beşiktaş bu maçın ilk yarısına formasında "ok" reklamı ile çıkmıştır.
bir rivayete göre süleyman seba'nın konu hakkında bilgisi maç sırasında olmuş, devre arasında başkan tarafından gerekli uyarı yapıldıktan sonra da ikinci devreye beşiktaş başka forma reklamı ile çıkmıştır.
ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
trabzonspor tribünleri gerçekten bir âlemdir ve eminiz ki türkiye'nin en eğlenceli tribünleridir. samsunspor ve trabzonspor arasındaki dostluğun önemli köşe taşlarından birisi olan samsun milletvekili suat kılıç 'in gönderdiği anı da bu görüşümüzü pekiştirir nitelikte. kırmızı beyaz renklere gönül vermiş bir ismin, bordo mavi tribünlerde yer almasını, samsun ve trabzon dostluğu adına çok önemli bulduğumuzu belirtiyor ve suat kılıç fın trabzonspor tribününde yaşadıklarını dinliyoruz.
indi nemazi kılmak için sahaya...
öğrencilik yıllarımızdı. samsun'dan ankara'ya okumaya gelmiştik. o yıllarda trabzonspor'un ankara'da çok maçı olurdu. kupa finalleri, cumhurbaşkanlığı final maçları, ankara takımları ile maçlar ve sıkça oynadığımız cezalı maçların da ankara'da oynanması derken trabzonspor'un bayağı bir maçını izleme imkânı bulurduk başkentte.
gene bu maçlardan biriydi ve ankara'da beşiktaş ile oynuyordu trabzonspor. ben, harun çelik, ali akyüz, muzaffer tellioğlu ve dinarlı olup trabzonspor'u tutan arkadaşımız hakan pala birlikte stadyumun yolunu tutmuştuk. tribünler tıklım tıklım doluydu. her iki takım seyircisi için yarı yarıya yer ayrılmıştı stadyumda. trabzonspor taraftarları arasında oldukça fazla ankaragüçlü taraftarların varlığı da dikkat çekiyordu. hatta tribünleri coşturmaya çalışan amigolar arasında da ankaragüçlüler vardı.
19 mayıs stadyumunda büyük bir coşku ve heyecan vardı. adeta her iki tribünde de yer yerinden oynuyordu. karşılıklı tezahüratlar ile ortamın iyice gerildiği bir anda, herkesin dikkati sahaya atlayan bir adama çevrildi.
üzerinde forma yoktu ama elinde ki bordo mavi bayraktan anlaşıldığı üzere trabzonsporlu'ydu.
bizimki elindeki bayrağı beşiktaş tribünlerine sallamaya başlamıştı ki, kendisini fark eden polisler ile arasında büyük bir yarışma başladı. taraftar önde, bir grup polis arkasında kıran kırana bir koşuya şahit olunuyordu. maşallah bizimkinde iyi ciğer varmış ki onca polis peşinde olmasına rağmen yakalanamıyordu. beşiktaş tribünlerindeki olayı protesto eden sesleri trabzonspor tribünlerindeki destek sesleri bastırıyordu.
koşuşturmaca devam ederken, polisler sahanın diğer yerlerinden de gelmişler ve hemşerimizi tam bir çemberin içine almışlardı. tam orta saha çizgisi üzerine gelinmiş ve bizimkinin yakalanmasına saniyeler kalmıştı ki hiç kimsenin beklemediği bir olay gerçekleşti. polisler ellerini uzattılar ve arada santimle ölçülecek mesafe kaldığı anda, bizimki elindeki bayrağı yere serdi, ellerini kulaklarına götürerek tekbir getirdi ve namaza durdu.
polisler de ne yapacaklarını şaşırdılar. bir tanesi namaza durmuş karadenizli hemşerimizin omzuna dokunacak olmuştu ki trabzon tribünlerinden insanın kulaklarını sağır edercesine bir kıyamet koptu. tepki o kadar büyük olmuştu ki polis namaz kılan hemşerimizin üzerinden elini çekmek zorunda kalmıştı.
bir yandan olayın nereye varacağını herkes merakla bekliyor, bir yandan da tüm tribünler yaşananlara gülüyordu. bizimkisi o kadar yavaş, rahat ve ağır bir namaz kılıyordu ki, gören de etrafında 40 tane polis yok ve sultan ahmet camisinde teravih kılıyor sanırdı.
iki rekâttık namazı, on dakikada büyük bir huşu ile kılan hemşerimiz, sağına selam verdi, durakladı, başına gelecekleri biliyordu. sonra yavaş yavaş soluna da selam verdiği anda etrafındaki tüm polisler üstüne çullandılar. bizimkisi öyle rahat tavırlar içerisindeydi ki, adeta "ne var canım, şurada iki rekât namaz kılıverdik." diyen bir havası vardı.
polisler, bayraktan yapılmış seccadesi ile birlikte taraftarımızı karga tulumba götürüyorlardı ki, trabzonspor tribünleri tel örgüleri sallamaya ve büyük bir gürültü koparmaya başladı. tepki o kadar kontrolsüz bir hal almıştı ki, en sonunda polis hemşerimizi trabzon tribünlerinin olduğu yere getirdi ve tellerden aşırarak tribünlere attı.
maç da oldukça çekişmeli geçmiş ve 2-2 sonuçlanmıştı.
maçın ardından, cebeci'de kaldığımız eve gitmek üzere ankara garı'ndan banliyöye bindik. bindiğimiz vagonda oldukça fazla beşiktaşlı vardı. kendi aralarında konuşan beşiktaşlılardan birisinin söyledikleri hala kulaklarımda ve aklıma geldikçe beni tebessüm ettirir: "ya arkadaş, dini siyasete alet edeni gördüm, ekonomiye alet edeni gördüm ama dini spora alet edeni ilk kez bu gün stadyumda gördüm."
bu cümleleri duyan ve üzerindeki formadan trabzonlu olduğunu anladığımız bir tanesi hemen karşılık verdi: "ula ne oldi sanki, adam tribünde yer bulamadi. indi nemazuni kılmak için sahaya. haşindi bunun nesi yanlış"
hemşerimizin bu tepkisine hem biz, hem de beşiktaşlılar hep birlikte güldük.
hülasa bir âlemdir trabzonspor tribünleri ve de çok eğlencelidir.
not: beşiktaş ile trabzonspor'un 2-2 biten ve ankara'da oynadıkları bir maç yok. bu nedenle en ilgili gördüğüm maça yazdım...
bordo-mavili takım, hami’nin penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçti. feyyaz eşitliği sağladı, mehmet beşiktaş’ın galibiyet golünü kazandırdı. kupayı, cumhurbaşkanı özal adına, cumhurbaşkanlığı genel sekreteri kemal yamak verdi.