işten çıktım. sabahtan beri aklımda tek şey, beşiktaş!
ilk yarı tutuk futbol, almeida'nın edu'nun kaçırdığı mutlak gollük pozisyonlar. dk.41 yoktan yere, sorumsuzca hoyratça golü yiyoruz elyasa'dan.
hanım "mado'ya sahlep içmeye gidelim" dedi, "hem kar da yağıyor güzel olur."
başladık yürümeye, sinirden delirmemek elde değil. gözüm telefonun ekranındaki canlı maç istatistiklerinde yürüyorum. arkadaşlar da bize katıldı karın altında yürüyoruz, kayıyoruz, kar topu oynuyoruz. ikinci yarıya golle başlıyoruz. almeida. yoo hayır, bu kadar iyi gidemez işler bişeyler olmalı. dk.67'de cenk, abisi rüştü'den öğrendiği gibi, çıkmaması gereken bir topa şeytanın da dürtmesi ile çıkıyor ve golü görüyoruz kalemizde. telefonun ekranında golü görüyorum. iyice tadım kaçıyor. suratım düşüyor.
ben yenilmek istemiyorum. ben beşiktaş'ım. ben yenilmek istemiyorum. kimse beşiktaş'ı yenemez. hiç bir alanda yenemez. yeşil sahada hiç yenemez.
madoya girmek üzereyiz. fotoğraf çektirelim diyorlar. zoraki bir poz veriyorum. bir yandan telefona kar gelmesin diye uğraşıyorum bir yandan gözüm ekranda. 2-2 ! almeida. tamam diyorum en azından 1 puanı aldık dk.87.
şampiyonluk yarışından kopmamamız lazım. bu bir puan önemli. bir yandan da korkuyorum ya 3. golü yersek.
tam kapıdan giriyoruz. beşktaş 3 - g.antep 2 gol egemen korkmaz dk.90. bu anlatılmaz, tarif edilmez bir duygu. bu aşk. bu ne sevgiliye, ne hayat arkadaşına, ne annene, ne babana, ne vatanına ne de başka bir şeye duyduğun bir his. bu beşiktaş aşkı. senin hayattaki var oluş nedenin. senin karakterin bu. o an deliriyorum sevinçten. allah kahretsin diyorum neden inönü'de değilim. hadi gidemedim, neden ekranın başında değilim. nasıl kaçırdım bu geri dönüşü. nasıl kaçırdım bu inanılmaz galibiyeti. ama olsun, ne farkederki. beşiktaşım kazandı. benden daha mutlusu var mı hayatta..
giriyoruz içeri. sahlebimi söylüyorum, üzerine tarçınlı ceviz. ne bir sorun kalıyor kafamda, ne dert, ne tasa. beşiktaşım sen çok yaşa.