federasyon mensupları başarısızlığa sebep olarak halkın menfî tezahuratını gösteriyor
italya maçı hazırlığı ekide başlayacak.
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak da üzüntü içerisinde olduğunu söylemiş ve milli takım çalışmalarının kısa vadeli değil, uzun vadeli bir program altında devam edeceğini açıklamıştır. esas gayenin avrupa kupasında iyi bir derece almak ve iddialı bulunmak olduğunu tekrarlayan başkan apak «hedefimiz, 2 aralıkta italyanın sonradan tespit edilecek bir şehrinde oynanacak olan italya - türkiye milli maçına hazırlanmaktır.» demişdir.
milli maçlar sezonunu israil karşılaşmasıyla kapayan (a) milli futbol takımımız ekim ayından itibaren avrupa kupası hazırlıklarına başlayacaktır. federasyon israille tel -aviv'de yapılacak revanş maçının tarihini italva maçına hazırlık olması düşüncesiyle kasım ayının müsait bir gününe almak için teşebbüse geçmiştir.
genel sekreter bertoldi bir yazı ile durumu bildirdi. apak "temasa devam edeceğiz" dedi
ankara, özel
italya futbol federasyonui venezia kulübünde oynayan can bartu'nun, italya ile yapılacak avrupa kupası maçlarında türk milli takımında yer almasına izin vermemiştir.
italya futbol federasyonu genel sekreteri franco bertoldi, futbol federasyonumuz gönderdiği bir mektupla durumu bildirmiştir ve gerekirse fifa'ya başvurulacağını açıklamıştır. bertoldi, can'ın böyle bir maçtan sonra italyan seyircileri önünde zor duruma düşebileceğini ve venezia'daki prestijinin sarsılabileceğini ilâve etmiştir.
federasyonumuzun teşebbüsünü sportmenlik ve centilmenliğe aykırı bulan italyanlar italya futbolunu yakından tanıyan bir futbolcunun kendilerine karşı oynatılmasının doğru olmayacağını ileri sürmekte ve bu mevzuda yapılacak bütün teşebbüslerin reddedileceğini bildirmektedirler.
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, italya federasyonunun beklenen kararı hakkında geniş izhat vermemiş ve «meseleyi inceden inceye görüşmemz lazım. can'a beynelmilel federasyon kanalıyla izin alabiliriz. ancak, böyle bir teşebbüs italyada bir kulübe bağlı olan futbolcumuzun zararına olur mu, olmaz mı? işte buna karar vermek gerekiyor» demiştir.
apak, can italyaya karşı türk milli takımında oynadığı takdirde bunun halk üzerinde bir tepki yapmasından endişe ettiğini açıklamış ve federasyon heyeti ile temaslardan sonra italya'ya cevap verileceğini söylemiştir.
spajic, "italya'ya karşı beraberlik başarıdır" diyor
avrupada milli takımların 6 ay evvelinden maça hazırlandığını söyleyen antrenör, israil karşılaşmasından da çekiniyor
malatya, bahattin erdem bildiriyor
milli futbol takımı antrenörlüğüne getirilen spajic, «italya karşısında bir beraberlik bence başarı sayılır» demiştir.
kendisinin bir çalıştırıcı olduğunu söyleyen spajic, milli takımın tespitinde geç kalındığını, avrupada milli takım bünyesinin 6 ay evvelinden tespit edildiğini, bizde ise geç kalındığını ve maçlara yakın tarihlerde takım tespit edilerek telaş içinde hazırlıklara girişildiğini bildirmiştir.
italya maçından evvel yapılacak israel maçının da zor geçeceğini temas eden spajic, «tel-aviv'de maç kazanmak çok zordur. onun için her iki maç için şimdiden disiplinli bir çalışma devresie girmek lazımdır» demiştir.
naci ve lefterin milli kadroya alınıp alınmaması hususunda sorulan bir suale, bunu teknik komite bilir, şeklinde cevap veren yugoslav antrenör, «milli takımın en kuvvetli şekli sizce nasıl olmalıdır?» sualinin cevabını da teknik komiteye bırakmıştır.
israil maçı, mayıstaki karşılaşmanın revanşı olmak dışında italya maçının son ve ciddi denemesi hüviyetiyle de önem taşıyordu. bu sebeple yabancı sahada alınmış 2-0'lık galibiyeti takdir etmekle berabeaber, önümüzdeki pazarn provasını ümit verici bulmadığımızı kaydetmemiz gerek.
maçtan sonra futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, «karşılaşmayı ve daha ziyade takımımızı seyreden italyan seçici - antrenörü fabbri'yi yanıltmak için hücum oynadığımızı» söyledi ama, aksayan tarafımızın «müdafaa» oluşu, italya maçı için bâzı endişeler yarattı. italya maçı arifesinde israil'de oynamakla, esasen fabbri'ye takımızın ve futbolcularımızın özelliklerini göstermiş, rakibimize açık vermek hatasına düşmüştük.
eğer israil forvetleri yakaladıkları fırsatları değerlendirebilselerdi, umumiyetle başarılı oynayamayan müdafaamızın, beraberliği verebileceğinden endişe duyulurdu. herhalde öbür pazara kadar, takımın aksak taraflarının düzelmesi şart. aksi halde, tel-aviv'deki oyunumuzla bologna için fazla ümitli olamayız.
türkiye - israil milli futbol maçını seyreden italya milli lakım tek seçicisi edmondo fabbri, «türk takımı bizim için çetin ve tehlikeli rakip. bologna'daki mücadeleyi kazanmak bizim için kolay olmayacak» demiştir.
tel aviv'in ramatgan stadında yapılan karşılaşmayı italyan gazetecileri ile birlikte büyük bir dikkatle takip eden ve maçtan sonra «türk takımı fizikman ve teknik cepheden çok iyi. ikinci devredeki tertibi daha çok beğendim.» diyen fabbri, israil gazetecilerine de «türklerle berabere kalırdınız.» şeklinde beyanat vermiştir.
türk futbolunun son senelerde büyük bir gelişme kaydettiğine temas eden italya milli takım tek seçisi, devamla şunları söylemiştir, «bir noktaya temas etmek isterim: "türk milli takımı ile yapacağımız maçı farklı kazanırız" tarzında bir beyanat vermiş değilim. aksine, türklerden çekindiğimi ifade etmeye çalıştım. italya'dan buraya gelişim de, türk takımına verdiğimiz ehemmiyeti gösterir. tekrar edeyim, türk milli takımı bologna'da, istanbul'da da bizim için tehlikeli rakiptir."
fabbri, türk takımından en çok naci, metin, ikinci devrede oyunu giren kaleci özcan ve golcü forvet şenol'u beğendiğini de ifade etmiştir.
2 aralıkta bologna'da milli takımımızla avrupa kupasındaki ilk eleme karşılaşmasını yapacak olan italya milli takım kadrosunun, milan'ın bu hafta içinde londra'da ipswich town'la oynayacağı avrupa sampiyon kulüpler kupası maçından sonra tespit edeceğini açıklayan fabbri, sormani ve pascutti'nin kadrodan çıkartıldığını bildirmiş ve şöhretli futbolcuları yeni kadroya da çağırmayacağını tekrarlamıştır.
türk milli takımı bugün bologna şehrinde tarihte ilk defa olarak italya «a» milli takımı ile karşılaşacaktır.
ikinci «avrupa milletler kupası» turnuvasının birinci tur karşılaşması olan bu maçın rövanşı 37 mart 1963 de istanbul'da oynanacaktır.
ilk «avrupa milletler kupası» 1958 de tertiplenmiş ve milli takımımız romanyaya bükreşte 3-0 kaybedip, istanbulda 2-0 galip gelerek 3-2 averajla elenmişti. turnuvayı rusya kazanmıştı.
şimdi ikinci avrupa milletler kupası maçları başlamış ve türkiyenin karşısına italya çıkmıştır. milli futbol takımımız bugüne kadar italyanlarla üç defa karşılaşmış, ancak italyanlar bu maçlara (a) takımlarını çıkarmamışlardır. bu üç maçtan ikisinde italya (b) takımı galip gelmiş, biri ise berabere bitmiştir. ayrıca özel tertiple oynanan akdeniz kupasında ise bir n,maç berabere bitmiş, diğerini italya kazanmıştır.
milli takımımız bu maçı uzun zamandan beri hazırlanmış bulunmaktadır ve kıbrıs'la, israil'e karşı yaptığı iki hazırlık maçını kazanmıştır. bu maç türk milli takımının 89 uncu müsabakası olacaktır. yaptığımız 88 maçın 35'i bizim galibiyetimizle, 14', berabere, 39'u ise mağlûbiyetimizle snuçlanmuş bulunmaktadır.
futbolcularımız italyada birkaç gündür gelişen hava içerisinde moral bakımından oldukça yükselmiş durumdadırlar. .
taktiğimiz: müdafaa
federasyon başkanı apak ve antrenör spajiç, istanbuldaki revanş maçına ümit bağlıyabilmemiz için, bologna'dan kötü neticeyle ayrılmamak gerektiğini düşünmüş, bu bakımdan takımımızın «müdafaa» taktiğiyle oynamasında anlaşmışlardır.
futbolculanmıza verilen talimata göre, milli takımımız bugünkü maçta «1-5-3-2» şeklinde oynayacaktır. iki bek ve üç haf, geride adeta bir duvar kuracaklar, tarık, şeref ve kadri de hem geriye yardım edecek, hem de kontrataklarla rakip kaleye akacaklardır. bu duruma gore, ilerde metin'le şenol kalacak, geriden gelen topları kullanmağa çalışacaklardır.
orhan şeref apak, «saha, seyirci ve diğer avantajlarına rağmen, italyanlardan çekinmiyoruz» demiş ve futbolcularımıza güvendiğini açıklamıştır.
futbolcularımız istirahat ederek maç saatini beklemektedir. hepsi kendini iyi hissettiğini söylemektedir. sakatlık, hastalık yoktur. turgay, takımdan uzak kalışına üzülürken, uğur da iyileşmektedir. ancak bu iki oyuncu, takımda yer alamıyacaklardır. masör günaydın özyurt, çocuklara masaj yapmaktadır.
venezia takımında oynayan can bartu, dün sabah bologna'ya gelmiş ve milli takım futbolcularıyla kucaklamıştır. can, bir gün önce gaztemiz vasıtasıyla gönderdiği telefon mesajında olduğu gibi, arkadaşlarıyla karşılaşır karşılaşmaz, «çocuklar, korkmayın» demiştir.
bartu'yu aralarında görmekten sevinen futbolcular, ondan italyanlar hakkında bilgi almış, can da, italyan milli takımı elemanlarının özelliklerini anlatmıştır.
can «şu anda en büyük üzüntüm, milli takımımda yer alamamaktır. fakat arkadaşlarımın. türk futbolunun ne olduğunu göstereceklerine inanıyorum» demiştir, italyada bulunan antrenör szekelly de, maçı takip için dün bologna'ya gelmiştir.
orhan şeref apak, maçtan sonra eski milli takım antrenörü sandro puppo ile görüşecektir. apak'ın, puppo'ya, türkiyey'ye gelme teklifinde bulunacağı belirtilmektedir.
dün çıkan «la gazetta dello sport» da bu haberi vermiş ve «puppo'nun tekrar turkiye'ye gitmesi» ihtimalini öne sürmüştür.
başlangıçta çok iddialı konuşan, fakat iki gündür âğız değiştiren italyan gazeteleri, şimdi takımımızın «tehlikeli» olduğundan bahseden yazılar yayınlamaktadır. «tutto-sport», «türkler nefesli, seri, şutları da müthiş kuvvetli» derken, «stadio», kadri'nin solaçık oynatılmasını «bir kilit oyunu kokusu» şeklinde vasıflandırmakta ve «çok iyimser olmayalım» cümlesini kullanmaktadır.
apak'ın, basın toplantısında «bir general gibi konuştuğunu» yazan «stadio», «elbette bir generalin savaş arifesinde plânını açıklaması beklenmezdi» demektedir. «coriere dello sport» ise apak'ın, türkiye'nin italya'yı kupadan eleyeceği kanaatinde olduğunu farkettiklerini öne sürmektedir.
«la gazetta dello sport» son antrenmanda türkleri «diri ve canlı buludğunu» yazmakta, kadri'nin sol açığa konuşunun da, türk takımının müdafaa oynayacağına delil sayıldığını kaydetmektedir. aynı gazete, türk kafilesindeki bir huzursuzluğua da temasla şöyle demektedir: «resmi hüviyete sahio bir gazeteci - idarecinin türk milli takımının tertibini kendi gazetesine bildirmesi, türk gazetecileriyle federasyon arasında hâdise doğurdu. müşkül durumda kalan apak da, takımı gazetesine bildiren federasyon üyesini yalanlamak için kadroda değişiklik yapmayı tercih etti.»
evvelki gün «bologna maçının çok zor geçeceğini söyleyen fabbri, dün daha da açık konuşmuş ve «türk takımından ziyadesiyle çekindiğini» açıklamıştır.
italya milli takımı antrenör ve tek seçkisi, bu son demecinde takımımızın umumi bir tahlilini yaparak şöyle demiştir.
«türklerin tuzağına düşmemek için, türk yarı sahasında keşif olarak toplanmamak, oyunu sıkıştırmamak zorundayız. akınları saha ortasında düzenlemekten ziyade, oyunu açmak için orlando ve pascutti üzerinden oynamamız icabedecektir. seri ve girgin bu iki açığımızın sormanı ile deplasmana geçmesi, kanaatimce gol şansımın arttıracaktır. tahil, rivera ve bulgarelli'nin de randıman vermeleri gerekir. bu arada, bir hafta içinde üç beynelmilel maç oynayan rivera'nın yorgun olmasından endişelendiğimi de belirtmek isterim.
asıl korktuğum husus ise, türk defansını aşamamaktır. öte yandan, türklerin iki açığı da seridir. fakat deplasman kuvvetlerinin zayıf olduğunu gördüm. bununla beraber aynı durumdaki ipswich town takımının da milan'a iki gol attığını hatırlatırım, kısacası her bakımdan türk takımından çekiniyorum, hem de ziyadesiyle çekiniyorum.»
milli takım elemanları: "vazifemiz zor, bütün varlığımızla çalışacağız"
bologna'da bulunan arkadaşımız namık sevik, milli takım futbolcularımıza bugünkü maç hakkında ne düşündüklerini sormuş ve şu cevapları almıştır:
özcan: «vazifemin güçlüğünü biliyorum fakat kendime ve arkadaşarıma güvenim var. hele italyanların büyük konuşması, bizi büsbütün kamçıladı, italyanların tahminlerini altüst etmek için, çalışacağım. turgay gibi bir kalecinin yerini doldurmanın kolay olmadığını da iyi biliyorum.»
candemir: «solaçık pascutti tehlikeli imiş. resmine baktım: hırçın görünüyor. ama ben de biraz hırçınımdır. bu bakımdan fazla korkmuyorum.»
ahmet: «karşımdaki sağaçık orlando'nun süratli ve cüsseli olduğunu söylüyorlar. tutarsak tutarız, tutamazsak seyrederiz demek. ama, tutarım gibime geliyor.»
suat: «bana. sormani'yi marke etmek, onun üzerine oynamak vaziyeti verildi. sormani fizikman 1.92 boyunda, golcü bir forvet. havadan top kesersek, bir şeyler yaparız. bütün iş, ilk 15 dakika gol yememekte...»
naci: «futbol gayreti dışında, kaptanlık vazifesi de omuzlarımda... turgay'ın sakatlığı, can'ın, lefter'in yokluğu vazifemizi daha da ağırlaştırıyor. fakat gene arkadaşlarıma güveniyorum, italyanların küçümsediği türk gençlerini yenmeleri, zannettikleri kadar kolay olmayacaktır.»
mustafa: «kadri ile birlikte bulgarellinin üstüne oynayacağım. ümitliyim. maçın ve rakibin zorluğuna rağmen.»
tarık: «hem defansa yardım edecek, hem de kontr-ataklarda hücuma geçeceğim. karşımdaki bek de sert ve sağlam robotti. zor iş ama, çalışacağız»
şeref: «rusya maçındaki gibi ileri-geri boş sahayı kontrolle vazifeliyim. rivera gibi de bir yıldız var karşımda. onu yorabilirim, muvaffak olurum sanıyorum. italyanlara türk futbolunun değerini göstermemiz lâzım.»
şenol: «ilerde yalnız kalanlardan biri olacağım. güç... israildeki gollerden, hiç değilse birini atabilsem, çok sevineceğim»
metin: «büyük maç... benim için, daha da büyük. italyanlara: yalnız kendimi değil, arkadaşlarımı da göstermek, tek arzum... soliç oynamam, avantaj benim için. yakın markajdan daha kolay sıyrılabilirim. inşallah, bologna stadından güleryüzle çıkacağız.»
kadri: «milli takımda ne zaman forvete konsam, hep müdafaa vazifesi alırım. bu sefer de böyle oldu. sahaya solaçık çıkacağım ama, aslında orlando ve bulgarelli üzerine oynayacağım. topu ayağımda tutup kontra-ataklarda ilerdeki arkadaşlarıma pas uzatmak da bir diğer vazifem... belli olmaz, belki de herkesi şaşırtan bir netice alırız.»
garip bir müdafaa taktiği ile oynatılan takımımız italyanların karşısında ancak 15 dakika dayanabildi
bologna, stadio communale... telefon başında istanbulu bekliyorum... bekliyor ve düşünüyorum: avrupalı, futbol meraklılarının ağzında artık türk futbolu, ispanyayı dünya kupasından eleyen, macaristan'ı, almanya'ya çekoslavakya'yı ve daha birçoklarını şurada burada yenen bir takım olarak anılmayacak. artık avrupalılar için türk millî takımı, italyanlardan yarım düzine gol yiyen herhangi bir takımdır...
evet, bologna'da kelimenin tam manasiyle bozguna uğradık. italya milli takımına 6-0 gibi korkunç bir sonuçla yenilmenin dışında, futbol olarak da hiçbir şey gösteremedik.
türk futbolu için «2 aralık 1962» her yönden kara bir gün oldu.
italya'da italyanları yenmek zordu. bütüna vantajlar rakipteydi. ve yabancı sahada oynayan bir takımın, sahadan mağlûp çıkması da futbol ölçüleri içinde normal sayılırdı. ama yarım düzine gol yemek, oyun olarak da ortaya bir şey koyamamak... bu kadarı fazlaydı işte!..
italyan gazeteleri olsun, futbolcuları olsun, günlerdir «maçı açık farkla kazanacaklarını» söylüyor ve takımımızı küçümsüyorlardı. böylesi, ne büyük konuşan rakipler önünde prestijimizi korumak ve ytenilsek bile, makul bir skoru sağlamak zorundaydık. aksine, görülmemiş derecede kötü oynayan milli takımımız, sahadan inanılmayacak bir netice ile, 6-0 mağlûp ayrıldı.
ilk 15 dakika
bologna'nın cıommunale stadını dolduran kırk beş bini aşkın seyirci, daha maç saatinden önce tezahürata başlamıtı. italyan milli takımında bologna'lı beş futbolcunun yer alması bologna halkını coşturan sebepler arasındaydı. havanın çok soğuk olmasına rağmen, seyirciler takımlarını teşçi etmek için bütün tribünleri doldurmuşlardı.
maça metin ve şenol hariç, herkesi kale ağzına toplayarak başladık. ilk dakikalarda ne pahasına olursa olsun oyunu rolantiye almağa yavaşlatmağa hatta durdurmaya çalışıyorduk. bütün oyuncuların kendi kalemiz önüne çekilmesiyle, italyanların gol atmasını önleyeceğimizi sanmak elbet de hata idi. futbolcularımız «ilk 15 dakika» çok dikkatli olmaları bildirilmiş, bu müddet içinde gol yemediğimiz takdirde, hücuma geçmek için açılabileceğimiz düşünülmüştü.
ne çare ki, taktik sadece 15 dakika başarılı olabildi ve maçın tam 15. dakikasında meşin yuvarlağı ilk defa kalemizde gördük orlando gerilerden söktü, fırladı. naci topu kesip taca atabilirdi, yapamadı. orlando'da kaldı top. o da getirip riveraya bıraktı. rivera şimşek gibi dalıp patlattı şutunu ve topu ağlardan çıkardık.
bu golden sonra italyanlar hücumlarını arasına fasıla vermediler. 11 oyuncumuzdan dokuzu kale korumakla görevli idi. ilk hareket, derhal kalemize kadar iniyordu. şimdi, tehlikeler birbirini kovalamağa başlamıştı. aradan her biri asır kadar uzun 10 dakika geçti. topu kapan sormani adetâ yürür gibi rahat daldı, ortaya nacinin burnunun dibinden ortasını yaptı. orlando kaleye üç metre mesafede yakaladı topu ve patlattı: bu ikinci goldü. çıkış yapıp, topu almayan özcanın hatâsı büyüktü. kalecimiz bundan sonra da bu çıkış yapmamak hatasını birkaç defa tekrar edecekti. aradan altı dakika daha geçecek ve sağaçıkta şahane bir oyun çıkartan orlando golleri üçe çıkartacaktı.
orlando artık büsbütün açılmış karşısında kimse yokmuş gibi rahat. mekik gibi çalışıyordu. ahmet'in arkadaşlarına uzatmak istediği bir topu gerilerden gelen maldini kapmış, ilerleyip ortasını yapmıştı topu çok iyi takip eden orlando yeniden içeri attı topu. durum şimdi 3-0 olmuştu...
ne oluyoruz?
futbolcularımız taktiği filin unutmuşlardı. hani unutmasalar da, bir şey değişmiyecekti. çünkü «müdafaa taktiği» maçın üçte birlik kısmında üç gol yedirmiş ve bu düşüncemizin yanlışlığını ortaya sermişti. üçüncü golden bir dakika sonra santrfor sormani yakaladığı topla daldı ve seri şutunu çekti. tribünlerş dolduran italyan seyircilerin «gol» diye ayağa fırladığı sırada, top direğe çarparak dönüyor ve kalemiz dördüncü golden koruyordu.
ama dördüncü gol, mukadderdi. hem de orlando'nun ayağından... milli takımda ilk defa yer alan orlando, silindir gibi önüne geleni ezip geçiyor ve hemen gole gidiyordu. maçın 37. dakikasında da böyle oldu. top orlando'nun ayağından filelerimizi buldu.
arada, bazı oyuncularımızın sertlik denemesine başvurması da, faydayerine zarar getiriyor, italyanlar boyuna faul atışı yapıyordu. seyirciden ilk küfürü işte bu sırada yedik: kadri, riverayı tırpanlamıştı. devre futbolcularımızın ne olduğunu anlayamadıkları bir sırada 4-0 aleyhimize kapandı.
tekrar oyun ve tekrar gol
ikinci yarıya takımımız başka bir haleti ruhiye içinde çıkacağı sanılıyordu. 4-0 lık durum, oyuncularımızı kamçılamış olmalıydı. yetkililer, böyle bir bozgunun nereye kadar gideceğini hesaplamış ve ona göre talimat vermiş bulunmalıydı. yani ne olacaktı sanki? fark zaten dörde çıkmamış mıydı?
fakat oyunun ikinci devresi başladığı anda değişen hiçbir şey olmadığı anda, değişen hiçbir şey olmadığı görüldü. takımımız tam bir başı bozukluk içinde dağınık bir manzara gösteriyor, italyanlar ise günlerdir bütük konuşmakta ne kadar haklı olduklarını ispat etmenin rahatlığıyla oynuyorlardı.
ve bu devre de, golle başladı. ikinci yarının daha üçüncü dakikası dolmamıştı ki, gene orlanda sağaçıktan daldı, pasını sola aktardı ve soliç rivera da mükemmel bir harekette topu ağlarımıza yolladı. beşinci golü de yemiştik.
bir de penaltı!...
takımımız bu golden sonra, sanki ağır bir yükten kurtulmuşcasına açık oynamağa başladı bu şekil, dışardan «takımız hu devre birinciye nispetle daha düzgün oynadığı» şeklinde bir yanlış görünüşe yol açmaktan başka fayda sağlamayacaktı. çünkü oyunun bu durumu almasında, bizim lüzumsuz - lüzumsuz ne kelime, sadece zararlı - «müdafaa taktiği» nden vazgeçerek hücuma kalkmamız kadar, italyanların da başka bir taktik tatbik etmelerinin tesiri büyüktü. italyan müdafaası bu defa. oyuncularımızı kendilerine çekiyor ve sonra âni «kontratak» larla kalemizde tehlike yaratacak topları ileri uzatıyordu. aslında sağbek maldini'nin de bizzat hücuma geçtiği ve bir sağiç, bir sağaçık gibi kalemize yanaştığı anlar az değildi
işte bu kontrataklardan birinde 66. dakikada sağiç bulgarelli birden ceza sahasına dalıyor, fakat ahmet'in müdahalesiyle kadri'nin kucağına düşüyordu. belçikalı hakem de italyanların gol sayısını arttırmasından zevklenmiş olmalı ki, «penaltı» kararını vermekte gecikmedi. çoklarınca «ağır ceza» olarak karşılanan bu penaltı kararı, gerçekten münakaşaya değerdi.
ve belki de, üzerinde kesinlik olmamasından, top fileleri bulmadı. santrfor sormani, topu pek yüksekten dışarı atarak penaltıyı kullanamadı. maçtan önce «muhakkak iki gol atacağını» söyleyen sormani, hakikaten kalmezide iki tehlike yaratmış ama çektiği şutlardan birincisinde ilk devre top direğe çarpmış, ikinci yarıdaki bu penaltıda da topu dışarı yollamıştı.
kapanış golü
maçın 75. dakikasından sonra beş dakika müddetle forvetlerimiz italya kalesi önünde dolaştı durdu. ancak, yakalanan fırsatlardan ilkinde metin, iki italyan müdafiinin faulü ile durduruldu. bir diğerdinde maldini, suat'ın ortasını önledi. diğer iki fırsatı ise, tarık ve şenol harcadılar. böylece «şeref golü» şansımız da yok oldu, gitti.
maçın «5-0» biteceği sanılıyordu. italyanlar, gol atmaktan, futbolcularımız da gol yemekten yorulmuşlardı sanki... ve bir anda orlandı göründü kalemiz yakınında... dört oyuncumuzun arasından sıyrıldı. topu bir kere daha ağlara gönderdi: bu, italyanın altıncı, orlando'nun da dördüncü golüydü.
«bologna bozgunu» nihayet bulmuştu: türk milli futbol takımı, italyaya 6-0 yenilerek sahadan ayrılıyordu.
futbolda 6-0lık bir skor. işe nereden bakılırsa bakılsın bir «bozgun»u anlatır. fakat bazen bozgunların da işi hafifleten sebepleri bulunabilir. bizim aldığımız bu neticenin ise mazur görülecek tarafı yoktur çünkü, türk milli takımı tarih boyunca bu kadar kötü bir futbol oynamamıştır. evet, bu takımı bir hafta içinde iki defa kıbrıs ve israil'de görmüş ve «maalesef iyi değil» demiştik. fakat bu kadar kötü olacağımız aklımıza gelmemişti doğrusu... müdafaamızın bu kadar kolay çökeceğini tahmin etmek de güçtü tabi!... bu çöküşün sebepleri nelerdi. önce moraldi şüphesiz. geldiğimiz gündenberi anlaşılmaz bir «korku» içindeydik. rakibin bizi küçük görüşünü hazmedemiyor, kendi kendimizi yiyorduk. bu hal, ya bizi ümit etmediğimiz zafere götürecek, ya da büsbütün ezip bitirecekti. işte bu ikinci ihtimal daha kuvvetliydi, ama bunu kendi kendimize bile itiraf etmiyorduk.
fakat çöküşümüzün asıl sebebi, sahaya çıkarken, topu ve sahayı rakibe bırakmak için karar vermiş olmamızdı. 1-5-3-2 gibi anormal bir yayılışla aslıda dokuz adamımın kale önüne sıralıyor ve ili elemanı leyleğin attığı yavru gibi bırakıyorduk. nitekim metin ve şenol, takımla irtibatı kaybettiler, sahada unutuldular. zaman oldu rakip bekler kalemizi bombardıman ettiler. müdafaa taktiği, müdafaa taktiği... biz bu işi başka maçlarda da yapmıştık. mesela, rusya'ya kartı. ama o zaman bu işin ağır yükünü metin'le paylaşacak lefter ve can gibi «as» larımız vardı.
italyanlar ise normal bir 4-2-4'le oynadılar ve iki yıldırım açık pascutti ve orlando. iki şeytan eviera ve bulgarelli ile adeta tozunu attılar defansımızın.
maç öncesi hava ile mağlûbiyeti peşin kabul etmiştik, ama umduğumuzdan çok çabuk yıkıldık. özeti şu ki, çok kötü bir imtihan vermiştik.
futbolcularımız nasıl mı oynadılar diyorsunuz? iş gören hiç kimse yoktu ki. yalnız candemir biraz toparlanabilmişti. yıkılışımızın ilk kahramanı ve enkazın altında ilk kalan da kadri oldu maalesef.
kötü oynadık, moralimiz bozuktu. ama, bıraksak çocukları kendi kendilerine bu kadar açık yenilmezlerdi. bu 6-0'lık skor hakikette bir «korkunun ücreti» idi.
dünkü 6-0 lık mağlûbiyet, türk futbol tarihinde ilk defa alınan bir sonuçtur. «a» milli takımımız bugüne kadar iki maçta 7. bir maçta da 6 gol yemiş, ancak bu müsabakalarda rakip kalelere en az bir gol atmağa muvaffak olmuştur. 1926'da polonya'ya 6-1, 1928 de mısıra 7-1. 1954'de de almanya'ya 7-2 yenilen «a» milli takımımız, bir yönden en kötü sonucu dün almıştır. çünkü gol averaj kaidesinin futboldaki yeri düşünülünce 6-0'lık netice, 7-1 den daha fena sayılmaktadır.
öte yandan «a» milli takımımız sekiz yıldanberi, sadece bir tek maçta 4-0 yenilmiş, bunun dışında hiçbir maçı 3 golden fazla yiyerek kaybetmemiştir.
bologna'nın communale stadındı, türk milli takımına ayrılan soyunma odasında, bir tufan ertesinin getirdiği ölüm sessizliği vardı
futbolcular çok üzgündü. hiç biri konuşmak istemiyordu. kaptan naci ise, arkadaşlarına tercüman olarak «oyun tutturamadık» demekle yetindi.
futbol federasyon başkanı apak ise şöyle konuştu. «türk takımı bugüne kadar en kötü oyununu çıkardı. bunun dört sebebi var: 1 - çimen sahaya alışık değiliz. 2 - italyanlar fizik ve teknik bakımdan üstün. 3 - bizden seri oynuyorlar. 4 - ilk golü çabuk yedik ve çözüldük.»
apak, italyanların istanbul'da bu kadar kolay galibiyet alamayacağını söyledikten sonra şunları ilâve etti: «takımı gençleştireceğim.»
antrenör spajic kafilemizin en kederli adamıydı. üzgun bir ifâde ile spajiç şunları söyledi. «takım iyi haazırlanamadı. israil'de de iyi oynamadı, bir antrenör selahiyetle çalışmazsa elbette bir şey yapamaz.»
can bartu takım arkadaşları kadar üzgün görünüyordu. «bu netice bir türk futbolcusu olarak benim için çok kötü oldu.» diye konuştu ve de vam etti. «bu oyuna göre netice normaldir, italyanlar pratik futbol oynuyor. bizim takım ise hem teknik, hem de enerji bakımından acizdi. bundan sonra en büyük temennim, galatasaray'ın milan'a karşı başarı göstermesidir.»
italya millî takımı antrenör ve tek seçicisi fabbri ise, memnun olmaktan çok şaşırmış görünüyordu italyanların soyunma odası karşısında gazetecilerle konuşan fabbri, «doğrusu» dedi. «neticeden emindim. ama bu kadar büyük farkı aklımdan bile geçmemişti. bence türkler, normal seviyelerinden çok aşağı oynadılar. italya takımı ise, hakikaten çok güzel bir oyun çıkardı.»
fabbri'nin yanında bulunanlardan televizyon spikeri nicholo caroslo, «netice, oyunun manzarasını gösteriyor. türklerin nasıl bir sistem tatbik etmek istediklşerini, ne yapmağa çalıştıklarını ise bir türlü anlıamadım.» derken, radyo spikeri ameri, «türk takımını, umduğumdan çok aşağı seviyede buldum» cümlesiyle fikrini özetliyordu.
italyanın ünlü futbol adamı vittorio pozzo talebesi fabbri'in galibiyetini alkışladığını söyleyerek şöyle konuştu; «türk takımı herhalde kötü bir günündeydi. iyi oynayan kimse yoktu. hem türklerin nasıl bir taktik kullanmak istediğini de bir türlü anlayamadım. üstelik modern futbolde böyle tekme atmak yoktur.»
soyunma odalarından uzaklaşırken, eski ünlü macar futbolcusu, şimdi italya'da antrenör hidegkuti ile karşılaştık. hidegkuti, «bu kadar kötü bir müdafaa tertibi görmedim. dedi. bence türk milli takımını bu çok kötü müdafaa taktiği yıktı.»
ağır mağlûbiyet memleket çapında üzüntü yarattı. spor çevrelerindeki tepki genişliyor
milliyet, bologna bozgununun hazırlayıcı sebeplerini tahlil edebilmek maksadıyla dün futbol adamlarımızla görülmüştür. bundan evvelki devrelerde milli takımlarımızın hazırlanışında vazife görmüş tek seçicilik ve antrenörlük yapmış otoritelerin hemen hemen bir noktada fikir birliği hâlinde oldukları anlaşılmaktadır: «bu hezimet, türk futbolunu senelerce geriye götürmüştür.»
eşfak aykaç, sadri usuuğlu, coşkun özarı, cihat arman, fikret kırcan ve gündüz kılıç'ın bologna mağlûbiyeti hakkındaki düşüncelerini aşağıda bulacaksınız.
eşfak aykaç (milli takım eski tek seçicisi): türkiye - italya milli maçında yediğimiz 6 gol. iki milli takım arasındaki farkı veya değeri değil, italya takımını idare eden kafa ile türk milli takımını idare eden kafa arasındaki farkı gösterir. takımımızın hücum gücünü böylesine kırarak, müdafaaya başvurmak kanaatimce sadece cinayettir. bu, apak'ı mesul duruma düşürmüştür. bu takımın forvet hattını böylesine dizmek, hiçbir şey anlamamak demektir. bunu milli takımı çalıştıranlar değil, en küçük bir takım ile meşgul olanlar dahi bilir. mağlûbiyeti futbolculara yüklemeğe kalkanlar. türk milletini aldatmış olurlar..
sadri usuuğlu (federasyon eski ikinci başkanı ve tek seçicisi): federasyon başlangıçtan beri idare hataları yapıyor. 4 idareci ile üç milli maça çıkanlar bir masör dahil götürmediler. antrenörümüz lisan bilmediğine göre, acaba futbolcularımız ne anlattı? mağlubiyeti futbolculara yüklemek acaip bir görüş olur. zirâ böyle kapanan bir takım sadece gol yemeğe mahkûmdur. her takım taktik icâbı biraz kapanabilir ama, bu, orhan şeref beyin anladığı manada 11 kişinin kale içersine dolması demek değildir.
cıoşkun özarı (milli takım eski antrenörü): bizim futbolcuların italyanlara 6-0 lık bir netice ile yenilmelerini norma) bulmuyorum. italyanlar bizden daha üstün bir futbola sahip olmakla beraber, çok adamı geride toplayarak oyunu bidayette kendi sahamızda oynatmakla böyle bir hezimete sebep verip, hata ettiğimizi zannediyorum. kanaatimce talât gibi 90 dakika mücadele eden bir futbolcunun oynatılması ve metin'in vazifesinin tarık gibi daha süratli birine verilmesi icap ederdi.»
cihat arman (milli takım eski antrenörü): radyodan takip ettiğime göre, italyanlar bizim oyun tarzımıza çok mükemmel bir cevap verdiler. kapandığımızı anlayınca, geri çekildiler. kontratak yaparak defansımızda gedik açtılar. ve golleri yaptılar. bunu oyun içerisinde sezerek taktiğimizi değiştirmemiz icap ederdi. hatâ buradan doğuyor, italyanlar bizden üstün, fakat bizi böylesine hezimete uğratacak kadar değil.
fikret kırcan (milli takım eski teknik komite âzâsı): hayatımda ne oynadığım, ne oynattığım ve ne de duyduğum bir taktık ile oynadık. bu kadar kapanan bir takım, futbolun icad edildiğindenberi görülmemiştir. böyle bir taktikle netice alınır mı? zannediyorum ki, şenol ve metin ileride top alamadılar. battal hale geldiler. geride kalanlar ise mukadderatı beklediler. böyle maçlarda müdafaa yapılır ama, 11 adamı kale içerisine çekerek değil. apak takımımıza 50 sene evvelki futbolu oynattı.
gündüz kılıç (milli takım eski antrenörü): maçı seyredemediğim için, bir tenkid yapamayacağım. fakat, böyle işle uğraşanlar evvelden büyük lâf etmemelidir. neticeye bir vatandaş olarak son derecede üzgünüm.