başkan tahsin kaya divan kurulundaki eski fenerbahçelilerle geçinemez. çünkü onlar, kongrede oy kullanma hakkının ancak üyeliğin beşinci yılında kazanılabilieceğini savunurlar. tahsin kaya'nın getireceği "paralı arkadaşlar" ise bu kadar uzun bir bekleyişe tahamüllü değildir... ikinci neden, şampiyonluğu paylaşma, vitrine çıkma ve futbolcularla ilişkilerde belirleyici olma noktalarında patlayan yönetim kurulu kavgalarıdır. sonuçta, tahsin kaya istifa eder, "borç vermiyorum, bağışlıyorum" dediği alacakları için de maç hasılatlarına temlik koydurmaya başlar.
ortalık karışır, geçici kongre toplanır. iki aday çıkar. tahsin kaya'nın eski dostu, yeni düşmanı, yine anap'a yakın yime müteahhit metin aşık ve eski bakanlardan, yassıada mağdurlarından osman kavrakoğlu. metin aşık kazanır. bu, fenerbahçe'nin devlet ilişkileri açısından daha tercih edilir bir adımdır zaten, çünkü aşık, üç gün önce, başbakanlık kupası maçının kupa töreninde, ekran başındaki milyonlarca insanın gözü önünde özal'ın elini öpmüştür. koskoca adam, kendisine sorulsa "mübarek" diyeceği eli şöyle iki taraftan kavrayıp öyle bir şapırdatmıştır ki, değme tahsin kaya yanında hiç kalır. metin aşık, anap döneminde, özellikle istanbul belediyesi'nden aldığı işlerle, küçük mütehhitlikten büyük mütehhitliğe sıçrar. özal'ın elini öpmesin de kim öpsün?
daha sonra galatasaraydan fenerbehçeye geçecek olan semih yuvakuranın anısı;
asıl şeytan lakabının nereden geldiğini anlatayım‚ rıdvan her galatasaray maçı öncesi yanımıza gelir‚ oram ağrıyor‚ buram ağrıyor‚ hastayım‚ ölüyorum der sonra da çıkar golünü atardı. biz de hep buna inanırdık hatta bir keresinde ankara´da başbakanlık kupası maçında fenerbahçe ile oynuyoruz‚ o zaman ben daha doğru yolu bulmamıştım‚ galatasaray´daydım‚ o gün dediler ki rıdvan hasta
semih yuvakuran: bak kendi de itiraf ediyor‚ rıdvan hasta dediler‚ biz oh be dedik‚ rıdvan oynamayacak diye‚ hatta ilk yarıyı da 2-0 önde kapattık sonra devre arası bir baktım‚ gelmiş‚ ısınıyor‚ hani lan hastaydın dedik‚ ya hastayım‚ ölüyorum da hoca işte ya çağırdı‚ ne yapayım dedi‚ ikinci yarı başladı‚ bu girdi oyuna‚ biz de hasta diye‚ canı yanıyor diye‚ pek bulaşmadık buna ama iki tane attı‚ bir de attırdı maçı fener 3-2 kazandı. tam belaydı yani rıdvan‚ hastalığı bile belaydı‚ allah canımı alsın
iki ekip başbakanlık kupası maçında ankara'da karşı karşıya gelir. bülent alküıç ve ilyas tüfekçi'nin golleri galatasaray'ı 2-0 öne geçirir. şenol çorlu 27'de dakikada farkı bire indirir. ilk yan 2-1 galatasaray'ın üstünlüğüyle tamamlanır. maç öncesi rıdvan dilmen'in hasta olduğu için oynamayacağı açıklanmıştır ama ikinci yan başlarken sahada şenol ulusavaş'ın yerine rıdvan dilmen vardır. skor 2-1 iken ıvan vishnevski topu çizgiden çıkarır ve sakatlanır. bu maçın kader anıdır. 88'de şenol çorlu maçı uzatmaya götürür. uzatmalarda aykut kocaman, zoran simoviç'i mağlup ederek durumu 3-2 yapar. kalan bölümde başka gol olmaz. fenerbahçe başbakanlık kupası'nı müzesine götüren taraf olur...
aykut, maç 2-1 devam ederken bir de penaltı atışından yararlanamamıştır. hastalığı sebebiyle oynamayacak olan rıdvan, g.saray tribünlerinin küfürlü tezahüratların sinirlenerek maça sonradan dahil olmuştur.
60. dakikada hakan ile tartışan schumacher, kaptanlık bandını yere atmış ve şeref turuna da katılmamıştır. bunun üzerine maç sonuna kadar rıdvan kaptan olarak görev yapmıştır.
galatasaray : 1988-89 türkiye 1.ligi üçüncüsü fenerbahçe : 1988-89 türkiye kupası (federasyon kupası) finalisti
- 21.kez düzenlendi, fenerbahçe 3.kez kupayı kazandı. - lig ikincisi beşiktaş cumhurbaşkanlığı kupası maçı oynayacağından statü gereği lig üçüncüsü galatasaray oynadı. - 1988-89 sezonuna ait bu maç sonraki sezonun başında oynandı.
koyu bir fenerbahçe taraftarı olarak babam ile birlikte 19 mayıs stadyumunun yolunu tuttuk. stadın çevresi o kadar kalabalık değildi. bilet almak için gişelere gittiğimizde bilet satan kişi babamın arkadaşı çıktı. biraz konuştuktan sonra babam parayı uzatırken gişeci babama 'ayıp ediyon mehmet abi paranın lafı mı olur' dedi. tabii kapalı trübüne alacak hali yoktu. bizi kale arkasına skorbordun oldugu yere aldı. maç tecrübemiz olmadığı için ilk bulduğumuz yere oturduk.
maç başladı. büyük bir heyecanla maçı izlemeye başladık. maçta ilk gol galatasaray'dan geldi. bütün taraftarlar ayakta golün heyecanını yaşıyordu. ben ise yanımda duran galatasaraylı taraftarın sevincini izliyordum. derken 2. gol geldi. ilk yarı bu şekilde 2-0 sonuçlandı.
maçı ne kadar dikkatli izlediysem devre arasında babama maçı fenerbahçenin 3-2 kazanacağını söyledim. bu kehanetimi duyan yanımdaki galatasaray taraftarı "sen fenerli misin?" diye sordu. "evet" diye cevap verdiğimde yanımdan 1 metre uzaklaştı.
ikinci yarı başladığında fenerin golleri arka arkaya geldi. havalara uçma vakti bıze gelmişti. yanımdaki adam da bu sefer bizi izliyordu. maç dediğim gibi 3-2 sonuçlanınca, maça ne kadar hakim olduğumu dusunerek, mutlu bir şekilde babam ile birlikte kalabalığı takip edip stadın dışına çıktık ve evin yolunu tuttuk.