ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
1970 ankara doğumlu, jeoloji mühendisi murat yavuz, ankaragücü tribünlerine senelerini vermişlerden biri. zengin anı birikiminden birkaçını, bu kitaba aktarmamıza olanak sağladı:
1984-85 sezonu, ankara'da beşiktaş ile maçımız var. herkesin takıma güveni tam. 19 mayıs stadı'nda koltuklar sadece sağ kapalı ve maratonda (tahta sıra). bizim sol kapalıya geçtiğimiz sene (maratondan 15 kişi).
sabaha karşı saat 4 civarı ulus heykel'de yaklaşık bin kişi, rüzgârlıı'da sabahlayalım, yok stadda yatalım diye tartışıyor. sonuçta karar veriliyor, stadda yatacağız deniliyor. kalkıyoruz ve stada doğru uzun yürüyüşe başlıyoruz. (mesafe kısa ama bir ömür kadar tecrübe, bir ömür kadar duygu seli.) yol boyu şarkılar, besteler yapılıyor. "bir tanem söyle başkent ne istersen iste benden ..."in çıktığı gündür. insanlar azıklarını paylaşıyor ve maratonun oradaki dış kapıdan stad alanına büyük bir güruh halinde giriyoruz. bir bakıyoruz stad bayram yeri gibi! her yer ful, köfteciler, sucular, turşucular çılgınlar gibi her yer dolu, kuyruklarınsonu yok! hava karanlık, ankara ayazı ve stadda maça girebilmek için gelmiş 10-15 bin çılgın! bu ne aşktır kardeşim, demeye kalmadan çeşitli yönlerden sesler geliyor: demetli güçlüler, polatlılı güçlüler, kazanlı güçlüler, kızılcahamamlı güçlüler... otobüs otobüs adam...
ne bu coşku; sanki şampiyonuz, tur atacağız! içimizde bir ürperti. peki ama acaba biz maça girebilecek miyiz? sohbetlerle muhabbetlerle saat 7.30 oluyor. hava ağarmış, kesif bir sis ve stad etrafında köfte, sucuk, lahmacun kokulan birbirine girmiş vaziyette. stad görevlileri gayet mahmur suratlarla teşrif ediyorlar. ford minübüsten inen görevli, şaşkın, ne yapacağını bilemeden kulübesine koşmaya başlıyor. biz de sol kapalının sırasına girmiş bilet için bekliyoruz. kapılar 8.30'da açılıyor, yaklaşık 30 dakikada herkes içeride! herkes parasını hazırlamış, kapılarda bekleme yok. polis takdir etmiş, saygı duymuş, fazla arama yapmadan kendimizi içerde buluyoruz.
sol kapalı, ahhhh... yuvamız, evimiz, tövbeler olsun mabedimiz.
evet, içerdeyiz. saat 9-10 arası bir gazla iki şarkı söyledikten sonra "oğlum bu maç böyle bitmez, biraz yatalım" diyoruz.
gözümün önünden hiç gitmeyen enstantane. sol kapalıda yaklaşık 1500 kişiden 1450 tanesi yatmış yerlere, ama birbirinin omzuna kafa koymuş, ama dizlerine uzanmış, tam yumak, biz ankaragüçlüler için çile değil zevkti bunlar, takım aşkımıza başka aşklar eklemedik.
sonuçta 3-1 yenilerek eve dönsek de mutluyduk ve gururluyduk, dışarda kalan, maça giremeyen dostlarımız olsa da.
ligin son maçıydı. ankaragücü de başarılı bir sezon geçirmiş ve 4. olmuştu. beşiktaş, lider fenerbahçe'nin ardında averajla 2. sırada olduğu için ankaragücü'nü mutlaka yenmesi ve ondan sonra da fenerbahçe'nin alacağı sonucu beklemesi gerekiyordu. ankaragücü için gazozuna sayılabilecek bir maç olmasına karşın taraftarın maça ilgisi büyüktü. biz de bu maçı izlemek için bir grup arkadaş sabahın erken saatlerinde polatlı'dan gelip sol kapalıda kuyruğa girdik. uzun kuyrukta beklerken, havaş'ın olduğu yerden gençlik parkı yönüne doğru giden beşiktaşlı bir genç taraftar bizim bulunduğumuz kuyruğa bazı hareketler yaptı. kuyruktan birkaç kişi koptuğu gibi beşiktaş taraftarının üstüne koşmaya başladı. çok korkan çocuk kaçmaya çalıştı ama taraftarlardan biri yakaladı ve bir darbeyle yere düşürdü. bir anda ortalık anababa günü oldu. sonra başka taraftarlar araya girip kavgayı yatıştırdılar ve ankaragücü taraftarını kuyruğa geri getirdiler. beşiktaş taraftarını da uzaklaştırdılar. ama bu arada beşiktaş taraftarının kolu kırılmış. biz stada girdikten sonra kolu alçıya alınmış olarak polislerle birlikte sol kapalıya geldi ve kolunu kıran ankaragücü taraftarını hep birlikte aramaya başladılar. saklanmaya gerek görmeyen ankaragücü taraftarını alıp götürdüler. bu arada saatli'deki beşiktaş taraftarları ile sol kapalıdaki ankaragücü taraftarları arasında ayran savaşı başladı. ayranlar havada uçuşuyor, bazen havada çarpışıyor ve birilerinin üstünde patlıyordu. işte beşiktaş tribünlerinden atılan bir ayran da havada uçarak gelirken 2-3 metre önümüzdeki bir taraftar ayrana eliyle müdahale ederek tutmaya çalıştı ama tutamadı. ayran bu müdahale ile yön değiştirip yanımda oturan ve bu maç için özel olarak bayramlık lacivert pantolonunu giymiş olan ankaragüçlü metin ustanın tam kucağına düştü. pantolonu bir anda renk değiştiren ve berbat olan usta, ayranı atana da, tutmaya çalışana da dağarcığında güngörmemiş ne kadar küfür varsa maç boyunca savurdu durdu. maça gelince, ankaragücü'nün küçük haluk'un golüyle öne geçtiği maçı daha sonra 3 gol atan beşiktaş 3-1 kazandı ama yine de averajla şampiyonluğu kaybetti. maç sonrasında diğer maçtan haber bekleyen beşiktaşlı futbolcular şampiyonluğu kaybettiklerini öğrendiklerinde çok üzüldüler ve çoğu sahanın çimlerine serilip kaldı. şimdi 23 yıl öncesine dönüp bakıyorum da gerçekten güzel bir gündü diyorum.
ankaragücü: arif peçenek, erhan çağlayan (dk. 59 sadık aksöz), iskender atasoy, haluk kargın, hikmet hancıoğlu, hüsnü özkara, alper timur, kemal yıldırım, bülent izgiş (dk. 69 nazmi erdenerin), ahmet koyuncuoğullarından, halil ibrahim eren