bir avuç şanslı kişiden biri olarak, yunanistan-türkiye maçını karaiskakis stadı’nda atina’da canlı olarak izledim.
bir firmanın düzenlediği organizasyon ile atina’da zafer yaşadığımız maça gitme şansı elde ettim.. organizasyon şubat ayında belli olmuştu. herşey güzeldi, takımımızı tüm seyirciler ile birlikte izleyebilecektik. fakat ne olduysa oldu, federasyonlar bir karar aldı: türk seyirciler maça giremeyecekti. yani atina’ya gidecektik, yunanistan’ın güzel başkentini gezip, maçı da bir yerde izleyip geri dönecektik. neyse ki, sponsor firma, herşeyi ayarlamıştı..sadece özel iznin yetmeyeceği belli idi. ..koruma jipi, özel güvenlik koridoru, stada gelirken, statta ve sonrasında gözünü dört açmış güvenlik görevlileri..hepsi ayarlanmıştı.
maç öncesinde atina’yı gezme fırsatı bulduk..izmir’i andıran bu güzel şehirde, herşey sanki türkiye’ye nazire yaparcasına benzerlik gösteriyordu. tavernada çalan müzikten, elinde tespih tutanlara, belli düzensizliklere kadar her şey aynı gibiydi. özellikle dinlediğimiz müzikler, taverna kültürü, kullandıkları bazı kelimeler derken, bu iki halkın artık kin ve düşmanlık duymasının manasız olduğunu hissettim. elbette tarihte birşeyler yaşanmıştı ve maçta gerginliği artıran bir unsur da, bağımsızlık gününün maçın bir gün sonrasına denk gelmesi idi. en ufak bir tahrikte, içinde benim de bulunduğum 150-200 kişilik türk seyirci grubunun başı derde girebilirdi.
maç başladığında adeta herşeyi unuttuk...hemen önümüzdeki fatih terim’e ve görebildiğimiz oyunculara seslendik, onlara desteğimizi belirttik. hatta, biraz kendimize hakim olmamız istense de, zorlandığımız anlar oldu. yenen ilk golle birlikte, aramızda maçın gidişatını konuşmaya, tahmin etmeye başladık. fakat, tuncay’ın attığı gol, hepimizi biraz ferahlattı. bu arada ilk yarıda, yunan taraftarlar arasında olay çıktı. sanki iki rakibin maçıydı, gerçekten inanamadım..her ne kadar problemli bir taraftar grubu da olsa, milli maçta böylesine bir olay gerçekten ilgi çekici!
ikinci yarı başladı ve çok geçmeden golümüz geldi. işte o anda ne olduysa oldu, ne biz kendimizi tutabildik, ne de yan tarafımızdaki yunanlılar! bir tanesi, sanırım sevincimi kafasına taktı ki(!), bana doğru cips fırlattı. neyse ki, isabet etmedi ama yunan taraftarların korumaları aşma denemeleri yavaştan başlamıştı. 3.golde sevincimiz bir adım daha artınca vıp’teki çoğu yunanlı, bizden iyice rahatsız olmaya başladı. fakat, kaçırılan ikinci net pozisyonla ve ruhsuz oynayan takımlarını gördükçe, birçoğu tribünü terketti. bir yerde iyi de oldu, gerilim ihtimali azaldı. 4.golde artık kendimizi resmen tuttuk. sevinelim derken dayak yemek istememiştik. zira koruma sayısı 5-10 arasında idi fakat toplu bir hücumda işleri zor olabilirdi.
maç bitti, takımımızı coşku ile yanımıza çağırdık..fatih hoca, oyuncular, hepsi alkışlarımıza karşılık vermişti. fakat, en güzeli, yunanlı seyircilerin çoğunun, futbolcularımızın alkışlarına cevap vermesi idi. kale arkasında yer alan çapulcuların da o görüntüleri izlemesi gerek. hele maç sonlarına doğru hemen yanımıza gelen bir yunanlı çocuk, oyuncularına bağırıp birşeyler söylüyordu. kendisine baktığımızı görünce utandı ve gülümsedi. işte futbol böyle bir spor aslında…ufak bir gülümseme, sıcak bir yaklaşım, iki taraf arasındaki gerilimleri bitirebilir..
maç sonunda kale arkasındaki çapulcular ortaya çıktı. atatürk’e ithafen açtıkları pankarta karşı öfkelendik. hatta itiraf ediyorum ki, şahsen kendimi tutamadım. amaçları tahrik etmek ve olay çıkartmaktı. ama onları utandıracak bir şey yaptık..1821- bağımsızlık tarihleri- pankartını hep birlikte alkışladık.. “dağ başını duman almış”ı hep birlikte söyleyerek birlikte ve olabildiğince sağduyulu duruşumuzu koruduk.
stattan ayrılırken gerekli güvenlik önlemleri alındı ve yola koyulduk…bu keyfi bize yaşatan önce milli takımımıza, sonra federasyona, ayrıca firma ve korumalara teşekkür ediyorum. yunanlıların bayramını biraz zehir etmenin de ayrı bir keyif kattığını belirtmekten keyif alıyorum.