1932 yılının haziran ayında istanbul'a gelen selanik karması ile 17 ve 19 haziran günlerinde karşılaşan fenerbahçe-galatasaray karması, sahadan sırasıyla 2-1 ve 1-0'lık galibiyetlerle ayrıldı. haziran ayında şehre gelen bir başka takım olan racing club paris ile de iki maç gerçekleştiren karma, 8 temmuz'daki ilk maçı 4-2 kaybederken, 10 temmuz'daki ikinci maçı 3-1 kazandı.
maruf fransız kulüplerinden rasing kulübün şehrimize gelmesi kat’ileşmiştir. fransız takımı 20 haziranda yugoslâvya’da maç yapacak, oradan şehrimize gelecektir.
burada 1 temmuz cuma, 3 temmuz pazar ve 8 temmuz cuma günleri olmak üere üç müsabaka yapacaktır.
rasingkulüp yarın sabah geliyor, ilk maç cumaya yapılacak
selânik muhteliti izmir’den tekrar şehrimize gelmiştir. bugün taksim stadyomunda fenerbahçe takımile, istanbul fakirleri menfaatine bir müsabaka daha yapacaktır. selânikl'i futbolcuların bu hareketi memnuniyetle telâkki edilmiştir.
fenerbahçe takımının bugün selânik takımile yapacağı müsabakanın vereceği netice merakla beklenmektedir. bakalım fenerbahçe, yalnız başına, muhtelitten daha iyi bir netice alabilecek mi?
maamafih bu müsabakanın asıl kıymeti, cuma günü fransız rasing kulüp takımile yapılacak mühim maç için ekzersis olmasındadır.
fransız futbolcular yarın sabah şehrimize geleceklerdir ve cuma günü ilk müsabaka yapılacaktır.
fransız'larla ilk maçın hangi sahada ve hangi takımla yapılacağı bugün tesbit edilecektir. fransız takımile şehrimizde üç maç yapılacaktır.
fransız takımı yataklı vagonla gelmektedir. ve burada birinci sınıf otelde kendilerine yer ayrılmıştır. bu takımla beraber izmir'li vehap ve pera'nın eski oyuncularından yanaki de gelmektedir. fransız futbolcularile ilk defa karşılaşacağımıza göre bu maçlar çok enttresan olacaktır.
istanbul 28 (a.a.) — paris’in racing kulüp takımı yarın sabah şehrimize gelecek ve istasyonda fenerbahçe ve galatasaray kulüpleri namına birer heyet tarafından karşılanacaktır.
racing kulüp ilk maçını 1 temmuz cuma günü taksim stadyomunda fenerbahçe ile, ikinci maçını 3 temmuz pazar günü gene taksim stadyomunda galatasaray ile ve üçüncü maçını da 8 temmuz cuma günü kadıköyü’nde fenerbahçe stadında fenerbahçe - galatasaray muhteliti ile yapacaktır.
dün gelen rasing kulüp takımı şehrimizde üç mühim maç yapacak
izmir’li vahap ta fransız takımında merkez muhacim oynıyor
fransız kulüplerinin en eski ve en zengin kulüplerinden birisi olan rasing kulüp, dün sabahki trenle zağrap’tan şehrimize gelmiştir. fransız sporcular, birinci mevki yataklı vagonla seyahat etmektedir.
izmir’li vehap bey de fransız takımı ile beraber gelmiştir. gelen kafile on yedi kişi olup bunların on altısı futbolcudur. rasing kulüp, en kuvvetli şekli ile gelmiştir. fransız sporcuları, dün sabah sporcularımız tarafından hararetli bir surette karşılanmış, londra oteline misafir edilmişlerdir. misafirlerimiz dün boğaziçi’nde bir gezinti yapmışlardır.
bu takımın içinde delfur, veynan, şarvo, tasen namında dört tane beynelmilel oyuncu vardır. bu oyuncular, müteaddit defalar fransız millî takımında oynamışlardır. tasen fransız millî takımının kalecisidir.
bizim vehap bey, fransız takımında merkez muhacim olarak oynıyacaktır. futbolcularımız, fransız futbolcularile ilk defa olarak maç yapacaklardır. şimdiye kadar memleketimize bir çok ecnebi takımı geldiği halde bir fransız takımı gelmemişti. şehrimize ilk defa gelen fransız takımı rasing kulüptür.
fransız futbolcularile yapacağımız müsabakalar bizim için çok şayanı dikkat olacaktır. bilhassa bizim bugünkü zayıf zamanımızda en kuvvetli bir fransız takımile karşılaşmamız, bizden ziyade fransız’ların lehine bir hâdise olacaktır.
ilk müsabaka yarın taksim stadyomunda fenerbahçe takımile yapılacaktır. fenerbahçe, tamamen kendi oyuncularile maça çıkacaktır. ikinci müsabaka da pazar günü galatasaray'la oynanacaktır.
gelecek hafta cuma günü de galatasaray - fenerbahçe muhteliti, kadıköy fenerbahçe stadında üçüncü müsabakayı yapacaklardır.
fransız’larla yapacağımız müsabakaları, gene hakem mister allen’in idare edeceği söylenilmektedir. mister allen, şimdiye kadar idare ettiği bütün müsabakalarda tam bir vukuf gösterememek, oyunu salim bir tarzda idare edememekle tanınmıştır. bu itibarla bu mühim müsabakaların bilhassa kendi hakemlerimizle oynanması çok şayanı arzudur.
not: haberde bahsedilen fransız futbolcular edmond delfour, émile veinante, émile scharwath, andré tassin.
dün sabah şehrimize gelen rassing kulübü takımı bugün taksim stadyomunda fenerbahçe takımile ilk müsabakayı yapacaktır. beynelmilel futbol federasyonuna girdiğimiz tarihtenberi türk futbolculuğu, bugün ilk defa olarak fransız’larla karşılaşmış oluyor. bu itibarla müsabakaların büyük ehemmiyeti vardır.
fransız takımı, çok kuvvetli bir vaziyettedir. sonra bizimle nisbeten zayıf olduğumuz bir mevsimde maç yapacaktır. maamafih bizim takımların, her hangi kuvvetli bir ecnebi takım karşısında daima muvaffakiyetli bir oyun oynadıkları nazarî dikkate alınırsa, bugünkü maçın neticesi hakkında kat’î bir mütalea dermeyan etmek doğru olmaz. fransız futbolu da bizim için meskul bulunuyor. rassing kulüp, fransa'nın en ileri gelen bir kulübü olmakla beraber memleketimizde mutlaka galip gelmesi de kat’î değildir.
galatasaray - fenerbahçe kulüpleri tarafından dün gece suadiye plajında mükellef bir ziyafet verilmiştir. ziyafette vali muhittin, muavin hâmit, cevdet kerim beylerle bütün sporcular hazır bulunmuşlardır. ziyafet gece geç vakte kadar devam etmiş ve çok neş’eli bir gece geçirilmiştir.
ziyafette vali bey bir nutuk irat ederek fransız sporcularını selâmlamıştır. rasing kulübün kafile reisi de bir nutuk söyliyerek türkiye'de gördükleri hüsnü kabul ve samimiyetten dolayı teşekkür etmiştir.
galatasaray ve fenerbahçe kulüpleri tarafından fransız takımı şerefine evvelki gece süadiye plâjında mükellef bir ziyafet verildiğini dün yazmıştık. bu ziyafet çok samimî olmuştur.
ziyafette istanbul valisi muhittin, h. fırkası istanbul merkezi reisi cevdet kerim, belediye muavini hâmit, ajans umum müdürü muvaffak beylerle daha bir çok zevat, fransız misafirlerimiz, iki kulübün futbolcuları, kulüpler erkânı ve matbuat mümessilleri hazır bulunmuşlardır.
ziyafet esnasında vali muhittin bey, bir nutuk irat ederek spor sahasında karşı karşıya gelen türk ve fransız gençliğini selâmlamıştır. bu nutuk şiddetle alkışlanmıştır. vali beyden sonra cevdet kerim bey bir nutuk irat etmiştir. cevdet kerim bey nutkunda demiştir ki:
«— arkadalşar, ben buraya fenerbahçe ve galatasaray kulüplerinin bir davetlisi olarak geldim. burada söz söylemeği düşünmemiştim. fakat bu samimî hava içinde öz hislerimi ifade etmek fırsatını verdiğinizden son derece müteşekkirim.
arkadalşar, spor bir denizdir, sporcu da onu dolduran sudur. denizler nasıl kıt’aları biribrine bağlarsa, spor ve sporcu da milletleri ayni kuvvet ve dostlukla birbirine bağlar, spor ve sporcu kadar milletleri birbirine yaklaştıracak bir kuvvet henüz mevcut değildir. şimdi misafir arkadalşar bizim sporcularımıza hitap etmeme müsaade etmenizi rica ederim. kendi kendine yarattıkları varlıkla istiklâl harbinin hitamındanberi asrın icabatını gene kendi varlıklarını bütün dünyaya bu sahada tanıtmağa çalışan bu iki güzide kulübe daha taze bir hayat vermek icap ettiğinin zaruretine kaniiz. siz sporcular asrın ve rejimin çocuklarısınız. siz varlığınızı kendi muhitinizde, kendi emeklerinizle meydana getirdiniz. size bir memleket ihtiyaç vazifesi olarak yardım ve size vatan yüzünde tefevvuk edecek ve rakip olacak başka teşekküller de yaratacak kadar bütün kuvvetimizle çalışacağız.
bu mecliste galip, mağlûp diye bir şey tanımıyorum. bugün sahada galebesini temin ederken hürmet ve takdirle gördüğümüz misafir arkadaş kulüp kadar kendi kendini yaratarak vücude getiren iki büyük türk kulübünün kıymetli uzvunu da mağlûbiyet sayısı ne olursa olsun takdirle gördüm. binaenaleyh burada, dost ve kardeş insanlar arasında bulunuyoruz ve yekdiğerimizi hepimiz diye ifade ediyoruz ve hepimiz için içiyoruz.»
fransız takımının reisi, bu nutuklara çok ateişn bir cevap vermiştir. mumaileyh, türkiye’de gördükleri hüsnü kabul ve misafirperverlikten dolayı çok mütehassis olduklarını, hiç bir memlekette bu kadar samimiyet bulamadıklarını, burada adeta kendi memleketlerinde bulunduklarını söylemiş, türk sporcularının centilmenliğinden, spor terbiye ve nezaketinden ve halkın, müsabakaları büyük bir sükûnet ve nezaketle takip ettiklerinden bir lisanı sitayişle bahsetmiştir.
iki milletin sporcuları da yekdiğerini mütekabilen selâmlamılşardır. ziyafet büyük bir neş’e içinde geçtikten sonra dans balşamıs ve saat üçe kadar devam etmiştir. misafirleriniz saat üçte hususî bir vapurla istanbul’a gelmişlerdir.
fener - galatasaray muhteliti ile rasing klüp takımları tam 6 da karşılaşacaklar
rasing takımile galatasaray - fenerbahçe muhteliti, bugün taksim stadyomunda, saat 6 da bir intikam maçı yapacaklar. rasing’in oyunu ve oyuncuları umumiyet itibarile bizimkilerden muhakkak yüksek olmakla beraber, cuma günkü berabere ile ve hatta galibiyetle bitirmek imkânı vardı. fakat bunun için evvelâ takımın iyi teşkil edilmesi, saniyen de bizimkilerin bütün gayretlerile iyi bir oyun oynaması lâzımdı. bunun ikisi de mümkün olamadı. takım galatasaray’la fener’in çıkaracağı azamî kuvvette bir takım olamadı. futbolcularımız da mutavassıt bir oyun oynadılar. bizimkiler, bir çok fırsat kaçırdıkları halde, fransız’lar, bir kaç fırsat yaratarak dört gol attılar.bilhassa birinci devrede nihad’ın cuma günü kendisine tavsiye ettiğimiz şekilde oynıyarak tam bir avrupa merkez muavini gibi hücum hattının kâh iki cenahını, kâh ortasını muntazaman beslemesi yüzünden faikiyet bizde idi, fakat muhacimler bu fırsatları heba ettiler.
uzun müddettenberi sağ açık oynamadığı için evvelâ yerini yadırgamış olan leblebi mehmed’in, ikinci devrede sağdan yaptığı akınlar neticesinde ortaladığı toplardan, orta muhacimler istifade edemediler. yalnız bir defasında, zeki böyle bir pastan istifade ederek güzel bir gol yaptı. kaleci ulvi ile müdafilerin hataları ve bilhassa rasing’in sağ açığını bir türlü tutamıyan müdafaamızın sol tarafının iyi işlememesi maçın 2-4 mağlûbiyetimizle neticelenmesini mucip oldu.
zayıf bir çocuk olduğu için çetin bir maçın yorgunluğuna dayanamıyacağını yazdığımız lûtfi’nin yerinde kemal faruki, onun arkasında fikret ve onun da arkasında tevfik bulunsaydı, maç elbete başka bir cereyan alırdı.
iş, şimdi cuma günkü maçta yapılamıyan takımı bugün çıkarabilmektedir. yukarıda isimleri geçen üç oyuncudan tevfik’in biraz ayağı ağrıdığı için maça girmemiş olduğunu biliyoruz. diğerleri ise muhtelite alınmamış değil, kendileri gelmemişlerdir. mazeretlerini bilmediğimiz için bir diyeceğimiz yoktur.
mes’ele, şimdi, cuma günkü maçta çıkarılamıyan takımı bugün çıkarabilmektir. kalecilerin en iyisi muhakkak, avni'dir. fakat avni’ye burnunun yarası iyileşmeden ve son geçirdiği kazanın manevî tesiri zamanla kaybolmadan kaleye geçmesini teklif etmek bu çocuktan fazla bir şey istemek olur.
hüsamettin ile ulvi arasında, son maçtaki vaziyetlerinden sonra, bir tercih yapmak güçtür. çünkü ikisi de iyi değildir. diğerlerine gelince, cuma günü için teklif ettiğimiz takımda ısrar ediyoruz:
müdafiler: tevfik, yaşar.
muavinler: fikret, nihat, muzaffer
muhacimler: rebii, faruki, zeki, alâ, l. mehmet.
fikret ile faruki'nin hastalık gibi bir mazerelteri yoksa tekrar yan çizmiyeceklerini ümit ederiz.
seri, ateşli bir oyunla cuma günkü mağlûbiyetin acısını çıkarmak lazımdır.
fransız'lar bu defa çok favullu ve tekmeli bir oyun oynadılar
fransız takımile galatasaray - fenerbahçe muhteliti arasında dün dördüncü bir müsabaka daha yapıldı. bu müsabakada fransız’lar 1-3 mağlûp oldular.
fransız takımı, muhtelitin canlı ve gayretli oyunu karşısında bundan evvelki üç maçta olduğu gibi serbest ve hâkim bir oyun oynamak imkânını bulamamış ve nihayet mağlûp olmuştur.
bizim muhtelit, takviye edilmiş bir galatasaray takımı halinde şu şekilde sahaya çıktı: hüsamettin - bürhan, yaşar - suphi, nihat, kemal faruki - küçük necdet, alâettin, leblebi mehmet, büyük necdet, rebii.
maç esnasında takımda bazı tebeddüller olmuş, ikinci devrede bürhan’ın yerine tevfik oynamış, oyunun sonuna doğru, kemal faruki, büyük necdet’in yerine geçmiş, onun yerine de reşat girmiştir.
fransız takımı, bu defa bazı küçük tadilâtla sahaya gelmişti. kalede muhakkak ihtiyat kalecileri vardı. müsabakayı, istanbul futbol heyeti azasından nuri bey tam bir bitaraflıkla idare etmiştir.
dünkü maçta, fransız’ların kalesini ihtiyat kalecileri müdafaa ediyordu. fakat, muhakkak, tassin’den daha mahir olan bu ihtiyat kaleci, harikulâde bir oyun oynamış, tutulması imkânı olmıyan bir çok şutları büyük bir meharetle tutmuş, takımını hezimete uğramaktan kurtarmştır.
dünkü maçı görmeğe üç bin kadar seyirci gelmişti. bu son müsabakada bizim takımın galip geleceğini kimse tahmin etmiyordu. fakat, hakem başlama işaretini verir vermez bizim muhacimler topu kaptıkları gibi yıldırım sür'atile fransız kalesine indiler, soldan ortaya pas geldi ve leblebi mehmed’in sert bir şutile top fransız kalesinin ağlarına takıldı. oyuna başlanalı yarım dakika olmamıştı. buna rağmen bizim takım bir gol yapmış bulunuyordu. bu, takımın muvaffakiyetli bir maç yapacağına alâmetti. ilk dakikada yapılan bu gole, herkesten ziyade fransız’lar hayret ettiler. onlar, «nasıl olsa bugün de galip geleceğiz» ümidile sahaya çıkmışlardı. maamafih hayretleri çabuk geçti ve bütün hatlarile bizim kaleye taarruza başladılar. on dakika kadar sağdan ve soldan kuvvetli hücumlar yaptılar, bunların hiç birisi müsbet bir netice vermedi.
bizim müdafaa, bu fırtınayı atlattıktan sonra bilhassa sağ cenahtan hücuma başladık. fakat fransız müdafaasını bir türlü yarıp geçemiyorduk. bu sırada fransız’lar da mühim bir iki fırsat kaçırdılar, hatta bir defasında hüsamettin ile karşı karşıya kaldıkları halde gol yapamadılar.
yirminci dakikadan sonra oyun güzel, ahenktar ve mütekabil bir şekil aldı. evvelâ on dakika onlar bizi sıkıştırmışlardı. sonra on dakika biz onları sıkıştırmıştık. artık, hücumlar mütekabildi, top, yıldırım gibi hücumlarla kaleden kaleye gidip geliyor. herkes zevkli ve heyecanlı bir maç seyrediyordu. bu sırada güzel bir hücum yaptık. mehmed’in gayet kuvvetli bir şutunu fransız kalecisi ancak kornere atmakla kurtarabildi. kornerden gelen topu da fransız müdafilerinden biri el ile uzaklaştırdı. hakem, pek haklı olarak penaltı cezasını verdi. ve nihat ikinci golü bu suretle temin etti.
ikinci golden sonra oyunun sevk ve idaresi bizim çocukların ayaklarına geçti, meşhur sağ muavin şarvat bile, kemal faruki’nin önünde tepinip duruyor. kemal faruki’nin muavin hattında oynatılması çok isabetli olmuştu. bugün çok güzel oynıyan kemal, hem fransız akınlarını kesiyor, hem de bizim muhacimleri mükemmelen besliyordu. nihat, ortada gene mükemmel oynuyor, suphi de, kendine düşen vazifeyi ifa ediyordu. muavin hattının muvaffakiyetli oyunu, müdafilerin ve muhacimlerin işini kolaylaştırıyordu.
şimdi, hep bizim çocuklar hücum ediyor. muhacim hattı da, genç sağ açığın bazı pasları kaçırmasına rağmen güzel işliyor. 31 inci dakikada leblebi mehmet, sağ açığından güzel bir pas aldı, önüne çıkan fransız müdafiini de geçti ve top ayağında olduğu halde bütün hızı ile fransız kalesine yürürken, fransız müdafii arkadan geldi ve müthiş bir çelme takarak mehmed’i yere serdi. mehmet, muhakkak bir gol yapmak üzere idi ve bu hareketin cezası da bir penaltı idi. hakem, bu cezayı vermekte tereddüt bile etmedi, hatta fransız'lar topu kendileri penaltı yerine koydular. ve nihat üçüncü golü de bu suretle yaptı.
leblebi mehmet, o kadar şiddetli bir surette yere düşürülmüştü ki, muvakkat bir müddet için oyundan çıktı. kolundan yaralanmıştı, biraz sonra kolu bağlı olarak avdet etti.
bizim çocuklar artık tamamen açılmışlardı, hücum hücum üstüne ya kornere atmak suretile bu tazyikin önüne geçebiliyordu.
fransız kalecisi, bu kornerleri kurtarmak hususunda büyük meharetler ibraz etti. kırkıncı dakikadan kırk beşinci dakikaya kadar fransız kalesi önünde bir gol fırtınası esti durdu. fakat top bir türlü kaleye giremeden ilk devre bitti.
ikinci devre
bizim takım ikinci devreye çıkarken bürhan’ın yerinde tevfik vardı. fransız'lar sür’atle kalemize indiler, bu akını kornerle durdurabildik.
fransız’lar, üç sıfır vaziyetini ıslah edebilmek için bütün canlarını dişlerine takmışlardı. oyun hem seri, hem de sert bir şekil almıştı. nihayet altıncı dakikada bizim müdafaanın bir hatası, fransız sağiçinin bir gol yapmasına imkân verdi; direğe vuran top sıçrıyarak bizim kaleye girdi. ikinci bir fransız hücumunu da kornere atarak kurtardık.
oyun artık tam kıvamını bulmuştu. maamafih misafir takımın, mağlûbiyetin verdiği asabiyetten mütevellit çok sert hareketleri işi çığrından çıkaracak bir mahiyet alıyordu. galatasaray'ın sert oynadığından şikâyet edenler ve bu hususta spor mecmualarına acı acı şikâyet ve beyanatta bulunanlar, şimdi asıl favullu oyuna başlamışlardı. artık tekmelerin, nizamsız çarpmaların haddi hesabı yoktu.
oyun bu şekli aldıktan sonra ve biz 1-3 galip vaziyette bulunurken, bilmeyiz kimin aklına esti, kemal faruki’yi soliçe aldılar, necdet’i çıkardılar ve sol muavin mevkiine de reşad’ı getirdiler. bu hareketin neticesi, muavin hattının zayıflaması suretinde tecelli etti. maamafih oyunun sür’ati devam ediyordu. bu aralık, fransız kalecisi, harikulâde bir kurtarış yaparak muhakkak bir gole mâni oldu. ve hemen akabinde bizim kaleye koner oldu, biz de muhakkak bir gol kurtardık. top tekrar fransız kalesine gitti ve ihtiyat fransız kalecisi ikinci bir marifet ve meharetle bunu da tuttu.
bu arada meşhur şarvat, yaradana güvenerek kemal faruki’ye çıfte bir tekme vurdu; kemal da herife iki tokat aşketti. neticede hakem, kemal’i oyundan çıkardı. bizim takımın on kişi kalması, fransız’lara büyük ümitler vermişti. maamafih, müdafaamız, yaşar ve tevfik fransız akınlarını durdurmakta büyük bir liyakat gösterdiler. uzun vuruşlarla müdafaamızdan uzaklaşan top, muhacimlerimizin ayağına geçer geçmez derakap münferit akınlar yapıyoruz, fakat dört kişilik muhacim hattı gol atamıyor.
fransız’lar gol atamadıkça sinirleniyorlar ve sinirlendikçe de işi tekme, çelme ve favule döküyorlar. nitekim kırkıncı dakikada mehmed’e gene müthiş bir tekme vurdular, çocuğu ikinci defa dışarı çıkarmağa mecbur ettiler. yerine necdet girdi.
oyunun son dakikalarında gene bizim muhacimler fransız kalesi önlerinde dolaşıyorlardı. maamafih gol olmadı ve oyun 3-1 galibiyetimizle hitam buldu.
bizim çocuklar, dün hakikaten canlı ve azimkâr bir oyun oynamak suretile bu galibiyeti kazanmışlardır. bu satırları okuyan, fakat dünkü maçı göremiyen kariler arasında, belki hakemin lehimize verdiği iki penaltı sayesinde galip geldiğimizi zannedenler bulunur. oyunun sureti cereyanını hikâye ederken de tafsil ettiğimiz gibi bu penaltı haberlerini, oyunu hatta bir fransız hakem de idare etse idi, muhakkak verirdi. oyunun heyeti umumiyesi üzerinde hakemin tarafgirane hiç bir tesiri olmamış, hatta bizim lehimize verilmesi icap eden bazı cezaları, bu meyanda üçüncü bir penaltı cezasını bile vermemiş, kastî çifte tekmeyi atan şavart’ı sahada bırakmış, ona mukabele eden kemal faruki’yi çıkarmıştır.
fransız’lar cuma günkü gibi galip geleceklerinden emin olarak sahaya çıktıkları için bu âkibete uğramışlardır. üç gol yedikten sonra akılları başlarına gelmiş ise de iş işten geçmiş, bizim çocuklar oyunun sevk ve idaresine hâkim olmuşlardı. canlı ve gayretli oyun nihayet semeresini vermiş, muvaffak olmuştur. işte, her zaman böyle canlı oynamalı.
fransız takımı, perşembeye kadar şehrimizde kalacaklarından salı günü için bir müsabaka daha teklif etmişlerdir. fakat bu teklifin kabul edilip edilmiyeceği malûm değildir.
dünkü gibi oynamakta devam ederseniz pek kısa bir zamanda çok terakki edersiniz, diyorlar
fransız’larla yaptığımız dördüncü maç, bilhassa takımda zeki, fikret, muzaffer gibi meşhur oyuncuların bulunmaması dolayısile bir çok kimseler tarafından hiç beklenilmiyen bir netice verdi.
fransız’lar ilk maçta fener’le berabere kaldıkları zaman, kendilerinin vehab’ın kasten gevşek oynamasına rağmen altı gol attıklarını, fakat hakem mr. allen’in bu gollerin üçünü vermediğini iddia etmişlerdi.
ikinci maçta mecburen genç ve tecrübesiz, fakat ateşli oyuncularla sahaya çıkan galatasaray’ı çok çetin bir maçtan sonra 1-2 gibi ehemmiyetsiz bir frkla mağlûp ettikleri zaman galatasaray’ın çok sert oynadığını söylediler.
üçüncü maçta bir diyecekleri yoktu. 4-2 galip geldiler. fakat o gün muhtelitimiz, bazı hem meşhur, hem de iyi oyuncuları ihtiva etmekle beraber fikret, kemal faruki, suphi, bürhan, tevfik gibi canlı ve enerjik oyunculardan mahrumdu. onun içindir, ki rasing o gün kolay bir galebe kazandı.
dördüncü maçta ise daha az meşhur; fakat bazıları çok canlı oyunculardan terekküp eden takım, fransız’ları 3-1 mağlûp etti. bu mağlûbiyetlerini şakaya getirerek yorgunluğa atfediyorlar. yorgunsalar neden maç istediklerini sormağa lüzum görmüyoruz. fransız’lar, bu dört maçı bir berabere, iki galibiyet, bir mağlûbiyet ile bitirdiler. 9 gol yediler, 10 gol attılar.
umumî netice fransız’ların lehine olduğu gibi, şunu da ilâve edelim ki fransız futbolu bizimkinden bu neticelerin gösterdiğinden daha vüksektir. çünkü:
1 — hepsi atlettirler,
2 — nefesleri daha çoktur,
3 — teknik ve tabiye itibarile bizden yüksektirler,
4 — bizimkilerden fazla tecrübe sahibidirler,
5 — takım itibarile enerjileri fazladır.
son maç müstesna olmak üzere diğerlerinde bizim oyuncularınızın en mühim kusurları topu ayaklarında çok tutmak, 18 pas çizgisine gelince son bir savletle atılacak yerde gevşemek, ve daima ayni tarzda hücum etmekti.
son maçta bu hatalar haddi asgariye indiği için, muvaffakiyet elde edildi. nitekim bunu fransız’lar da söylüyorlar.
bu münasebetle fransız’ların son maç hakkındaki mütalealarını kaydedelim.
«— emin olun ki hakkile kazanılmış galibiyetinizi küçültmek için söylemiyorum. fakat aklımdan geçenleri gizliyerek cevap verirsem gayrisamimî hareket etmiş olurdum. onun için sözlerime kendimize bir mazeret arar gibi cümlelerle balşıyacağım.
siz de gördünüz ki, bizim takım adamakıllı yorgundu. buraya gelinciye kadar ve buradaki üç maçla yaptığımız oyunların adedi onu geçmişti. vücutleri ne kadar sağlam olursa olsun bizimkiler nihayet büyük bir yorgunluğun ağırlığını bu maçta adamakıllı hissettiler. sür’atleri eski halinde olmıyan muavinlerimiz ve müdafilerimiz karşısında sizinkilerin bugün bilhassa seri oynaması bizi çok sarsmıştır.
sür’atli oynunuzdan bahsediyorum dikkat ediniz. sizin oyuncularınız üç maçta da sür’atli idiler. fakat evvelki malçardaki sür'atinizle dünkü sür'atiniz bir değildi. dünkü sür’atiniz yalnız oyuncularınıza münhasır kalmıyordu. hatlarınız da sür’atli idi. yani bizim tabirle dün «takım oyununda» sür’atli idiniz. bu da oyuncularınızın şahsî oynamaktan ziyade bulundukları hatlar için oynamalarından hâsıl oldu.
galibiyetiniz tam hakkile elde edilmiştir. hakem bitaraf ve dürüst idi. yalnız yan hakemleri lüzumsuz bazı müdahaleler yapmak istediler. fakat hakemin güzel görüşü ile o müdahaleler göze batmadı. iki penaltıyı da bizimkiler hakkettiler. o ceza vuruşları doğru verilmiştir. bu neticeden sizleri tebrik ederim.»
«— oyun güzel oldu. bizim muhacimler ve müdafiler iiy işliyemedi. vakıâ rakiplerimiz de bugün daha yerinde müdahaleler yapıyorlardı.
biz yorgunduk diyeceğim, fakat sporculuğa yakışmıyacak...
oyun esnasında sizin oyuncunun hakem tarafından dışarı çıkarılmasile nihayetlenen hâdisenin müessif bir şekil almadığına teşekkür etmeliyiz. itiraf ederim; o hâdisenin ilk saniyesinde bizim oyuncu hatalı idi. fakat rakibi tarafından mukabele gördü, en sonra onun hatası solda kaldı. bu gibi vak’alar güzel olmamakla beraber bazan olur.
muhacim hattınızın tutulamamasını fırsat kollar şekilde oynamalarında gördüm. hücumlarınız evvelki oyunlardaki gibi muayyen bir şekilde inkişaf etmiyordu. onun için karşılaşmakta güçlük çekiyorduk. sizleri tebrik etmek vazifemdir.»
«— evvelâ biraz şaka edelim; misafirperverliğinizi o kadar fazla gösterdiniz ki, bizde hal ve takat bırakmadınız. süadiye ziyafetini, daha diğer ziyafetleri hiç bir zaman unutmıyacağız. fakat yemek sofralarında bize çektiğiniz ziyafetlerden sonra kendinize de sahada güzel bir galibiyet ziyafeti çektiğinizi de kabul etmelisiniz.
bizim hücum hattı fena ve yorgundu. kaçak ve akıcı oyunile meşhur olan delfur hiç işliyemedi. vehab’ın gitmesi venant’ın da sakatlanması yüzünden merkez muhacim mevkiine getirilen lotka da haddinden fazla ağırlaşmıştı. esasen ağırca olan bu muhacim yorgunlukla iyice hantallaşmıştı. muavinler de öyle idi. yüzlerce fırtına geçirmiş olan bizim en iyi muavinimiz şarvat bile aksadı.
bir sol bek, merez hakikî oyununu oynnadı. sizinkiler bugün daha güç takip olunur şekilde sürprizli akıslar yaptılar. galibiyeti hakkettiniz.
hakem bitaraftı. verilen penaltılar doğru idi.
dünkü gibi oynamakta devam etseniz pek kısa bir zamanda çok ilerlemiş olursunuz.»
tassen, çok yemek yedirdiniz, ondan yenildik demek istiyor; fakat o ziyafetlerde bizim oyuncularımızın da bulunduklarını ve son maçı kendilerinin istediklerini unutuyor.
«— dün arkadaşlarım muvaffak olmak için çalışmışlar ve muvaffak ta olmuşlardır. en büyük muvaffakiyet itidalle oynamaları ve asabi olmamalarıdır. neticeden çok memnunum. beraber oynadığımız arkadaşlara teşekkür eder ve hepsini tebrik ederim. fransız’lar her zamanki oyunlarını oynamışlar, fakat muhacim hatları bir iş görememiştir. dün en iyi oynıyan oyuncular kalecileri ile sol bekleri idi. oyunun nihayetine doğru ve kemal faruki’nin gayriihtiyarî yaptığı hatadan dolayı kanaatimce sakar ve kastî bir oyun oynıyan şarvart’ın da beraber çıkarılması lâzım gelirdi. maamafih hâdiseye leh ve aleyhte ne şekilde olursa olsun müteessirim. hakem oyunu çok iyi idare etmiştir. kendisine çok teşekkür ederim.»