şimdilerdeki, daha doğrusu bugünlerdeki fenerbahçe'yi yazmak benim içinde, hele hele şimdiki genç futbol severler için de hiçbir caziplik noktası olmazdı diye düşünerek, sizleri şöyle bir elli (50) yıl öncesine çekip , o zamanın adana şehir stadyumuna (şimdiki 5-ocak stadı)'na sanal ve hayal düşüncelerimde ışınlamak istedim, bir anda...
yalnız, benim anlatacağım buradaki anımı ve hatırayı, sakın "google" arama motorundan tıklayıp da aramaya kalkmayınız zira bulamazsınız, çünkü size bunu necip köni hafızasından canlı bir tarih olarak aktarmak istiyorum... zira bu anlatacağım küçük hatıra yazımda belki o günü yaşamış çok kimseler malesef şu anda dünyada yaşamıyorlar dahi...
bu anlatacağım maçlar hatırladığım kadarı ile 1958- yılının kış aylarında, bendenizin ilkokul 3.cü sınıfa gittiğim dönemlere denk geliyor.. enteresan şimdi bana sorsanız, öğle üzeri ne yemek yedin diye? hatırlamayabilirim belki, ancak insanoğlu her nedense geçmiş eski günleri bir film gibi yerine göre %100 net olmasada bazı anıları ve hatıraları rahatlıkla hatırlıyabiliyor.. mesela şunu çok rahat sizlere söyliyebilirim, sevgili hemşehrim sn. fatih terim daha ilkokula dahi gitmiyordu, bu anlatacağım öyküdeki dönemde..! :)))
1958 yıllarında, hatırladığım kadarı ile türkiye' de çim sahası olan iki stadyum vardı. 1-ankara (19-mayıs) stadyumu - sahası çim, 2-istanbul (mithat paşa) stadyumu (şimdiki dolmabahçe inönü-bkj) stadyumu. -sahası çim, fakat çimlerin bakımı ve masrafı çok olduğu için sonradan tasarruf amacı ile çimleri sökülerek, toprak sahaya dönüştürülmüştü uzun bir müddet için, kuzey kale arkasında "gazhane" denilen fabrikanın yüksek taş duvarları vardı. 3-istanbul (fenerbahçe) (şimdiki şükrü saraçoğlu) stadyumunda maçlar yapılmaz ve sahası otlar ile kaplı otlak gibiydi. çoğu yeri de topraktı. 4-izmir (alsancak) stadyumu - sahası beton gibi sert toprakdı. (tribünleri tahtaydı, sonradan batı ve doğu tribünleri betonarme yapıldı.) her iki kale arkasında da seyirci tribünü yoktu.. (halende aynı) 5-adana (şehir) stadı - sahası beton gibi sert toprakdı. (sanki büyük bir park-bahçe içinde gibiydi. portakal çiçekleri kokardı mevsiminde.)
o zaman futbol oyun sistemi ( w m ) denilen, (2) iki bek, (3)üç orta haf ve (5) forvet , tabii ki birde (1) kalaeci ile takım kurulurdu... daha çok müdafa sisteme dayalı olur ve çoğu zamanda maçlar gosüz berabere de bitebilirdi. (4-2-4) - (4-3-3) - (4-4-2) - (v.s.) oyun sistemleri daha sonraki yıllarda kademeli olarak devreye girdi zamanla.
fenerbahçe kadrosu - (w m) sistemine göre, kurulmuş takım ise ; kaleciler - şükrü ersoy + özcan arkoç (yedek) (vefa' dan) geri müdafaa - avni (sol bek)- basri dirimli (sağ bek) (kıbrıs'lı mehmetçik) orta saha - şeref has (sol haf) - naci erdem (orta-santra haf) -takım kaptanı - şirzat (sağ haf) (beykoz' dan) forvet - mikro mustafa (sol açık) - yüksel (sol iç) - lefter (santfor) - can bartu (sağ iç) - akgün kaçmaz (sağ açık) hacettepe'den. kadroyu tam %100 değilsede, %90 bu şekildeki kadrosuyla hatırlıyorum.. (şayet meraklısı varsa bu işin, örneğin o maçta oynayan sevgili sn. can bartu ağabeyimize sorabilirler..!) :))) sanki fenerbahçe antrenörü ise sevgili sn. cihat arman gibi hatırladım.. inşallah bir yanlışım yoktur. şayet varsada lütfen beni düzeltiniz..! :)))
bu maçlarda, o meşhur milyon liralık forvet (şenol+birol=gool) daha beşiktaş'dan transfer edilmemiş, bildiğim kadarı ile selim soydan, nedim, ogün altıparmak (izmir-karşıyaka'dan), aydın (karagümrük'den) henüz kadroda yoklar.. (ben bu şekilde hatırlıyabiliyorum geçmiş günleri.)
neyse, artık hikayemin başlangıcı olan, o 1958 yılının kış günlerindeki adana şehir stadına gelelim... türkiye'nin dev takımı sarı kanaryalar, fenerbahçe cumartesi ve pazar günleri olmak üzere iki özel maç yapmak için davet edildikleri adana'ya gelir... adana'da yer yerinden oynar. herkes çok sevinçli ve neşeli, çünkü büyük bir takım fenerbahçe'yi artık canlı canlı gözleri ile görebilme şansları olacak diye...
rahmetli babam, istanbul'lu ve çok koyu bir fenerbahçe'liydi. o zamanlar futbolda fanatiklik yok.. bütün taraftarlar birbirlerine karşı centilmen (belki tek tük sivri tiplerede rastlamak elbetde mümkün). adana şehir stadı o zamanlar küçük bir stad, birbirlerine vagon gibi bağlı (3) üç kapalı küçük tribünler (klasik anadolu stadları gibi) karşısında betonarme açık bir tribün... kale arkaları ağaçlıklı büyük bir park şekilinde kuzey ve güney olmak üzere iki büyük bahçe.. ancak bu dev fenerbahçe maçlarına izdiham çok fazla ve misafir takımın masraflarını karşılmak için ek bilet satıp, gelir sağlamak gerekliymiş (rahmetli babamın anlattıklarından) yine hatırlayabildiğim kadarı ile maçların biletlerinin fiyatları , fenerbahçe maçları için özel ; 1-açık tribün = 5-tl 2-kapalı tribün = 10-tl 3-şeref tribünü = 15-tl 4-saha kenarı masa = 50-tl (dört kişilik, yani bir kişi 12, 5-tl) 5*kale arkaları ayakta = 1-tl (tabii buraların beleşcileri (bedavacıları) çok çok) yalnız gülmeyiniz, o dönemlerde bu paralar çok çok pahalı bir kişi için, (bir yabancı film oynatan (1-film) lüks bir sinemada (alsaray veya erciyes sinemaları) bir seans sinema bileti (2, 25-tl) / kişi içindi..maçlarda ilişkin dediğimiz çeyrek ekmek arası sucuk 75-kuruş, şayet dürüm bir porsiyon kebap ise 150-kuruş yani (1, 5-tl)... bu değerleri veriyorum ki gözünüzde hadiseleri daha iyi canlandırınız diye.. vallahi rahmetli babamında o dönemdeki aylık geliri hatırladığım kadarı ile 1500-tl/ay idi.. (fabrika md.mv.) oturduğumuzun evin bir yıllık kira bedeli ise çok iyi hatırlıyorum bunu , 3000-tl/yıl idi. (adana'da ev kiraları yıllık üzerinden ödenir. buda bir dip notdur. )
tabii babam sadece beni uslu durduğum için, kardeşimi büyük bir senaryo ile atlatıp yanına alıp götürerek, dört arkadaşı ile birlikte stadın saha kenarındaki o özel tahta maslara yerleştik.. göyya stadın en lüks yeri oraydı. zira saha kenarından bütün meşhur fenerbahçe'li futbolcuları çok yakından görecektik.. ne mutlu bana tabii ki .
ilk maç cumartesi günü, adana'nın kış günü olmasına rağmen günlük güneşlik ancak soğuk bir havada fenerbahçe - adana demirspor maçıydı. o dönemlerde adanademirspor'da meşhur golcü füze selami, kartal yaşar (bu iki futbolcu adana'nın futbol camiasında göz bebekleri ve fenerbahçe'de de bir dönem futbol oynadılar) kaleci haşim, dilo yaşar, coral gibi adana'nın sevilen futbolcuları vardı. neyse hatırladığım kadarı ile fenerbahçe maçı çok kolay ( 4 - 1 ) kazanmıştı..
ancak ertesi gün olan pazar günü, sanki cumartesi gününün o güneşli bahar havasını, kara yağmur bulutlarına terk etmişti hava sanki adana semalarında. havada bir gün öncesine göre daha da soğuk olmuştu. fenerbahçe-adana karması (ad.demirspor takviyeli) maçıydı. biz yine bir önceki gün gibi saha kenarındaki aynı masamıza yerleştik, babamım dört arkadaşı ile birlikte.
dediğim gibi hava kapalı, simsiyah bulutlar, sanki gece maçı oynanacak kadar karanlıkta, fakat çok kuru ayaz bir soğuk, saha beton gibi sert bir toprak ve devamlı rüzgar neticesinde bir ince toz serpintisi oluyordu zaman zaman, bunun içinde önlem olarak bir belediye su arazözü gerektiğinde toz kalkmaması için sahayı sulamak için, saha kenarında bekletiliyordu. adana karması takımı, zaten dünkü demirspor takımının bir iki diğer adana takımlarından alınan iyi futbolcularla takviyesi ile aynısı idi. böylelikle fenerbaçe'nin önünde hıslı bir takviyeli adana demirspor vardı.
her iki takım içinde çok zor şartlarda ve havada başlayan maç, yer yer setleşmelere kadar gidiyordu mücadelede. rahmetli babama arada sırada gözlerim kayıyordu, maçın stresinden (geriliminden), adamcağız ağzındaki sigarayı nerdeyse içmiyor adeta çiğniyordu. her nedense o gün fenerbahçe takımında bir rehavet vardı, bir gün öncesinin galibiyet mahmurluğu ile sanki. fenerbahçe durgunlaşmış, aksak ve korkak bir futbol ile sanki berbabeliğe oynuyorlar gibi seyirciyi resmen uyutuyorlar, yapılmaması gereken hataları yapıyordu o kocaman fenerbahçe takımı, bir günün öncesindeki adana demirsporu sanki hafife almışlar gibiydiler.. adana karması olmuştu bir kaplan gibi saldırgan ve çok güzel bir futbol oyunu sergiliyordu. fenerbahçe olmuştu adana takım, adana karması takımı ise olmuştu sanki fenerbahçe.. lafı fazla uzatmadan.ancak bu maçın böyle gitmiyeceği zaten ikinci devrede (halftime) kendini gösterdi ve maçın sonlarına doğru o adana'nın göz bebeği sevgili füze selami ağbey çok şık bir doksandan attığı gol ile fenerbahçe'yi ( 1 - 0 ) yenmişti.
maçın bitiminde, fenerbahçe'yi tutmayanlar yani karşı taraftarlar (yani adana'lı galatasaray'lılar, beşiktaş'lılar) sevinçden gösteri yaparken, fenerbahçe taraftarları üzüntüden kahırlanıp, üzülüyorlardı. ancak bir ara yine rahmetli babama baktığımda, adamcağız resmen ağlıyordu, fakat kimseye belli etmeden.. bunun üzerine bende fenerbahçe'nin yenilmesine değilde, babamın üzüntü ve kederine, bende üzülerek bayağı çocuksu şekilde ağladığımı sanki dün gibi hatırlıyorum.
demek ki, bugünlere gelince, insan artık şunu rahatlıkla düşünebiliyor, sevincin, neşenin ve üzüntünün, kederin hiç bir devirde, hiç bir zamanda, şekili ve tarzı değişemiyor... "tarih tekerrürden ibarettir."
sizlere bol bol sevgiler ve saygılar sunarım, efendim...