ilk basımı 2001 yılında olan hakan dilek'in "mahallenin en şık abileri" kitabından;
samsunspor un jandarma karakolunun karşı sokağındaki kulüp binasında, nuri asan'ın odasındayız. halinden yine bana kızgın olduğu belli. önce sert sert yüzüme baktı ve bıyıklarıyla oynayarak, "seni dün gece yazıda görmüş polisler, ama beni düşünüp bir şey yapmamışlar!" dedi. şaşırdım önce, sonra "yok hocam!" diyebildim. bunun üzerine o, bizim tom braks sebahattin'in kendisine askerden yolladığı mektubu okumamı istedi. bir yere kadar katladı, önüme bıraktı. tom braks sebahattin sonradan kamplarda oda arkadaşım oldu. aynı mevzuya kafa yoruyorduk çünkü. sebo, hocasının değerini şimdi anladığını, kendisini uyardığında nuri hoca'nın sözlerini kulak arkası ettiği için -biraz da askerde kalmışlığın ezikliğiyle- büyük pişmanlık duyduğunu anlatıyordu...
"ne anladın?" diye sordu. "anladım hocam..." diyebildim. sonra başladı giydirmeye... "kıymetimi bilmediğimden girdi, "bu işlerde ekmek yok"a kadar geldi. henüz 17 yaşındaydım ve geleceğin samsunspor'unda yerim hazırdı. onu dikkatle dinledim ve odadan çıktım. bana kız arkadaşlarıma ve mastürbasyonuma dikkat etmemi bile öğütledi. kim kime bu kadar akıl verir? kim kimi bu kadar kollar? o, futbolcuyu tanıyordu; hem de sahici bir biçimde. öyle yalandan değil, sahiden...
gerçekten, polisler beni duvarlara yazı yazarken görmüşler de bir şey yapmamışlar mı? ben duvara yazı yazmış mıyım? onlar ellerine düşürmüş de bir şey yapmamışlar mı? bilemem. onu şu gelip geçen bulutlar düşünsün, ben yine haylazlık yapacağım... -canım hocam... seni duvarlara düşürdüğüm gül destesi sözcüklerle anıyorum.-
not: nuri asan'ın samsunspor başında olduğu sezon olduğundan bu maça yazdım...