* rizespor deplasmanda oynadığı hiç bir maçta berabere kalmamıştır. * gençlerbirliği, ankaragücü ve diyarbakırspor deplasmanda oynadığı hiç bir maçı kazanamamıştır. * beşiktaş genel toplamda aldığı 5 mağlubiyeti deplasmandaki maçlardan almıştır. * trabzonspor genel toplamda aldığı 5 mağlubiyeti deplasmandaki maçlardan almıştır. * rizespor genel toplamda aldığı 7 beraberliği de evindeki maçlarda almıştır. * rizespor genel toplamda aldığı 16 mağlubiyetin 15’ini deplasmandaki maçlardan almıştır. * ankaragücü genel toplamda aldığı 12 galibiyeti de evindeki maçlarda almıştır. * gençlerbirliği genel toplamda aldığı 8 galibiyeti de evindeki maçlarda almıştır. * diyarbakırspor genel toplamda aldığı 4 galibiyeti de evindeki maçlarda almıştır.
ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
futbolda olumlu, olumsuz her şeyin yaşandığı bir sezon oldu 1986-87.
büyük maçlar çıkardık ve can sıkıcı yenilgiler yaşadık. daha fazla mutluluğun olanaksız olduğu günler de vardı; insanın kendinden ve dünyadan kuşkuya düştüğü anlar da...
zaferlerden sonra ışıldayan yüzler görüyordunuz. gazetelerde, coşku dolu koca puntolu başlıklar yer alıyordu; ama, bizi aynı zamanda zafer coşkunluğuna kapılmamak için de uyarıyorlar di.
kovalayıp, kovalanıp, diğer takımlarla başa baş giderken hiçbir kaçış yoktu. birbirimizi sürekli olarak kolluyorduk. herkes, diğer favorilerin, küme düşmekten kurtulmaya çalışan her hangi bir takımla yaptığı maçta tökezlemesini bekliyordu. yoksa aksi halde iş başa kalacak, şampiyon adayları karşısında maç kazanarak, puan farkı ya da averajla şampiyonluğu kazanmak zorunda kalınacaktı.
öyle maçlar yapıldı ki, daha dramatiği olamazdı. beşiktaş karşısında fenerbahçe stadında oynadığımız, sezonun şampiyonluk yolundaki en önemli maçını, çok umutsuz bir durumdayken cevat prekazi ve savaş koç'un golleriyle 2-0 kaznadık. bu sanki taze kuvvetle yebiden doğmak gibi bir şeydi. yine kendi gücümüzle şampiyon olacak duruma gelmiştik. böylece, bursa da kaybettiğimiz maçtan sonra durumumuzu tekrar düzeltmiş olduk. o maçta yakaladığımız bütün şansları rakibimize neredeyse hediye etmiş, mücadeleci bir oyun gösterememiş ve bursa'nın genç hücum oyuncularına çok fazla boş alan bırakmıştık.
başkanımızı bugün bile hâlâ tek bir kelime bile söylemeden, taşlaşmış gibi yedek kulübesinde otururken görür gibiyim. hepimiz gibi son derece kederliydi. dönüşte, yalova üzerinden feribotla yola koyulduk. gemideki taraftarlarımız özür kabul edecek halde değildi. sinirler o kadar bozuktu ki, içimizden bazılarının eve sağ salim varabilmek için yola yüzerek devam etmesi gerekebilirdi.
fakat sonra, bu kez beşiktaş ankaragücü'ne 1-0 yenildi. kıyasıya mücadeleyle geçen bir sezondu, insanın yıllardan beri önüne koyduğu bir amaca ulaşabilmek için bir yıl içinde bu kadar konsantrasyon, sinir gücü ve mücadele isteği gösterebilmesi, bıkmadan, yorulmadan çalışması ve hayatın güzelliklerinden vazgeçebilmesi gerçekten de şaşırtıcıydı.
onca kendi kendini zorlamayı, yüksek formda kalmayı, pes etmemeyi sağlayan motivasyonu yaratan neydi? irili ufaklı sakatlanmaları göz ardı edip, bir sonraki maç gününde hazır bulunmak için dişleri sıkabilmesini ne sağlıyordu?
bunun nedeni belki de yeni gelişen öz bilinç ve pek çok taraftan kabul görmüş olmaktı. bize sürekli pes etmeme, hele şimdi, diğerleri karşısında alnımız açık, türkiye 1. futbol ligi'nde kimin kral olduğunu gösterme imkânını veren, belki de kendini koruma güdüsüydü.
her şıkta oyuncular ve bir bütün olarak takım, meseleye çok daha temkinli ve güvenli bir biçimde yaklaşıvordu. artık başarısız olmaktan ve kaybetmekten korkmuyorduk. bizi yenebilmek için ancak rakibin formunun zirvesinde bulunması ve çok özel bir gün yakalamış olması gerekiyordu.
o yıl beşiktaş, fenerbahçe, trabzon ve samsun gibi takımlar karşısında maça çıkarken motivasyon eksikliği ya da kendini üstün görme gibi sorunlar yaşanmadı. türk futbolunun, zengin bir geleneğe sahip olan bu kulüplerinin isimleri bile saygı duymak ve motive olmak için yetiyordu.
yıl 1987 bahar günü mactan birgün önce cumartesi günü akşam, mahallede bulunun uyuzun kahvisinin oraya gelmemi beni orada beklediklerini eve haber bırakıyorlar ,ben topkapıya kendime ayakkabı almak icin aynı işyerinde calıştıgım arkadaşımla döndükten sonra evden ögreniyorum ve uyuzun kahvesinin oraya gidiyorum .galatasaraylı arkadaşlarım .birol,ve savaş,sanırım ercan diye bir arkadaşta vardı ve yarın gidecegimiz .beşiktaş galatasaray macının programını yapacagız,15 yıldır şampiyon olamıyorduk fakat bu macta beşiktaşı yenersek ,şampiyonluga ortak olacaktık ve program belli oldu. mac kadıköyde fenerbahce stadında oynanacaktı o sezon inönü stadı kullanılmadıgı bakımda oldugu icin maclar ali sami yen ve fenerbahce stadında oynanıyordu, ve beşiktaş ev sahibi statüsünde olacaktı gerci o zamanlar trübünler eşit şekilde bölünüyordu. ve sabah sat 5 te savaş arkadaşımız herkesin evinin önünde ıslık calarak işaret verecek evi terk edenler muhsin bakkalın orada bekleyecektik buluşma yerimiz muhsin bakkalın orası olarak kararlaştırıyor,ve evlere dagılıyoruz erken kalkacagımız icin uyumaya calışıyordum fakat bir türlü uyuyamıyordum demekki bir süre sonra dalmışım. sabah saat 5 savaş ıslık calmaya başlıyor ben duyumuyorum fakat,rahmetli babam bir ıslık sesiyle uyanıyor ufak ufak ıslık sesleri duyuyor,fırlıyor yataktan hemen ablamın odasını kontrol ediyor yoksa bizim kızın cıktıgı cocuk geldide bizim kızımı kacıracak diyor bakıyor ablam uyuyor,sonra annemi uyandırıyor,kalk ele karı bir ıslık sesi var diyor. annem yataktan kalkıyor ve yat yerine diyor bu kemalettinin arkadaşı savaşın ıslıgı diyor cünkü annem o ıslıgı tanıyordu savaş beni ne zaman cagırsa o ıslgı calardısavaşın ıslıgı ilk önce hızlıdan başlıyor yavaş yavaş ve kesik kesik azalarak calardı biz böle haberleşiyorduk.annem beni uyandırdı kalk dedi savaşı kurtar babandan yoksa savaşı hic kimse elinden alamaz dedi ve fırladım yataktan hepimiz toplanmıştık artık fakat karanlıktı ve hava aydınlanmamıştı henüz ve mahallemizin bagzı yaşlıları camiye sabah namazına gidiyor bizi orada gören yaşlılarımız, hayırdır diye soruyor bizde cevap vermekte zorlanıyoruz havada karanlık mahalleyi terk edemiyoruz tam o sıra sanırsam ercan denen arkadaşımız caminin şadırvanından yüzünü yıkamadan geliyordu bize arkadaşlar hadi sizde abdesinizi alın ezan okunmak üzere dedi ve bizi kurtardı,o aslında espiri yapmıştı fakat bize namaz artık farz olmuştu gittik abdesimizi aldık dogru daldık camiye, hayatımda kıldıgım tek sabah namazı odur,namazdan bir cıktık hava aydınlanmış hepimiz acılmışız cemat aferin cocuklar size diye hep böle olun siz diye bize met edici sözler söylüyor bir ara ben onlara agzımdan kacırdım, böle maclar olursa sabah namazlarında görüşürüz dedim allahtan ne demek istedigimi anlamadılar.ve güneş yüzünü gösterdi cıktık otobüs duragına ilk önce mecidiyeköye gidecektik o zamanlar bizim oradan kadıköye direk otobüs yoktu.okmeydanında şu anda perpa ticaret merkezi olan yer o zamanlar yeşil alandı bazılarımız serildik oralara yattık otobüs bekledik ve mecidiyeköy oradan kadıköye gectik ... aman allahım sabahın daha kör vakti ve stadın etrafı uzun uzun kuyruklarla dolu şu anda migros trübüne diye anılan trübünün orası icin kuyruga girdik o zamanlar o trübün zaten kücük bir trübün saatlarce kuyrukta bekledik gişeye yaklaştıgımızı zannettik malesef yanılmışız girdigimiz kuyruk maraton trübünü kuyruguymuş artık cıkamazdık bu kuyruktan ve maratan o zaman kale arkasına göre bir hayli fazla para gerektiriyordu,bende ancak kale arkası parası vardı aralarında benim parayı tamamladılar ve rahatladım, ve stada girdik girdigimizde herkes trübünlerde uyuyordu beşiktaşlılarda aynı bizim gibi stada giren serilmiş yatıyordu bende uyumaya calıştım bir ara saatler gectikce trübünler sıklaşıyordu ve arasıra tezaurat oluyor sonra uzun bir süre sezsizlik bizde rakibimiz beşiktaşlılarda sus pus oluyorduk , bizim bulundugumuz trübünde bizim taraftarların hummalı bir calışması vardı ve herkese sarı kırmızı karton dagatılıyordu ve bunları atmamamızı söylüyorlar ve macın başlamasına 10 dakika kala bütün kartonları havaya kaldıracaktık, derken gene uzun sessizlik oldu güneş başımıza geciyor ve halsizleşiyorduk tam böle bir anda. 3 sarhoş beşiktaş taraftarı sahaya girdi ve bizim bulundugumuz trübün tarafındaki kaleye koşmaya başladılar sarhoşlardı bunları takiben5 veya 6 kişi daha izledi acayip serhoşlardı ve kaleye dogru koşuyorlar filelere yapışıp geri geliyorlar takla atıyorlar ve egleniyorduk bizim trübüne her hangi bir saygısızlık yapmıyorlardı .. bütün stad onları izliyorduk artık macın havasını bu saroş abiler yakalamıştı biz bagırıyoruz..işte beşiktaş işte taraftar diye bagırıyoruz onlarda bizim ne söledigimizi ve neyi ifade etmeye calıştıgımızı anlamıyor fakat kendilerine iyi bir şeyler söledigimizi algılayıp bizi serhoş selamıyla selamlıyorlardı cok egleniyorduk,sahadaki bu 12/ veya 13 arkadaşa kimse müdahele etmedi bir süre etmelerinede gerek yoktu cünkü yanlış bir şey yapmıyorlardı bizde sevmiştik onları fakat daha sonra bir ordu polis geldi onları cıkarmaya,sagdan soldan cıkarıyorlardı sarhoş olduklarından polis zorlanıyordu bir ara polisler jopla onlara vurunca bizim galatasaray trübünleride polisi yuuuhladı ve mac anı gelmişti elimizdeki kartonları havaya kaldırdık cok güzel bir abbians oldu demekki diger galatasaray trübününden alkış ve işte taraftar işte şampiyon diye bagırarak bizim maraton trübünü işaret ediyorlardı.beşiktaşlı taraftarlarda bizim bu hamlemize ellerindeki siyah beyaz gazete kagıtları acarak cevap veriyorlardı ve mac başlıyor biz daha iyi ve baskılı oynuyordukki golüde bulduk prakazi tam önümüzde ki kaleye cok sert şutu gol olmuştu, ve ilk yarı böle bitti 1-0 ikinci yarı işler terse döndü önümüzdeki kaleyi beşiktaş albuka altına aldı, her cıkardıgımız top geri geliyor bizim önmüzdeki simovic,in korudugu kalede tehlike oluyordu vakit gecmiyordu bir türlü, macın sonlarına dogru defanstan cıkardıgımız top la beşiktaş savunmasını savunmasız yakalamıştık ve 2 golü bulduk ve mac bitti 2-0 yenmiştik beşiktaşı mac bittikten sonra mahalleyi bayram yerine cevirmiştik dün aldıgım ayakkabılar ayagımı sıkmış ve yara olmuştu, acıyı bile duymuyordum fakat şampiyon olacakmıydık bilmiyorduk, o anı yaşamaya calışıyorduk mahallemizin cami cemati ogullarınızdan utanın cocuklar sabah namazına geliyor sizde evde miskin miskin yatıyorsunuz diye babalarımızın dikkatini cekmeye calışmışlar bizi ne zaman görsrler cocuklar babalarınızıda bazen namaza getirin diye bize tavsiyelerde bulunmuşardı günlerce . arkadaşım savaş.1987 yılında yani oyıl eylül ayında askere gitti şampiyonlugumuzu sivilken gördü ve iyiki 3 tertip askere gitmişim demişti arkadaşım birol ise bu mac oynandıktan 20 gün sonra askere gitti şampiyonlugumuzu askerde gördü ben 1988 yılında eylülde gittigim icin bir sonraki yıllki şampiyonuguda gördükten sonra gittim, ercan bizden ufaktı sanırım 1990 yılında askere gitti, bu mac aynı zamanda organizeli bir şekilde gittigimiz son mactı daha sonralarıda beraber gittik fakat bu şekilde arkadaşlarla böle organize yaparak degil 2 kişi veya tek başımıza gittik...... ahhhhh ne güzel günlerdiiiii herbirimiz bir tarafa savrulduk şimdi aynı mahallede oldugumuz halde bir araya gelemiyoruz
ilk yarısı 1-0 bitmişti. hatta ikinci yarıya santra başlangıcını galatasaray yapmıştı. ikinci yarıda gelen bir golle daha galatasaray skoru 2-0 yapmış ve o sezon 14 yıllık hasreti sonlandırmıştı.