1949 yılında galatasaray spor gazetesi tarafından basılan "türk futbolunda 31 milli maç" kitabından;
milli takımın 7. maçı:
hakem : hamdi emin çap
türkiye: nedim (4) (istanbul altınordu), refik (1) (galatasaray), ali (6) (galatasaray), k. rıfat (2) (galatasaray), nihat (7) (galatasaray), hayri (1) (galatasaray), m. leblebi (4) (galatasaray), m. nazif (1) (galatasaray), sadi (1) (hilal), mithat (1) (galatasaray), muslih (3) (galatasaray)
kaptan : nihat (galatasaray)
not : ismin yanındaki rakkam o oyuncunun milli takımda kaçıncı oyunu olduğunu gösterir.
yirmi beş bine yakın kalabalık bir seyirci kitlesi önünde oyun başladı. hava soğuk ve yer don. rusların baskısını tatbik ettiğimiz müdafaa oyunu ile ancak defedebiliyoruz. kemal rıfat bugün çok güzel oynuyor. her tarafa yetişiyor. topu tutuyor, yere indiriyor, yerinde paslar veriyor. forvet hattında mehmet nazif ve sadi'nn müdafaa oyuncuları olmaları hücum hattının ortasını aksatıyor.
30. cu dakikada rus takımının sol açığı uzaktan kalemize bir şut atıyor. top nedimin ayaklarının arasından gol oluyor. kalecimiz çok fena bir gününde idmansızlığı ve kararsızlığı yüzünden ikinci golü de ellerinin arasından kaçırdığı bir topla yiyoruz. bu sayıdan sonra oyun sertleşiyor. mehmet nazif de müdafaaya yardıma başlıyor. yerinde bir müdahalesi ile muhakkak bir golden kurtuluyoruz. fakat az sonra ruslar üçüncü gollerini de atıyorjar. hakemin düdüğü oyunun bittiğini ilân ettiği zaman takımımız sahadan (3-0) mağlûp ayrılıyor.
ertesi günü moskovada çıkan gazeteler kemal rıfat'ın oynadığı güzel oyundan hayranlıkla bahsediyorlardı.iyi tertip edilmiş bir türk takımı rus milli takımını o gün mukakkak yenebilirdi.
dip not: maç anlatımları 1949 yılına ait olduğundan kitaptaki anlatım aynen buraya aktarılmıştır.
dip not2: kadrolarda bazen 11den fazla futbolcu ya da aynı futbolcunun 2 kere yazıldığını görebilirsiniz. aynı oyuncular maç içinde mevki değiştirdiklerini, 11den fazla oyuncularda oyuna sonradan girdiklerini göstermektedir.
sscb: nikolai sokolov, michael ruschinsky, peter yezhov, peter filippov, celine fedor, ivan privalov, peter grigoriev, mikhail butusov (kaptan), peter isakov, alexander shpakovsky, alexei shaposhnikov
mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
fenerbahçe'nin önce galatasaray'la, ardından futbol federasyonu ile arası açılıyor
15 ağustos 1924 günü galatasaray ile fenerbahçe arasında oynanan bir maçın son dakikasında yaşananlar, önce iki kulübün, sonra da fenerbahçe ile futbol federasyonu'nun arasını açmıştı. maçın son dakikasında oyun 2-2 berabere devam ederken, bilinmeyen bir nedenden ötürü, fenerbahçe kalecisi sekip (kulaksızoğlu) bey'in bir galatasaraylı futbolcuyu tartaklaması, sonrasında galatasaraylı seyircilerin sahaya girmesiyle ortalık karışmış, hakem hacopulo efendi de maçı durdurmak zorunda kalmıştı. hakem, o sırada yaşanan olayı görmediğinden yan hakemi necmi (çakar) bey'e danışmış ve onun olaylara fenerbahçe kalecisinin sebebiyet verdiğini söylemesi üzerine şekip beyi oyundan atmıştı. çıkan olaylar ve stadyumda artan gerilim dolayısıyla, bitime bir dakika kala maç yarıda kalmıştı.
daha sonra hakem hacopulo efendi'nin raporunda fenerbahçe aleyhine penaltı kararı verdiğini yazması üzerine anlaşmazlık büyümüştü. fenerbahçeliler, maç esnasında penaltı karan verilmediğini belirterek rapora itiraz etmişlerdi; maçm kaldığı yerden hava atışıyla başlamasını talep etmekteydiler. ancak itirazları kabul edilmeyince sarı-lacivertli ekip maça çıkmama karan aldı. galatasaray sahaya tek başına çıkacak, boş kaleye penaltı atışını kullanan mithat'ın (ertuğ) golüyle, maç onların 3-2 galibiyetiyle tescil edilecekti.
fenerbahçe cephesinde tepki giderek büyümüş, fenerbahçeliler protestolarını o güne değin görülmemiş bir düzeye taşıyarak futbol federasyonu ile bağlarım koparmışlardı. nitekim protesto amacıyla 1924-1925 lig sezonuna katılmayacaklardı. hatta 1924 yılında özel maçlar yapmak için sovyetler birliğine giden milli takıma da fenerbahçe futbolcu vermemişti. söz konusu moskova turnesi doğrudan siyasi iktidarın tercihi ile düzenlenmişti. sovyetler birliği o dönemde henüz fifa üyesi değildi. bu yüzden, sovyet takımı ile maç yapabilmek için fifa'dan özel izin alınmıştı. amaç, kurtuluş savaşı'na maddi destek sağlayan sovyetler birliği'ne cumhuriyet rejiminin sempatisini göstermekti. fenerbahçe'nin siyasal önem atfedilen bir organizasyonu futbol dünyası içindeki çekişmeler yüzünden boykot etmesi, yeni rejim tarafından en azından soğuk karşılanmıştı. bir müddet sonra fenerbahçe yönetimi de "millî" ve "devletlû" hassasiyetleri göz ardı etmenin hoş karşılanmayacağını görerek 1925 yılının nisan ayında istanbul'da bulgaristan ile oynanan maça oyuncu vermiş, federasyon ile arasındaki ihtilafa da son vererek bir sonraki lig sezonuna katılma karan almıştı. spor dünyasının artık kulüplerin tekelinde olmadığı, devlet adına bir üst otoriterim ağırlığını giderek hissettirdiği gözlemlenmekteydi. ancak bütün bunların yanında fenerbahçe ile galatasaray arasındaki rekabet, iyice gerilimli bir çehre kazanmaktaydı.
türk milli takım futbolcularının o günlerde formasını giydikleri kulüpler şöyle;
altınordu: nedim kaleci
galatasaray: refik osman top, ali gençay, kemal rıfat kalpakçıoğlu, nihat bekdik, hayri ragıp candemir, mehmet leblebi, mehmet nazif gerçin, mithat ertuğ, muslih peykoğlu
sovyetler birliği futbol federasyonu bu tarihte henüz fifa'ya üye bulunmadığından bu maç fifa'nın özel izniyle ve ancak bir türk hakemi tarafından yönetilmesi kaydıyla oynanabilmiştir.
türk milli takımı bu maça beyaz şort, siyah çorap, göğüs geniş bir kırmızı şerit ve üzerinde ay-yıldızlı olan beyaz bir t-shirtle çıkmıştı. sovyetli oyuncular ise beyaz şort, siyah çorap, göğsünün sol tarafında "sscb" yazan kırmızı bir t-shirt giymiş.
takımlar sahaya seyircilerin uzun alkışları altında çıkmışlar. bayrak direkleri üzerine, türkiye ve sovyetler birliği'nin ulusal bayrakları dikilmiş. önce türk milli marşı sonrada sovyetlerin ulusal marşı olan "internationale" söylenmiş. hakem, takım kaptanlarıyla para atışını yaparken gümüş renkli bir madeni para kullandı. doğru seçimi türk milli takımı kaptanı nihat yaptı ve maça türk milli takımı başladı.
dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
erken cumhuriyet dönemi (1923-33): ilk adımlar
(...)
ittihat ve terakki destekli olduğu bilinen fenerbahçe, yeni elitle karşı karşıya gelen ilk futbol kulübü oldu. aslında problemi yaratan son derece basit bir olaydı. 15 ağustos 1924’te oynanan bir fenerbahçe-galatasaray maçında fenerbahçe aleyhine bir penaltı düdüğü çalınmış ve takımdan bir oyuncu hakem tarafından oyundan atılmıştı. bu olay, kısa sürede fenerbahçe’nin 1924-25 futbol sezonundan çekilmesine ve yeni kurulan türkiye futbol federasyonuyla ilişkilerini dondurmasına kadar gitti. sarı-lacivertli kulüp ayrıca soviyetler birliği'yle oynanacak maç için millî takıma oyuncu vermeyi de reddediyordu. fenerbahçe’nin bu protestosu yeni federasyonun otoritesini ciddi şekilde sarsmıştı. bir sezon sonra fenerbahçe lige geri döndüğünde herhangi bir cezaya çarptırılmadı.
öte yandan fenerbahçe’nin futbol sahalarındaki yokluğu, galatasaray’ın ülkenin yeni yöneticileriyle daha iyi ilişkiler kurması için bir vesile olmuştu. galatasaray’ın zaten ülke yönetiminde temsilcileri vardı. türkiye futbol federasyonu başkanı yusuf ziya öniş, galatasaray lisesi mezunuydu. yusuf ziya öniş döneminde ingiliz teknik direktör billy hunter, millî takımı 1924 olimpiyatı’na hazırlamak üzere türkiye’ye getirilmişti. hunter, galatasaray’ın başına geçti. böylece galatasaray, 1925-29 yılları arasında üst üste dört lig şampiyonluğu kazandı.
yeni yönetimin galatasaray’a karşı bir sempatisinin olması, yine de genel bir tarafsızlığın çok fazla ihlal edilmesine neden olmadı. bunun çok basit bir mantığı vardı; devlete en yakın gözüken galatasaray da dahil olmak üzere, futbolun büyük aktörlerinin tamamı hâlâ federasyonun ya da diğer spor birimlerinin boyunu aşıyordu. bu kulüpler cumhuriyetten eski, herhangi bir devlet kurumunun hayal edebileceğinden de popülerdi. kulüplerle yaşanabilecek açık bir restleşme, uluslaşma süreci içinde oluşturulan yeni kurumlara zarar verebilirdi. dolayısıyla, federasyon ve devlet kulüplerle çatışmaktan çok onları kontrol altında tutmayı hedefledi. fenerbahçe’nin ligden çekildikten sonra ceza almamasında da yine bu politikanın payı vardı.
mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
1924-25 mevsiminin bir başka önemli hâdisesi de, galatasaray-fenerbahçe arasında tertip edilmek istenilen bir kupa müsabakasıdır. eylül 1924’te “boş kaleye penaltı atılan maç” ( http://www.macanilari.com...krar_-192319244601--.html) sebebiyle husûle gelen gerginliği bir nebze olsun gidermek için maarif vekili vasıf bey tarafından bir maarif kupası tertip edildi. bu kupayla ilgili de dört maddelik bir protokol kaleme alındı. buna göre;
1) maarif vekili bey tarafından vaz edilmiş maarif kupası maçı, 31 teşrin-i evvel cuma günü saat tam üç buçukta taksim stadyumu’nda veyahut ünyon kulüp (union club)’de icrâ edilecektir.
2) bu maçı bitaraf ingiliz veya ecnebi hakem idare edecektir.
3) her iki kulüp maarif vekili vasıf ve adliye vekili necati beyleri davet edecek ve şereflerine maç akşamı tokathyan veya pera palas’ta müştereken bir ziyafet verecektir.
bu müsabaka yapılmadı, yapılamadı. nedenine sonra değineceğim. ancak bu protokol galatasaray-fenerbahçe rekabeti veya düşmanlığının nasıl çığımdan çıkmış olduğunu göstermesi açısından önemli. bakanlar devreye giriyor, kupalar tertip ediliyor, ziyâfetler veriliyor...
fenerbahçe kulübü, reisliğini esrarengiz adam yusuf ziya bey’in yaptığı futbol federasyonu ile kavgalıydı. bu sebeple matbûat, yani basın yoluyla da fenerbahçe’ye yakınlığı bilinen çelebizâde sait tevfik’in spor âlemi ve ali naci bey’in akşam gazetesi, federasyonu deyim yerindeyse topa tutuyordu. buna mukabil karşı taraf yani galatasaray, sessiz bir siyaset izliyorsa da, onun yerine galatasaraylı tahir yahya’nın çıkardığı türkiye idman mecmûası ve yine mekteb-i sultanili yunus nadi bey’in cumhuriyet gazetesi refiklerine cevap yetiştirmekten geri durmuyordu. kavga üç cepheye sıçramıştı. birinci cephede kulüpler, ikinci cephede fenerbahçe ve futbol federasyonu, üçün-cüde ise fenerbahçe ve galatasaraylı matbûat dünyası...
aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen fenerbahçe ile galatasaray arasındaki gerginliğin dinmek şöyle dursun, neredeyse bir husumete dönüşmesi cumhuriyet hükümetinin bir iki bakanını dahi endişelendiriyordu. maarif vekili vasıf bey, bu sıkıntıyı bertaraf edebilmek için galatasaray ile fenerbahçe arasında “maarif kupası” namıyla bir müsabaka tertip etmeye karar verdi. bu müsabaka ile birlikte bu iki kadim ekip arasında yeniden dostluğun tesis edilmesi amaçlanıyordu.
protokolünü yukarıda verdiğim ve 31 teşrin-i evvel’de alafranga saatle 15:00’te taksim stadyumu’nda, istanbul’da ikamet eden ingiliz veya yabancı bir hakemin yöneteceği müsabakayı kazanan takıma son derece nezih bir de kupa hediye edilecekti. iki kulüp aralarında yaptıkları protokolle mağlup taraf ile galip tarafın, müsabakadan hemen sonra, dağılmadan hep birlikte fotoğraf çektireceğini, mağlup tarafın galip tarafı sportmence tebrik edeceğini, galip tarafın da mağlup ettiği hasmına saygı göstereceğine dair hükümleri karara bağladılar. ayrıca iki kulübün renklerinden mürekkeb hususi bir rozet yaptırılarak, bu müsabakaya ait olmak üzere taraftarlara dağıtılacaktı. hattâ müsabaka akşamı birlikte bir ziyâfet vermeyi de protokole ilâve ettiler.
iki kulüp arasında yeniden tesis edilmeye çalışılan dostluk rüzgârı ese dursun yusuf ziya bey’in riyasetindeki federasyon, bir açıklama yapmaksızın gelişmeleri bir süre yakından takip etti. dostluğun tesis edilmesine sıcak bakmakla beraber, vermiş olduğu kararlarda herhangi bir tadilat yapmadı.
artık herkes, gazeteler ve bütün kulüpler galatasaray ile fenerbahçe arasında oynanacak büyük müsabakayı bekliyordu. gazeteler günlerce yazdı, çizdi. fenerliler ve galatasaraylılar değişik rakiplerle hazırlık müsabakaları yaptılar. maçın başlamasına birkaç gün kalmıştı ki federasyon bombayı patlattı. gazetelere verdiği ilanlar ve kulüplere gönderdiği tebliğlerle, ismi yazılı futbolcuların iki gün içinde hazırlanıp maç günü kalkacak çehov buharlısında hazır bulunmasını istedi. vapur ile odesa’ya gidilecek, oradan da trenle moskova’ya geçilecekti.
sovyet yüksek şûrası’ndan gelen bu nazik davet, ankara hükümeti için çok mühimdi. genç türkiye cumhuriyeti’ni resmen tanıyan ilk devletlerden biri olan ve milli mücadele sırasında para ve silah yardımı yaptığı bilinen sovyetler birliği, kurucusu vladimir ilyich ulyanov’un vefatından sonra da türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istiyordu. bu nazik durumu iyi kavrayan yusuf ziya bey, maarif kupası’nın gerekiyorsa ilk cumhuriyet bayramı olan 29 teşrin-i evvel günü oynanmasını tavsiye edip, cuma günü kalkacak vapurda bütün futbolcuların hazır bulunmasını adeta emretti.
bu daveti ne fenerbahçe, ne de galatasaray dikkate aldı. ikisi de oldukça önemli bir gelir sağlayacakları kupa maçına hazırlamışlardı kendilerini. bu zamansız davet de nereden çıkmıştı. hem rusya bu mevsimde çok soğuk olurdu. ayrıca işleri güçleri olan amatör a’zâlarının ha deyince hazırlanmaları da öyle kolay değildi, işte bu bahanelerle reddettiler yusuf ziya bey’i. ayrıca fenerbahçe, futbolcularının yusuf ziya ve federasyon riyâseti ile yolculuk yapmasından hoşnut değildi. yukarıda da bahsettiğim gibi, malûm maç nedeniyle kızgınlığı devam ediyordu... koyu bir teşkilâtçı ve başarılı bir hatip olan yusuf ziya bey kulüplerin, “bir sonraki vapurla gidelim” beyanlarını da kaale almayarak vapurun belirlenen saatte limandan ayrılacağını ve gelmeyen futbolcular hakkında diskalifiyeye varan cezalar verilebileceğini de söyleyerek kararını tahvile yanaşmadı. hattâ sirkeci gar lokantası’nda buluştuğu ve iknâ etmeye çalıştığı fenerbahçe umûmî kaptanı ismet bey’e (ismet bey galatasaray’ın da kendileri gibi düşündüğünü söyleyince), “ben federasyon reisi’yim, bu mevzûda benim dediğim olur, galatasaray’ı siz merak buyurmayın, ben bir lafımla onların tamamını moskova’ya götürürüm” dedi.
esrarengiz adam, dediğini de yaptı. galatasaraylı oyuncularla tek tek görüşürek onları iknâ etti. nihayetinde fenerbahçeliler dışarıda kalmak suretiyle takviyeli galatasaray, milli takım namıyla çehov vapuruna bindi. kafilede şu yönetici ve futbolcular bulunuyordu:
idare heyeti: futbol federasyonu reisi: yusuf ziya bey, reis-i sâni: hamdi bey, üye: taib servet bey, doktor: namık bey.
futbolcular: ulvi, ali, mehmed ‘nazif', nihad, hayri, kemâl, mehmed ‘leblebi’, sadi, midhat, muslih beyler (galatasaray), nedim bey (altınordu), kemâl ve latif beyler (süleymaniye), sadi bey (hilâl) ile beşiktaş’tan istifa ettikten sonra hiçbir kulübe bağlı olmayan refik osman bey.
evvelâ deniz yoluyla odesa’ya, sonra da trenle kiev üzerinden moskova'ya giden milli takım’m ilk müsabakasını teşrin-i sâni sekizinci gün kızıl meydan yakınlarındaki sahada oynadığını, kaleci nedim’in seyahatle ilgili spor âlemi’ne çektiği telgraflardan anlıyoruz. (spor âlemi, sayı 10,13 teşrin-i sâni 1340, s. 6.)
4 teşrin-i sâni,
“güzel bir hava ile odesa’ya geldikten sonra burada iyi bir hüsn-i kabule mazhar olduk. şehri gezmekle beraber şerefimize bir spor müsameresi ile bir de ziyâfet verilmiştir. yarın moskova’ya gidiyoruz.”
7 teşrin-i sâni,
“moskova’da bulunuyoruz. burası fazlaca soğuktur. çok iyi rağbet görmekteyiz. büyük maçımız 16 teşrin-i sâni tarihine kalmıştır.”
8 teşrin-i sâni,
“bugün karlı bir havada moskova muhtelit takımı ile kızıl meydan’da yaptığımız maçta beş binden fazla temâşâkâr (seyirci) önünde bire karşı üç sayı ile galip geldik. hasımlarımız yegâne sayılarını ceza vuruşundan (penaltı) yapmışlardır. oyuncularımız çok muntazam oynamakla beraber hakem de iyi idi. ruslar seri oynuyorlarsa da pek ince oyuncu değildiler. bir rövanş maçı için müracâatları kabul edilmiştir.”
ilk müsabakayı kazanan millilerimiz, rövanş müsabakasında 2-0 mağlup olur. bu müsabakada müdafi oynayan refik osman bey’in kalemiyle maçın nasıl cereyan ettiğini öğreniyoruz. (spor alemi, sayı 13, 4 kânûn-i evvel 1340, s. 2-11.)
“... (hararet) taht-ı sıfır dokuzdan fazla (sıfırın altında dokuz). otomobillerle oyun sahasına gittik... oyun başlıyor. bugünkü hakem çok fena... ofsaytları görmüyor. halk bizimle beraber... rus oyuncuları fazla sert oynuyorlar. bugün sadi çok üşüyor. üç fanila giymiş. ayaklarına dört don geçirmiş bir halde idi. ve muhacim hattımız çok fena oynuyordu ve gol yapamadılar.”
büyük ekim devrimi’nin yıldönümü münasebetiyle (ruslar jülyen takvimi kullanıyorlardı. devrimin başlangıcı yani petrograd'daki kışlık sarayı'nın işgali 25 ekim 1917, miladi takvime göre 7 kasıma denk düşer.) sovyetler birliği’ne davet edilen türkiye milli takımı, ilk iki müsabakasını devrimin sene-i dev-riyesine isabet eden günlerde moskova muhteliti ile oynamıştı. üçüncü ve en büyük müsabaka ise ayın on altısında icrâ edilecekti.
oynadığı iki maçın birini kazanıp diğerini kaybeden millilerimiz büyük maça hazırlanıyordu. maça hazırlanırken moskova’yı gezmeyi de ihmal etmiyorlar, ruslar onlara şâyân-ı şükran bir misafirperverlik gösteriyordu. bakın refik osman bey aynı makalesinde o günleri nasıl anlatıyor:
"... artık en mühim maça bir hafta var. gezmeye başladık. her taraftan davetler başladı. çocuklar çil yavrusu gibi dağıldılar. operet ve balete davet edildik. bir zamanlar çar hanedanı’nın ayânı, prenslerin hâtıralarını saklayan muazzam balet, bugün kıpkızıl lambalarla eski debdebeye nihayet vermiş. çar locasının üzerinde çekiç şartı ve kızıl bayraklar var. localar altın yaldızlı. doksan beş kişilik orkestra hazin hazin çalıyor...”
müsabaka günü geldiğinde bizimkiler heyecan içinde uyandılar ve öğleden sonra özel otomobillerle stadyuma götürüldüler. halk, milli takımımızı bir alkış tufanıyla karşıladı. kaleci nedim’in pek de iyi bir gününde olmadığı anlaşılan müsabakada, kemâl rıfat bey muazzam bir oyun oynamasına rağmen, üç gole karşı hiç gol atamadan mağlup oluyorduk. refik osman bu mağlubiyeti galatasaray-fenerbahçe husumeti sebebiyle güçsüz bir takımla gelmemize de bağlıyor ve ilâve ediyor:
"...üç gol yemekle müdafaanın kıymeti kalmamış oldu. rus milli takımı daima mağlup edilecek bir takımdır fakat aramızdaki sıkıntılar izale edilse, memleket meselelerinde el ele verseydik uzak diyarlarda bu gibi çirkin hâlete tesadüf etmezdi. istanbul’da cereyan eden vukûalar bir fındık kabuğunu dolduracak kadar bile değildi. herkeste bir keçi inadı başladı. tarafeyn (her iki taraf) hüsn-i niyet gösterecekti. her iki taraf haklı olmakla beraber pek çabuk anlaşılırdı (ama) olmadı, olamadı... aralarına ben girince neşe başladı. bu oyunu ve hâtırayı da karlı ve buzlu çayıra gömdük.”
sovyetler birliği’nin ilk beynelmilel milli müsabakası bu suretle oynanmış oldu. kafilemiz moskova’nın iklimi soğuk, insanları sıcak yurdundan yeniden kiev yoluyla odesa’ya döndü.
milli takımımızın rusya’ya yaptığı seyahatten on sene önce o zamanki rusya imparatorluğu’na ilk ve tek ziyareti fenerbahçe yapmıştı. ( http://www.macanilari.com...bahce-191419154606--.html) futbolcularımız, odesa limanı’na vardıklarında o günleri hatırlayan odesalılar; fenerbahçe ile şehre gelen meşhur hasan’ın bir fotoğrafını göstermişler ve artık evliyalar mertebesine kavuşmuş bu güzide oyuncumuzu da yâd etmişlerdi. türklerle arası çok iyi olan odesalıların maç teklifini federasyon reisi yusuf ziya bey geri çevirmezdi, çevirmedi de. buzun, karın üzerinde kayarak, düşerek, adeta buz dansı yaparak oynanan oyunu penaltıdan attığımız golle kazandık. kenarda maçı izleyen yusuf ziya bey, müsabaka esnasında kayıp düşen futbolcularımızı görünce kahkahayı basıyordu. neşeli ve samimi bir ortamda oynanan müsabaka ile seyyahların sovyet şûrâlar meclisi’nin daveti üzerine yaptığı gezi de nihayete ermiş oluyordu.
kavgası, gürültüsü, patırtısı yanında, galibiyeti, mağlubiyeti, neşesi, opera ve bale eğlenceleri, meşhur kremlin sarayı gezisi ile sergüzeşt bir seyahat son buluyordu. dört müsabakada da oynayan bütün oyuncuların, idarecilerin, onları iyi ağırlayan rakiplerimizin, hepsinin toprağı bol olsun...
milli takım’ın sovyetler birliğindeki müsabakaları:
tarih...stadyum...hakem...birinci takım...netice...ikinci takım
08.11.1924 - kızıl meydan, moskova - - moskova muhteliti - 1-3 - türk mühteliti 09.11.1924 - kızıl meydan, moskova - - moskova muhteliti - 2-0 - türk mühteliti 16.11.1924 - vorovskiy, moskova - hamdiemin - sovyetler birliği - 3-0 - türkiye (sovyetler birliği futbol takımı’nın tarihindeki ilk müsabakasıdır.) 21.11.1924 - odesa - odesa muhteliti - 0-1 - türk mühteliti
the first international match played by a soviet team came in august 1923, nine months after the establishment of the soviet union, when a russian sfsr (russian soviet federative socialist republic) team beat sweden 2–1 in stockholm. the first formally recognised match played by the soviet union took place a year later, a 3–0 win over turkey. this and a return match in ankara were the only officially recognised international matches played by the soviet union prior to the 1952 summer olympics, though several unofficial friendlies against turkey took place in the 1930s.
mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
milli takım'ın sovyetler birliği'ndeki müsabakaları:
08.11.1924...kızıl meydan, moskova...moskova muhteliti 1-3 türk muhteliti 09.11.1924...kızıl meydan, moskova...moskova muhteliti 2-0 türk muhteliti 16.11.1924...vorovskiy, moskova...hamdi emin...sovyetler birliği 3-0 türkiye sovyetler birliği futbol takımı'nın tarihindeki ilk müsabakasıdır. 21.11.1924...odesa...odesa muhteliti 0-1 türk muhteliti
mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
memleket sathında lig müsabakalarını gördükten sonra şimdi de bu sezon icrâ edilen milli maçları görelim:
tarih...saat...mevki...hakem...birinci takım...netice...ikinci takım 16 kasım 1924......moskova...hamdi emin...sovyetler birliği 3-0 türkiye 10 nisan 1925...16:05...taksim...edward allen...türkiye 2-1 bulgaristan 01 mayıs 1925...16:00...bükreş...bir ingiliz...romanya 1-2 türkiye 15 mayıs 1925......istiklal, ankara...hamdi emin...türkiye 1-2 sovyetler birliği
egzersiz maçı 18 nisan 1925...edirne...edirne muhteliti 1-5 türkiye