriyle, yıldan yıla sıraya konularak şampiyon yapılmış takımların taraftarlarından biri olmak istemiyorum." diyen berat bakın daha başka neler söylüyor
o an gökyüzünden bir nur indi
1983 istanbul/suadiye doğumluyum, aslen adıyamanlıyım... bilmeyenler için belirteyim; suadiye kadıköy'e bağlı bir semt, yani fb'nin mekanı.. çocukken gs'liydim.. bu çok normal çünkü şimdi bakıyorum da medya nasıl da yönlendiriyor insanı, nasıl çocukların bilinçaltına yerleştiriyor şu düşünceyi: "üç büyük takımdan birini tutun, hayatınız kurtulsun."
sanırım bu yönlendirmelerin etkisiyle gs'yi tutuyordum... dedim va çocuktum işte. medyanın büyüleyici ekranları biz anadolu çocuklarını istanbul takımlarından birini tutmak zorunda bırakıyordu adeta.
bu gs'li olma durumum 95-96 sezonunun ilk haftalarına kadar devam etti. 95-96'nın ilk haftaları, cine5'te o zaman ses şifresi yok.. trabzonspor'un kendi sahasında denizlispor ile maçı var. yatağımda yüzüstü yatmış vaziyette o maçı dinliyorum ve birden irkiliyorum! "ben trabzonsporlu olacağım" diyorum kendi kendime.. niye gs'yi tutuyorum ki? hem trabzonspoır'da şota da var... ben bu olayı nasıl trabzonsporlu olduğumu soranlara anlatırken şakayla karışık "o anda gökyüzünden bir nur indi." diyerek cevaplıyorum.
beni gs'li olarak tanıyanlar bu kararıma uzun süre inanamadılar, dalga geçtiğimi düşündüler. sen gs'yi burakamazsın dediler. bana ait olmayan, benden hiçbir renk taşımayan bir istanbul takımını bırakmama niye inanamıyorlardı ben de bunu anlamıyordum. ama haftalar geçtikçe inanamak durumunda kaldılar.
trabzonsporlu olduktan sadece bir hafta sonra cumartesi günü trabzonspor'umla, gs'nin maçı vardı. bir hafta öncesine kadar gs'li olan benim için ilginç bi rmaç olacaktı doğrusu. karmakarışık duyguların içinde izlemeye gittiğim maçın ardından çok net duygular ile döndüm eve. evet ben trabzonsporluydum artık. trabzonlu olan ya da olmayan renkdaşlarımın arasında kendimi ait hissettim. cevizli'de karadeniz kıraathanesine gitmiştim maçı izlemek için. müthiş bir kalabalık vardı. istanbul'daydık ama istanbul takımı olan gs'nin taraftarları bu kahvede bir avuç kadardılar. anadolu takımını tutanlar ise ezici bir çoğunluğa sahiptiler. çocukluktan gençliğe ilk adımlarımı atmaya başladığım günlerdi ve "ben buraya aitim." demiştim artık bir kere. hele maçta gs'ye dört gol birden atınca her şey daha bir keyifli olmuştu.
ben anadolulu'yum
trabzonsporlu'yum çünkü her şeyden önce anadoluluyum. doğma büyüme istanbul'dayım ama kendimi asla istanbul'a ya da istanbul kültürüne ait olarak görmüyorum. bir kişi, "nerelisiniz?" diye sorulan bir soruya cevaben anadolu'nun herhangi bir köşesini söylüyorsa, o kişi istanbul takımlarını neden tutar, hâlâ idrak edebilmiş değilim..
trabzonsporluyum çünkü türkiye'deki sistemsizlikten, dış destekleri olmayan insanların ezilmesinden hoşnut değilim. bu yüzden de türkiye'de dış desteği olmadan sadece alın teriyle şampiyon olan tek takım olan trabzonspor'u0 tutma ihtiyacı hissediyorum.
trabzonsporluyum çünkü trabzonspor'un türk futbolunda yaptığı ihtilale saygı duyuyorum.
trabzonsporluyum çünkü bu takım anadolu'nun bur-juvaziye karşı ilk zaferi... anadolu insanını kendisini kü-çümseyen burjuvaziye karşı, dış desteği olmadan, sadece hırsıyla, inancıyla, azmiyle, alın teriyle zaferler kazanabi-leceğine inandırdığı için...
trabzonsporluyum çünkü kendimi medyanın yönlendirdiği, sürünün bir parçası olarak görmek istemiyorum.
trabzonsporluyum çünkü "başarı için her yol mübahtır." anlayışını benimsemiyorum.
trabzonsporluyum çünkü illegal yollarla, hatır gönül işleriyle, yıldan yıla sıraya konularak şampiyon yapılmış takımların taraftarlarından biri olmak istemiyorum.
son olarak şampiyon olmak ya da olmamak birinci öncelik değil bizim için. biz alın terimizle, inancımız ve azmimizle çalışırız şampiyon oluruz ya da olamayız o ayrı bir konu. ama önemli olan tek şey; bu yolda şerefimizle mücadele veririz.
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
trabzonspor, bu sezonda türk futbolu hesabına başarısız geçen avrupa serüvenlerine karşın yine de en uzun soluklu ekip olma özelliğine sahip olurken, aynı dönemde ligde mükemmel bir çıkış gösteriyordu. beşiktaş'ı 3-1 devirdiği maçtan sonra, lider g.saray'ı da avni aker'de ağırlayan trabzonspor'un maçı kazanmaktan öte bir hedefi vardı. tam 1113 günlük liderlik özlemine son vermek.
cimbom'a 4 gol
hami ve şota'nın 2'şer harikulade gole imzasını attıkları dev maçta bordo-mavililer adeta cim bom'a futbol dersi vermişti. savunmada dikkatli, orta alanda dinamik ve hücumda gole yakın bir futbol ortaya koyan karadeniz frtınası, g.saray'a son yılların en ağır hezimetini yalatırken, 16 yaşından bu yana ilk kez 4 gol yiyen abd'li kaleci friedel, sarı-kırmızılı savunmaya öfke yağdırmıştı.
beşiktaş'ı 3-1 devirdikten sonra, aynı hızla g.saray'ı da sahadan silen, ilk 6 maçında kalesinde yalnızca üç gol gören sarı-kırmızılı kaleyi 4 golle topa tuttuktan sonra, puanını ı7'ye yükselterek, liderliği g.saray'dan teslim alıyordu. işte böylesine gıpta edilen bir çıkış trendini yakalayan trabzonspor, yıllardır inişli çıkışlı grafiği nedeniyle eleştirilirken şimdi istikrar anıtı olup çıkmıştı. güneş yönetimindeki bordo-mavili ekip, sezon başında gösterdiği bu mükemmel performans ve derbilerdeki mutlak egemenliği ile tüm eleştirmenlerin haklı övgüsünü topluyordu.
trabzonspor a.ş.: nihat tümkaya, lemi çelik, ogün temizkanoğlu, osman özköylü, hakkı tolunay kafkas, abdullah ercan, chota arveladze, ünal karaman (dk. 80 fatih tekke), cengiz atila, hami mandıralı (dk. 82 soner boz), artchil arveladze (dk. 85 orhan çıkırıkçı)
yedekler: metin mert, hamdi aslan
teknik direktör: ?
galatasaray a.ş.: bradley howard friedel, bekir gür, bülent korkmaz, barry venison, tugay kerimoğlu, feti okuroğlu, okan buruk (dk. 65 arif erdem), hakan ünsal, dean nicholas saunders, mert korkmaz, kubilay türkyılmaz