bülent karpat'la trabzon'dayız. bülent karpat deyince türkçe'yi zor ama iştahla kullanan bir yapısı vardır bilirsiniz. onu herkes anlayamaz, anlayabilen de yanlış anlar. ünlü servet-i fünun'cu cenap şahabettin'in çok tartışılan, kimilerine göre farklı bir bakış ve yenilik olan, kimilerine görede yozlaşmanın temelini oluşturan bir dizesi vardır: naş-ı evrak ile dolmuş laklar...
naaş, ceset; evrak, yaprak demek... ancak 'lak', fransızca'daki lake yani göl kelimesinin türkçe okunuşu... türkçe'de böyle bir kelime yok, ama göl dese kafiye geberecek. şair böyle demiş işte. 'göller yaprak ölüleri ile dolmuş' demek istiyor sonbahar'ı anlatacak bülent'in de aslında her cümlesinin bir komisyon tarafından böyle titizlikle incelenmesi gerekirdi.
bülent, ki yakın tarihte bir şampiyonlar ligi'nin başlama vuruşu öncesinde, hakem düdük çalmayı geciktirdiğinde ve birikmiş lafları tükendiğinde "hakem düdüğünü çaldı ve maç başladı" diyeceğine, "hakem düüüüt maç başladı" diyebilmiş ender bulunan bir yayıncıdır.
lig maçı anlatmak için trabzon'dayız. ama üç gün sonra trabzonspor, barcelona ile avrupa kupası'ndaki ilk maçında karşı karşıya gelecek. rakibin hocası ünlü johan cruyff'un yardımcısı trabzonsporu izleyip not tutmak için orada bulunuyor. ben yukarıda, bülent saha içinde. maç öncesi cruyff'un yardımcısını yakalayan karpat, canlı yayında röportaj yaptı. hararetle almanca başlayıp bir ara fransızca devam eden röportaj, ingilizce sona erdi.
bu dilleri çok iyi bilenlerin bile hiçbirşey anlamadığı 'interview' biter bitmez bülent'ten bir anons: sevgili seyirciler, cruyff'un yardımcısı düşüncelerini açıkladı. pek de güzel konuştu, biz de önemli bir iş başarmış bulunmaktayız. tekrar sendeyiz sayın aktan!
haydaaa! onca konuşmanın türkçe meali yok! ben aldım yayını ve maç başladı. türk halkına bu röportajı açıklamam için ilk on beş dakikadaki tüm taç ve kornerleri kullanmak zorunda kaldım. oyunun her duruşunda başa döndüm ve barcelona antrenörünün ne demek istediğini anlattım. bu da olsa olsa sürç-ü beyin olabilir ancak.