detlef müller, mehmet kaplan, yaşar yiğit, soner tolungüç, birol demirhan, osman yildırım, mecnun çolak, feridun alkan, cengiz güzeltepe, alexander gaidash, erdi demir
1980′li yıllarda cengiz, selçuk, feridun, fikret, sercan gibi isimlerle ligde dört büyüklere kafa tutan sarıyer, 1992 yılında türkiye’ye balkan kupası’nı getirdi. 1966-67 sezonunda türk takımlarından sadece fenerbahçe’nin kazandığı kupa, 14 nisan 1992 günü bu kez sarıyer’e gitti. 0-0 biten karşılaşmanın rövanşında sarıyer, rumen ekibi galati’yi mecnur’un golüyle 1-0 yendi ve kupaya uzandı. samsunspor ise 1993-94 sezonunda bu kupanın son şampiyonu olarak kayıtlara geçti…
yıllar önce bir yerel gazetenin yaptığı ankette sarıyer’in en meşhur şeyinin ne olduğu sorusuna cevap aranıyordu. böreği, balığı , martısı , kedisi , suyu ve hatta delisi (evet, delisi. “son durak sarıyer” vecizindeki alaycılığın nedeni olsa gerek) gibi seçeneklerin bulunduğu anket neredeyse her şıkkın eşit oy almasıyla sonlanmıştı. aslında bunda şaşılacak bir şey yoktu, hele ki “beyaz martı” lakaplı futbol takımının logosunda s harfini oluşturan iki balığın olduğu düşünülürse…
istanbul’un karadeniz ve marmara’yı birleştiren ve şehrin curcunasına hem yakın hem de bir o kadar uzak kalan bu semt ütopik bir yerleşim birimi görünümünde. en azından ormanlarının değişik sebeplerle katledilmediği zamanlar öyleydi ve sarıyer ütopyayı futbol sayesinde tecrübe etmişti.
istanbul’un 4. büyüğü, avrupa fatihi sarıyer
1982-1994 ve 1996-1997 yılları arasında o zamanlar süperliğine atıfta bulunulmayan en üst ligde mücadele eden sarıyer, aldığı başarılı sonuçlarla büyüklerin belalısıdır. üstelik 10 dönem başkanlık yapan ve halen ülkenin önde gelen zenginlerinden erdal aksoy’un maddi gücü sayesinde önemli yıldızlarını da bünyesinde tutmayı başarmaktadır. şimdilerde arama motoruna “sarıyer” ve “ünlü oyuncu” kelimelerini girdiğinizde karşınıza sadece ilçede ev satın alan veya kaza geçiren aktör ve aktrislerle ilgili haberler çıksa da rıdvan dilmen,sercan görgülü, selçuk yula, cemil turan, erdal keser, saffet sancaklı, tarık hodzic ve daha birçok ünlü futbolcu sarıyer forması giymişti.
aslında bu isimlerden benim için en ilginç olanı ülkeyi kasıp kavuran yugoslav futbolcu furyasının hediyesi boşnak sead çelebiç. sarıyer’de halen eski tüfeklerin ondan bahsettiğini duyabilirsiniz; yürürken topu ve arkadaşlarını koşturan, asist krallığına oynayan ve duran topları şahane kullanan tipik bir yugoslav oyun kurucu… sarıyer dolaylarında “rıdvan’ı şeytan rıdvan dilmen yapan adam” olarak bilinen çelebiç’in bir diğer özelliğiyse ülkemizde “koşsam real madrid’de oynardım” sözünü sarf eden ilk futbolcu olması. aslında cevad prekazi’nin de aynı cümleyi sık sık kurmuş olması dönemin ehlikeyf yugoslav maestroları hakkında ilginç bir detay olsa gerek.
ebedi puan tablosunda averajı artıda olan ender takımlardan sarıyer, en üst ligde geçirdiği sezon başına en yüksek puan toplamış takımdır ki ligdeki bu başarılar avrupa’ya da yansıyacaktır; sarıyer, ahmet suat özyazıcı yönetiminde katıldığı balkan kupası’nda otelul galati’yi mağlup ederek bu kupayı fenerbahçe’den sonra türkiye’ye getiren ikinci takım olur. (daha sonra samsunspor da aynı başarıyı tekrarlayacaktır)
90′ların sonunda bölgedeki inşaatların yasaklanmasıyla yatırımın kesilmesi kulübün yetim kalmasına neden olur, yavaş yavaş inilen basamaklar bir daha çıkılamaz.
taraftar gözüyle sarıyer
ben yukarıda anlattığım döneme yetişemedim. zaten hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan ikisi shankly yönetimindeki liverpool’a ve metin-ali-feyyaz’lı beşiktaş’a yetişememektir ki bu dönemler insana elinde olmayan durumlar yüzünden pişmanlık yaşatacak denli güzel dönemlerdir. benim yetiştiğim sarıyer’in hiçbir özelliği yoktu. eskinin karikatürü bile sayılamayacak, sıradan bir alt lig takımı…
ama benim için önemliydi; farklı takımlara gönül verdiğim babamla evimizin yakınlarındaki statta maç izlemek halen çok güzel bir eylem benim için. sarıyer maçlarında futbolun en saf halini buluyorum; reyting kaygısıyla mide bulandıran eylemlere meze edilen “süper” bir klasmanın takımı olmaması en büyük etken. ayrıca sanırım bir de ingiltere’deki yerel futbol taraftarlığı olgusuna olan hayranlığım…soğuk bir kış günü tribünde bir yandan ısınmaya çalışıp diğer yandan vasati bile sayılamayacak futbola tahammül ederken desteklediği tek takım colchester olan tanımadığım bir taraftarla empati kurmamı sağlayan bir şey bu. itiraf edeyim, benim için iki haftada bir pazarları gittiğim sarıyer maçları 90 dakikalık birer günah çıkarma seansı.
hayatım boyunca sarıyer’i gördüğüm en yüksek klasman bugünün 1. ligiydi. 2004/05 sezonunda burada oynamaya hak kazanan takım semte büyük bir heyecan yaşatmıştı, yerel bir gazetenin hediye ettiği ufak boy bir posterin odamın duvarında kendine yer edindiğini hatırlıyorum. ne yazık ki bizimkisi avrupa’da örneklerini çok gördüğümüz peri masallarından değildi; çıktık ve indik. aklımda kalan en canlı anı şubat ayında oynanan bir karşıyaka maçında kale arkasındaki tribünden bir sıranın yoğun kar kütlesi yüzünden çökmesi, bir de maçı kaybetmemiz.
o günler geride kaldı. artık sarıyer maçlarında stat dolmuyor. hem küresel ısınma diye bir şey var; kar kütlesi yüzünden tribünde çökme oluşması en azından istanbul’da imkansız. yine de güzellikler var görmesini bilene ; üç tribünlü statta dozajı ayarlanamadan çekilen şutlarda topun sokağa kaçması, futbolculardan birinin bir akrabasının var gücüyle ona sesini duyurmaya çalışması, alt liglerin kendine has oyun yapısı, maç esnasında sahaya yakın uçan martılar, tribünde büyük takım taraftarlarının yaptığı tezahüratları kendince modifiye edip kakafoni yaratan bıçkınların aksi istikametinde, kale arkasında oturan bir grup eski tüfeğin santra öncesinde bağırışı; “haaaydi sarıyer!”
takımın mevcut durumuna gelince; akıntıya teslim olmuş şekilde dolaşan köhne bir kayık gibi. sakaryaspor, kocaelispor ve daha birçok güzel takımın başına gelenler düşünüldüğünde kayığın tek tesellisi en azından şelaleye kapılıp çarptığı kayalıklarda paramparça olmamak. yuvarlanıp gidiyoruz işte…
not: mevcut kadrosunda kılıçarslan kopuz, önder turacı, murat hacıoğlu ve mustafa’nın ağabeyi sinan pektemek gibi tecrübeli isimlere sahip takım 13 haftada 10 beraberlik, 2 mağlubiyet, 1 galibiyet alarak inanılması güç bir tablo çizdi. ayrıca grubunun averajı sıfır olan tek takımı.
16 ağustos 2013 cuma 01:44 stargazete.com › spor haberleri ›
trabzonspor’un efsane çalıştırıcısı,ahmet suat özyasıcı, “5 cumhurbaşkanlığı, 4 lig, 3 türkiye kupası, 2 başbakanlık, 1 kıbrıs barış, 1 balkan kupası aldım. bir de havagücü ile aynı puan ve averajla sezonu bitirmiştik. kupayı keserek yarısını bize verdiler” şeklinde konuştu. ahmet suat özyazıcı, türk futbolunda devrim yapan, üç büyükler dışında şampiyonluğu anadolu’ya getiren ilk teknik adam olup, adını efsaneler arasına yazdırmıştı. özyazıcı’nın adı, süper kupa finali sonrası fatih terim’in 13 kupa alarak kendisini geçtiği haberi üzerine bir kez daha gündeme geldi. özyazıcı, starspor’dan alper mert ve yazarımız serdar bali’ye verdiği röportajda bunun doğru olmadığını, kendisinin 16.5 kupa ile hala türkiye’de bu alanda ilk sırada olduğunu söyledi.
bizde şampiyonluktan çok ne var
“5 cumhurbaşkanlığı, 4 lig, 3 türkiye kupası, 2 başbakanlık, 1 kıbrıs barış kupası, sarıyer’deyken de 1 balkan kupası” kazandım diyen özyazıcı’ya, “peki yarım kupa neyin nesi?” diye sorunca şu yanıtı aldık: “ben havagücü’ndeyken, idmanocağı ile aynı puan ve aynı averajdaydık. ‘bir maç daha yapılsın’ dendi. havagücü kabul etmedi. sonunda kupayı ikiye bölüp, yarısını bize verdiler.” bu sırada bali, “hocam 2 idman ocağı, 1 de 2. lig şampiyonluğu daha var deyince de, efsane hoca, “evlat, unuttuk. bizde şampiyonluktan çok ne var” yanıtını verdi.
terim beni geçerse onur duyarım
özyazıcı şunları söyledi: “ayrıca fatih terim’in geçmesi beni mutlu eder, gurur duyarım. helal olsun. terim’i de başkaları geçecek ki türk futbolu ilerlesin. türkiye’de kupa alınacaksa türk antrenörleri alsın. insan buna sevinir ülke sporu adına. ancak istanbul takımlarını şampiyon yapmak kolay. anadolu’dan şampiyon çıkarmak önemli. eskiden biz istanbul’da yapamazdık. gündüz kılıç beni istanbul’a götürmüştü. kaçarak geri döndüm. eskiden trabzonspor para için oyuncusunu verirdi. şimdiki oyuncular özel hayatları için ayrılmak istiyor.”
şike dün de vardı, yarın da olacak
“geçmişte futbolcu ‘ben futbolcu olacağım’ diye oynardı. ayağımız parçalanır yırtık ayakkabı ile oynardık. şimdikiler her ayakkabıyı beğenmiyor, marka arıyor. şike türkiye’de dün de olmuştur bugün de olmuştur, yarın da olacaktır. mesela sen a takımında oynuyorsun; arkadaşımsın, bana ‘fazla zorlama’ diyorsun. çok fazla sıkmıyorum kendimi. buna ister dostluk de ister hatır de fark etmez. bu da yanlış ancak para karşılığında formanın terini emeğini satmak kabul edilemez. şikenin tanımını çok iyi yapmak lazım.”
futbolu eğitim vurdu
ahmet suat özyazıcı, trabzon’un altyapıdaki duraklamasını, “eskiden futbolcuların yüzde 90’ı okumazdı. şimdi aileler eğitimi ön plana aldı, futbol ise ikinci plana atıldı” sözleriyle açıkladı.
efsane teknik adam ahmetsuat özyazıcı, trabzon’da altyapıdaki duraklama dönemine cevap verirken, “bunun birçok nedeni vardır. ama eğitim bunların en önde gelenidir. trabzon’da 8-10 tane amatör takım varken trabzonspor güçlü oluyordu. şimdi trabzon’da yüzlerce takım var. yüzlerce futbolcu var. ancak istediğiniz kaliteli futbolcuyu bulamıyorsunuz. çünkü eskiden futbolcuların yüzde 90’ı tahsil hayatını devam ettirmezdi. ortaokulu, liseyi bitirdiği zaman bırakıp futbola devam ederlerdi. şimdi ise aileler çocuklarını futboldan daha çok okumaya yönlendiriyorlar. artık üniversite mezunu da olsanız iş bulma şansınız zor. okumuş insan çoğaldı ama iyi futbolcu azaldı” dedi.
yabancı serbest olsun
“kulüplerin mali yapıları gelişti. türkiye’yi artık çok üst düzey futbolcular da tercih ediyor. trabzonspor da türkiye’de istediği futbolcu yoksa yurt dışında arıyor. iddianız büyükse, kendi yetiştirdiğiniz oyuncularla iddianızı sürdürecek durumunuz yoksa, paran da fazlaysa yabancı almak zorundasınız. yabancı kontenjanı konusunda dünya ne yapıyorsa bizde onu yapmak zorundayız.”
şampiyonluk ruhumuzda
“trabzon'da şampiyonluk özlemi olmasa zaten şampiyon olamazdı. allah’a şükür birçok kupa kazandık. serdar bali gibi trabzonlu çocuklardan oluşan bir takımımız vardı. kadro; forma aşkı için, trabzon için oynayan insanlar ile doluydu. şimdi olay değişti. forma aşkının yerini para aldı. adı profesyonellik oldu. akıllarda forma aşkı yerine daha çok parayı nerede kazanırım düşüncesi var. parayı alan adamlar o formanın hakkını vermeli.”
özyazıcı’nın kupaları
lig kupası
1975-76, 1976-77,
1979-80, 1983-84
türkiye kupası
1976-77, 1977-78,
1983-84
cumhurbaşkanlığı kupası
1976, 1977,
1978, 1980,
1983
başbakanlık kupası
1976, 1978
balkan kupası
1992
barış kupası
1975
türkiye amatör
futbol şamp. kupası
1957-58 (yarım kupa)
özyazıcı, cumhurbaşkanlığı kupası’nı en fazla alan teknik adam.
göğsümüzü gere gere her defasında “sarıyerli olmak ayrıcalıktır” der ve bu ayrıcalıktan her gün nasibimizi alırız. havasından mı? suyundan mı? bilinmez ama tezahüratlarımıza konu olmuş hacı osman yokuşunu iner inmez gördüğümüz manzara ile tüm günün stresini atarız. lacivert beyaz bizler için yaşam kadar yakın, ölüm kadar gerçektir. lacivert beyaz bizlerin hayat felsefesidir, havasıdır, suyudur, aşıdır ve aşkıdır. kimsenin sarıyer hakkında yalan yanlış konuşmasına izin vermez, ona nimetimiz gibi sarılır sahipleniriz. sarıyer sevdasını birbirimizden kıskandığımız anlar da olur, çocukça olsa bile birbirimize sarıyer’i daha çok sevdiğimizi kabul ettirmeye çalışırız. kimimiz dedesinden babasından almıştır bu sevgiyi, kimimizin ise bir vesile ile kalbinde doğmuş ve yaşamıştır. kısacası sarıyer hepimizin ortak noktasıdır. sarıyer’in başarısını 13 yıl süren 1. lig serüvenine sığdırmak imkânsız, imkânsız olduğu kadar da anlamsız olur diye düşünüyorum. türkiye 1. ligine çıkmak için 42 sene ne mücadeleler verildi. çok iyi hatırlıyorum 1979 yılında babamın vesilesi ile sarıyer spor kulübü’nün alt yapısında oynamaya başlamam lacivert beyaz renklere aşık olmamın da başlangıcı oldu. altyapı takımları genelde maçlarını beylerbeyi stadında oynardı. maç günü rahmetli hamdi hocamızın istediği saatten önce şu an yerinde yeller esen kulüp binamıza gelir, hareket saatine kadar alt kattaki hizmet binasını gezer, duvardaki resimlere alınan kupalara bakar sarıyerliliğimizle gurur duyardık. sarıyer’in sembolüydü o bina, sarıyer’e hangi yabancı adımını atsa o binaya bakıp sarıyer spor kulübü’nün varlığını hissederdi. mehmet kalkavan, baba hayri, mahmut kocabal, rıfkı soysal, erdem acar, engin ülker ve adını yazmadığım birçok futbolcumuzun onur mücadelesine şahit oldum. derme çatma barakada yapılan taktik çalışmaları, antrenman ve maç sonrası banyo yapmak için bidonlarla taşınıp güğümlerle ısıtılan sular ve bakıma alınıp boyanan kramponlar, merdaneli çamaşır makinesinde yıkanan formalar, tozluklar, şortlar… 42 yıllık 1.lig özleminin bittiği seneye kadar sarıyer denince insanların aklına muhallebisi, böreği ve balığı gelirdi. bu yıldan ilk akla gelen sarıyer spor kulübü oldu ve insanların beynine mütevazı semt takımı olan sarıyer’in başarıları kazındı. boğaziçi’nin temsilcisi türkiye 1. lige “renk getiren takım” olarak gazetelerin manşetlerine taşınmış ve futbolseverlerin gönlünde taht kurmuştu. 3 büyükleri üst üste deviren, zirveyi zorlayan, üçüncülüğünü 4–3 fenerbahçe mağlubiyetinin ardından galatasaray’a kaptırarak uefa kupası kapısından dönen, yıllardır türk futbol takımlarının almayı başaramadığı balkan kupasını kazanarak bizlere bu gururunu yaşatan takımdır sarıyer. bu başarılı dönemin en büyük payı sevgili başkanımız erdal aksoy ve ekibine aittir. dönemin en klâs futbolcularından erdal keser’in borissia dortmund’dan transfer edilmesi için 100 kadar bir taraftar topluluğu ile başkan’ın vehbi koç vakfı lisesi’nin yanındaki yalısına gidip “erdal keser sarıyer’e yakışır” ve “büyük başkan” tezahüratlarının ardından transferini gerçekleştirerek büyük sükse yapmamıza neden olmuştur. erdi’yi transfer eden fenerbahçe o tarihe kadar türkiye liglerinin en pahalı transferini yapmıştır. aynı futbolcu 1 sezon fenerbahçe’de oynadıktan sonra yine aksoy döneminde sarıyer’e kazandırılmış, mustafa yücedağ ve rıdvan dilmen de onun başkanlığı sırasında sarıyer formasını milli takımımızda onurla temsil etmişlerdir. sarıyer’e beyaz martılar unvanını kazandıran maral öztekin’i unutmamak lazım. sarıyer’in vizyonunun değişmesine onunda büyük katkısı oldu. hatta bir gün eski yöneticimiz mustafa taviloğlu’nun boğazdaki villasının teras katında yöneticilere verdiği yemeğe katılan öztekin, bedii tümer ile bebek koyunda kanat çırpan martıları izlerken, bedii bey’in “beşiktaş’ın simgesi kartal, fenerbahçe’nin kanarya, galatasaray’ın aslan, bizim niye bir simgemiz yok” demesinin üzerine öztekin, amblemimizin balık olduğunu kendisine ifade etti. fakat balık bir coşku unsuru olmuyor diye konuşmalarının ardından aynı anda ikisinin ağzından keşke martı olsaydı diye bir cümle çıktı. o dakikadan itibaren martılar bana çok sevimli gelmeye başladı diyen maral öztekin “ben bunu işleyeceğim arkadaşlar, kara kartallar, sarı kanarya olur da, beyaz martı niçin olmasın” diyerek hemen zihni hazırlıklara başlamış ve yılın sezon açılışında yaptığı konuşmada taraftarlara ve basın mensuplarına bunu açıklamıştır. işte o gün bu gündür sarıyer’imiz beyaz martılar diye anılmasına vesile olmuştur. zaman zaman 3 büyükler diye adlandırılan takımların sempatizanı olan hakemlere, federasyon başkanlarına, milletvekillerine takıldık, zaferlerimiz elimizden alındı. senesini hatırlamıyorum ama trabzonspor deplasmanında uzatma dakikaları oynanırken ceza sahası yayına kadar açılan kaleci şenol güneş’in üzerinden ağlarla buluşan golümüzü hakem “top havadayken maçı bitirmiştim” diyerek geçersiz saymıştı. bilhassa beşiktaş maçlarında erman toroğlu’nun birçok kez hedefi olduk, puanlarımızı gasp etti, anlamsız kartlarla oyuncularımızı müsabaka dışına attı. şimdi ise kendisi sütten çıkmış ak kaşık rolünü oynayarak yaptığı televizyon programında hakemleri beğenmiyor. özcan oal denen şahısı unutmak mümkün mü? amigo tarık’ın kardeşi oal’ı sarıyer’in kanını emen vampire benzeten karikatürlere konu etmişti. üzerimize oynanan tüm oyunlara rağmen hiçbir takımın kuyusunu kazmadık, adımız şikeyle de anılmadı rakibe yatan takım olarak ta. lacivert için oynadık beyaz için saldırdık yıllar boyunca. şanssız geçen sezonların ardından maalesef 2.lig b kategorisinde mücadele ediyoruz. birçoğumuz grubumuzda olan takımlar ile yapılan maçları sindiremedikleri için tribünlere gelmiyor. bazılarımız ise yönetimi eleştiriyoruz bu nedenle takıma sırt çeviriyoruz. hâlbuki bizim sesimiz olan sarıyer’imize bu şekilde davranmamalıyız.. tribünleri doldurarak en kısa sürede süper lige çıkmanın hesaplarının yapılmasına itici güç olarak katkıda bulunmalı, futbolcularımızı, yönetimimizi, teknik heyetimizi alkışlamalıyız. eminim ki dolan tribünler ile yusuf ziya öniş stadından hiçbir takım puan veya puanlar alarak çıkamaz. son olarak, grupbeyazmartı’dan bahsetmek istiyorum. bildiğiniz gibi grubumuz yaklaşık 2,5 yıl önce kuruldu. internet ortamında sarıyer’imizin sesi olan bir sayfa bulunmuyordu. sarıyer sevdalıları olup bitenleri bilmiyor, kulaktan dolma sözlerle gelişmelerden haber alıyordu. sevgili kadir uzuner arkadaşımız ise izmit’te yaşadığı halde içindeki sarıyer sevgisi ile bu açığı kapatmak için çabalıyordu. kendisi ile konuşarak bu yükü onun omuzlarından almaya karar verdik. çünkü daha güncel haberler hazırlamalı kulüp ile iç içe olmalıydık. bu eksiği tamamlamak, taraftarı bir çatı altında toplamak için bu yola baş koyduk ve kısa zamanda belirli bir sayıya ulaşıp adamızdan sıkça söz ettirdik. maçlara parasını ödeyip biletini alarak giren, takımını destekleyen, küfre şiddetle karşı olan, futbolcusuna ve yönetimine sahip çıkan bir grup olarak yerimizi aldık ve almaya devam edeceğiz. bu yazımı 05 mart 2006 günü yazdığımdan dernekleşmeden de bahsetmiştim. şimdi o satırlarımı ileriki tarihlerde konuşulmak üzere siliyorum. sizlerden ricam sarıyerliliğimiz sanallıkta kalmasın, kulübe üyelik formlarını bizden temin ederek canımızdan çok sevdiğimiz sarıyer spor kulübüne üye olalım. kulübü iyi yönetenlere oylarımız ile destek, kötü yönetenlere ise kongrede doğacak olan konuşma hakkımızla hesap soralım. maçlarımızda birlik olarak aynı tribünde yer alalım en azından bu güzelliği gözler önüne serelim.
notlar; ilk yarısı güneşli bir havada oynanan karşşılaşmanın ikinci yarısı ışıklar altında devam etti.sarıyer,bu karşılaşmada beklediği seyirci desdeğini yine bulamadı.3.382 biletli seyirci gişelere 71 milyon 10 bimlira bıraktı. daha sonra kapıların açılmasıyla kapalı tribün tıklım tıklım doldu.karşılaşmanın hakemi sarı kartlarını sarıyer'den soner ve cengiz galati'den angelina,males,ve bedreaga ,için kullandı.
sarıyer balkan şampiyonu...
laçivert beyazlı ekip fenerbahçe'den 24 yıl sonra 2.kez kupayı türkiye'ye getirdi.
ilk yarısı oldukce vasat gecen karşılaşmanın ikinci yarısında oyun üstünlüğünü ele alan sarıyer oynadığı futbolun karşılığını kupayı müzesine götürerek aldı.
28.dakikada galati'nin geliştirdigi atakta propir'in şık ara pasıyla buluşan ragca ceza alanı içinde dokundu,mülleri'geçen top as farkla auta çıktı.
32.dakikada soner'in pası ile sol çaprazda mecnun buluştu yerden sert şutu auta çıktı.
46.dakikada erdi'nin cezaalanının dışından vurduğu sert şut yan direğin içine çarparak geri döndü.gaydaş önüne düşen topu boş kale yerine dışarı gönderdi.
73.dakikada sarıyer'in golü geldi,birol'un sağ taraftan yaptığı orta ile galati ceza alanı karıştı.gaydaş topu gögsü ile mecnun'un önüne bıraktı mecnun, osman'ı gördü osman'ın bıraktığı topu tekrar mecnun şutladı ve topu ağlara gönderdi.;1-0.
bu dakikadan sonra başka gol olmayınca sarıyer karşılaşmadan 1-0 halip ayrıldı
prim 4'er milyon
rövanş maçında galati'yi tek golleyenerek kupayı müzesine götüren sarıyer şampiyonluk primi olarak 4'er milyon lira alacak.
rumen otelul galati takımını 1-0 yenen sarıyer, balkan kupası şampiyonu oldu. 15 gün önce romanya'da oynanan ilk maçtan 0-0'lık sonuçla dönen ve rövanş için avantaj sağlayan lacivert-beyazlı boğaz ekibi dün inönü stadı'nda galati'yi mecnur'un tek golü ile mağlup etti ve fenerbahçe'den sonra 2. kez türkiye'ye balkan şampiyonluğunu getirdi. 300'ü biletli yaklaşık 8-9 bin seyircinin izlediği maçta golü bulmakta bir hayli zorlanan sarıyer, ikinci yarıdaki arzulu, istekli futbolu ile sonuca gitti.
final maçında esat, vişnevski, sercan gibi aslarından yoksun olarak mücadele eden boğaz ekibi özellikle ilk 45 dakikada bekleneni veremedi. rakibin savunma anlayışı karşısında oyun kurmakta zorlanan sarıyer, kalesinde de 4 net gol pozisyonu yaşadı. ne varki müller ve sağ bek mehmet'in diri futbolu rumen ekibine gol olanağı tanımadı. ikinci yarıya erdi'nin direkte patlayan füze gibi şutu ile başlayan ve golü bulduğu dakikaya kadar galati'ye nefes aldırmayan lacivert-beyazlılar 73. dakikada kazandıkları golle şampiyonluk kapısını araladılar. golden sonra oyunu rölantiye alan sarıyer son dakikada kalesinde yaşadığı tehlikeye karşın maçı 1-0 bitirdi ve balkan kupası'nın sahibi oldu.
maç bitimini iple çeken sarıyerli futbolcu ve teknik adamlar yugoslav hakemin bitiş düdüğü ile sevinç yumağı haline geldiler. ahmet suat özyazıcı ve menejer eyüp odabaşı sevinç gözyaşlarını tutamazken, alman kaleci müller de golü atan mecnur ile birlikte bir taraftardan aldığı türk bayrağı ile şampiyonluk turu attı. saha içinde yaşanan bu mutlu tablo yaklaşık 10 dakika sürdü. tribünler de sevgi gösterisine katıldı.
maç sonrası görüşlerini açıklayan sarıyer teknik direktörü ahmet suat özyazıcı, ''türkiye'de kazanmadık bir balkan kupası şampiyonluğu vardı. onu da futbol yaşantımın sonlarında yakaladım mutluyum'' diye konuştu.