ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
o yıllarda ankara futbolunun tartışmasız en sükseli takımı olan gençlerbirliği, türkiye şampiyonalarında pek varlık gösterememektedir. 1937’den itibaren istanbul, ankara, izmir liglerinin en başarılı takımlarının katılımıyla oynanan millî küme maçlarına birçok kez katılmış ama hep sonlarda yer almıştır. öte yandan, kıt imkânlarla gidilen deplasman maçları, gençlerbirliği’nin “kolejli” ve “efendi” kimliğinin teyidi oluyordu. yine doğançay’ın tanıklığına başvuralım: “kulübün biraz parası olduğu zaman yataklıyla gidilirdi. öbür türlü, otobüsle. yataklıda görevliler inanmazdı bizim futbolcu olduğumuza. çünkü fenerbahçe, galatasaray da gidiyor yataklıyla, yapmadıkları kalmıyor; biz ise gayet efendi.”
ankara şampiyonu olarak katıldığı 1941 millî küme maçlarında da, o zamana kadar aldığı en başarısız sonucu alarak 10., yani sonuncu olmuştu gençlerbirliği. dolayısıyla, türkiye futbol birinciliği turnuvası başlarken kimse onlara şans tanımıyordu.
türkiye futbol birinciliği statüsü, bugünkü türkiye kupası’na benzetilebilir. ankara, istanbul, izmir’in yanısıra birkaç ilin yerel şampiyonlarının katılımıyla elemeli usulle oynanan birincilik ilkin 1924 ve 1927’de, sonra 1932-35 arasında oynanmış, uzun bir aradan sonra 1940’tan itibaren kesintisiz sürdürülmüştü.4 millî kümedeki istanbul egemenliği bu şampiyonada biraz olsun kırılabiliyordu: 1941’e dek birinciliği fenerbahçe ‘(2 kez), beşiktaş, istanbulspor’un yanısıra harbiye, muhafızgücü ve eskişehir demirspor kazanmışlardı.
1941 türkiye futbol birinciliği, ankara, istanbul, izmir, eskişehir, balıkesir, samsun, seyhan bölge birincilerinin katılımıyla, temmuz ayında ankara 19 mayıs stadında oynandı. ankara şampiyonu gençlerbirliği’nin ilk turdaki rakibi, kocaeli bölge birincisi gölcük deniz fabrikaları spor gücü’ydü. kırmızı-siyahlılar bu maça cezalı iki defans oyuncusu mehmet güngör ve ahmet erol’dan mahrum çıktılar. buna karşılık, memleketi trabzon’da askerliğini yapmakta olan hasan polat bu şampiyona için özel izin alarak takıma katılması, müthiş bir moral katkıydı. maçı hasan polat (2), mustafa (2), halit (penaltıdan) golleriyle 5-0 kazandılar; hasan polat bir de penaltı kaçırdı. ikinci turda rakip izmir bölge birincisi altay’dı. gençlerbirliği, 3. dakikada mağlup duruma düşmesine rağmen bu maçı da “beşleyerek” kazandı: 5-1. goller mustafa (3), ömer, ali’dendi.
ilk kez türkiye birinciliği finaline kalmanın heyecanını yaşayan gençlerbirliği, ezici üstünlükte bir beşiktaş’ın karşısına çıkıyordu. gençler’in sonuncu olduğu millî küme maçlarında, istanbul şampiyonu olurken de hiç yenilmeyen beşiktaş 18 maçın 14’ünü kazanarak namağlup birinci olmuştu. mehmet ali- hüsnü, yavuz – hüseyin halil, rıfat – şükrü, şeref, ibrahim, hakkı, şakir’le beş sezon üstüste istanbul şampiyonu olan kadro, beşiktaş’ın tarihindeki efsane onbirlerden biri idi.
15 temmuz’daki finale gençlerbirliği şu tertiple çıktı: rahim kotan - ahmet erol, büyük ali - selim atak, halit şahin, keşfi tarlan - ömer göker, hasan polat, ali polat, mustafa kökçam, büyük mustafa. ve gençlerbirliği kudretli ve kibirli rakibine teslim olmak için çıkmıyordu sahaya. takımın kaptanı ve saha içindaki fiilî teknik direktörü hasan polat, arkadaşlarını nasıl motive ettiğini yıllar sonra şöyle anlatıyor: “ben bizim takımda benim gıyabımda santrhaf oynayan çocuğu yine yerinde bıraktım, halit [şahin] diye bir çocuktu. o santrhaf oynasın, ben forvet oynarım, dedim. küçük mustafa [kökçam] vardı, allah rahmet eylesin, çok çok iyi oyuncuydu, çok efendiydi. ben maçtan evvel soyunma odasında onlara bir telkinde bulundum: beşiktaş şimdi dedim, sahaya o 52 maçın galibi havasında girecek, kendilerini çok yüksek görecekler, bize fazla önem vermeyecekler. biz bu atmosferden istifa edip ilk 15-20 dakikada bunlara yükleneceğiz...”
nitekim gençlerbirliği oyuna, zamanın basınının diliyle “çok sıkı inkişaf eden akınlarla” başladı 6. dakikada küçük mustafa (kökçam), 17. dakikada 25 metreden serbest vuruştan küçük ali, 27. dakikada halit ve ömer’in geliştirdiği ani bir konttatakta yine küçük mustafa... ilk yarım saat dolarken skor tabelasında “gençlerbirliği: 3 – beşiktaş: 0” yazıyordu! bu destan-maçın maçın akışını yine zamanın basınından aktaralım: “gençlerbirliği akınlarını mütemadiyen açıklar vasıtasile yapıyordu. bu tarz beşiktaş müdafaasının vazifesini güçleştirmekte ve binnetice müdafaaya yardım etmeğe mecbur olan muavin hattının yardımından mahrum hücumlar müessiriyetini kaybediyor ve netice alınmasına mani oluyordu. yirminci dakikaya kadar gençlerbirliği muavin ve muhacimlerinin açıklarına attıkları uzun paslar beşiktaş muavin hattını hayli yormuş ve müdafaayı da çok efor sarfetmek mecburiyeti karşısında bırakmıştı. (...) yanaşık bir vaziyette oynayan gençlerbirliği muavin ve müdafileri beşiktaş hücumlarını durdurmakta zorluk çekmiyorlardı. beşiktaş muhacimlerinin merkezden ve kısa paslı oyun sistemleri gençler’in müdafaasını aşamıyordu. bu hal beşiktaşlıları çok yorulmağa ve mücadeleye mecbur ediyordu.”
bu beklenmedik mağlubiyet durumu beşiktaşlıları sinirlendirdi. 3. gole ofsayt itirazında bulundular. arkasından iyice yüklendiler, ilk yarının sonlarında bir penaltı kazandılar. “baba hakkı”nın vuruşunu kaleci rahim kotan kurtarınca iyice “asabileştiler”. hasan polat’tan ikinci devre taktiğini dinleyelim: “ikinci devrede ben defansa çekildim. defansa yardımcı oldum yani. mütecaviz oyunu, hücum oyununu bıraktım, çünkü gol yememek lazımdı. ikinci devreye çıkarken dedim ki, bunlar 10-15 dakika içinde bize gol atamazlarsa demoralize olurlar. hakikaten de dediğim çıktı.” gazete yorumları da şuursuzca saldıran bir beşiktaş ve sükûnetle direnen bir gençlerbirliği resmi çiziyor: “ikinci devre başladığı zaman beşiktaş çok canlı, fakat şuursuz oynuyordu. (...) onbeşinci dakikadan sonra müsabaka asabi bir cereyan almıştı. beşiktaşlılar hırçın ve sert oynuyorlar, buna mukabil gençlerbirliği sakin, düzgün ve üstün bir oyun gösteriyordu. gençler’in üstün oyunları her an semere verebilecek vaziyetler ihdas ediyor ise de beşiktaşlıların sert çıkışları netice alınmasına mani oluyordu.” nitekim 70. dakikada hasan polat 4. golü atarak maçı tamamen koparttı: “sonunda artık ben anladım ki onlar çözüldüler, tekrar forvete çıktım, bir dördüncü golü de ben attım” diye hatırlıyor. bunun üzerine beşiktaşlıların asabiyeti saldırganlığa dönüştü. “baba hakkı”nın sahada ahmet erol'u kovalıyor, “halil’in etrafa saldırmasıyla” oyun beş dakika duruyordu. beşiktaşlıların mağlubiyeti hazmedemeyen bu saldırganlıkları, ankara valisi ve aynı zamanda gençlerbirliği'nin “hâmi reisi” olan nevzat tandoğan’ı çok kızdıracak, otoriterliğiyle ünlü vali, o hiddetle “bir daha ben vali olduğum müddetçe beşiktaş ankara'ya gelemez” diye parlayacaktı, bir an!... hasan polat takımına hâkimdi: “beşiktaşlılar bize tecavüz ettiler, bazı futbolcularımızı sahada kovalamaya kalktılar. çok olaylar oldu. ben arkadaşlara ‘sakın mukabele etmeyin, bunlar maçı tadil etmek isiyorlar, maksatları budur, biz bu skoru muhafaza edelim’ dedim. nitekim gençlerbirliği oyuncuları bu dediklerimizi yerine getirdi.” yine de 78’de beşiktaş’tan halil’in yanısıra, gençlerbirliği’nden küçük mustafa ihraç edildiler. sonra beşiktaş’tan şükrü [gülesin] de oyundan atıldı. 5. golü atmaya çalışırken rakibiyle çarpışan küçük ali’nin oyundan çıkmasıyla takımlar 9’ar kişi kalmış oldu. son dakikalarda beşiktaş bir penaltıyla tek sayısını yaptı... ve maçın bitiş düdüğü gençlerbirliği’nin türkiye futbol birinciliğini ilan etti! maçın basındaki nihâî yorumu şöyleydi: “bugünkü maçta gençlerbirliği çok sakin ve üstün bir oyun gösterdi. buna mukabil beşiktaşlılar asabî ve bozuk oynadılar. gençlerbirliği türkiye şampiyonluğu unvanını tam manasile ve alnının teri ile hak etti.”
bu heyecanlı maç kuşkusuz gençlerbirliği’nin tarihindeki en önemli ve gurur verici maçlardan ve bu şampiyonluk da en değerli başarılardandır.
tanıl bora'nın "top bir dünyadır"da yayınlanan "bir gençlerbirliği anıtı: hasan polat" yazısından; yapı kredi yayınları, istanbul 2002.
türkiye futbolunun örgütlenmesi mahallî düzlemden ulusal düzleme geçiş aşamasındadır henüz o dönemde. ankara, istanbul, izmir ligleri kendi şehir kamuoylarının ilgi odağıdırlar. elbette istanbul ligi, en azından “istanbul basınının” ağırlığı ile, yine daha büyük bir ilgi odağıdır. o yıllarda ankara futbolunun en sükseli takımı olan gençlerbirliği, ulusal şampiyonalarında pek varlık gösterememektedir. ancak 1941 yılının türkiye futbol birinciliği turnuvası, gençlerbirliği’nin ilk ulusal düzeydeki başarısına sahne oldu. türkiye futbol birinciliği statüsü, bugünkü türkiye kupası’na benzetilebilir. büyük illerin şampiyonlarının katılımıyla elemeli usulle oynanan birincilik, aralıklarla, 1924’ten beri düzenleniyordu.
1941 türkiye futbol birinciliği, temmuz ayında ankara 19 mayıs stadında oynandı. memleketi trabzon’da askerliğini yapmakta olan hasan polat bu şampiyona için özel izin alarak takıma katılmıştı. gençlerbirliği ilk turda kocaeli bölge birincisi gölcük deniz fabrikaları spor gücü’nü 5-0, ikinci turda izmir bölge birincisi altay’ı 5-1 yenerek finale çıktı. rakip, beşiktaş’tı: beş sezon üstüste istanbul şampiyonu olan, o sezon hiç yenilmeden millî küme birinciliğini kazanan, tarihin en güçlü beşiktaş kadrolarından biri… 15 temmuz’daki finale gençlerbirliği şu tertiple çıktı: rahim kotan - ahmet erol, büyük ali - selim atak, halit şahin, keşfi tarlan - ömer göker, hasan polat, ali polat, küçük mustafa (kökçam), büyük mustafa. hasan polat, arkadaşlarını nasıl motive ettiğini yıllar sonra şöyle anlatıyor: “ben bizim takımda benim gıyabımda santrhaf oynayan çocuğu yine yerinde bıraktım, halit [şahin] diye bir çocuktu. o santrhaf oynasın, ben forvet oynarım, dedim. küçük mustafa [kökçam] vardı, allah rahmet eylesin, çok çok iyi oyuncuydu, çok efendiydi. ben maçtan evvel soyunma odasında onlara bir telkinde bulundum: beşiktaş şimdi dedim, sahaya o 52 maçın galibi havasında girecek, kendilerini çok yüksek görecekler, bize fazla önem vermeyecekler. biz bu atmosferden istifa edip ilk 15-20 dakikada bunlara yükleneceğiz...” nitekim gençlerbirliği oyuna, zamanın spor dergisi beden terbiyesi ve spor’un ağustos 1941 sayısındaki ifadeyle “çok sıkı inkişaf eden akınlarla” başladı. 6. dakikada küçük mustafa, 17. dakikada 25 metreden serbest vuruştan küçük ali, 27. dakikada halit ve ömer’in geliştirdiği ani bir konttatakta yine küçük mustafa... ilk yarım saat dolarken gençlerbirliği’ni 3-0 öne geçirdiler! 3. gole ofsayt itirazında bulunan beşiktaşlılar, ilk yarının sonlarında kazandıkları penaltıda “baba hakkı”nın vuruşunu kaleci rahim kotan kurtarınca iyice gerginleştiler. hasan polat’ın, ikinci devre taktiği şöyleydi: “ikinci devrede ben defansa çekildim. defansa yardımcı oldum yani. mütecaviz oyunu, hücum oyununu bıraktım, çünkü gol yememek lazımdı. ikinci devreye çıkarken dedim ki, bunlar 10-15 dakika içinde bize gol atamazlarsa demoralize olurlar. hakikaten de dediğim çıktı. sonunda artık ben anladım ki onlar çözüldüler, tekrar forvete çıktım, bir dördüncü golü de ben attım.” bunun üzerine beşiktaşlıların asabiyeti saldırganlığa dönüştü. “baba hakkı”nın sahada ahmet erol'u kovalıyor, oyun beş dakika duruyordu. beşiktaş’tan halil, şükrü (gülesin), gençlerbirliği’nden küçük mustafa ihraç edildiler. hasan polat şöyle hatırlıyor: “beşiktaşlılar bize tecavüz ettiler, bazı futbolcularımızı sahada kovalamaya kalktılar. çok olaylar oldu. ben arkadaşlara ‘sakın mukabele etmeyin, bunlar maçı tadil etmek isiyorlar, maksatları budur, biz bu skoru muhafaza edelim’ dedim. nitekim gençlerbirliği oyuncuları bu dediklerimizi yerine getirdi.” beşiktaşlıların mağlubiyeti hazmedemeyen bu saldırganlıkları, ankara valisi ve aynı zamanda gençlerbirliği'nin “hâmi reisi” olan nevzat tandoğan’ı çok kızdıracak, otoriterliğiyle ünlü vali, o hiddetle “bir daha ben vali olduğum müddetçe beşiktaş ankara'ya gelemez” diye parlayacaktı, bir an! son dakikalarda beşiktaş’ın penaltıdan şeref sayısı bulmasını ardından, gençlerbirliği türkiye futbol birincisi olarak bitirmişti o maçı.
gençlerbirliği, beş yıl sonra, 1946’da yine beşiktaş’ı 2-1 yenerek türkiye futbol birinciliğini ikinci kez kazanacaktı. ve hasan polat futbolculuğunun son demlerinde, yine beş yıl sonra, 1951’de, yine beşiktaş’a karşı bir finale daha çıkacak, ancak gençlerbirliği bir lisans problemi nedeniyle hükmen kaybedecekti bu kez!
türkiye futbol şampiyonasının final maçı bugün 19 mayıs stadında istanbul şampiyonu ve millî küme birincisi beşiktaşla, ankara gençlerbirliği takımı arasında oynandı. havanın çok sıcak olmasına rağmen stadda büyük bir seyirci kalabalığı toplanmıştı. beşiktaş takımı, şimdiye kadar yaptığı maçlarda elde ettiği fevkalâde neticelere güvenerek karşısındaki rakibe ehemmiyet vermez bir şekilde oyuna başlamış, fakat gençlerbirliği bundan istifade ederek arka arkaya üç gol birden atmıştır. bu vaziyet, beşiktaşlıların sinirlerini fena halde bozduğundan müsabaka sert bir cereyan almış, hakemlerin müteaddid ihtarlarına rağmen bu devam etmiştir. birinci devre bu şekilde bitmiş, ikinci devreye başlanınca gençlerbirliği dördüncü golü de yapmıştır. bunun üzerine sert oyun daha fazla kızışmış ve nihayet kavga ile neticelenmiştir.
21 temmuz 1941 tarihli kırmızı-beyaz dergisinden; (194. sayı)
türkiye şampiyonluk finalinde
gençlerbirliği - beşiktaşı yendi: 4-1 (3-1)
maç hâdiseli geçti. üstüste biri ofsayıttan goller yiyen beşiktaş âsabına hâkim olamadı, bu suretle maçı, kendini ve daha birçok şeti kaybetti
yeni türkiye şampiyonu gençlerbirliği takımını (?) kuvvetli soğukkanlı ve spor terbiyelerini yerinde (?) bulduk. muvaffakiyetlerini samimiyetle tebrik ederiz
yazan: muvakkar ekrem
gençlerbirliği - beşiktaş: 4-1 (3-1)
stad: 19 mayıs
seyirci: 10.000
hakem: yusuf aysal
en iyi oyuncu: ahmed, hasan, yavuz
goller: k. mustafa d. 5; k. ali d. 16; mustafa d. 25; hasan d. 70; yavuz d. 85.
g. b.: rahim; ali, ahmed; selim, halid, keşfi; ömer, k. ali, hasan, k. mustafa, mustafa
oyuna beşiktaş başladı. ilk akın avut. gençlerin mukabelesi ofsaydle kesiliyor. hasanın uzaktan bir şutu m. alinin kucağında...
3 üncü dakikada gençler kalesi ilk tehlikeyi geçiriyor. 18 sahası bir hücumda karışıyor. ibrahim topun bulunduğu kümeye yükleniyor: favul.
beşinci dakikada gençler sağ açığı ömer ofsayd vaziyette yakaladığı topla kenardan indi. yan yükseklikte mükemmel bir orta yaptı. gelen top istikametinde gençlerin merkez muhacimi birden fırladı. tam çizgi üzerinden k. mustafa çivi gibi bir kaafa şutu çıkardı. ani ve çok sıkı gelen topu m. ali tuttuğu halde içeri aldı gençlerin ilk golü.
10 uncu dakikaya kadar gelinceye kadar mütemadi bir beşiktaş baskısı ile geçiyor oyun. bu sırada zaman zaman tazyikten kurtulan ve topu gayet güzel ve rahat sevk ve idare eden gençlerin de bazı tehlikeli akınlar yaptığını görüyoruz. uzaktan keşfinin bir şutunu kaleci m. ali tutamıyor. bu, da gol olabilirdi. bir dakika sonra, belki bütün maçın neticesine müessir olabilecek bir fır(?)ar etmişti. yavuzdan şükrüye ondan hakkıya gelen topu, önünde hiç bir m(?)mamışken bu nieşhur futbolcu yandan dışarı attı.
16 ıncı dakikada hüsnü, kalesinin yirmi metre önlerinde (?)ru bir şarj yaptı. hakemin burada (?)lış ve beşiktaş aleyhindeki kararı (?)r oluyor. verilen frikik atışını küç(?) sağ üst bir şutla kaleye dayanıyor (?)a orta yükseklikten gelen çok sıkı (?) m.alinin, parmakları yanından ağlarına takıldığını görüyoruz. gençler 2 - beşiktaş 0.
18 inci dakikada gençler kalesi sol ağzında ibrahim (?)ibeli ve şutör bir oyuncu muhakkak gol kaçırıyor. ne yazık!..
25 inci dajijada gençlerbirliğinin fevkalâde bir fudbol (?)n sol açık adapazarlı mustafa (?) ofsayd halinde yakaladığı topu (?) sıkılıkta fakat o nisayarlı bir (?)de beşiktaş ağlarına üçüncü gol (?) kıyor. yan hakemi büyük bir dü(?) bayrağını sallayarak gördüğü (?) pozisyonunu orta hakemine işaret (?)nda ikaz ediyor. bu esnada ortal(?) (?)ziyeti tesbit için hayli uzak kalmış orta hakem yusuf koşarak yan hakemin (?):"nedir?" aldığı cevab şu oluyor: "ofsayd!" bu yolda makul ve âdil bir (?)reden sonra hakemin hayret u(?) (?)k birnoktai nazarla ortayı işaret (?) ve golü makbul saydoğını görüyoruz. (?) ihtilâf ve âsabi halet bu andan sonra başlıyor. kaptan sıfatile hakkı (?)ediyor. hakem gol kararında isr(?) fudbolcuları oynamak istemiyorlar gibi (?)alıyorlar. hattâ bir aralık hüsnü (?)a sahayı terketmelerini söylüyor. (?)sman bir idareci sıfatile sahayı çocukları teskine ve maça devama (?)erken polis tarafından dışarı çıkar(?)
maç bu hak(?) altında tekrar başlıyor. şimdi gençlerbirliği üç sıfır galib vaziyettedir. şükrünün müthiş ve uzaktan şutunu rahim bıraktığı halde bek ahmed tam kale çizgisi üzerinde ve yerden kafasıyka çeliyor. bu gol olabilirdi.
40 ıncı dakikada gençler sağ beki topu elile götürdü. verilen penaltıyı hakkı hafifçe kalecinin kucağına verdi. görülüyor ki bugün beşiktaşın mağlûbiyeti mukadderatı üzerindeki tesirler münhasıran hakemden doğmuyordu.
ikinci devreye beşiktaşın 45 dakika zarfında muhtelif sebeblerle iyiden iyiye bozulan sinirli havasile başlandı. zaten dakikalardır hüsnünün ibrahimle yer değiştirerek hücum hattında lüzumsuz ve manasız bir betaet tevlid ederek ileride oynamakta israrı, istanbul'un namağlûb şampiyonlarının kendilerini ne derecede kaybetmiş bulunduklarına açık bir delildir. her ne sebebden tevellüd etmiş olursa olsun, her ne şekilde tahakkuk etmiş bulunursa bulunsun üç gol fark telâfi edilemez bir vaziyet sayılmamalıdır. galatasarayın namdar müdafaa hattı izmirde son defa, dört gollük bir avantaja rağmen beş defa mağlûb olduğu gibi, beşiktaşın bir tarihte üç aleyhte rakama rağmen galatasaraylı hızırı dört defa mağlûb ederek beraberliği kurtarması gibi. hem böyle bir ihtimal pek bait olsa dahi ne çıkar? gaye şerefsiz bir galibiyetten ziyade şerefli bir mağlûbiyet seklinde teceli ederse pek feci bir şey mi olurdu?.
gençlerbirliğinin kolay yakaladığı açık avantajı her şeye rağmen muhafaza gayretile oynamakta olduğunu görüyoruz. ha san müdafaada, hattâ geri müdafaada yerleşmiş, ileride topa topu üç muhacim oynuyorlar.
10 uncu dakikada şakir topla kaleye girmek üzere. ahmedin çelmesile 18 içinde düşürülüyor. bariz bir penaltıyı hakem göremedi. hakkı kalenin önünde kafa şutunu havaya dikiyor. hakkı belli ki kafasının bütün malûm ve meşhur hâkimiyetlerini her suretle kaybetmiş halde. şakirin bu arada muhakkak bir golü atamadığı da hayretle görülüyor. beşiktaşın gençler kalesine pek ziyade abandığı fakat netice alamadıklarını seyrediyoruz. 21 inci dakikada şükrü gibi müsaid bir fudbolcu da yüzle yüz bir fırsat kaçırıyor. bir aralık ileri fırlayan hasan beşiktaş müdafaasının anbale bir durumundan istifade ederek sol ve yakın bir sıkı şutla dördüncü golü de çıkarınca, maç da maçlıktan çıkıyor.
bundan sonra fudbol namına seyre ve tahlile değer mahiyette hareketler yerine mükerrer zabıta vakaları, içtimai yaralar, psikolojik düşkünlüklerden muhtelif ve iğrenç manzaralar, bütün bir spor hayatını lekeleyecek çirkinlikler, insanı insanlıktan, soprculuğu sporculuğundan, bilhassa futbdbolculuğu futbolculuğundan nefret ettirecek sukutlara -ne yazık ki- şahid olduk. son dakikada yavuzun attığı penaltı ile 4/1 sona eren ve bir daha bu şekilde yeni bir örneğini türk sahalarında, inkılâp namına, mukaddes emaneti mübarek ellerinde tutan muazzez gençlik namına, görmek istemediğimiz bu nevi bir maçın başka cepheden bir tahlilini de "bu haftada bu" sütununda okuyacaksınız.
mazleri tükenmez "şeref" kaynaklarile dolu, kuvvetli ve kudretli beşiktaşı uğradığı -mağlûbiyete değil- talihsiz ve şayanı merhamet krizinden dolayı teselliye ve gençlerbirliği takımını da elde ettiği —galibiyetten değil- ağır başlı, centilmen ve soprcu hareketlerinden doğan umumi sempatiden dolayı takdir ve tebrike lâyık görürüm.
ankara: muvakkar ekrem talu
* * *
matbaamıza gelen beşiktaşlı idarecilerden bir zat bize şunları söylemiştir:
— vaka gazetelerin uzun uzadıya izam ettiği gibi değil, sadece bir oyuncunun diğer bir oyuncuyu kovalamasından ibarettir. vaka şöyle cereyan etmiştir: oyun esnasında birbirlerine karşı sert muamelede bulunan halil ve mustafa hakem sahadan dışarı çıkarırken gençlerbirliği müdafii ahmed halilin yanına gelerek ona küfretmiş ve bazı ağır lâflar kullanmıştır. halil de sinirlenerek oyuncuyu kovalamıştır. mesele sadece bundan ibaret.
fakat vaka bu kadarla kalsa ne mutlu. zira sahadan çıkarılan halili orada asayişi teminle mükellef bay fuadın yumruklamasını esefle elemle seyreden emektar hüsnünün bu zati yakalayıp orada ifayi vazife etmekte olan emniyet amiri bay faike teslimi nihayet bir suç mudur? demiştir.
dip not: ciltlenen gazetede sayfanın birleştiği yerlerde bazı bölümleri okuyamadım bu yüzden (?) koydum. ayrıca tüm yazı dilini birebir aktardım.
dip not 2: dergiyi gönderen fethi aytuna'ya teşekkürler..
5 ağustos 1941 tarihli kırmızı-beyaz dergisinden; (196. sayı)
senenin büyük dedikodusu
hakem yusuf aysal b.j.k. - g.b. maçı hakkında ne diyor?
beşiktaş takımı kaptanı hakkı yeten ile oyunun hakemi yusuf aysal münakaşada...
ankara, (hususî muhabirimizden) — türkiye birinci ligi müsabakaları esnasında 19 mayıs stadyumunda beşiktaş — gençler birliği takımları maçında hadis olan vaka hakkında herkes bir şey söylemektedir. bu arada ben de hakemi konuşturmak istedim. idman ittifakının ilk günlerinden itibaren senelerce uşakta herkesin takdirini celbeden canlı spor faaliyetini yaratanlardan birisi olan yusuf aysal elyevm ankara da devlet ziraat işletmeleri kurumunda memurdur.
idare merkezi orman çiftliğinde bulunduğundan kendisiyle telefonla temas ettim ve suallerime cevaplarını tahriren aldım.
bu enteresan yazıyı gönderiyorum: beşiktaş — gençler birliği karşılaşması malûm olduğu veçhile müessif bir hadise ile sona erdi. istanbul ve ankara şampiyonlarının türkiye futbol birinciliği final maçı gibi mühim bir karşılaşmasının bu tarzda çirkin hâdiselerle nihayet bulmuş olmasına cidden çok mütessirim. buna ait raporumu gününde alâkalı makamlara tevdi etmiş bulunuyorum. istanbul matbuatında intişar eden ve şahsımı alâkalandıran ve hakikate tevafuk etmiyen bazı yazılar karşısında beyanatta bulunmağı ve efkârı umumiyeye hâdiseleri olduğu gibi duyurmağı lüzumlu ve faydalı saymaktayım.
1 - istanbul gazetelerinden bazıları (hakemin) zaif ve bilgisiz bulunduğunu. final maçı gibi mevsimin en mühim karşılaşmasının böyle bir hakeme tevdiinin hata olduğunu. hâdisenin doğmasında hakemin âmil ve müessir bulunduğunu rivayete müsniden kaydetmekte ve bu suretle mesuliyeti kahramanlar üzerinden alarak bana tahmile çalışmaktadırlar. milli küme maçları için ankaraya gelen galatasaray ve fenerbahçe kulüplerinin maçlarını da ben idare etmiştim. hattâ maskespor — galatasaray karşılaşması gibi sezonun en heyecanlı ve seyyal bir maçını hiç bir itiraz ve hâdiseye mahal ve meydan vermeden idare etmiş 25 bini mütecaviz bir seyirciye hakiki bir spor zevkini tattırmıştık. galatasarayın, bu maçta gösterdiğim iyi idare ve dürüstlükten dolayı izhar eylediği iyi duyguları taşıyan yazı ankara bölgesi kanaliyle bana ulaşmış bulunmaktadır. fenerbahçe klübünü de oyunun idaresinde gösterdiğim vukuf ve liyakatten dolayı sahada kaptanları vasitasiyle izharı memnuniyet ve teşekkür eylemiştir.
2 - bilhassa efkârı umumiyeye arzetmek isterim ki, 13 temmuz 1941 pazar günü beşiktaş — es. demirspor dömifinal karşılaşmasını da binlerce seyirci önünde ben idare etmiştim. beşiktaş bu oyunu bire karşı dört sayı ile kazanmış ve rakibine nazaran üstün bir oyun çıkarmıştı. maçtan sonra beşiktaşlı'ların mazharı iltifatı olmuş ve oyunun idaresinde gösterdiğim liyakat ve vukuf vesilesile memnuniyetlerini alenen izhar eylemişlerdi.
final maçının hakemi seçilmem hususunda beşiktaşlıların sürekli ısrarlarının müessir bulunduğunu bilhassa kaydetmek isterim. bu kadar sağlam bir itimatla sahaya çıkan beşiktaş takımının mağlûp vaziyete girince hakeme karşı bambaşka tarzda hareket etmiş olmalarını ne ile telif etmek kabildir. beşiktaşın pazar günkü oyununu seyredenler final maçında ve oyunun devamınca gösterdikleri asabiyet, hırçınlık ve sertlik karşısında derin bir fet duymuşlardır. liklerde ve milli kümede namağlüp beşiktaş takımının gençler birliği karşısında muvaffakiyetli bir oyun çıkaramaması ve mağlûp vaziyete girmesi takımda misli görülmemiş bir asabiyet tevlit etmiş ve müessif hâdisenin doğmasına âmil olmuştur. hadisenin şahidi bir kaç kişi değil, binlerce seyircidir. gerekli müdahaleleri oyunun bütün seyrince yaptım. memnu hareketleri tecziyede gecikmedim.
3 — türkiye idman cemiyetleri ittifakının kuruluşundan bugüne kadar spor (?)rinin başında ve içinde bulunuyorum. ankaraya geleli çok olmadı. burada hiç bir klübe intisabım yoktur. hakemliğim yüksek mana (?) mefhumunu müdrikim. 1(?) yılındanberi de lisansiye hakem bulunmaktayım. bölge ve türkiye birinciliklerinde müteaddit maçlar idare ettim. şimdiye kadar böyle müessif bir hadiseye tesadüf etmedim.
bir takım, muhakkak kazanmak için sahaya çık(?)ya... gençler birlipği rakibin sert ve kırıcı oyununa karşı sakin ve güzel bir oyun çıkararak galabeye hak kazanmıştır. bunu gayri tabii bir netice telakki etmek icap etm(?). bütün hadise ve vakayı olduğu gibi görmek ve duymak bir fazilettir.
5 ağustos 1941 tarihli kırmızı-beyaz dergisinden; (196. sayı)
hadise dolayısile iki ankaralı okuyucumuz b.j.k.-g.b. maçı hakkında ne diyor?
gençler haklı!.
spor muharrirlerine cevap (malûm hadise dolayısiyle bir ankaralı okuyucumuzdan aldığımız mektubu aynen neşrediyoruz)
15.7.1941 tarihinde ankara 19 mayıs stadında oynanan kavgalı maçtan sonra bütün gazetelerde buna dair bir çok yazılar çıktı. fakat bu yazılarında bilhassa istanbul gazeteleri daha ziyade beşiktaşı himaye ediyorlar ve gençlerbirliğini bu zafere lâyık görmüyorlar. hakları da var. nasıl olur da milli küme sonuncusu türkiye şampiyonu olabilir? bakın nasıl oluyor: esas elemanlarının askere gitmesile boşlukları genç ve tecrübesiz oyuncularla doldurmaya mecbur kalan g.b. on klüb içinde onunculuğu alarak milli kümeyi bitirmiştir. fakat hasta olarak istanbuldan gelen küçük ali ve izinli olarak trabzondan gelen hasan takımda yerlerini alınca vaziyet başkalaştı ve hiç kimsenin ümit etmediği hal ortaya çıktı. ve tabiidir ki milli kümede o tecrübesiz takım karşısında bocalayan beşiktaş bu sefer tam bir hezimete uğradı. bir maçta türkiye şampiyonluğunu alan eskişehir demirsporuna bir şey demiyen b. burhan felek acaba bu şampiyonluğu g.b. ne neden yakıştıramıyor?
gelelim oyunun vaziyetine. burda da bir çok muharrirler gollerin ofsayd olduğu iddia ediyorlar, halbuki 3 üncü gol hariç, diğer gollerin hiç biri ne ofsayd ne de hakemin kabahatile husule gelmemiştir. (bu hakemi de bizzat beşiktaşlılar seçmişlerdir.) 3 üncü golde ise ofsayd olan mustafa değil, açık ömerdi: ömer sağdan ofsayd vaziyetinde topu kaptı: bu sırada yan hakemi bayrağı salladı: ve doğruca sol açığa gönderdi, o da kaleye atarak golü yaptı. fakat bayrağın sallandığını gören beşiktaşlılar mustafanın ofsayt olduğunu iddia ettiler ve fakat kabul ettiremediler. bir gün evvel gençleri 5/1 yeneceklerini iddia eden beşiktaşlılar, bu vaziyet karşısında asabileştiler ve sert bir maç çıkarmaya başladılar. bu sırada: oyunun bitmesine 20 dakika kala: halil kendisini atlatan mustafaya vurup düşürdü o da kalkıp mukabelede bulundu ve hakem tarafından ikisi de dışarı çıkarılırken halil mustafayı dövmek için üzerine yürüdü bırakmadılar. sonra sahadan çıkmak üzere olan mustafanın arkasından koşarak bir tekme vurdu ve ahmedin müdahalesine kızarak bu sefer de onu kovalamaya başladı. beşiktaşlıların bile nefretle karşıladığı bu vaziyete niçin bu kadar müsamaha ediliyor anlıyamıyorum.
bu asabiyeti sıcağa ve üst üste oynanan 3 turnuvaya hamledenler aldanıyorlar. çünkü g.b. de o turnuvalara iştirak etti ve o sıcakta o da oynadı. şimdi ben de size soruyorum, bu şerait altında tekme, yumruk yiye yiye oyunu bitiren g.b. niçin efendiliğini ve centilmenliğini bir lahza olsun kaybetmedi?
bir de istanbulda melihin affedilmeyip ahmedin affedilmesine taaccüp edenler var. ona da cevab verelim ki ahmed o cezaya hak kazanmamıştı. onun cezası oyundan sonra iskenderin kafasına topu vurması yüzündendir ki bu hareketi beşiktaşlılarınki yanında solda sıfır kalır.
bugün kendi halinde bir klüb olan ve on sekiz senedir alnına bir kara leke sürülmeyen g.b. nin bu zaferini elbet ona çok görmiyenler de vardır.
avni akşit
beşiktaş haklı!.
(diğer bir ankaralı okuyucumuz da bize gönderdiği mektubda beşlktaşı haklı görmektedir. bitaraflığımız dolayısile bu yazıyı da aynen neşrediyoruz:)
15 temmuzda ankara 19 mayıs stadında icra edilen türkiye fudbol şampiyonası final maçında ki münazaalı maçtan sonra ankarada bir çok dedikodu cereyan etti. maalesef ulus gazetesi de bu müfrid kulübçülerin bir çok yazılarile bu dedikoduya iştirak etmiş oldu. bu suretle şerefli mazisile iftihar duyduğumuz beşiktaş ağır bir yara almış oldu. beşiktaşın bütün sene en büyük itina ile ve mümkün olan hassasiyetin de bir kuvvet ve enerji ile elleri üzerinde götürdüğü (şerefini) en son merhalede ankaralılar mahsus bir hareketle kirlettiler. evet zahiren kabahatli görünen beşiktaş olmakla beraber hakiki sebebi ankaralıların şehir taraftarlıklarında aramak lazım gelir.
spor sütununuzda ve "bu hafta da bu" sütununda m. e. talûnun bitaraf yazısı aynen ve aynen maçın tam olarak görünüşüdür.
spora olan sevgi ve yakınlığım dolayısıle ben de bu maça meraklı bir seyirci olarak gittim ve bu acı hadisenin şahidlerinden biri de ben oldum.
ulus gazetesinin spor sütunundaki yazıda bütün bu hâdisenin beşiktaş gibi temiz bir klübe düşünülmeden sebeb ve müsebbibleri aranılmadan, mesuliyetin fazla bir hakaret, şehircilik ve klubçülük gibi tesirler altında bir klübü yükletilmesi pek tuhaf.
tıpkı hakem gibi. evet... müsabakanın hakemi münakaşa çıkınccaya kadar şehir ve klübçülük gayretini belli etmekte son derece itina gösterdi doğrusu. fakat münakaşadan sonrada bütün şekilsiz hareketlere müsamaha etmek tuhaflığını gösterdi. tam manası ile otoritesizdi. ve hattâ yan hakeminin ofsayd işaretile oyunu durdurmasını işaret ettiği halde, durdurmayarak, yapılmış olan hatalı golü yarım otoritesinin kırılmasından korkarak "kararını değiştirmeyeceğini" söyliyerek g. b. ne bir de gol ikram etti.
bütün bunlara herkes hak verir ki, büyük emeklerle iki büyük muvaffakiyete ulaşmış bir takımın feci hezimetine sebeb oluyordu ve onların sinirlerine tesir ediyordu.
vaziyet bu şekilde iken, hakemin başka tarafa bakmasından istifade g. b. den bir oyuncunun bir beşiktaşlıyı tekmelemesi elbette oyunu çığırından çıkarmaya kâfi geldi.
ulusta beşiktaşlıların oyunu bir arbedeye çevirdiklerini ve şeref çocuklarının artık şereflerini kaybettiklerini yazan arkadaş bu cihetlerden yanılıyor ve kabahat her halde sadece beşiktaşlılarda değil hayır... arkadaşım yanılıyor. ankara bir misafir takımı, şeref çocuklarını tartakladılar, bunu yapmamalıydılar. çünkü baş şehrimizin sportmenlerinden bu beklenmezdi işte görülüyor ki beşiktaşlılar bozulan sinirlerine mağlub oldular. fakat, şereflerini hiç bir zaman kaybetmediler.
kimse bu hadisenin acı olmadığını söylemek cesaretini gösteremez. ve bu türlü hareketler spor centilmenliğine hiç bir zaman yakışmaz ama yine bu hadisede beşiktaşın da kabahatsız olduğunu söylemiyoruz amma kabahatı bir misafir takıma bütün bütün yüklemekte ne de (?)şehir ve klübçülük gayretlerine hiç yakışmaz zannederim.
5 ağustos 1941 tarihli kırmızı-beyaz dergisinden; (196. sayı)
bu hafta da bu
941 şampiyonu gençlerbirliği takımını tenkit
1941 senesi türkiye futbol birinciliklerine, ankara bölgesi şampiyonu sıfatile iştirak edip, finalde istanbulün namağlub şampiyonları beşiktaşı sinirli bir hava içinde yakalayıp zaman zaman hakem ve şanslı fırsatlarla mağlubiyete uğratan g.b. on birini, son şampiyonaya iştirak ettiği yeni ve kuvvetli çerçeve halinde tenkid ve tahlile çalışacağım.
kaleci rahim: sert, fedakar, hakim bir stili var. tecrübesi, top ve plasman üzerinde otoritesi hemen hemen kusursuz. ayni zamanda hafif atletizmle meşgul olmasına hassaten spesyalitesi yüksek atlama olmasına rağmen, klas bir kaleciye muktazi suplase layıkile malik değil. soğukkanlı ve yumuşak bir stil edindiği ve kısmet olur da orta avrupa fudbolü ile bol bol temasa imkan bulduğu takdirde birinci sınıf kıymeti olacaktır.
sağ bek ali: evvelce hücum hattında tutuk ve donuk kalan bu genç futbolcu şimdi geride çalıştırılınca yerini bulmuş vaziyettedir. mevkiinde olgunlaşması ve toplara direkt çıkması lazımdır. hücumları yandan olmayıp cepheden karşılar ve iki ayağını da ayni isabetle kullanırsa cidden muvaffak olacaktır. kafa vuruşlarında da hususi bir çalışmaya gayret sarfetmelidir. son maçlarında nazarı dikkati çekenler arasında idi.
sol bek ahmed: istanbulda gördüğümüz münferid ve muhtelit ankara takımları kadrosunda hasanlar, nüsretler kadar dikkat ve alaka ile karşılanan muzafferler, k. mustafakar gibi ahmed de -pek genç yaşına ve tecrübesizliğine rağmen- esaslı bir kıymet ifade eden müsteid bir fudbolcu olarak tanınmıştır. vuruşları uzun, şiddetli ve biçimlidir. vücud ve ayak müvazenesi tam, süratli manevrası, çıkışları mükemmeldir. maç tecrübesi, yaşı ilerledikçe mevkiinin yıldızlarından sayılacaktır.
sağ haf selim: milli küme maçlarında forved oynarken pek sönük kalan bu genç ve müsteid fudbolcu da şimdi yerini bulunca çok muvaffak olmuştur.
beşiktaşa, bilhassa bir gün evvel altaya çıkardığı yüksek oyunla umumi takdir toplamıştır. top kesişleri, dağıtışlarından daha emniyetlidir. baş, vücdu, ayak stoplarında azami dikkatli olmalıdır.
satrhaf halid: takımda beni oyun kalitesi ve randımanile en ziyade tatmin eden, cidden fevkalade bir eleman. müdaffaa sonra ideal satrhafı bir türlü görmemiş olan sahalarımızda böyle bir fudbolcunun mevçudiyeti iftihar uyandırıyor. temiz, açık, serbest bir oyunu var. iki ayapunu da her pozisyonda kullanıyor. ileri geri çalışmaları, (?), yüksek enerjisi, sağlam yapısı ile yerini dolduran bir ahengi var. es büyük meziyeti müdafaa ile hücum arasında lüzumlu rabıtayı buldurarak işlemesi. en ufak kusuru kafa vuruşlarında pastan ziyade defi görülmesi.
sol haf keşfi: takımın, hatta ankaranın en teknik fudbolcusu. top alışları, dağıtışlarıü kontrolü, stopları çok tekemmül etmiş. yer tutuşlarında da ustalığı seziliyor. ileri tekniğile beraber atletik kabiliyeti de çalışmalarında kendisini gösteriyor. frikiklerinin daima tehlike ve ekseriye etkili oluşu da vuruşlarındaki şiddet kadar isabeti de isbat eder. milli kadroda muhakkak yeri vardır.
sağ açık ömer: ingilterenin tanınmış santrförlerinden whittaker bir yazısında: "bir takımın bence ne kalecidir, ne santrhaftır, ne santrafordur. açıklardır. açıklar..." der. g.b. ni (?) muvaffakiyetli (?) eden en şayası dikkat (?) de bence bu takımda sağda ömer solda da adapazarlı mustafa gibi iki tane fevkalade elemanın mevcudiyetidir. müthiş süratle (?) markajdan kolaylıkla sıyrılışları, topu iki ayağile tam hüner hakimiyeti, (?) tehlikeli sürüşler, icabında kaleye dos doğru inişleri ile her zaman vaziyete hakim olan etkili bir stili var. çok beğendim.
sap iç küçük ali: takımda fudbolü en iyi anlamış, bütün inceliklerini kavramış nisabeten (?) tecrübeli bir eleman olmasına rağmen ne yazık ki böyle bir meziyetten daima bol randıman teminine gayri müessif zayıf ve hafif bir bünyesi var. bununla beraber top (?) ve (?) fırsatlarla yüksek maharetle iyi işler görüyor.
santrfor hasan: takımın göz bebeği ve hakikaten de mühveri. ancak son maçlarda bütün takımı yürüten kuvvetli rakiblerini bunaltan kudretli faaliyetine gözü dolduran koşularına rağmen yeri katıyen santrfor değil. (?) geride ğer imkan yoksa, iç forvedte yerleşmelidir. fudbolü oynayışı, atletik kabiliyeti, çevik ve (?) manevraları (?) işlemesi, kafaya çıkışları, çabası, sağlı sollu şutları ile çok yüksek bir (?) ve milli takımın iftihar duyacağı bir kıymettir.
sol iç küçük mustafa: (?) hatırlatan bir tip. o (?) da çok besliyor. takımda bir makine gibi çalışıyor. küçücük boyuna rağmen zahir gibi lutları varç fakat açıkta daha muvaffak olur gibi geliyor bana.
sol açık mustafa: tıpkı diğer açık ömer stilinde çok mükemmel bir futbolcu. vuruşları daha isabetli. hırçın, (?) bir sistemi var. bitmez, tükenmez (?) ve enerjisi de türkiye şampiyonu bir takıma layık olduğunu isbata bariz (?)yettir.
not:
(?) olmakla iftihar duyduğum g.b. ne türk fudbolünde hakkı olan büyük muvaffakiyetlere daima ulaşmasını candan temenni ederim. takıma bugünkü mükemmel kıvamını bulduran orhanı da tebrik ederim.
gençlerbirliği türkiye fudbol şampiyonluğunu kazandı
oyun çok heyecanlı ve kavgalı, dövüşlü oldu. hakem 6 oyuncuyu sahadan çıkardı
ankara, 15 (a.a.) — bugün 19 mayıs stadında milli küme şampiyonu beeiktaşla ankara şampiyonu gençlerbirliği arasında yapılan türkiye futbol şampiyonası final maçında gençler birliği besiktaşı 4-1 mağlûp etmiştir.
başlar başlamaz derhal seri bir cereyan alan bu karşılaşmanın altıncı dakikasında gençlerin muhacimleri merkezden sağa ve sağdan tekrar merkeze doğru kombine ettikleri güzel bir akında soliç mustafanın süt kadar sıkı bir vuruşu ile takımlarına ilk sayıyı kazandırmışlardır.
bu beklenilmiyen sayı genç lerin enerjisini arttırdığı nisbette beşiktaşlıları asabileştirmiştir. rakiblerinin asabiyetinden istifade eden gençler, hücumlarını beşiktaş kalesine tehlikeli olabilecek bir tarzda teksif etmişler ve 16 ıncı dakikada favulle durdurulan bir akından sonra lehlerine kazandıkları firikikten alinin çektiği sıkı bir sütle ikinci sayılarını da yapmışlardır.
bu sayı ile hâkimiyeti ellerine alan gençler beşiktaş kalesini sıkıştırmağa başlamışlar ve 26 ıncı dakikadan sağdan inkişaf ettirdikleri bir hücumda mustafanın ayağı ile üçüncü sayılarını da yapmışlardır. bu sayıdan sonra maça bir asabiyet havası ârız olmuş ve oyun tedricen sert bir cereyan almağa başlamıştır.
maamafih, beşiktaşlılar, 3-5 mağlûp vaziyette olmalarına rağmen fırsat buldukça rakiplerinin kalelerine inmekte kusur etmemişlerse de isabetsiz vuruşları yüzünden topu mütemadiyen avuta atmışlar. hattâ 40 ıncı dakikada lehlerine kazandıkları penaltıyı da gole tahvil edememişlerdir.
ikinci, haftaymda beşiktaşlılar mağlûbiyetten, kurtulmak azmiyle hücumlara başlamışlardır. fakat 15 dakika süren bu tazyik devresinde gençlerin müdafaası beşiktaşlılara sayı çıkarmak fırsatını vermemişlerdir.
tazyikten kurtulan ve tedricen tekrar hâkimiyeti eline alan gençler, güzel bir anlaşmadan sonra 22 inci dakikada hasanın ayağı ile dördüncü sayılarını da yapmışlardır.
bu gol zaten asabi oynanan beşiktaşlıları hırçınlaştırmış ve gayet sert bir oyun tatbikine şevketmiştir.
bu seri oyunun neticesinde hakem her iki tarafın birbirini takiben üçer oyuncu çıkarmak mecburiyetinde kalmış ve takımlar oyuna sekizer kişi ile devam etmiştir.
sinirlerine hâkim olamıyarak gençlerin oyuncularına hücum eden beşiktaşlılar, 19 mayıs stadında bugüne kadar görülmemiş olan hem müessif ve hem de çirkin bir hâdiseye sebebiyet vermişlerdir. polisin müdahalesi üzerine inzibat teessüs ettikten sonra devam eden oyunun son dakiklarında kazandıkları penaltıdan beşiktaşlılar yegâne sayılarını yapmışlardır.
ankara, 15 (telefonla) — bugün ankara 19 mayıs stadyomu, spor tarihine geçecek iki hâdiseyi birden kaydetmiştir:
bunlardan bir tanesi, çalışmalarının haklı bir galebesini kazanarak gençler birliği takımının 4 - 1 gibi mühim farkla beşiktaş takımını yenmesi ve türkiye şampiyonu olmasıdır.
diğeri de, şimdiye kadar ankara spor tarihinde görülmemiş olan müessif bir hâdisenin vukubulmasıdır.
bu da beşiktaş kulübünün sert oyunu yüzünden ikinci devrenin sonlarına doğru yine beşiktaşlıların sebebiyet verdiği kavgadır. maçın birinci devresini, gençler birliği 3 - 0 bitirmişlerdir. ikinci devrede gençler 1 gol daha yaparak sayı adedini 4 e çıkarmışlardır. beşiktaşlılar ancak oyunun son dakikalarında gençler birliği aleyhine verilen 1 penaltıdan istifade etmişler ve şeref sayılarını yapmışlardır.
beşiktaşlıların sebebiyet verdiği hâdiseye polis müdahale mecburiyetinde kalmış ve 19 mayıs stadında bugüne kadar görülmemiş çirkin bir hâdise vukua gelmiştir. oyun bu hâdiseden sonra tekrar devam etmiştir.
siyah beyazlılar birinci devrede bir penaltı fırsatı da kaçırmışlardır. bu suretle ankara gençler birliği türkiye şampiyonluğunu kazanmıştır.
ankara stadyomundaki dövüşün tahkikatına başlanıyor
ankara 16 (telefonla) — türkiye futbol şampiyonluğu için ankarada dün (evvelki gün) beşiktaş takımile gençlerbirliği arasında yapılan maçta kavga çıktığını yazmıştık. maçın hakemi bu husustaki raporunu hazırlamış ve ceza heyetine vermiştir. heyet lâzımgelen tabkikata girişmiş bulunmaktadır. ankarada ilk defa vukua gelen bu acayib «külhanbeylik» hâdisesinin mesulleri şiddetle cezalandırılacaktır.
ankara, 14 (telefonla) — bugün 19 mayıs stadında türkiye futbol birinciliklerinin dömifinali gençlerbirliği ile altay takımları arasında yapıldı. neticede gençlerbirliği rakibini 3 — 1 mağlûp etmiye muvaffak oldu.
yarın (bugün) beşiktaş gençlerbirliği karşılaşmasile 940 — 941 türkiye futbol birincisi belli olacaktır.
mehmet yüce'nin, "idmancı ruhlar: futbol tarihimizin klasik devreleri: 1923-1952, türkiye futbol tarihi - ikinci cilt" kitabından;
sürekli statü değiştirilen türkiye futbol birinciliği 1941’de yeni statüsü ile tertip edildi. buna göre istanbul, ankara, izmir şampiyonları ile samsun, balıkesir ve adana’da tertip edilen üç grup şampiyonundan birinci çıkan takımlar ve 1940 türkiye futbol birincisi eskişehir demirspor yarışmaya iştirâk etti.
türkiye futbol birinciliği (1941)
katılan kulüpler: istanbul şampiyonu beşiktaş, ankara şampiyonu gençlerbirliği, izmir şampiyonu altay, adana grubu şampiyonu kayseri sümerspor, samsun grubu şampiyonu trabzon idman gücü, balıkesir grubu şampiyonu gölcük idman yurdu ile 1940 türkiye futbol birincisi eskişehir demirspor.
bu galibiyetle gençlerbirliği tarihinin ilk türkiye futbol birinciliği’ni kazandı. kırmızı siyah formalı kulüp bu moralle başladığı ankara ligi’nde istediği neticeleri alamayarak ligi averajla dördüncü sırada tamamlayabildi.
hakem: yusuf aysal
gençlerbirliği: rahim - ali, ahmet - selim, halid, keşfi - ömer, k. ali, hasan, k.mustafa, b.mustafa.
ankaradaki birincilik finali 4 - 1 beşiktaşın mağlubiyetile neticelendi
ankara 10 (telefonla) — bugün 19 mayıs satdyomunda türkiye futbol birinciliği müsabakalarının finsti ankara gençlerbirliği ile beşiktaş arasında oynandı ve gençlerbirliği bu maçta 4 - 1 galip gelerek türkiye futbol şampiyonu oldu.
ilk devreyi 3 - 0 galip bitiren gençlerbirliği mükemmel bir oyun çıkardı. fakat beşiktaşlılar bu devrede bir çok fırsatlar kaçırdılar ve bir penaltıyı atamadılar.
ikinci devrede beşiktaşlılar bütün gayretlerine rağmen gol çıkaramıyorlardı. spor müsabakalarını daima nezih bir hava içinde seyretmeğe alışık olan ankara halkı, devrenin sonlarına doğru, ilk defa olarak stadda müessif bir hâdiseye şahit oldu. beşiktaşlıların kırıcı bir oyunu ve kasdî tekmeleri yüzünden iki taraf oyuncuları arasında kavga çıktı. kavga polisin müdahalesi ile bastırıldıktan sonra her iki takım dokuzar kişi olarak maça devam ettiler ve bundan sonra maç gayet sert ve zevksiz bir şekilde cereyan etti.
maçın son dakikalarına doğru beşiktaşlılar penaltıdan yegâne sayılarını kaydettiler. bu suretle maç 4 - 1 beşiktaşın mağlûbiyeti ile nihayet buldu.
seyirciler, «yaşasın gençlerbirliği» nidaları arasında sahadan ayrıldılar.
beşiktaşlılar dünkü güzel oyunu arbedeye çevirdiler
top yerine oyuncu ile şut çektiler
oyun her şeye rağmen 4 -1 gençlerbirliği lehine neticelendi
dün 19 mayıs stadyomunda 1941 türkiye futbol birinciliklerinin final maçı binlerce seyirci önünde yapıldı. finale kalan istanbul’dan beşiktaş ile ankara’dan gençlerbirliği karşılaştılar.
saat tam 18 de hakem yusuf aysal’ın idaresinde başlıyan oyunun ilk dakikaları gayet heyecanlı ve zevkli bir hava içinde cereyan etti. evelki günkü kadroları ile sahada yer alan gençler rakiplerine seri ve yerden bir oyun sistemi kabul ettirmeğe çalışıyorlar. filhakika hatlarının iyi işlemeleri sayesinde buna muvaffak oldular. ve müsabakanın mukadderatı kırmızı-siyahlıların iradesi altına girdi.
bu sıralarda sağdan süratle inen ömer gayet nefis bir vuruşla topu beşiktaş kalesi önlerine gönderiyor. oralarda peydahlanıveren küçük mustafa biçimli bir kafa vuruşu ile mehmet ali'nin elleri arasından topu beşiktaş ağlarına takıyor. çılgınca alkış ve takdir avazeleri henüz soğumamışken firikikten küçük ali ikinci golü atıyor. beşiktaş yediği golün tesiri altında sendeliyor gibidir... silkinmeğe vakit kalmadan gençlerin solaçığı mustafa vasıtasiyle üçüncü golü yiyorlar. bu gole bermutat itiraz ediliyorsa da hakem santra çizgisini gösteriyor. oyun tekrar başlıyor ve bu arada beşiktaş lehine verilen penaltıda hakkı topu rahim'in kolları arasına atıyor. siyah-beyazlılar asabileşiyorlar ve malûm olduğu üzere favul üstüne favul yapıyorlar. bereket versin hakemin düdüğü devrenin bittiğini haber veriyor.
ikinci devre başladığı zaman her iki tarafın azimle çalıştığına şahit oluyoruz. fakat gençlerin üstünlüğü biraz sonra kendini gösteriyor. öyle bir üstünlük ki beşiktaş hatları tam bir paniğe uğruyor.
çirkin hareketler
yedikleri ağır darbenin altında beşiktaş oyuncuları kendinden geçiyor, bir takım ...
türkiye futbol şampiyonasının beklenmiyen neticesi
millî küme sonuncusu gençlerbirliği millî küme birincisi beşiktaş’ı 4-1 yenerek türkiye şampiyonu oldu
ankara, 15 (a.a.) – bugün 19 mayıs stadında milli küme şampiyonu beşikttaşla ankara şampiyonu gençler birliği arasında yapılan türkiye futbol şampiyonası final maçında gençler birliği beşiktaşı 4/1 mağlûp etmiştir.
başlar başlamaz derhal sert bir cereyan alan bu karşılaşmanın altıncı dakikasında gençlerin muhacimleri merkezden sağa ve sağdan tekrar merkeze doğru kombine ettikleri güzel bir akında sol iç mustafanın şuur kadar sıkı bir kafa vuruşu ile takımlarına ilk sayıyı kazandırmıştır.
bu beklenmiyen sayı gençlerin enerjisini arttırdığı nisbette beşiktaşlıları asabileştirmiştir. rakiplerinin asabiyetinden istifa eden gençler, hücumlarını beşiktaş kalesine ttehlikeli olabilecek bir tarzda teksif etmişler ve 16 ncı dakikada favulle durdurulan bir akından sonra lehlerine kazandıkları frikikten alinin çektiği. sıkı bir şutle ikinci sayılarını da yapmışlardır.
bu sayı ile hâkimiyeti ellerine allan gençler beşiktaş kalesini sıkıştırmaya başlamışlar ve 26 ncı dakikada sağdan inkişaf ettirdikleri bir hücumda mustafanın ayağı ile üçüncü sayılarını da yapmışlardır bu sayıdan sonra maça bir asabiyet havası ârız olmuş ve oyun tedricen sertt bir cereyan almağa başlamıştır.
mamafih, beşiktaşlılar 3-0 mağlûp vaziyette olmalarına rağmen fırsat buldukça rakiplerinin kalelerine inmekte kusur etmemişlerse de isabetsiz vuruşlar yüzünden topu mütemadiyen avuta atmışlar hattâ 40 ncı dakikada lehlerine kazandıkları penaltıyı da gole ttahvil edememişlerdir.
ikinci haftaymda beşiktaşlılar mağlûbiyetten kurtulmak azmiyle hücumlara başlamışlardır. fakat 15 nci dakika süren bu tazyik devresinde gençlerin müdafaası beşiktaşlılara sayı çıkarmak fırsatı vermemiştir.
tazyikten kurtulan ve tedricen hâkimiyeti eline alan gençler, güzel bir anlaşmasından sonra 22 nci dakikada hasan’ın ayağı ile dördüncü sayılarını da yapmışlardır.
bu seri oyun neticesinde hakem her iki tarafın birbirini takiben üçer oyuncusunu. çıkarmak mecburiyetinde kalmış ve takımlar oyuna sekizer kişi devam etmiştir.
sinirlerine hâkim olamıyarak gençlerlilerin oyuncuların hücum eden beşiktaşlılar, 19 mayıs stadında bugüne kadar görülmemiş olan hem müessif ve hem de çirkin hâdiseye sebebiyet vermişlerdir. pollisin müdahalesi üzerine inzaiba teessüf ettikten sonra devam eden oyunun son dakikalarında kazandıkları penaltıdan beşiktaşlılar yegâne sayılarını yapmışlardır.