1997 mayısı, ligin sondan bir evvelki haftası. takım o sezon nispeten iyi bir ilk yarının ardından feci biçimde sermiş, berbat bir ikinci devre geçirmiş. bazı takımlar havlu atmış olmasa, rakipler birbirini yemese, düşmek işten değil. takım gayretsiz, pırıltısız. fenerbahçe o sezon şampiyonluğu kaybetmiş ama 2.'likte duruyor, bizim maçı kazanıp şampiyonlar ligi katılımcılığını garantilemek istiyor. daha doğrusu, garantileyecek gözüyle bakılıyor, çünkü biz asla ciddi bir tehdit oluşturmuyoruz. kendi gözümüzde de öyleyiz. bu ruh haliyle maça gidiyorum. beşiktaşlı bir arkadaşımla uludağ kebapçısında birbuçuk iskender yiyoruz, yürüyerek stada geliyoruz, o beni peşinen "geçmiş olsun" diyerek uğurluyor, maça giriyorum. kale arkası. hepsi de benim gibi, pek de ümitli olmayan bir taraftar topluluğu var. kale arkasının üçte ikisi falan dolu, diye hatırlıyorum. ve hayatımdaki en sürprizli galibiyetlerden birine tanık oluyorum.
erken bir gol attıktan hemen sonra (pascal'ın sümük gibi bir vuruşuydu) erkenden beraberlik gölünü yiyince, parlayan hevesimiz sönüyor aslında. ama hem bizimkiler şaşırtıcı derecede iyi (hırs ve kuvvetten ziyade, nereden çıkardıklarını anlamadığım bir sükunet ve ustalıkla oynuyorlar) hem de böyle bir rakip beklemeyen fenerbahçe gerçekten moral olarak çözülüyor. ikinci yarıda arka arkaya üç gol. bütün siyahlarımız gol atıyor. bizde bayağı çok sayıda gol atan ama hiç ısınamadığımız sarsak pascal (bir nevi proto-ısaac!) iki tane atıyor. sezona müthiş girmiş olan ama sonra ilk onbirden kesilecek kadar verimsizleşen santrfor lukaku bile bir tane atıyor. phiri atıyor ve hatırladığım en iyilerinden biri maçın. çok ustaca oynuyor. ama o maçtan yıldız olarak mehmet şimşek'i hatırlıyorum. hatırlarsınız, beşinci olan tarıklı moşe-kuşe-konalı takımın bazen idareten forveti bazen idareten sol kanadı olarak oynardı. çok yıllar oynadı, kaptanlığa yükseldi. "hala mı mehmet" denen, bıkılan, üstün yetenekleri olmayan ama bazen de müthiş katkılar koyan bir adamdı. o maç mehmet şimşek'in kariyerinin doruğu olabilir. üç golün, yanlış hatırlamıyorsam, doğrudan asistini yapmıştı. kanadı mekik gibi kullanmıştı.
netice: sarhoşluk! fener 2.'liği beşiktaş'a kaptırıyor. ali şen tribünde morarıyor (televizyondan izleyen arkadaşlar sonradan söylüyorlar.) o berbat sezonu bu maç uğruna helal ediyoruz.