sene 1977. urfa deplasmanı geldi. takımımız iyi ama her zaman olduğu gibi derdimiz para. ruhi hocayla perşembe gününden başladık hazırlıklara. urfa’daki otele telefon açtık. cumartesi akşamı için 16 kişilik yer ayarladık, yemekleri ısmarladık, ücretleri öğrendik. ardından ceplere baktık. iyi, bunları karşılarız ama gidiş-dönüş otobüs parası için hasan şengel başkanımızdan haber beklemeye başladık. yol uzun, en az 16-17 saat sürüyor. neyse cuma ola hayir ola dedik. hakiketen de hayır oluverdi. hasan abim bir geldi elinde 18 tane diyarbakir uçak bileti. bayram ettik. cumartesi saat 11’de otele telofon ettik ve 18 kişilik yer ayırttık. “hasan abi peki dönüşte ne yapacağız?” dedim. “merak etmeyin şimdi işim var. ben de biletimi aldım pazar günü yanınızdayım” dedi gitti. bilet 18 tane olunca 16 futbolcunun yanında bir de genç takımda oynayan 17 yaşındaki çok kuvvetli, süratli ve topa iyi vuran ismail kabaoğlu adındaki çocuğu ekledik. ruhi hocamın da çok ümitli olduğu çocuk aynı zamanda efedimi efendi.
cumartesi kulüpte çocuklar kahvaltı etti ardından bindik uçağa diyarbakır’a indik. urfa’ya biletleri aldık. zaten yakin 3-4 saat sürüyor. arada bir öğlen yemeği vakti var. lokanta ararken bizim çocukların elleri deriden, içi kürklü kabanları var. ankara soğuk ama diyarbakır yanıyor. hiç unutmam adamın biri “sibiryadan mı geliyorsunuz” diye sormaz mı. tabii biz gülmekten kırılıyoruz. neyse lokantaya girdik. biliyoruz aman şişler, kebaplar acısız olsun derken, acısız şişten ağzıma 1 parça et attım aman allahım zehir gibi acı. garsona “biz acısız istemiştik” dedim. garson bize “abi bunlar özel acısızdır” dedi. biz de “acısız buysa acılısı kim bilir nasıldır” dedik. çocuklar yediler bir şeyde olmadı. bindik otobüse gidiyoruz urfa’ya.
yol 4 saat falan surdu. otele gittik. şehrin ortasında carsının üstünde ucuz bir otel aksam yemeğini ve maç yemeğini lokantaya ısmarladık. aksam yemeği yendi çocuklar çok keyifli her şey iyi gidiyor. yattık. sabah hocayla biz erkenden kalktık. 11'e kadar çocukların içi bayılmasın, ağızlarına bir şeyler atsınlar diye aşağı carsıdan bisküvi, kutu peyniri falan aldık. kapılarının önüne koyamaz, uyanan çay söyleyip yiyecek.
tam otele gelirken ruhi hocam uzun boylu genç bir adama “vay hocam” dedi tokalaştılar. neyse ben de hocam diye eline sarıldım, anladım ki bizim maçın hakemi. ayrıldıktan sonra bizim ruhi hoca başladı sevinmeye. elinden paketleri bana verdi, iki eliyle avuçlarını okşayıp bu hakemin yumurtaları 6 okka diyor başka bir şey demiyor. tabii ben de sevindim aman bizi tutmasın zaten mümkün mü deplasmanda hakem lehimize düdük çalsın. hakkimizi yemesin o bize yeter diyorum ama ikimize de can geldi. kumanyaları kapıya koyduk. biz başladık maçı düşünmeye ama hasan abi daha gelmedi. diyoruz ya bir aksilik çıkarsa gelemezse nasıl döneriz. böyle konuşurken maç yemeği saati de geldi. tam lokantaya oturduk hasan abim gelmez mi. bir de arkasından “çocuklar size dönüşte cesur turizmden komple otobüs tuttum” dedi. o zaman tam bayram yaptık işte! hakem de iyi takim da iyi haydi çocuklar!
mac saati geldi stada gittik. tamamen dolu. hava da güzel. çocuklar başladılar soyunmaya. hepsi rahat ,moralleri yerinde. hasan abime bakıyorum. sol cebinde senelerdir ameliyat olmaya vakit bulamadığı fıtığı, sağ cebinde de bir şişkinlik var. arkasından açıklıyor, vallahi peşin prim de var. mübarek soyunma odası sanki urfa deplasmanı değil bayram odası.
takımlar sahaya çıktı. tezahürat her zaman olduğu çok fazla. ortalık “urfa urfa” diye inliyor ama biz de çocuklarda çok rahatız inanıyoruz iyi netice olacak.
derken maç başladı. iyi de gidiyor. bayağı süratli maç oluyor. iki takım da gol atmak için var güçleriyle oynuyor ama ilk devre golsüz bitti. olsun ikinci yari nasıl olsa zapo asim’im bir tane şişirir, olmadı başkası çakar diye düşünürken ruhi hoca “ismail ısın oyuna gireceksin” demez mi! ismail hemen koridora fırladı ben de arkasından. yedek giriş formunu doldurmaya koridora cıktım, baktım ismail köşede kramponlarla betonun üstünde koşup duruyor. “lan oğlum ne yapıyorsun” dedim. “şimdi kayıp düşeceksin, oyuna girmeden sakatlanacaksın.” hemen ayakkabılarını çıkardı. çorapla uçuyor, zip zip zip zipliyor. formu doldurdum baktım boynundaki kolyesi sallanıp duruyor. “yav ismailim şu kolyeyi çıkar. simdi girince gol atacaksın, heycanından kolyeni koparırsın, zincirde kalın kopmaz boynunu yırtmasın” dedim. kolyeyi çıkaracağız ama onun da eli titriyor benim de. neyse zar zor çıkardık kolyeyi cebime koydum. “aman ismailim kaleyi gördün mü vur” diyorum. “sen çakarsın” diyorum. “hadi aslanım, hadi koçum” ama ismail ç ok heyecanlı ilk defa forma giyecek. hem de urfa’da kolay mı? ama ismail zımba gibi.
ikinci yari başladı. dakika 47 ismail’in önüne aradan uzun bir top. ismail bir fırladı. 3-4 adim attı. kaleye yaklaşık 20 metre varken topa bir curduuu top üst ağlara takıldı. anam hakem de ortayı gösterdi gooolll! gol iyi de ismailim golden sonra uçarak önümüze geldi. başladı bağırmaya “rıfat abi gol atim rıfat abi gol attım”
cıktık kulübeden kafamıza bir şeyler yağamasın diye ismail’i yerden kaldırıp oyuna sokalım diye. tüm topçular, hakem onu bekliyor. neyse hakem bir şey demedi. bizde bir şey demedik. oyun başladı. 1-0 öndeyiz. yürüyün aslanlar yürüyün koçlar.
bu sefer urfaspor haliyle saldırmaya başladı. 65. dakikada bir gol yedik. olsun 1-1. ama çocuklar iyi oynuyor. derken yavrum zapo asim 75’inci dakikada aldı oturdu bir yapıştırdı goool. hakem de ortayı gösterdi. şimdi dedik maç geldi. kaptan cemalim amatör cemalim, kafadan bir top vermiyor. müdafaamız çok iyi. arada bir tane daha atar mıyız acaba diye aklımızdan geçiyor derken maç bitti, bitiyor. 2-1 öndeyiz çocuklara peşin primde var seviniyoruz derken sağ taraftan bizim kaleye doğru uzun bir top tam 18 çizgisinin ortasındaki yayda kaptan cemalim her zaman olduğu gibi topa kafayı vurdu top orta sahaya doğru geliyor fakat cemalle beraber kafaya çıkan güven sırtıyla cemale yüklendi beraber 18 içine düştüler. hakem düdük çaldı anam iyi dedik bize faul verdi simdi maç bitti. derken penaltı noktasına gitti penaltı noktasını gösteriyor. donduk kaldık. 6 okka hakem ne yaptın niye penaltı verdin yerimizden kımıldamıyoruz ne yapalım çaldı bir kere. hakemin çaldığı düdük güven vurdu golü attı ve maç 2-2 bitti. ne yapalım deplasmandan 1 puan almakta iyidir. tabii beraberliğe de iyi prim var. otobüs kapıda hazır. urfalılar memnun son dakikada maçı, uyduruk penaltı ile kurtardılar. derken düştük uzun yola. herkesin de keyfi yerinde. hele ismail bülbül gibi konuşuyor.
bir yerde durduk yemekler bu sefer serbest herkes istediğinden istediği kadar yiyecek hasan abim başımızda yolculuk iyi gidiyor.
sabaha karşı çay molasında şeker pınarında maçın hakemiyle karşılaştık mı! hasan abim “olur mu hocam böyle penaltı verilir mi?” deyince, hakem ne dedi biliyor musunuz “ben o penaltıyı çalmasaydım, ne ben, ne siz oradan sağ çıkamazdık.” “aman hocam iyi ki çaldın biz de şimdi bedavadan yaşamış oluyoruz sayenizde” dedik sağ salim ankaraya döndük.