2 takım avrupa kupaları tarihi boyunca 3. kez karşı karşıya gelecekler.
daha önce benfica ile fenerbahçe, 1975-76 sezonunda şampiyon kulüpler kupası 1. turunda karşı karşıya gelmişler ve lisbon'da oynanan ilk maçı benfica 7-0 kazanmış, ikinci maçı 1-0 kaybetmiş ve tur atlayan taraf olmuştu.
7-0'lık skor aynı zamanda sarı-lacivertlilerin şu ana kadar avrupa kupalarında yaşadıkları en farklı yenilgidir.
fenerbahçe, avrupa kupaları tarihinde 4. kez portekiz takımı ile eşleşti. daha önce benfica, porto ve vitoria guimares ile oynayan sarı-lacivertlilerin bu maçlardaki karnesi şöyle: 6maç, 3g, 3m, 9ga, 14gy.
benfica ise, 5. kez bir türk takımı ile eşleşti. daha önce fenerbahçe, altay, galatasaray ve trabzonspor ile oynamışlardı. portekizlilerin bu maçlardaki karneleri şöyle: 7m, 3g, 2b, 2m, 14ga, 4gy.
bu sezon avrupa'da 16 maça çıkan fenerbahçe teknik direktörü aykut kocaman, bu maçla birlikte fatih terim'e ait olan 17 maçlık rekoru egale etmiş olacak.
38 yıl önce benfica ile fenerbahçe arasında oynanan maçta sarı-lacivertli formayı giyen nevruz şerif, o talihsiz günü anlattı.
uefa avrupa ligi yarı finalinde benfica ile eşleşen fenerbahçe, rakibiyle daha önce 1975'te iki kez karşılaşmış ve bu maçlardan birini 7-0 kaybetmişti. o maçta fenerbahçe forması giyen ve şu anda türkiye futbol federasyonu futbol gelişim direktörlüğü'nde bölgeler sorumlusu olarak görev yapan nevruz şerif, o maçı anlattı.
dha muhabirine konuşan şerif, 38 yıl önce yaşadıklarını söyle anlattı: "biz 1975 senesinde benfica ile eşleştiğimizde başımızda rahmetli didi vardı. biliyorsunuz didi o zamanların büyük oyuncusu ve büyük teknik direktörüydü. benfica için o zamanlar pek dikkate alınmayacak bir takım yönünde intiba yaratılmıştı. biz şaşırmıştık tabii. fenerbahçe'de de yeni bir kadro oluşumu vardı."
"didi libero oynamamı istedi"
didi'nin kendisinden o maçta libero olarak oynamasını istediğini söyleyen şerif, "hiç oynamadığım bir mevkii olmasına rağmen böyle istemişti. ben de didi'nin yardımcısı nejdet ağabeye mahalle takımlarında bile libero oynamadığımı, zorlanacağımı söyledik. kabul etmedi. benfica maçından 3 gün önce bolu ile oynamıştık. tabii bizde o zamanlar bir cemil turan faktörü vardı. bolu'yu yendiğimizde cemil turan iyi oynamıştı. ben de iyi oynamıştım hatta o zamanın değerli gazeteci ağabeyleri benim için olumlu yazılar yazmışlardı." dedi.
"intikamımızı alacaklardır"
"benfica'da uçan adamlarla karşılaştık." diyen şerif sözlerine şöyle devam etti: "skor olarak çok acı bir neticeydi. o zaman bizim 7-0 yenilmemizin başka nedenleri de vardı. hatalarımız çoktu, o günkü ortamlarda analiz yanlışığı vardı. tabi o günkü şartlarla bugünkü şartlar arasında çok farklar var. bugün fenerbahçe avrupa'nın sayılı takımlarından birisi. ben kurada rakip olarak benfica'yı çok istemiştim. fenerbahçe bu turda belki zorlanacaktır ama geçecektir diye düşünüyorum. fenerbahçeli kardeşlerime başarılar diliyorum. bizim de intikamımızı alacaklardır."
şeref son olarak uefa avrupa ligi'nde finali fenerbahçe ile chelsea'nin oynamasını istediğini de sözlerine ekledi.
avrupa kupaları’nın umursanmayan rakamları: başarı mı, başarısızlık mı? mehmet ali çetinkaya 19/04/2013 mehmetalicetinkaya.com
geçen hafta galatasaray ve fenerbahçe, avrupa kupaları’nda son 4 takım arasına kalmak için çeyrek final rövanş maçlarına çıktılar. galatasaray 3-2 galip gelmesine rağmen real madrid’e boyun eğerken, fenerbahçe, lazio’yu kupa dışına iterek yarı finale yükseldi. alışıldığı ve beklendiği üzere, türk spor basını ve sonucu milliyetçilikle harmanlayan birçok futbolsever, fenerbahçe’nin başarısına methiyeler dizdiler.
oysa ülkemizde kronikleşen bir hastalık haline gelen, “sadece bugünü görmek” yerine birkaç adım geriye çekilerek resmin tamamına baktığınızda çok daha farklı bir şey görüyorsunuz: “bu sezon 39. kez avrupa kupaları’na katılan sarı-lacivertliler, tarihlerinde ilk kez son 4′e kaldılar.”
anadolu-avrupa
uefa’nın düzenlediği ilk avrupa kupası olan şampiyon kulüpler kupası, 1955-56 sezonunda start aldı. türkiye ilk kez 1956-57 sezonunda galatasaray tarafından temsil edildi ve istanbul’un üç büyük takımı düzenli olarak avrupa arenasında boy göstermeye başladılar.
bir anadolu takımının avrupa kupaları’nda yer alması için ise, hem ikinci bir avrupa kupası düzenlenmesi, hem de tam 11 yıl geçmesi gerekecekti. 1967-68 sezonunda altay, istanbulluların geleneğini bozup kupa galipleri kupası’na katıldı. ilginçtir, siyah-beyazlılar istanbulluların ambargosunu ancak “arka kapıdan” geçerek delebilmişlerdi.
1971-72 sezonunda uefa, kendi adını taşıyan 3. bir avrupa kupası daha düzenlemeye başladı. hem bunun etkisi, hem de trabzonspor’un 70′lerin ikinci yarısından itibaren ligde aldığı başarılı sonuçların etkisiyle anadolu takımları avrupa’da daha sık gözükmeye başladılar. ama yine de en fiyakalı kupa olan şampiyon kulüpler kupası’ndaki istanbul baskınlığını sadece trabzonspor alt edebilmişti.
80′lerin ortalarından itibaren galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe’nin yaklaşık 10 yıllık buhran döneminden kurtulmaları ile birlikte anadolu için avrupa yeniden hayal oldu.
1995’de uefa, liglerini orta sıralarda tamamlayan takımların yer alacağı ve başarılı olanların uefa kupası’na katılacağı ıntertoto kupası’nı düzenlemeye başladı. bu sayede anadolu takımları yaklaşık 10 yıllık bir hasretin ardından, herkesin tatilde olduğu ve pek de önemsenmeyen maçlar olmasına rağmen “bir umut” avrupa takımlarıyla karşı karşıya geldiler. ama bu da, kupanın düzenlendiği tarihlerde türk takımlarının kadrolarını tam olarak oluşturamadıkları için çok uzun soluklu olmadı.
2000′lerin ilk birkaç yılında ise ülke puanının artması ve daha fazla takımın katılma hakkı elde etmesiyle birlikte anadolu takımları uefa kupası’nda daha sık ve çok takımla yer alabildiler.
anadolu’nun bu inişli çıkışlı grafiğine tezat oluşturan tek takım ise trabzonspor’du. ilk kez 1976-77 sezonunda şampiyon kulüpler kupası’nda yer alarak, istanbulluların 1 numaralı kupadaki hükümdarlığını yıkmayı başaran bordo-mavililer, bugüne kadar neredeyse her dönem istikrarlı bir şekilde avrupa’da yer aldılar.
istanbul-avrupa
beşiktaş, galatasaray ve fenerbahçe, düzenlenmeye başlandığı ilk yıllardan itibaren neredeyse her sezon avrupa kupaları’na katıldılar. “gavur takımlarına karşı verdikleri her bir savaş”, onlara türkiye’nin dört bir köşesinde sevgi olarak geri döndü. millet ve devlet katındaki bu sevgi seli sonraları maddiyata da dönüşerek kulüplerin iyice güçlenmelerini ve serpilmelerini de sağladı.
para
türk takımlarının avrupa kupaları’nda ilk kez yer aldığı 1956′dan bu yana türkiye’de futbola aktarılan para miktarı çok büyüdü. tribün gelirleri, forma satışları, sponsor anlaşmaları, yayın gelirleri ve avrupa kupaları’ndan gelen paralar her geçen gün takımların kasalarını daha fazla doldurmaya başladı. fakat bu yukarı yönlü, oldukça dik bir tırmanış gösteren ok, sadece, her birinin 30′ar milyon taraftarı olduğu yazılıp çizilen fenerbahçe, galatasaray ve beşiktaş kulüplerinin gelir grafiklerinde görüldü.
anadolu takımlarının gelir grafiklerinde ise özellikle yayın gelirleri ve puana-para uygulaması nedeniyle yukarı yönlü bir kıpırdanma olsa da, diğer kalemlerde pek fazla bir değişiklik olmadığından yükseliş her zaman sınırlı kalıyordu.
bu konuda ki istisna ise, yayın gelirlerinin büyük bir bölümünün (kurallar koyulurken istanbul’un 3 büyük takımının “unique/eşsiz” özellikleri göz önünde tutulduğundan ötürü) şampiyonluk sayılarına göre paylaştırıldığı için, trabzonspor ve birkaç yıl önce şampiyon olmayı başaran bursaspor’da yaşandı. onların gelir grafiklerindeki yükselme diğer anadolu takımlarına göre daha sert ve yukarı yönlü oldu.
kadro-tecrübe
milat olarak aldığımız 1956’dan bu yana, anadolu takımlarında parlayan futbolcular “hem maddi (takımında bir alırken kesenin ağzı beşten açıldığı için), hem de manevi (çocukluğundan itibaren tek hedefinin istanbul’da top koşturmak olduğu için) nedenlerle koşarcasına üç büyükler’e transfer oldular.
yabancı futbolcular konusunda ise özellikle 90′larda büyük bir hareketlilik yaşanmaya başladı. genelde kariyerlerinin son demlerini yaşayan yabancı futbolcular oldukça yüklü rakamlarla türkiye’ye getirildiler. son yıllarda ise, özellikle avrupa bileti ve/veya daha önce gelen futbolcular referans olarak gösterilerek daha genç, yetenekli ve avrupa kupası deneyimi olan futbolcular transfer edilmekte. fakat bu transferlerde tek değişmeyen, ödenen yüklü miktarda ücretler oluyor.
fıfa’nın transfer araştırma sistemi tms’nin verilerine göre, 2012 yılında süper lig takımlarının yabancı futbolcular için ödediği 78 milyon dolarlık bonservisi bedeliyle dünya üçüncüsü olması da dönen paranın büyüklüğünü sanırım daha iyi gösteriyor.
son 10 yılda istanbul takımlarının kadro değerleri, futbolcularının ve teknik adamlarının tecrübeleri avrupa kupaları’nda yer alan takımların büyük bir çoğunluğunun önüne geçmiş durumda. bu sezon fenerbahçe’nin kadro değerini avrupa ligi’nde karşılaştığı takımlarınkilerle kıyaslarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
anadolu’da ise transferler genelde daha ölçülü, az gösterişli ve altyapıdan gelen genç futbolculara yapıldı. zaten sınırsız/destekli/kesin para kaynakları olmadığı için, daha fazlası da pek olası değildi. ama bazı kulüp yöneticileri sırf yabancı futbolcu transfer etmiş olmak için saçma sapan transferlere yada sırf göz boyamak için istanbul’da kariyerini ve amacını bitirmiş, sadece emeklilik ikramiyesi için oynayan “lejyonerlere”, elde olmayan paralarla imza attırarak kulübün sonraki yıllarını soru işaretlerine bağlamaktan çekinmediler.
bu konuda yine bir istisna (eline geçen paralar nedeniyle istanbul ile anadolu arasında sıkışıp kalan, yönünü/yerini bir türlü belirleyemeyen) trabzonspor’da yaşandı. bordo-mavililer, istanbullular gibi yüksek meblağlara anadolu’dan futbolcular ve yabancı ülkelerden genelde düşüş grafiğindeki yabancıları şehirlerine getirdiler. ama bu transferlerin büyük bir çoğunluğunda arzulanan hedef yakalanamadı.
teknik adamlar konusunda da benzer durumlar yaşandı. istanbul her zaman tecrübeli ve pahalı teknik ekibe sahip olurken, anadolu, ya onlarda görev alıp başarısız olanlarla yada adı sanı duyulmamış hocalarla çalıştı.
toparlayalım
üstte bahsettiğim bilgilerin ışığında daha fazla parası, daha fazla taraftarı, daha tecrübeli oyuncu ve teknik adamları ve arkasında “her yönüyle” büyük bir destek bulunan üç büyükler, neredeyse her yıl avrupa kupaları’nda yer buluyorlar. anadolu takımları ise (yine trabzonspor hariç) ortalama 5-6 yılda bir (ki o da belki) avrupa’da yer alıyorlar. onlarda da, hem tecrübesiz, hem de daha az kaliteli futbolcu ve teknik ekipleriyle mücadele ediyorlar. ve çoğu zaman bu maçlar, “şehre gelen yabancı kumpanyası” şeklinde ilgi görüyor ve “bir kerelik eğlence” yaşanıyor.
katılım sayıları ve başarılar
türk takımlarının avrupa kupaları’na katılım sayılarına bakınca büyük resmin ana hatlarını daha iyi görebiliyorsunuz. bugüne kadar galatasaray 40, fenerbahçe 39, beşiktaş 35 ve trabzonspor 27 kere avrupa’da yer aldılar.
bu rakamlara karşılık diğer 23 anadolu takımından kocaelispor ve bursaspor 6, gençlerbirliği, gaziantep, altay, ankaragücü ve eskişehirspor ise 5′er kez kupalara katıldılar.
kupalarda çeyrek final ve daha üst turlara çıkmayı, başarıda kriter olarak kabul edersek;
galatasaray, 40 kere katıldığı kupalarda 1 kez final, 2 kez yarı final ve 7 kez çeyrek final oynadı. 1999-00 sezonunda uefa ve ardından süper kupa’yı müzesine götürdü. fenerbahçe, 39 kez katıldığı kupalarda 3 kere çeyrek final oynadı ve sadece bir kez (o da bu sezon) yarı finale yükseldi. beşiktaş ise, 35 kez katıldığı kupalarda sadece 2 kez çeyrek final oynama başarısı gösterdi.
buna karşılık, kupalara sadece 2 kez katılan göztepe ve 6 kere katılan bursaspor da avrupa kupaları’nda birer kere çeyrek final oynadılar.
ve tezatlar
üç büyükler’in avrupa kupaları’na katılım sayıları ile başarı olarak nitelendirdiğimiz rakamların arasındaki uçurumu görmemek mümkün değil.
bu takımların 1956’dan bu yana, para, taraftar, futbolcu ve teknik adam kalitesi gibi bütün konularda istikrarlı bir şekilde güçlenmelerine rağmen avrupa kupaları’nda nadiren başarı kazanmalarını anlamlandırmak mümkün değil.
fakat ne gariptir ki, katıldıkları kupalarda o sezon ne kadar kötü sonuçlar alırlarsa alsınlar, bir sonraki sezon futbol ilgilileri tarafından yine ve sadece geçmiş başarılarıyla hatırlanırlar.
oysa aynı affedicilik anadolu takımlarına hiçbir zaman gösterilmez.
örneğin birkaç yıl önce bursaspor, mucizevi bir şekilde lig şampiyonu olup, şampiyonlar ligi’ne direk katılma bileti aldığında, aynı futbol ilgilileri, yeşil-beyazlılar yerine devler ligine 3 istanbul takımından birinin gitmesi gerektiğini söylemekten ve bursa’nın grubunda 1 puan alarak elenmesini, haklılıklarının bir kanıtı olarak sunmaktan çekinmemektedirler.
ama bu değerlendirmeyi yapanlar nedense, fenerbahçe’nin şampiyonlar ligi gruplarında 0 puan çektiğini, galatasaray’ın 6 maç sonunda sadece 1 gol atarak, 2 puan kazandığını, beşiktaş’ın 3 puanla grubunu tamamladığını ve bunların hepsi bir yana defalarca ön eleme maçlarında kendilerinden çok daha tecrübesiz ve düşük bütçeli takımlara boyun eğdiklerini hatırlamazlar.
kısacası, fenerbahçe, galatasaray ve beşiktaş’a her konuda gösterilen sonsuz tolerans bu konuda da yürütülmektedir.
milliyetçilik tezatları
başından beri yabancı takımlarla yapılan her maç “milli görev” olarak sunulurken, 7’den 70’e tüm takım taraftarlarının destek vermesi istenirken ve hatta ilgi göstermeyenler ve/veya destek olmayanlar “vatan haini” ilan edilirken, anadolu takımlarının, canlı olarak yayınlanmayan yada bin bir uğraşla son dakikada yayına eklenen avrupa kupası maçları vardır.
3 büyükler’in avrupa’da oynadıkları en basit maçların biletleri bile haftalar öncesinden biterken ve milliyetçilik naraları atılarak tribünler doldurulurken, nedense anadolu takımlarının deplasmanda oynadıkları en önemli maçlarda bile (örneğin gençlerbirliği’nin çeyrek final mücadelesi verdiği valencia karşılaşmasında) tribünler boş kalmaktadır.
istanbul’un en ufak başarılarını bile türklük vurgusu yaparak, büyük puntolarla manşetine taşımayı görev edinen basının anadolu takımlarının benzer başarılarını alt başlık olarak sunmasında da aynı tezat gözler önüne serilmektedir.
son söz
bütün bu örnekler, istanbul hegemonyasını oluşturan temel öğelerden biri olan ve aynı zamanda ülkeyi futbol üzerinden birleştirdiği düşünülen avrupa kupaları’nda bile anadolu takımları ne yaparsa yapsın ibrenin daima istanbul’u gösterdiğini kanıtlıyor.
gerçi, saha içinde ve dışında hiçbir yazılı kuralın bile eşit olarak uygulanmadığı ülke futbolundan daha farklı ne beklenebilirdi ki?
fenerbahçe'nin, uefa avrupa ligi'nde portekiz temsilcisi benfica ile 25 nisan perşembe günü istanbul'da yapacağı yarı final ilk maçının biletleri pazartesi günü satışa çıkarılacak.fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı'nda saat 22.05'te başlayacak karşılaşmanın biletleri 100 ile 400 lira arasında değişen fiyatlarla satılacak.
sadece internet üzerinden satışı yapılacak biletleri yarın fenerbahçe kongre üyeleri ve fenerbahçe premium kart sahipleri, 23 nisan salı günü fenerbahçe taraftar kart sahipleri ve faturalı fenercell kullanıcıları alabilecek. biletlerin genel satışına ise 24 nisan çarşamba günü başlanacak.
bilet fiyatları şöyle:
migros tribünü: 100 lira fenerium üst nissan h-ı blok: 175 lira fenerium üst nissan c-d-f-g blok: 200 lira fenerium alt g blok: 235 lira fenerium alt b-f blok: 290 lira fenerium alt c-e blok: 350 lira fenerium alt d blok: 400 lira
spor toto süper lig'de deplasmanda gençlerbirliği'ne 2-0 yenilerek şampiyonluk yarışında ağır yara alan fenerbahçe'de gözler uefa avrupa ligi'ndeki benfica mücadelesine çevrildi.
sarı-lacivertli takım, uefa avrupa ligi yarı finalinde portekiz'in benfica ekibi ile 25 nisan perşembe günü istanbul'da oynayacağı ilk maçın hazırlıklarına ara vermeden başladı.
fenerbahçe can bartu tesisleri'nde, teknik direktör aykut kocaman yönetiminde basına kapalı gerçekleştirilen antrenmanda, gençlerbirliği maçına ilk 11'de başlayan futbolcuların yenileme çalışması yaptığı belirtildi. diğer futbolcuların ise koşu, ısınma hareketleri ve pas çalışmalarının ardından çift kale maç oynadığı kaydedildi.
sakatlıkları geçen mert günok ve sezer öztürk'ün antrenmanın tamamında takımla çalıştığı duyuruldu.
sarı-lacivertli ekip, benfica maçının hazırlıklarını 23 nisan günü yapacağı antrenmanla sürdürecek.
uefa avrupa ligi çeyrek finalinde temsilcimiz fenerbahçe ile karşı karşıya gelecek olan portekiz ekibi benfica, istanbul'a geldi.
uefa avrupa ligi yarı final ilk maçında perşembe günü fenerbahçe ile karşılaşacak olan portekiz temsilcisi benfica, istanbul'a geldi.
özel bir uçakla sabiha gökçen havalimanı'na gelen benfica, buradan konaklayacağı otele hareket etti.
benfica takımında teknik direktör jorge jesus, ligde son yapılan sporting lizbon maçında sakatlanan savunma oyuncusu luisao'ya istanbul'a getirilen kadroda yer vermedi.
fenerbahçe'nin uefa avrupa ligi yarı finalindeki rakibi benfica, avrupa kupalarında türk takımları ile eşleştiği bütün kuralarda, maçlar sonunda gülen taraf olmayı başardı.
benfica, avrupa kupalarında türk takımlarına karşı 3 kez elemeli turlarda eşleşti. portekiz ekibi bu 3 turda da başarılı olan taraf oldu. ilk olarak 1975-76 sezonunda şampiyon kulüpler kupası 1.turunda fenerbahçe’yi evinde 7-0 yenip, istanbul’da 1-0 kaybederek eleyen benfica takımı 1980-81 sezonunda kupa galipleri kupası 1.turunda altay ile deplasmanda golsüz berabere kalıp sahasında 4-0 kazanarak tur atlayan taraf olmuştu.
benfica geçen sezonda uefa şampiyonlar ligi 3.ön eleme turu ilk maçında sahasında trabzonspor'u 2-0 yenip deplasmanda 1-1 berabere kalarak tur atlarken 2008-09 sezonunda ise uefa avrupa ligi grup maçında galatasaray ile sahasında karşılaşmış ve kazanan takım 2-0’lık skorla temsilcimiz galatasaray olmuştu.
f.bahçe 3 kazandı, 3 kaybetti
fenerbahçe avrupa kupalarında portekiz temsilcileri ile 6 kez karşılaştı. oynanan 6 maçın 3 tanesini kazanan fenerbahçe 3 tanesini ise kaybetti. fenerbahçe 1975-76 sezonunda benfica karşısında deplasmanda 7-0 kaybedip sahasında 1-0 kazanıp elenmişti. fenerbahçe 1990-91 sezonunda uefa kupası 1.turunda v.guimaraes ekibini sahasında 3-0 deplasmanda 3-2 yenip elemişti. fenerbahçe 2008-09 sezonunda bu kez şampiyonlar ligi gruplarında porto ile eşleşmiş deplasmanda 3-1 sahasında ise 2-1 mağlup olmuştu.
uefa avupa ligi yarı final maçında yarın benfica'yı ağırlayacak olan fenerbahçe'de teknik direktör aykut kocaman düzenlenen basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
dünyanın en önemli iki turnuvasından birinde yarı finali gördükleri için gurur duyduğunu anlatan kocaman, "bizim tarihimizde ilk defa tadacağımız bu günü defalarca yaşamış bir kulüple oynayacağız. son yıllarda büyük bir çıkışın içinde olan bir kulüple oynayacağız. saygıdeğer bir kulüp. bu anlamda da onurluyuz." dedi.
"sanki her zaman yarı final oynuyormuşuz gibi..."
gençlerbirliği maçında alınan yenilginin camianın havasını oldukça olumsuz bir şekilde etilediğini savunan kocaman, "aldığım hava şunu gösteriyor: sanki benfica ilk defa yarı final oynuyormuş gibi heyecanlı, biz fenerbahçeliler ise her zaman yarı final oynuyoruz gibi görünüyor. gençlerbirliği maçı yarınki maça etki etmiş gibi görünüyor. bütün taraftarlardan, stada geleceklerden öncelikli olarak isteğimiz; maçın her şeye açık olduğunu ve bulunduğumuz yerin kıymetini bilmek. buna uygun bir davranışla gerekli havayı yaratabilmek, bunu yapmalarını rica etmek durumundayız. kastettiğim hava bu." diye konuştu.
"tarihimizin en önemli maçı"
zorlu mücadelede maçı kendilerine çevirmek için sonsuz bir çaba göstereceklerini söyleyen kocaman, "bu, fenerbahçe'nin en önemli maçı mı?" şeklindeki soruya ise, "sportif değerler olarak bakılırsa kesinlikle öyle olduğu tartışmasız bir gerçek. tabii ki, önem çok soyut bir kavram. neye göre ve nasıl, ne durumda, ne zaman... bunlar başka kriterler oluşturabiliyor ama sportif anlamda, evet. şöyle bir 60 yıla yaklaşan türkiye liglerine bakıldığı zaman fenerbahçe 18 sefer şampiyon olmuş, bundan sonraki 50 yılda da bir aksilik olmazsa en az bu kadar şampiyon olacaktır. ama bütün bu yatırımların karşılığı, şampiyonlar ligi'nde ve avrupa ligi'nde bu seviyeleri yakalamaktı. tarihimiz adına çok önemli bir dönemeç gibi görünüyor. ama esas olan şu ki, olanaklarımız ölçüsünde aklımızı işin içine sokarak bunu sürdürülebilir bir hale getirmek gerekiyor. ama tekrar söylemekte fayda var: tarihimizin en önemli maçı."
"favori benfica"
"kocaman yalnız bırakıldı" yönündeki haberler üzerine de konuşan 48 yaşındaki teknik adam, "böyle bir şey yok, bu konuyu kapatalım. zaten resmi siteden de bunu yalanladık." derken, turun favorisinin kim olduğu yönündeki bir sorunun ardından, "bir yüzde vermek gerekirse, yüzde 51 olarak benfica görünüyor. tecrübesiyle, son dönemlerdeki çıkışıyla, çeyrek finaller ve yarı finallerdeki duruşuyla tur öncesinde bir adım önde olan benfica gibi görünüyor. beraber oynama yetisine bizden daha çok sahip bir takım gibi görünüyor. ama bizim de bazı yeteneklerimiz var. bunları sahaya yansıtabilen takım, kağıt üzerinde olmanın ötesine geçecektir." diye konuştu.
benfıca'nın kadrosunda önemli bir isim yok
"en önemli avantaj, mümkün olduğu kadar gol yememek"
kendileri için turun kaderini belirleyecek faktörlere de değinen kocaman, "bu bir tur karşılaşması. iki maç sonunda turu geçecek avantajı sağlamak söz konusu. bunun için sahada ne gerekiyorsa, ofansif ve defansif anlamda temel prensipleri yerine getirmek gerekiyor. en önemli avantaj, mümkün olduğu kadar gol yememek. top yuvarlak bir nesne ve futbol birçok bilinmeyen faktörü barındıran bir oyun. önemli olan en az golü yiyerek ikinci maça gidebilmek. hatta maçı mutlak ve mutlak gol yemeden bitirmeye çalışmak. bunun için sahanın her alanında bir baskıyla oynamamız gerekiyor. dengeli oynamamız gerekiyor. ama taraftarın da, gol yememenin bu anlamdaki en önemli kalite olduğuna bizimle birlikte inanması gerekiyor. bence esas önemli olan burası." dedi.
sow'un son durumu
kocaman, sakatlıktan kurtulan moussa sow'un durumuyla ilgili olarak ise, "cezalı caner dışında herhangi bir eksiğimiz gözükmüyor. dolayısıyla, ideal gruba yakın bir kadroyla sahada olacağız. bir aksilik olmazsa, oyuncu grubumuzun tamamına yakını hazır gibi görünüyor." ifadelerini kullanırken, benfica'nın oyun tarzı hakkında ise şu tahmini yürüttü: "benfica yüksek özgüveniyle maçın ilk bölümünde biraz saldırgan bir oyun oynayacak gibi gözüküyor. benim tahminim bu. bizim en fazla düşünmemiz gereken yerlerden biri burası."
"en büyük avantajımız..."
benfica'nın kendilerinden bir adım daha önde olduğunu bir kez daha vurgulayan kocaman, "ama bizi avantajlı kulan, bizi yüzde 51'e çıkaracak etmenlerden en önemlisi şu: ilk defa buradayız, belki biraz tecrübesiziz ama en az benfica kadar ve belki de daha fazla turu isteyen tarafız. biz türkler'i ön plana çıkaran bu. ama bu inatçılığın yanına aklı da işin içine katabilirsek avantajlı olacağımızı düşünüyorum."
benfica'nın o meşhur golü hakkında...
kocaman, benfica'nın sporting lizbon'u 2-0 mağlup ettiği maçta attığı organize golle ilgili olarak ise şu sözleri kullandı: "benfica çok bilinen bir takım. sporseverlerin en az bizim kadar tanıyabileceği bir takım. sporting lizbon'a attıkları gol, her zaman olmadığı için, olduğu zaman böyle önem arz ediyor. bu goller her maçta atılıyor olsa zaten yüzde 51'i biraz daha artırmak gerekecekti. ama hızlı oyunculardan kurulu bir takım. bütün benfica takımını bir cümle içine sığdırmak gerekirse: topla beraberken de topsuzken de sürekli birlikte hareket ediyorlar. sporting maçındaki gol çok güzel bir goldü ama bir maçta gerçekleşen iki saniyelik bir olaydı. bizim maçta olmaması en büyük dileğim tabii ki."
benfica bu yılın en göz alıcı takımlarından biri. oynadıkları toplam 48 maçta 111 gol atan, ligde kaybetmeyen, toplamda sadece 3 defa mağlup olan, sezon boyunca ise 3 kez gol kaydına muvaffak olamadığı maç oynayan bir göz alıcılık...
analize önem veren, ‘benitez‘vari rotasyona meyilli tarzıyla, oyuncuları ile iyi ilişkiler kuran çalışkan teknik direktör jorge jesus’un 2009’dan beri her ince detayına kadar ilmek ilmek işlediği benfica’sı, sistemin doğru ve derin oyuncu kadrosuyla bir araya gelmesinden oluşan her şekilde gol atmasını bilen disiplinli bir gol makinesi... daha da önemlisi dengeli ve istikrarlı bir yapıya sahipler.
lakin bu istikrarı hep aynı ‘ilk 11’le çıkarak değil, bukalemun misali şekilden şekle girerek yapıyorlar. anlatma fırsatı bulduğum newcastle united eşleşmesinde (avrupa ligi çeyrek final) iki maçta da sonucu optimize edecek farklı oyun tarzlarını ortaya koymayı başardılar. ilk maçta başlarda sıkıntı yaşasalar da kontrollü bir baskı uygulayıp 3-1 kazandılar. 2. maçta güvenli bir savunma futboluyla, kontralarla gereken skoru aldılar. newcastle kanatları iyi kullanıp, benfica’nın hücumcu beklerine baskı uygulayarak top kazanıp çabuk çıkarak etkili oldu. ancak portekiz ekibinin baskısında savunma hatalarını engelleyemeyip mağlup oldular.
hata yapmamak lazım
benfica kendi yaptığı hataları kısa sürede telafi edebilecek hücum baskısına sahipken, tersi istikamette yaptığınız en ufak hatadan nemalanan, affetmeyen bir güce sahip. kazanmaya çok alışkınlar. hata marjını düşürmeniz gerekiyor. çok çabuk vites yükseltip, kilidi çözebiliyorlar. artık sahada çok hızlı düşünmeden uygulayan bir yapay zekâ seviyesine gelmişler.
belli bir şablonları tabii ki var. genelde 4-3-3 üzerinden 4-2-3-1 ya da 4-1-3-2 dizilişleriyle çıkıyorlar. kalede artur istikrarlı. ancak garay-luisao savunma tandeminin ve önlerindeki 1.95’lik boyuyla takımın reaktörü olan nemanja matiç’in dışındaki isimler değişken ve çok işlevli bir görüntü sergiliyor.
âkil hücumcular: gaitan-salvio
bugünkü maçta cezalı olan luisao’nun yerine savunmada jardel oynayacak büyük ihtimalle. cezalı sağ bek almeida yerine de hücumda daha aktif olan maxi pereira yer alacak. asıl orta sahada yer alan gaitan, salvio, ola john ve enzo perez hem içte hem de kanatta oynama yetisiyle ve dikine oyun tarzlarıyla rakip savunmayı girdaba sokabiliyorlar. bugün perez de cezalı. bu bir avantaj ancak ola john da kanatta çok hızlı ve ters ayakla oynayan bir hücum silahı. bekler için korkulu rüya.
savunmada zaafları var
önlerinde ise forvet deryasından çıkma cardozo, lima, rodrigo üçlüsünden ya ikisi ya da biri oynuyor duruma göre. buradaki kilit nokta iki bek olan maxi pereira ve paraguaylı melgarejo’nun hücum patentli olup kademede sorun yaşamaları. fenerbahçe ’nin uygulayabileceği baskıda ya da kontralarda sorun yaşayabilecek oyuncular. benfica’nın da hücumda ters kademedeki bek üzerine hep oynadığını hatırlatalım.
gaitan ve salvio hücumun âkil adamları. fenerbahçe için newcastle’ın yaptıkları bir yol pusulası çıkarabilir. fenerbahçe’nin karşısında çok çabuk taktiksel değişikliğe gidebilen ve oyununu kolay bozabileceği bir takım yok. belki de bu yılki en zor rakip takım. fakat savunmadaki zayıf taraflarına odaklanmak ve oyunun komutasını onlara bırakmayıp, basit hataları azaltmak kilit unsurlar. çünkü avrupa’nın belki de en cezalandırıcı takımı benfica.
62. dakikada raul meireles topsuz alanda yaşadığı sakatlık sonrasında yerden kalkamadı ve oyuna devam edemedi. bunun üzerine fenerbahçe, maçtaki ilk oyuncu değişikliği hakkını kullandı ve sakatlığından dolayı oyuna devam edemeyen raul meireles yerini salih uçan'a bıraktı.
fenerbahçe'nin benfica ile oynadığı maçta sarı-lacivertli kulüp tarihinde ilk kez uefa avrupa ligi'nde yarı finalde boy göstermenin heyecanını yaşarken, volkan demirel de rekorun altına imza attı.
fenerbahçe'nin kalecisi volkan demirel, benfica maçıyla avrupa kupalarında 62. maçına çıkarak, sarı-lacivertli ekibin avrupa kupalarında en çok forma giyen futbolcusu oldu. volkan, sezonun ilk yarısında fenerbahçe ile yollarını ayıran brezilyalı futbolcu alex'i (61 maç) geçerek, rekorun sahibi oldu.
maçın 45. dakikasında fenerbahçe, gökhan gönül'ün düşürülmesi sonucu bir penaltı kazandı. topun başına geçen cristian baroni, meşin yuvarlağı direğe nişanladı. kaçan penaltının ardından büyük üzüntü yaşayan brezilyalı, gözyaşlarına hakim olamadı. takım arkadaşları tarafından teselli edilen baroni, soyunma odasına gözyaşları içinde gitti.
published: thursday 25 april 2013, 23.20cet fenerbahçe sk 1-0 sl benfica
the home side hit the woodwork three times, including from cristian's penalty, before egemen korkmaz finally squeezed the ball in – via the post.
fenerbahçe sk will take a 1-0 lead to sl benfica next week after hitting the woodwork three times, including from a missed penalty, before egemen korkmaz finally made the breakthrough – inevitably via the post – in an eventful uefa europa league semi-final tie.
the turkish outfit had had the better of a high-tempo first half, with moussa sow rattling the crossbar, when they won a penalty just before the break. cristian fired against the base of the left post, however, and when dirk kuyt found the frame of the goal again in the second period, it did not look like aykut kocaman's side's night. egemen changed their fortunes 18 minutes from time, nodding in via the upright following a poor defensive header as fenerbahçe claimed a deserved win.
all is not lost for benfica, with mehmet topal and pierre webó suspended for the second leg after picking up bookings tonight, though the portuguese hopefuls will be without ola john themselves after he received a yellow card for conceding the penalty, tripping gökhan gönül. his team escaped punishment from the spot, though, as cristian homed in on the woodwork, just as sow had done with a header midway through the first period.
the midfielder was crestfallen, sinking his head into his hands but he began the second half like a man on a mission. he and raul meireles both tested artur from long range before kuyt acquainted himself with the post after a lovely turn and shot from around the penalty spot.
benfica soon hit the woodwork themselves as nicolás gaitán, initially rested, bent the ball onto the outside of the post from distance. meireles was carried off on a stretcher with an injury, but kocaman's men did not lose their composure and eight minutes later egemen struck – cristian, whose corner led to the breakthrough, was a picture of relief itself.
benfica briefly rallied, but fenerbahçe closed out the 1-0 win in relative comfort, keeping the clean sheet they desired. all the same, webó's late booking for kicking the ball away could prove a real setback for their aspirations of following their maiden semi-final appearance in uefa competition with a first final.
yedekler: mert günok (gk), bekir irtegün, semih şentürk, mehmet topuz
teknik direktör: aykut kocaman (tur)
benfica: artur (gk), óscar cardozo, pablo aimar (dk. 46 nicolás gaitán), maxi pereira (c), ola john (dk. 64 rodrigo), eduardo salvio, nemanja matić, ezequiel garay, melgarejo, jardel, andré gomes (dk. 81 carlos martins)
yedekler: paulo lopes (gk), roderick, lima, urreta
teknik direktör: jorge jesus (por)
goller 1-0 egemen korkmaz dk. 72
sarı kartlar dk. 38 cristian, dk. 50 mehmet topal, dk. 90 pierre webó (fenerbahçe) dk. 31 andré gomes, dk. 37 pablo aimar, dk. 41 maxi pereira (c), dk. 45+1 ola john (benfica)
taraftarlar, maçın başlamasından önce türk telekom kale arkası tribününde koreografi gösterisi yaptı. renkli kartonlarla hazırlanan gösteride, uefa avrupa ligi finalinin oynanacağı hollanda'nın amsterdam kentine inen bir uçak figürü resmedildi. aynı zamanda açılan dev pankartta ingilizce "fly high to glory" (zafere yüksek uçuş) yazısı yer aldı.
taraftarlar sık sık, takımlarının yarı finale çıkmasından itibaren söylemeye başladıkları, "pierre webo, moussa sow'uyla, orta saha salih uçan'la, ceza alan taraftarla, gidiyoruz amsterdam'a" tezahüratını yaptı.
maçtan önce, geçtiğimiz günlerde vefat vefat eden fenerbahçe'nin eski milli futbolcusu ve kulüp genel müdürü serkan acar için yapılan saygı duruşunda bulunuldu.