16 yıl önce 18 mart 1992'de yine karlı bir havada galatasaray alman werder bremen'le oynamış sayısız pozisyon bulmuş ama kazanamamştı. yine karlı bir havada galatasaray, leverkusen'ı silkeledi ama yenemedi. almanların kaderi olsa gerek.
okulda toplanıp 20 kişi beraber gittiğimiz, kalabalıktan iki kişinin bile yanyana gelemediği, 8 saat kar yağışı altında sırılsıklam olup pisi pisine berabere kaldığımız unutulmaz bir maç...
ve o werder bremen maçı.. herkes yüzünde acı bir tebessümle hatırlar. eleyebilirdik o takımı. o yıllarda dünya futbolunun mutlak hakimi olan almanların o takımını eleyebilirdik. yazık oldu.. maçtan sonra yanlış hatırlamıyorsam bizim hoca (m.denizli) "tanrılar istemedi" demişti galiba. stahl ve banik ostrava’ yı yenerek geldiğimiz çeyrek finalde werder’ e 2-1, 0-0 ile elenmiştik.
werder bremen bizden sonra ne yaptı diyorsanız eğer.. demeyin. c.brugge’ ü yarı finalde, monaco’ yu da finalde yenerek kupayı aldılar
istanbul’u 3 gündür devam eden yağmur bir anda kara dönmüş ve kar yağışı zemini bembeyaz yapmıştır oysa mecidiyeköy’ün kar – tipiye esir olduğu dakikalarda inönü stadı’nın zemini pırıl pırıldır. hatırlanacağı üzere ilk önce inönü stadında yapılacak olan maç galatasaray tarafından daha sonra ali sami yen stadı’na alınmıştır. maçın ilerleyen dakikalarında zeminin iyice balçık çamura dönmesi savunmadan başka bir şey düşünmeyen bremen’in işini daha da kolaylaştırır.
son saniyede golü kaçıran rotariu’nun üzerine yürüyen taner kendisiyle uzun süre tartışır. galatasaray’ın en büyük tesellisi 2 milyar 247 milyon liralık rekor hasılat olur. alp yalman ertesi günü yapılacak olan kura çekimi için ayırttırdığı uçak biletini iptal ettirir.19 mart 1992, galatasaray maçının bitmesiyle birlikte istanbul’da güneş açmıştır.
hatasını kabul etmeyen rotariu ; taner bu pozisyonlarda antrenmanlarda hep gol atardı, ben de kaleye vuracak sandım. ben zaten ofsayt pozisyonundaydım, geriye kaçıp ofsayttan kurtulmak istedim. tam geriye kaçarken taner kaleye vurmak yerine topu bana gönderdi. çamura saplanıp kaldım, hiç hamle yapamadım. top, topuğumun yan tarafına çarpıp sekti, kaleci de eğilip aldı. sanki ben o golü atmak istemiyordum. sezon sonunda kesinlikle ülkeme dönüyorum.
tribün dergi sayı 3'de yer alan ilker dinçtürk'ün "biraz çamur ve gözyaşı" başlıklı yazısından;
hiç unutmam, sene ‘92. ilkokul 5’e gidiyorum o zamanlar. zil sesiyle sınıftan roket gibi fırlayıp otobüs durağına koşuyorum sırtımdaki boyumdan büyük çantayla. öğleden sonra dershane varmış, kimin umrunda. evdekilerden izin koparılmış nasıl olsa. sonra eve varış, yemek yiyiş ve odanın süslenmesi san-kırmızı bayraklarla. maça hazırım; ama zaman bir türlü geçmiyor. ah, bir şeyi unuttum (babamı aramayı)! 0 sırada arıyor babam işyerinden, başarılar diliyoruz birbirimize. ali sami yen’in kar ve çamurla kaplı olduğunu görünce tedirgin oluyorum, ama aldırmıyorum.
hikâyenin bundan sonraki kısmını anlatmayacağım. sonuç hüsran; gs: 0 w.bremen: 0 eleniyoruz. oysa bu turu geçsek açıktı önümüz. kupanın en güçlü takımı bremen’di. gitti kupa, gitti final. ağlıyorum ağlıyorum, bir şey değişmiyor. bir saattir ağlıyorum; ama her seyredişimde rotariu çamura takılıyor, koseçki bomboş kaleye vuracekken kayıp düşüyor. teselli klasik tabii. kaderci bir yaklaşımla “tanrı bizim kazanmamızı istemiyor” diye söyleniyor herkes.
futbolla hayatın benzeşmesini daha o zamanlar anlamaya başlıyorum. yani en çok istediğiniz şeyi en yaklaştığınız anda kaybedebileceğinizi...
galatasaraylı eski futbolcu bülent korkmaz'ın anısı
ali sami yen'de werder bremen ile oynadığımız maçı unutamam. ilk maçı 2-1 kaybetmiştik. soğuk ve karlı bir havada rövanşa çıktık (18 mart 1992). buz gibi bir hava vardı. ona rağmen stat tamamen doluydu. üstelik o yıllarda seyirciler 3-4 saat öncesinden maça gelirdi. 30 bin kişi o soğukta bizi destekledi. ama olmadı. son saniyelerde rotario'nun vuruşu çamura takılmıştı. ve maç 0-0 bitti. elendik. üzülmüştük. ama ben asla o taraftarımızın oradan hüzünlü ayrılmasını unutamam. o soğukta hasta olmak pahasına saatlerce bizi desteklemişlerdi.
bu soğuk mart gününde herkes turdan emindi..takım iyi mücadele ediyor ve kendine güveniyordu..o gün taraftarların şaşırdıkları tek şey ise mecidiyeköy ün üzerine yağan yoğun kar yağışıydı..maç başladıktan sonra herkes birbirine "keşke maç oynanmasa,ertelense miydi?"diye soruyordu..çünkü kar,topun 1 metre gitmesini bile istemiyor,engelliyordu..herşeye rağmen gs yarın yokmuş gibi saldırdı..maçın uzatma dakikalarında soldan gelen ortaya genç taner yırtınırcasına kafa vurdu ve top dönemin romanya milli takım kaptanıda olan rotariu nun önünde kaldı..ceza alanında kaleye çok yakın bir pozisyonda saliseler içinde gerçekleşen bu olayda, rotariu yıllarca tartışılacak şekilde golü kaydedemedi..top w.bremen kalecisi oliver reck in elinde kalırken gs kupaya veda ediyordu..doğa şartlarının futbolun sonucunu belirlediği bu maçtan sonra werder bremen,91-92 kupa galipleri kupası nı kazanıyor ve bizi "keşke"lerle dolu bir döneme sürüklüyordu..gs ın intikamını alıp,kupa hasretini sonlandırarak bu defteri kapatması içinse 8 yıl beklemesi gerekecekti..