ligin lideri ile 2016 yılında hiç puan kaybetmeyen 2. yarının liderinin maçı için kasımpaşa maçında ayağı uğurlu gelen mustafa ateş'i ne yapıp edip istanbul'a getirdik. işyerinde buluşup diğer arkadaşları arayınca tribünde epey eksiğimizin olduğunu fark ettik. mustafa ile saat 18.00 gibi yola çıkıp normal şartlarda 30 dakika sürecek yolu maç nedeniyle 50 dakikada aldık. metro durağında adem'i yaklaşık 45 dakika bekleyince maçtan önce yemek planımız suya düştü. birer dürüm ayran hazırlatıp stada geldik. başakşehir semtinin her tarafı araba ile dolmuştu. misafir tribünün girişine vardığımızda girişin demir sürgünün kapatılmış olduğunu gördük. g.birliği taraftarı olduğumuzu söyledik. görevli bizim stadyumların müdavimi olduğumuzu bilmediğinden araba ile girişin yasak olduğunu söyledi. arabanın ve mustafa'nın karizmasını kullanarak demir sürgüyü açtırdık. beşiktaş'lılar döne döne park yeri ararken biz stadın hemen dibindeki yaklaşık 30 araçlık park yerine aracımızı park edip içeri girdik. zaten polis araçları dışında sadece bizim araba vardı. g.birliği'nin seyircisinin az olduğundan yakınıyoruz ama bunun böyle avantajları da oluyor.
stad girişinde görevli ayranları içeri sokamayacağımızı orada içmemiz gerektiği dürümleri içeri alabileceklerini söyledi. ayran dediğim de milli içeceğimiz aslan sütü değil yanlış anlaşılmasın, bildiğiniz inek ayranı. ayranları orada içip tribüne çıktık. yukarıda dürümleri yerken boğazımıza dizildi. tribünde sadece bir taraftarımız vardı. işi için istanbul'a gelmiş.gelmişken maça gelmeye karar vermiş. sonra ankara'dan onur aradı. yolda olduklarını 4 kişi ile geldiklerini söyledi. misafir takım tribününü ve park yerini tarif etmek istedim ama bildiğini söyledi. maçın 20. dakikasında yetişebildiler. arabayı çok uzağa park etmişler. beşiktaş tribünleri hemen hemen doluydu. belli bu maçı çok önemsemişler. daha biz tribüne giremeden takım sahaya çıktığında bizim tribünlere gelip 1 kişilik taraftarımızı selamlamış. o da şaşırmış arkasına bakmış başka birileri var mı diye. biz 5 kişi olunca stadyumdaki bir anlık sessizlikten faydalanıp "haydi gençler" diye bağırdık. beşiktaş taraftarının hoşuna gitmiş olmalı ki alkışla karşılık verdiler. stadın hoparlörünün sesi öylesine yüksekti ki cep telefonumun çaldığını düşündürecek kadar titreşim yaptırıyordu. ancak hakkını vermek lazım, beşiktaş taraftarının tezahüratları da ondan aşağı kalmıyordu.
tahmin ettiğimiz kadro sahaya çıktı. sadece cezalı olan skulasson yerine doğa sahadaydı. beşiktaş baskı kurarak maça başladı ama bizim takım canla başla mücadele ediyor, takım halinde savunma yapıyor ve ileri çıkma istediğini djalma ve el-kabir'in rakip savunmaya baskısıyla gösteriyordu. seyirsinin müthiş desteği ile beşiktaş baskı kurdu. sağ bekte bu maçta kendisinden çok şey beklediğim ahmet oğuz muhtemelen stadın atmosferinden etkilendiğinden ismail köybaşı ve olcay'dan kötü çalımlar yemeye başladı. sağdan çizgiye inen beşiktaş etkili olmaya başladı. net bir pozisyonda bir topları direkten döndü. mustafa "golü yiyeceksek hemen yiyelim de karşılık vermeye zaman kalsın" dedi. bizdeki özgüven patlamasını düşünün artık. ileri çıkmakta zorlanınca quaresma, sosa, oğuzhan gibi koşmayı sevmeyen oyuncular 25. dakikaya kadar diri kaldılar ve etkili oldular. çok iyi pas yaparak geldikleri pozisyonlarda bence takımımızın en iyisi olan selçuk ile doğa geçit vermedi. 25.dakikadan sonra beşiktaş'ın temposu düştü. ilk yarının son dakikalarında gole daha yakın olan taraf bizdik.
ikinci yarının başında beşiktaş yine baskılı başladı. 25 dakikalık kondisyonları olduğunu ilk yarıda anlamıştık. 70. dakikaya berabere girebilseydik maçın bize dönme ihtimali çok yüksekti. tam aydın karabulut kenarda beklerken ve biz umutlanmak üzereyken beşiktaş son nefesinde, çıkarken kaptırdığımız bir pozisyonda golü buldu. takımımız hemen reaksiyon gösterdi ve etkili ataklar geliştirmeye başladı. el-kabir kale sahasından iyi vuramadığı pozisyondan sonra djalma rize attığı rakibin solundan atıp sağından geçtiği golün aynısını atmayı denedi ama rakip savunma oyuncusu son anda müthiş bir refleks ile topa dokunmayı başardı. sonra uğur'un direkte patlayan müthiş şutunu izledik. bir anda tüm stad sessizliğe gömüldü. rakip kaleci tolga kale vuruşlarını geciktirmeye başladı. şenol güneş skoru koruyabilmek için bir forvet oyuncuyu çıkarıp orta sahaya ön libero necip'i aldı. maçın son anlarında kazandığımız serbest vuruşta el-kabir'in topuk pasında topla buluşan ahmet çalık bizi heyecanlandırdı ama ofsayt bayrağı kalktı.
bu maçta tüm oyuncularımız mücadele etti, görevlerini yerine getirmeye çalıştı. selçuk, hopf, ahmet, kulusiç takımın en iyileriydi. ahmet oğuz, stancu ve hleb beklediğim performansı gösteremedi. hleb - irfan, stancu -aydın değişiklikleri biraz daha önce yapılsaydı kanımca daha iyi olurdu. sonradan oyuna giren irfan ve aydın da istekli ve verimli oynadılar. skulasson'un eksikliği hissedildi.
maçtan sonra beşiktaş kanadında büyük bir mutluluk vardı. belli ki çekiniyorlarmış bizden.
maç çıkışı onur'u arabasına kadar götürüp beşiktaş'ta boğaz kenarında bir yere oturduk. maçın değerlendirmesini yapıp ayrıldık. bu mağlubiyet bizi çok fazla üzmedi. çünkü takımın bir oyun planı var ve teslim olmuyor. genç oyuncularımız tecrübe kazandığında ve takım yavaş yavaş oturduğunda ligin korkulan takımlarından biri olacağı izlenimini verdi bize.