o zamanlarda türkiye kupası maçları 2 ayak şeklinde yapılıyordu fakat rakipler aynı şehrin takımı ise o zaman tek maç yapılıyordu.
bu maçında tek maç yapılması düşünülüyordu fakat normal süre 0-0 sona erince maçı uzatmaya götürüp götürmeme konusunda bir sorun yaşandı. çünkü o zamanlar spor toto'da şu anki bahis oyunlarında uygulanan "maçın sadece 90 dakikasına tahmin yapılır" ibaresinin yer almamasının sorun yaratacağı düşünüldü ve maç uzatmaya gitmeden 2. maç oynanmasına karar verildi.
o sezon galatasaray şampiyon olunca fenerbahçe otomatik maç kupa galipleri kupasına gitmeyi garantilemiş oldu ve 2. maç bu maçtan 9 hafta sonra oynandı.
kaynak: cem pekin'in hazırladığı ve turkish-soccer.com'da yayınlanan türkiye kupası bölümü...
uefa genel sekreteri bangerter, federasyon başkanı apak, g. saray başkanı batur ve f. bahçe başkanı uluğûn, köprü adalar iskelesinde aldıkları karar:
final, yeni mevsime kaldı
o. ş. apak, kupa galiplerine galatasarayın gireceğini açıkladı. maçın bursa veya izmir'de oynanması teklifi şiddetli sıcak yüzünden kabul edilmedi
fenerbahçe ile galatasaray arasında yarın gece oynanması gereken kupa final maçı yeni sezona bırakılmıştır.
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, karan şehrimizde bulunan uefa genel sekreteri hana bangerter'le görüştükten sonra açıklamış ve avrupa kupa galipleri turnuasına galatasaray’ın katılacağım bildirmiştir.
federasyon başkam apak saat 14.30’da galatasaray ve fenerbahçe kulüp baştanlarını federasyon bürosuna dâvet etmiş ve final maçının bursa ve izmir'de yapılması konusunda görüşlerini sormuştur. fenerbahçe başkanı ismet uluğ, «uefa genel sekreteri burada. kendisiyle görüşüp, bu maçı yeni sezona bırkıp bırakmayacağımızı soralım. sezon kapandı. çocuklara bu sıcakta futbol oynatamayız» demiştir. galatasaray başkanı suphi batur da teklifi destekleyince, toplantıya katılanlar, başkan apak dahil, federasyondan çıkıp, son süratle köprüdeki ada iskelesine hareket etmişlerdir. o esnada saat 16.00 vapuruyla büyükada'ya harekete hazırlanan uefa genel sekreteri hans bangerter, karşısında federasyon ve kulüp başkanlarını görünce şaşırmıştır. üçüncü türkiye kupası finalini yeni sezona bırakan tarihi karar ada iskelesinin merdiven altında alınmış ve bangerter müsabakanın yeni sezona bırakılmasında bir mahzur olmadığını bildirmiştir.
fenerbahçe ve galatasarayın bu geceki randevusu 20.30 da m. paşada
kupanın sahibi belli oluyor...
sarı - lâcivert'lilerde ogün, yaşar ve şeref'in, sarı - kırmızı'lılarda metin'in sakatlığı devam ediyor. maç temdide rağmen berabere biterse şampiyonluk için kur'a çekilcek
1964- 1965 türkiye kupası finali bu gece 20.30'da mithatpaşa stadında f. bahçe ile galatasaray arasında oynanacaktır.
fenerbahçe'de ogün kat‘i olarak oynayamayacaktır. şeref de sakatlığının devam ettiğini bu sebeple oynayamayacağını bildirmiştir. ayrıca, yaşarın sakatlığı da idarecileri düşündürmektedir. galatasarayda ise, metin'e yer verilecektir.
maç tekrar berabere bittiği takdirde, 15'er dakika uzatılacak, yine gol atılmazsa bu defa kur’a ile şampiyon takım tâyin edilecektir.
f. bahçe antrenörü hold, «g. saray kuvvetli, fakat kazanacağız...» g. saray antrenörü kılıç, «çocuklar sahada konuşacak» demişlerdir.
iki takım da sahaya şu kadroları ile çıkacaklardır:
f. bahçe karşısında hâkim oynayan sarı - kırmızılılar metin'in penaltı golü ile galip geldiler
necmi tanyolaç
şimdi fenerbahçeliler hakeme ver yansın edeceklerdir...
şimdi fenerbahçeliler hakeme yükleneceklerdir...
ve eninde sonunda «hakem o penaltıyı vermese, yenilmezdik» diyeceklerdir...
fenerbahçe'yi, anderlecht karşısında üç farklı bir galibiyete aday ilân edenler kaçırılan kupanın hesaplaşanımı hakemlerle değil, kendi kendileriyle yapmalı ve «biz sezonun başında neredeydik, nereye kadar gittik, nerede kaldık» demelidirler...
allah için konuşmalı, fenerbahçe’nin böyle bir final maçında o tepeden süzdüğü galatasaray'la boğuşacak gücü var mıydı?.. ne yaptı fenerbahçe de, bu sonucun bir hareketi ağır bir kararla cezalandırılan hakeme bağlanıyordu?
heyecandan uzak oluşu bir yana, tipik bir ezeli rekabet çekişmesi halinde geçen bu maçta fenerbahçe dün geceki korkak, ürkek ve dağınık haliyle, hakem o penaltıyı da vermese, yine kendini kurtaramazdı. sezonun ilk maçlarında ses duvarını aşmaya çalışan sarı - lâcivertliller ezeli rakipleri karşısında üç, beş dakika bir şeyler göstermeye çalıştılar ve hızla çöktüler... bu çöküş ve galatasaray'daki canlılık, maçı tek gollü bir final olarak bırakmışsa, bunda kaleci hâzım’ın direnişinin büyük etkisi olduğunu hatırlamak gerekirdi. gerçekten de hâzım defanstan yıkılmaya başlayan takımını ikinci bir «5-0»dan kurtaran adamdı. daha penaltıdan önce metin'in, o kurtulmaz şutunu kurtararak görevini yapmaya başlamış ve hemen arkasından yılmaz'ın filelere kadar uzanabilecek bir akışını durdurmasını bilmişti. bunun dışında fenerbahçe’de fazla bir şey yoktu ve iyi oynayan birol'la, çalışkan ziya ve gerinin emniyetli adamı ercan her an biraz daha silikleşen fenerbahçe'yi ayağa kaldıramayacaklardı. öyle oldu sonunda da ve g. saray metin'in penaltıdan attığı golle, ama oynadığı, oynayabildiği futbolle de türkiye kupasını üçüncü defa ele geçirdi. oyunun kısa özeti buydu ve fenerbahçe lâyık değil, müstehlik olduğu bir neticeye boynunu eğiyordu.
durgun maçın fırtınası
şaşılacak derecede sâkin gözüken seyirci için maçın basında iki fırtına adam dikkati çekti. fenerbahçe'de birol, galatasaray'da metin. ikisi de oyuna iyi başlamış ve henüz ilk dakika dolmadan birol, sağaçık yasar'a ilk gol fırsatını uzatmıştı. teknik yöneticilerin adını tartışma konusu yapmakta israr ettikleri çaresiz yaşar, milyonluk forvetin sağ kanadında bir taşralı gibi bu topu ayaklarına dolaştırdı. arkasından da metin birbirinden akıllı ve şık hareketlerle fenerbahçe müdafaasına ilk tehlike işaretini verdi. görünüş iki taraf için şuydu ilk çeyrek dolarken f. bahçe tesirsiz bir üstünlükle karşıya yüklenmek istiyor, birol'un peşisıra indirdiği yumuşak toplardan faydalanamıyordu. g. saray'da metin tek başına dahi olsa bir ümid, bir vaad ışığı olarak parlıyordu. nitekim 7. dakikada metin'in ortaladığı topla ayhan iyice bir pozisyon buldu, fakat hâzım kesti akını. arkasından da şenol'un şutu barajda kayboldu gitti. oyunun 16. dakikası metin'in bir vakitler ağları parçalayan şutunu hatırlatan anı yaşattı seyirciye. hâzım çıkmasa, fenerbahçe'nin başına tarihin ikinci felâketi gelecekli.
oyun böyle karşılıklı akınlarla geçip giderken galatasaray'ın geriden başlayan âni çıkışlarla fenerbahçe'yi sarsmaya başladığı dikkati çekiyordu. işte maçın sonucunu belli eden gol de galatasaray’ın terapinin kafesini aşağıya indirmeye başladığı bu devreye rastladı. tam 33. dakikadaydık. şükrü, yılmaz'a, mani olmak isterken düşürdü. hakem, çok çok bir çift vuruşla cezalandırılabilecek bu «kibarca çarpışmaya» penaltı kesti tabii. metin de altı golünü. maç burada bitti.
bundan sonrası hâzım'ın birkaç kurtarışı -hem de önemli birkaç kurtarışı- ve bülend'in önlediği birkaç hafif şuttan öteye geçmedi.
bir de 40. dakikada yaşar'ın kale önünde mâruz kaldığı sert hareketi. hakem tarafından «çift vuruşla cezalandırması vardı. birol'un pasını şenol kaleye dayanacak, bülent yatarak kurtaracaktı. ikinci yarıda fenerbahçe'de hüseyin'le, ziya'nın yerini değiştirmişti. fakat bir şey getirmedi fenerbahçe'ye bu değişiklik. galatasaray ise oyunun sonlarında tam bir rahatlık ve emniyet içerisinde oyununu oynamaya devam etti.
bu maçın eksiği; heyecan, fenerbahçe - galatasaray rekabetinin rüzgârıydı. sonunda koptu fırtına. çünkü galatasaray taraftarları özledikleri şampiyonluğu kutluyorlardı...
galatsaray kaptanı metin, federasyon adına dr. tarık özerengin'den türkiye kupası'nı alırken, arkada da az sonra metin'e bir hatıra kupası vererek alman turisti helen görülüyor. helen, bu yıl romanya üzerinden yurdumuza gelen 15 bininci turist olarak bu şerefe erişmiştir. metin de, transilvania gemisinden çıkan bu 15 bininci turiste «istanbul'a hoş geldiniz« hediyesiyle mukabelede bulunmuştur.
sevinç içindeki g. saray'ın soyunma odasından son günlerin modası haline gelen bir şarkının, değiştirilmiş melodileriri yükseliyordu. türkiye kupasını üçüncü defa kazanmağa muvaffak olan sarı - kırmızılı takımın antrenör - meneceri gündüz kılıç, «herkes mevsim başından beri konuştu. biz gene susup, çalışacağız» dedi ve sonra basarının galatasaraylı futbolculara ait olduğuna işaret ederek konuşmasına söyle devam etti:
«galatasaraylı futbolcular kulüplerine bir kupa daha hediye ettiler. bu kupayı hediye ederken de galatasaraylılıklarını buldular. bütün galatasaraylıları tebrik ederim. çok mes'udurz.»
kaptan metin'in konuşması
sarı - kırmızılı takımın kaptanı metin oktay ise, «bundan sonra galatasaray, taraftarlarını sevindirecektir.» demiştir. bu mevsim mithatpaşa stadında ilk defa görülen ve penaltıdan attığı golle sarı - kırmızılıları şampiyon yapan oktay, kendi oyunu hakkında şunları söylemiştir: «- ilk başta iyi idim. sonra ağırlaştım. ayağım şişti ve kanama yaptı. bu da oyunuma faciası ile tesir etti.»
hold, «sanki cenaze taşıyordunuz»
fenerbahçe soyunma odası maçtan sonra tam bir ölüm sessizliğine bürünmüştü.
ağlamakla ağlamamak arası bocalayan sarı - lacivertli futbolcular, bir yerde kötü oynadıklarını da kabul edecek medeni cesareti gösteriyor, sonra da hayıflanarak dudaklarını ısırıyorlardı.
ingiliz antrenör oscar hold ise, yine sinirli ve yine yarı türkçe, yarı ingilizce. «sanki cenaze taşıyordunuz, sanki öldünüz. futbolun koşarak oynanacağını hâlâ bilmiyorsunuz. yazık, yazık..» diye bağırıyordu. çok kızgın olduğu her halinden belli olan hold, âdeta kimsenin yüzüne bakmak istemeyen bu haldeydi.
türkiye kupası bundan önceki maçında da bötle olmuştu, kötü oynayan fenerbahçe, çok fırsat kaçıran galatasaray önünde maçı kazasız belasız bitirmişti.
fakat bu defa öyle olmadı. çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde yakalanır misâli sarı -lâciverttiler kapana tutuldu. sarı - kırmızı'lılar yine çok fırsat kaçırdılar ama, rakiplerinin kötü oyunundan bilgili bir şekilde faydalandılar. galatasaray'da başta metin olmak üzere bülent ve mustafa diğerlerine nazaran daha çok parladılar. geri kalanların bu üç futbolcuya ayak uydurduğu anlarda sarı - kırmızılılar defansif oyundan süratla ofansif oyuna geçerek iki üç defa çok esaslı tehlike yarattılar. bu fırsatların bir kısmı kurtuldu, bir kısmı da hâzım mükemmel bir şeklide bertaraf etti.
uzun bir sakıtlık devresinden sonra tekrar sahada gördüğümüz metin oktay, böyle bir kupa finalinin tam adamı olduğunu bir kere daha gösterdi. attığı tutulmaz penaltı golü ile takımına hem moral hem de kupa kazandırdı.
hiçbir güzelliği olmayan oyunu ters kararlarıyla daha da sevimzsiz hale sokan hakeme rağmen iki taraf futbolcuları centilmence mücadele ettiler. bu, alkışlanacak bir sportmenlik örneği idi.
hakikat şu ki, fenerbahçe gün geçtikçe toparlanacağına, her gün biraz daha geriye gitmekte.
vefa karşısında alârma kulak asmayan sarı - lâcivert'liler «spor yazarları kupası»nda târumar ettikleri galatasaray önünde dün gece boyunlarını bükerek mithatpaşayı terkettiler. «türkiye kupası»nı alan sarı - kırmızılıların her hattı ile fenerbahçeden daha iyi oynadıktan ve galibiyeti hak ettikleri şüphe götürmez.
hakem penaltıyı ağır mı verdi, hafif mi verdi? bu bahsi diğer. ama sarı - kırmızılıların en az üç gollük şutunu iyi gününde olan hâzım çeldi. «milyonluk forvet».. «atom takım» «yırtıcı defans» ve anderlecht önünde kükreyeceği beklenen fenerbahçe, bir sabun köpüğü gibi eriyiverdi sahada.
şükrü'nün yılmaz karşısındaki âciz durumu, aydın'ın «hot» diyen bahri’den korkuşu, şenol’un hâlâ kaleye arkasını dönerek top almak illeti ve yaşar'ın sağaçıkta bir ağaç gibi durması herhalde oscar hold'e artık bir şeyler yapması gerektiğini anlatacaktır. sarı lâcivetlilerin hiç ummadıkları bir zamanda galatasaray'dan yedikleri bu tokat belki onları daldıkları tatlı rüyadan uyandıracak ve anderlecht’e karşı daha ciddi çalışmaya sevkedecektir.
«daha mevsim başıdır» diye diye galiba mevsim sonu gelecek ve biz gene ne düzelmiş, ne de iyi oynayan takım görebileceğiz.
hele, «balkanların en iyi onbiri kuruldu» diye reklâmı yapılan bir ekibin hiç düzeleceği de yok.
ancak tribün seyircisi olup işin içinde bulunmadı ğımızdan fenerbabçe’nin son haftalardaki durumu hakkında fikir yürütemeyeceğiz. düzeleceğine, aksine her maç biraz daha düşen sarı - lâcivertlilerin, anderlecht maçından önce bu duruma acele çare bulmaları lâzım. bunun yanında kanaatim şudur ki, hâlâ futbolcuların kafası ve ruhları kollektif futbol için inkişaf etmemiş. egoistlikten uzaklaşıp, feragat sahibi olamayan futbalcuların hiç bir zaman kollektif futbol oynıyamayacağı gibi, başarıları da ancak zaman zaman olacaktır.
dün geceki maçta fenerbahçe’nin başarısızlığına sebep olarak gördüklerimizi şöyle özetleyebiliriz:
1 - müdafaa zaman zaaman açık vermiş ve her vurulan top forvetin alamayacağı şekilde havadan olmuştur.
2 - hâzım devamlı sürette topu elle ve faydasız yerlere sevketmiştir.
3 - şahsi oyuna önem verilmiş ve bunda da beş yılzdızı hüseyin almıştır.
4 - forvet hücumda iken oyuncular daima galatasaray müdafaasının üzerine gitmiş ve onların markajını kolaylaştırmıştır.
kupayı «kazanarak» almak bir zaferdir. bunu kutluyoruz galatasaraya... maç kazanmak da bir zaferdir, bunu da kutluyoruz sarı - kırmızıya... hele fenerbahçeyi yenmek... bunu da kutluyoruz.
ama bu maça -ve dört gollük feriköy maçına- bakıp galatasarayın toparlandığı hükmünü vermek için vakit erkendir. çünkü dün geceki kadrosu, dizilişi ve oyunu ile fenerbahçe, üç gün sonraki beykoz maçını da zor kurtarır. kadrosu, dizilisi ve oyunu değişmezse tabii... hele anderlecht!. oooooo...
gol atmak ve maç kazanmak için ne yapacağına sanki henüz karar verememiş gibi görünen fenerbahçeyi bir tarafa bırakalım. galatasarayın bütün maç boyunca gösterdiği tek şey, rakibinden daha fazla «didinmek» oldu. bir de metin'in top aldıkça uzattığı gollük paslar... ve naci tabii. yalnız dalmayan, sıçramayan, oyuna girmeyen bir forvet beşlisi karşısında naci'nin üstünlüğü de herhalde gözde büyütülmemeli.
özeti şu ki bu maçın: galatasaray kupayı aldı. fakat her iki takım da «küçük» sayılan dişli rakipler önünde çok terliyecekler türkiye liginin ilk haftasında.
* bir değil, iki değil, üç türkiye kupası, sarı - kırmızılı kulübün şampiyonluk ve şeref sembolleriyle dolu müzesini süslüyor. evet, üç yılın perçinlediği gerçek meydanda: «galatasaray, türkiye kupası'na abone oldu.»
* ya da tersten, bakalım: spor yazarları kupası beşiktaş'a türkiye kupası galatasaray'a.. kuyruğa girip sıratını bekleyen, sarı - lâcivertlilerden bir kupa alıp gidiyor. evet, son üç günün ortaya serdiği gerçek de bu: «fenerbahçe, kupa dağıtma bürosu oldu.»
* «gemiyi kurtaran. kaptan'dır» sözü de bir kere daha doğruluğunu gösterdi: kaç haftadır sağından, solundan su alıp yolcularına «eyvah, batıyoruz» korkusu çektiren galatasarayı, kaptanı metin kurtardı. kaptanı şereften mahrum fenerbahçe gemisi de, batmadıysa bile, karaya oturdu birden...
* oynayıp kazanan, galatasaray’dı... oynamadan kazanmayı bekleyen de, fenerbahçe... sarı - kırmızılılar, şampiyonlukları kadar canlı oyunlarıyla da tebrike lâyıktı dün gece... sarı - lâcivertlilerin ise, bu cansızlıkla kupa değil, maşrapa bile hak edemeyecekleri şüphesizdi.