ilk kez 1960 yılında fransa'da düzenlenen avrupa futbol şampiyonasını finalde yugoslavya'yı 2-1 yenen soviyet sosyalist cumhuriyetler birliği kazandı.
sscb ----------------- 1 lev yashin 2 givi chokheli 3 anatoli maslenkine 4 anatoli krutikov 5 ıouri voinov 6 igor netto 7 slava metreveli 8 valentin ivanov 9 victor ponedelnik 10 valentin bouboukine 11 mikhail meskhi
yugoslavya ----------------- 1 blagoje vidinic 2 vladimir durkovic 3 fahrudin jusufi 4 ante zanetic 5 jovan miladinovic 6 zeljko perusic 7 dragoslav sekularac 8 drazen jerkovic 9 milan galic 10 zeljko matus 11 borivoje kostic
dk. 43 milan galic (0-1) dk. 49 slava metreveli (1-1) dk. 113 victor ponedelnik (2-1)
not: 1960-1980 arası takımlar eleme maçları sonucu 4 takım finallerde oynayacak şekilde maçlar yaptılar. bu 4 takım seçilen ülkede tek maç üzerinden eleme maçları yaptılar. kazananlar final,yenilenler 3.lük maçı yaptılar.
avrupa uluslar kupası‘nın ilk finalistleri sscb ile yugoslavya oldu. bu iki takımın mücadelesi, futbol tarihinin ilki olması nedeniyle bir dönüm noktası niteliğindeydi. şampiyon, normal sürenin 1-1 sona ermesinden sonra, uzatma dakikalarında belirlenebildi.
bu maç, “sovyetlerin kas kuvvetinin, yugoslavların ustalığını yendiği“ yorumu ile özetleniyordu. karşılaşmanın ilk yarısında, yugoslavların akıllı taktikleri, sovyetler önünde işlerine yarıyordu. yarı final dahil, kupa sürecinde iyi performanslarını sürdüren yugoslav dragoslav sekularac ve bora kostik, finalde aynı görünümü sergileyemiyordu. yugoslavya ilk golü atan taraf oluyordu. kaynaklar, bu golde, ıgor netto‘nun geliştirdiği pozisyonda, drazen jerkoviç‘in çapraz şutuna milan galic‘in kafasını ya da vücudunun bir başka bölümünü uzatarak topu sscb ağlarına gönderdiğine dair çeşitlilik gösteriyor. galic, bu golüyle, ardarda on uluslarası oyunda gol atarak dünya rekorunu da kırmış oldu. sscb, bu maçta, lev yashin‘in gol kurtarmadaki mükemmelliğine minnettar kalıyordu. yashin, performansının zirvesinde bir çok güzel kurtarış yapıyor, özellikle de takımını kostic‘in serbest atışlarından kurtarıyordu. yashin‘in, yugoslav kalecisinden farkı, ikinci yarıda açık bir şekilde belli oldu. ikinci yarıya 1-0 mağlup durumda başlayan sscb, valentin bubukin‘in uzun pasını, blogoje vidinic‘in önüne aktarması ile slava metreveli‘nin ayağından skoru eşitlerken, maçın normal süresinin de 1-1 sona ermesini sağlıyordu. uzatma süresinde victor ponedelnik gelip, futbolda “doksan“ olarak tabir edilen yerden bir kafa golü atınca, sscb avrupa uluslar kupası‘nın ilk şampiyonu oluyordu. maçı, dayanıklı olan taraf kazanmıştı. sovyetler, bu yarışı bazılarından daha çok ciddiye alarak, gücü ve kararlılığı sayesinde zaferi hak etmişti.
1960 fransa‘nın karması: ilk avrupa uluslar kupası’nın yıldızları ise şöyle sıralandı: lev yashin (sscb) - vladimir durkovic (yugoslavya), josef masopust (çekoslavakya), valentin ıvanov (sscb), ladislac novak (çekoslovakya) - slava metrevelli (sscb), dragoslav sekularac (yugoslavya), bora kostic (yugoslavya) - milan galic (yugoslavya), victorponedelnik (sscb)
•uefa katılan ülkelere katılım payı olarak 100 isviçre frankından az para ödemişti.
•turnuvanın yapılması için 1957 deki uefa kongresinde çıkan karar:14 evet,7 hayır,5 çekimser.görüldüğü gibi turnuvayı düzenlemek pek kolay olmamış.
•finalin oynandığı parc des princes stadı 4 yıl önceki şampiyon kulüpler kupası finaline de evsahipliği yapmıştı.
•finalin hakemi artur ellis(ingiliz) gene aynı maçta 4 sene önceki hakemdi.
•fransız kaleci georges lamia yugoslavya maçında 4 dakiaka da 3 gol yeme başarısı(!) gösterdi. tomislav knez 75, drazen jerkovic 78, 79 üstüste yugoslavya adına goller attılar.bu golleri yemeden önce fransa 4-2 öndeydi.ama kalecilerinin üstün başarısı(!) sonucu 5-4 yenildiler.
•sscb avrupa şampiyonasını kazanmadan hemen önce olimpiyat oyunlarını kazanan hala tek ülke konumundadır.1956 melbourne olimpiyat oyunlarında yugoslavyayı yenerek şampiyon olduktan sonra 1960 dada avrupa şampiyonu oldular.bu zamana kadar bu başarıyı yakalayan biri daha çıkmadı.avrupa şampiyonları ve 4 sene öncenin olimpiyat şampiyonları şöyle:
avrupa şampiyonası'nın bu ilk finalinde, başlarda yugoslavlar kazanmanın yolunun gol atmaktan geçtiğinin bilinciyle saldırıyor, sovyetlerin kalecisi lev yashin ise rakip forvetlerle karşı karşıya kaldığı hemen her pozisyondan alnının akıyla çıkarak takımının maçtan kopmamasını sağlıyordu. lakin dakikalar 43'ü gösterirken milan galiç, yashin'in de mağlup edilebileceğini gösterdi ve yugoslavya devreyi 1-0'lık üstünlükle tamamladı.
sovyet akımı ikinci yarıya, geride olmanın da etkisiyle kabuğundan çıkarak başladı ve iki dakika içinde slava metmedi ile golü buldu. bu golün getirdiği moralle de sscb hızını hiç kesmedi. ikinci yarının büyük bölümü yugoslav kalesi önünde sovyet baskısıyla geçtiyse de 90 dakika 1-l'lik beraberlikle tamamlandı.
uzatmalarda sovyetlerin fizik kondisyonunun ne denli üst düzeyde olduğu kendini iyiden iyiye belli etmeye başlamıştı. yugoslavlar gitgide oyundan düşmekte, sovyetlerin baskısıysa aynı ölçüde artmaktaydı. ve nihayet, 113. dakikada viktor ponedelnik, mikhail meshki'nin sol kanattan yaptığı ortayı ağlara göndererek sscb'yi 2-1 öne geçirdi. yugoslavlar kalan yedi dakika içinde bu skorun altından kalkamayacak kadar çok yorulmuşlardı. sonuçta ilk avrupa şampiyonu sscb olacaktı.
rus milli takımı, avrupa milli takımlar şampiyonasının final maçında temditte attığı golle yugoslavyayı 2-1 yenmiştir.
parc de prens stadını dolduran kalbalık önünde oynanan bu maçın normal müddeti 1-1 beraberlikte bitmiş. ruslar 15 dakikalık temdidin ikinci devresinde bir gol daha atarak şampiyon olmuşlardır.
bu duruma göre yugoslavya ikinci, fransayı 2-0 yenen çekoslovakya üçüncü, fransa da dördüncü olmuşlardır.
ussr: lev yashin, givi chokheli, anatoli maslenkin, anatoli krutikov, yuri voinov, igor netto (c), slava metreveli, valentin ivanov, viktor ponedelnik, valentin bubukin, mikheil meskhi
teknik direktör: gavril kachalin (urs)
yugoslavia: blagoje vidinić, vladimir djurković, fahrudin jusufi, ante Žanetić, jovan miladinović, Željko perušić, dragoslav šekularac, dražan jerković, milan galić, Željko matuš, borivoje kostić (c)
teknik direktör: ljubomir lovric (srb)
goller: (0-1) milan galić dk. 43 (1-1) slava metreveli dk. 49 (1-2) viktor ponedelnik dk. 113 et
ponedelnik heads soviet union to glory published: wednesday 1 october 2003, 8.52cet
inspired by lev yashin, the soviet union came from behind to be crowned inaugural champions thanks to viktor ponedelnik's extra-time winner.
lev yashin provided the defiance and viktor ponedelnik the extra-time winner as the soviet union beat yugoslavia 2-1 to become the first team to lift the henri delaunay cup.
in the inaugural uefa european football championship final courtesy of a dramatic 5-4 comeback win against france in the last four, yugoslavia's flair came to the fore once more in the showpiece. milan galić put them ahead in scrappy fashion and thereafter it was only yashin's heroics in goal which denied them. slava metreveli duly leveled the scores before ponedelnik wrote his name into soviet folklore with the decisive second.
initially, yugoslavia's touch and tactical intelligence gave them the edge on a slippery pitch, dragoslav sekularac and bora kostić keeping up their good work of the semi-final. their opener, however, did not reflect their early style: galić was given the credit for bundling in drazen jerkovic's cross-shot, although igor netto was also in the vicinity. that goal took galić equal with the world record of scoring in ten consecutive internationals.
yashin, 30, then started to show his excellence, making a series of fine saves, especially from thunderous kostić free-kicks, to keep his team in the game. yugoslavian counterpart blagoje vidinic, by contrast, dropped valentin bubukin's long shot and allowed metreveli to equalise.
valentin ivanov spurned a fine chance with three minutes left, though yugoslavia missed a golden opportunity of their own in extra time when jerkovic allowed the ball to skid under his foot right on the goal line. it proved decisive for, with seven minutes remaining, ponedelnik headed his country to glory.
the first player to be called up to the soviet union national team while playing for a second division club, ponedelnik had justified his selection by hitting a hat-trick on his debut in a 7-1 win against poland in may 1960. now he was the toast of his country. "there are matches and goals which are really special, sort of a climax of a player's sporting life," he said later.
sovyetler sahaya çıktığında, 4 yıl önce yugoslavya'yı 1-0 mağlup edip olimpiyat altın madalyası kazandıkları 11'den 3 oyuncu yine sahadadır (yashin, netto ve maslyonkin). yugoslavlar ağır yağmur altında, paris'in parc des princes stadyumu'nda oynanan maçın ilk 15-20 dakikasında rakibi yıldırmak için aşırı sertliğe başvururlar. milan galic yugoslavlar lehine durumu 1-0'a getirir. yashin farkın açılmasını önler. yugoslavların sert oyununu sovyetler'in forvet hattında görev alan ponedelnik şöyle anlatır: "beni tutmakla görevli oyuncu jovan miladinovic'ti. lk yarı boyunca beni sahanın her yerinde tekmeleyip durdu. devre arasında hocamız kachalin ve takım şefimiz adnrei starostin bizi sakinleştirip, sadece futbolumuzu oynamamızı istediler. ben üstüste 2 tekmelik giyerek sahaya çıktım (!)"
ikinci yarının hemen başında, bubukin'in 30 metreden attığı şut kaleciden döner, slava metreveli skoru eşitler. 1-1. iki takımın çabaları 90 dakikada skoru değiştirmez. ağır sahada, sert oynanan maç sonunda 2 takım da uzatmalar öncesi yıpranmış haldedir. starostin ve kalichin sovyet futbolcuları, rakibin onlardan daha kötü durumda olduğuna inandırırlar. aslında gerçekte de durum öyledir. 113. dakika geldiğinde sovyetler sertlikten yılmamanın sonucunu alırlar. yashin atağı başlatır ve topu ıgor netto'ya atar, o da mikheil meskhi'ye aktarır. meskhi bir oyuncuyu geçer ve topu ceza sahasına ortalar. ponedelnik, topa doğru kendisini fırlatır ve defans oyuncularının arasında kafayı vurur. top vidinic'in koruduğu kalenin ağlarıyla buluşur. sovyetler bitime 7 dakika kala 2-1 öne geçmiştir.
golden sonra yugoslavlar gerçek anlamda yıkılırlar. zira birçoğu yere serilmiş futbolcular ayağa kalkmakta bile zorlanırlar. sonradan yugoslavların lideri marshal tito'nun futbolculara şampiyonluk halinde, deniz kıyısında bir villa, belgrad'ın en lüks muhitinde apartman daireleri ve yüklü bir prim sözü verdiği ortaya çıkar. maç biter. sovyet kaptanı netto kupayı kaldırır, şeref turu atılır. ancak oyuncular öyle yorulmuştur ki, kimsenin soyunma odasında duş alacak hatta kutlama yapacak hali bile yoktur.
ilginç şekilde, sovyetler o günkü komünist yönetimin şartlarına rağmen devlet yönetiminden hiçbir baskı görmemiştir. o günlerde birçok sporcu propaganda departmanı ve komünist parti'nin merkez teşkilatı tarafından doğrudan emirler almaktadır ama şampiyon takım bunlardan hiçbirisiyle karşı karşıya kalmaz. bunda takım şefi andrei petrovich starostin'in devlet görevlilerini yakından tanıması ve parti yönetimini futbolculara ılımlı yaklaşması konusunda uyarmasının da etkisi vardır.
futbolcular ülkeye döner ve bir kahraman gibi karşılanırlar. ancak kimse paradan konuşmaz. fransa'da oldukları sırada futbolculara adam başı 1.500-2.000 dolar arasında değişen (tabii rus rublesi cinsinden) bir prim sözü verilmiş ve primin ülkeye döner dönmez ödeneceği söylenmiştir. futbolcular ne ülkeye döndükten sonra ne de ligler tekrar başladığında paralarını alamazlar. dahası ülke ulusal takım tarihinin tek şampiyonluğunu kazanan futbolcular bugün dahi o prim ücretinin tek kuruşunu dahi alamamışlardır. şampiyonluğu kazanan futbolcuların tümü bugün devletin onlara sağladığı emekli maaşı ve kendi ticaret hayatlarıyla geçinmektedir.
bir meslek, iki destan, üç direk 22 ekim 2014 / çarşamba birgun.net
tarihler yine bir 22 ekim’i gösteriyor. saatli maarif takviminde kaleci bayramı yazsa yeri. neden mi...
ali murat hamarat
tarihler yine bir 22 ekim’i gösteriyor. saatli maarif takviminde kaleci bayramı yazsa yeri. neden mi...
tam 85 yıl önce moskova’da doğan lev yaşin, bir işçi ailesinin çocuğuydu. 10 yaşındayken ikinci dünya savaşı başlamış, 12’sinde bir fabrikaya çalışmaya gönderilmişti. burada futbolla tanışan ufaklık böylece dinamo’nun yolunu tutmuştu.
bir taraftan hokey oynuyordu, bir yandan futbol. yeşil sahalarda bir türlü kendisini kanıtlayamayan delikanlı, buzda sovyetler birliği kupası’nı kazanmıştı. fakat o pak değil, top tutmak istiyordu. 23’ünde rüyaları gerçek oluyordu.
22 sezonunu geçirdiği dinamo moskova’da beş şampiyonluk, üç sovyetler birliği kupası kazanan file bekçisi, milli takım formasıyla 25 yaşında tanışmıştı. 1956 melbourne olimpiyat oyunları’nda kazanılan altın madalyayı, 1960’da yapılan ilk avrupa şampiyonası’nda kaldırılan kupa takip etmişti. gördüğü üç dünya kupası’nda iki çeyrek, bir de yarı final yaşayan efsanenin giydiği kaleci kazağı lakabını doğurmuştu: kara panter.
1971’de son maçına çıkan efsanenin jübilesine gelen 100 bin kişi, pele, eusebio ve beckenbauer gibi efsaneleri izlemişti. 1963’te avrupa’da yılın oyuncusu seçilen ve bunu başaran hâlâ tek kaleci olan yaşin, kariyerinde 150 penaltıya da dur demişti. oynadığı 812 karşılaşmanın 480’inde kalesini gole kapatan kaptanın 1986’da bir bacağı kesilmiş, 1990’da da son nefesini vermişti.
kimilerine göre onu penaltı kurtarırken seyretmek, gagarin’i uzayda görmekten daha heyecan vericiydi.
azmin zaferi
yaşin’in aksine milli bile olmamıştı bert trautmann. orta sınıf bir ailenin 22 ekim 1923’te bremen’de doğan çocuğuydu. bir taraftan hentbol ve futbol oynuyor, öte yandan ülkesinde yükselen rüzgâra kapılıyordu. 18’inde alman ordusuna katılan genç, beş madalya kazandıktan sonra esir düşmüştü. aslında defalarca yakalandıysa da hep bir şekilde kaçmayı başarmıştı. ingiltere’deki esir kampı son durağıydı. burada düzenli olarak futbol oynamaya başlıyor, bir gün sakatlanan kalecinin yerine geçiyordu...
savaştan sonra ingiltere’de kalan trautmann bir çiftlikte çalışıyor, boş zamanlarında küçücük helens town’da top koşturuyordu. yerel bir kupa finaline sadece onu izlemeye gelen dokuz binden fazla kişi, aslında her şeyi anlatıyordu.
1949’da manchester city’nin kendisine uzattığı sözleşmeye imza attığında, ortalık karışmıştı. binlerce taraftar yıllarca savaştıkları bir ülkenin eski askerini takımda görmek istemiyordu. nazi almanyası’ndan kaçmayı başaran kentin hahamı alexander altmann, yazdığı mektupla trautmann’a destek veriyordu. destan artık başlayabilirdi.
onunla birçokları 1950’nin başlarındaki ilk londra seyahatinde tanışmıştı. fulham karşısında görücüye çıkan file bekçisi, sahada döktürmüştü. tribündekiler ona önce nazi diye bağırıyor, sonradan alkışlıyordu. daha önce paraşütçü olarak görev yaptığı luftwaffe’nin tarumar ettiği şehirde ilahlaşmıştı.
istikrar abidesi 1955 yılının federasyon kupası finali için wembley’e ayak bastığında, bunu başaran ilk alman olmuştu. sonradan külleri st. james’ park’a dökülecek, charlton biraderlerin dayısı jackie milburn, zaferi newcastle united’a getirmişti.
ertesi sene yine finaldeydi trautmann ve arkadaşları. manchester’ın mavi yakalıları son çeyreğe 3-1 önde girerken, yaşanan talihsiz anda birminghamlı peter murphy’nin dizi azim abidesinin boynuna geliyordu. acılar içinde maçı bitiren file bekçisi, seremonide de boynu tutarken fotoğraflanıyordu. işin komiği durumunu ilk fark eden onu yıllar sonra taltif edecek kraliçe ikinci elizabeth’in kocası prens philip idi.
ilk gittiği hastanede durumu anlaşılamasa da birkaç gün sonra tablo ortaya çıkmıştı: boynundaki yedi omurdan beşi çıkmıştı. ikiye ayrılan ikinci omurunun üçüncüye uyguladığı baskı, 2013’e kadar yaşamasını sağlamıştı!
bu akıl almaz sakatlıktan sonra yeniden sahalara dönmeyi başaran trautmann, 1964’te futbola veda etmişti. jübilesine gelen on binler, ilk gün “istemezük” diye haykıranlardan çok daha fazlaydı.
hocalık kariyerine stockport county’de başlayan alman futbol adamı, kulüp yönetimiyle papaz olduktan sonra ülkesine dönmüştü. yetmişlerde ise bambaşka bir misyon üstlenmiş; burma, tanzanya, liberya, pakistan, yemen ve malta’da bu oyunu öğretmişti.
1953’te tanıştığı sepp herberger milli takıma çağrılma olasılığının almanya’da oynamasına bağlı olduğunu fısıldasa da o kariyerine ada’da devam etmişti. panzerler ertesi sene dünya kupası’nı kaldırırken, kim bilir belki de o radyodan finali dinlemişti.
dokuz canlı bir savaş esiriydi belki de trautmann. boynundaki kırıkla federasyon kupası kazanmış, kim bilir belki de medeniyetten evvel uğradığı bazı ülkelerde futbolun sevilmesini sağlamıştı. savaşın birbirinden kopardığı iki ülke arasında köprü olmuş, 2004’te de ikinci elizabeth tarafından kraliyet nişanıyla onurlandırılmıştı.
son sözü 22 ekim’in dünyaya armağanlarından, birçoklarına göre tarihin en iyi file bekçisine vermeli: “dünya çapında sadece iki kaleci olmuştur. birisi lev yaşin, diğeri de manchester’da oynayan alman çocuk.”