bugünkü durumda vefanın galibiyetini normal bir netice telâkki etmemek sadece anormal bir düşünce olur.
galatasarayın mağlûbiyetinden sonra, bir çok kimselere dert anlatmak vazifesi alâkalılardan ziyade bana düşmüş olacak ki, sual soranların arkası bir türlü kesilmedi. bu itibarla, gelecekteki danışmaları biraz olsun önlemek ve şahsî kanaatimi açıklamak üzere şu satırları yazmağı faydalı budum.
evvelâ şunu söyleyeyim ki, ben vefa takımında eksik olarak yalnız «public» noksanlığını görenlerdenim. eğer bugünkü durumda vefalıların arkasına meselâ fenerbahçe'nin taraftarlarını koyacak olursak, bu takımın karşısında tutunmak oldukça güç olur.
vefa takımını fenerbıhçe ile yaptığı hususi maçlarda yakinen gördüm. her hattı olgun ve dolgun. bilhassa forvetleri oldukça semereli oynuyorlar. buna mukabil geri hatları da sağlam oyuncularla takviye edilmiş. bu itibarla vefa takımını — tâbir caizse — yabana atamayız. bilâkis onun her an artan kuvveti karşısında takdir hislerimizi açıklayabiliriz.
vefa takımında ne var? diyenler hâlâ mevcut. vefa takımında evvelâ istikrarlı bir oyun var. bu da, beraberlik oyununa fazlaca ehemmiyet vermekten ileri gelir ki biz, diğer takımlarımızda daha fazla olarak göremiyoruz. vefa takımında saniyen bir bilgi var. maç kazanma taktiği var. ve bütün bunlardan ayrı olarak başlarında mükemmel bir antrenör var. ve bu meziyetleri nefsinde toplayan bir takımın galibiyetini de normal telâkki etmemek, anormal bir düşünce olur.
galatasaray'a gelince, taraftarı olmakla beraber ifade edeyim ki, bugünkü durumiyle kuvvetli değildir. bundan başka içlerinde ayrı ayrı tempoda oyun kaldırabilecek oyuncular vardır. bu da beraberlik oyununu aksattırmak için gerçekten kâfi geliyor.
şahsen galatasaray'ın vefa karşısında galip gelebileceğini iddia edemem. fakat beş gol ile mağlûp olmıyacağını her zaman söyleyebilirim.
galatasaray vefa'yı mağlûp edebilmesi için evvel emirde forvetin vefa defansını yarabilecek kuvvette olup olmadığını münakaşa etmek lâzımdır. ben bugün için, sarı — kırmızılıların böyle bir kuvvete sahip olduklarını göremiyor ve bu yüzden müsbet bir kanaat taşımıyorum. binaenaleyh iş, vefa'nın galip gelebilmesi için bir takım şartlara bağlı kalıyor ki, bu şartların başında da galatasaray müdafaasının vefa tazyikine karşı durup duramıyacağı gelir. bu sual için de şüpheli bir ifade kullanmak doğru olur kanaatindeyim.
netice olarak galatasaray'ın mağlûbiyeti aradaki kuvvet farkından ileri gelmiştir. yoksa şunun bunun hatası mağlûbiyeti değil de ancak beş gollük neticeyi intaç ettirir.
dâva bundan ibarettir ve galatasaray tarihine bu ağır mağlûbiyet bu yüzden geçmiştir. bir de takımın neden zayıf olduğu mevzuu vardır ki,bu da ayrı bir münakaşa kapısı açar. biz bugün ona temas etmek istemiyoruz.
bu maçta vefa kalesini koruyan şükrü ersoy ile yapılan röportajdan: “o senelerde vefa takımı çok iyiydi. galip haktanır, ördek mustafa, tahtabacak ismet yanında galatasaray’dan isfendiyar gelmişti. beşiktaş’a yenilip şampiyonluğu kaybettik. ilk defa yedi tane futbolcu milli takımda oynadı. galip abi zaten daha önceden de milli takıma seçiliyordu. isfendiyar, garbis, rahmi de milli oldular.” şükrü ersoy da ilk kez 1950’de, vefa forması giydiği sırada milli takıma seçilmişti. ilk maça çıktığı günü şöyle hatırlıyor: “eskişehir demirspor’da oynayan zamanın meşhur kalecisi abdülkadir ile birlikte israil’le yapılacak maç için milli takıma seçildik. ben o gece heyecandan uyuyamadım. abdülkadir çok tecrübeliydi, o oynatılır diye düşünüyordum. galip abi beni hep yatıştırmaya çalıştı, ‘yarın sen oynayacaksın,’ dedi. maçtan iki saat önce yemek yedik. yemekten sonra ankara’da federasyonda tespit edip yazılarak zarfın içine konulan kadro açıklanacaktı. ben heyecandan bekleyemeyip tuvalete gittim. o sırada kadro okunmuş. galip abi beni görünce ‘sen oynuyorsun’ anlamında bir işaret yaptı.” israil maçı hiç beklenmeyen bir neticeyle sonuçlanmış ve milli takımımız 5-1 yenilmişti. bu maçtan bir hafta sonraysa vefa galatasaray’la oynamış ve tarihinin en parlak sonuçlarından birini almıştı. şükrü ersoy bir hafta arayla yaşadığı üzüntü ve sevinci anlatıyor: “israil’deki maçta 5-1 yenildik. milli takımımız o zamana göre en iyi takımdı. gündüzler, rehalar gibi çok tecrübeli oyuncular vardı. bir tek ben on dokuz yaşındaydım. takım tecrübeliydi ama bir şekilde yenildik. turgay da genç milli takımın kalecisiydi. onlar ankara’da mısır’ı 3-1 yendiler. türkiye’ye döndük ama beş tane yedim diye üzüntülüyüm tabii. bütün arkadaşlar beni teselli ettiler. ‘biz de galatasaray’ı yeneceğiz ve turgay’dan rövanşı alacağız merak etme,’ dediler. hakikaten maçı 5-1 kazandık. her gol attığımızda yanıma gelip, ‘ne haber, daha atalım mı?’ diye soruyorlardı. ben de ‘atın tabii, daha beş olmadı,’ diyordum.” http://dinyakoskrampon.bl.../2014/02/sukru-ersoy.html