galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş ve güneş takımlarının ecnebi takımlar getirmek için teşkil ettikleri komitenin romanyanın c. f. r. takımile mutabık kaldığı malûmdur. rumenler önümüzdeki cumartesi ve pazar günleri iki maç yapmak üzere hafta içinde hareket edeceklerini bildirmişlerdir.
teknik komite bugün toplanarak c. f. r. ile hangi takımların maç yapacaklarını kararlaştıracaktır. rumenlere karşı takımlarımızın birbirlerinden oyuncu almak suretile takviyeli bir şekilde veya yalnız beşiktaş ve fenerbahçenin oynatılmaları ihtimal dahilinde olduğunu duyduk.
beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray, güneş kulübleri beynelmilel spor temasları organizasyon komitesinden:
1 — rumen profesyonel c. b. r. futbol takımı 9/1/937 cumartesi günü birinci maçını taksim stadında saat 14,30 da galatasaray, beşiktaş muhtelit takımile yapacaktır.
2 — ikinci maçı, pazar günü gene taksim stadında saat 14,30 da fenerbahçe-güneş muhtelit takımile yapacaktır.
3 — birinci maçın hakemi şazi tezcan, ikinci maçın hakemi sadi karsandır.
böyle bir takımın rumenlerin karşısında birbirlerile ne dereceye kadar anlaşabileceği bugün belli olacaktır.
romanya takımının kafile reisi bir arkadaşımıza takımının kuvveti hakkında şu malûmatı vermiştir:
«— takımımız çok kuvvetlidir. daha evvel yaptığımız uzun seyahatte çok güzel neticeler aldık.
berutta gayet bozuk bir sahada makabi ile yaptığımız maçı şiddetli bir yağmur yüzünden 50 inci dakikada yarım bırakmağa mecbur olduk. bu esnada oyun 1-0 lehimizde idi. ayni takımla yaptığımız revanşı 5 - 3 kazandık. hapoeli (evvelce istanbula gelmişti) 5 - 2, berut muhtelitini de 5 - 1 mağlûb ettik.
yalnız bu seyahatten ve maçlardan takımımız oldukça yorgun düştü. bunu da hesaba katarak bükreşten iki oyuncu çağırdık. bunlar da bugün istanbula gelmiş olacaklardır.»
rumen takımının hakiki kuvvetini ancak bugünkü maçta göreceğiz.
biz her iki maç neticesinin lehimize olacağını tahmin ediyoruz. fakat iki muhtelitten hangisinin diğerine nisbetle daha çok muvaffak olacağını kestiremiyoruz.
bu hususta mutlaka birşey söylemek lâzım gelirse bu çamurlu sahada teknik oyundan ziyade bedenî mukavemetin ve bazu kuvvetinin ehemmiyet kesbettiğini gözönünde bulundurarak, galatasaray - beşiktaş muhtelitinin diğer muhtelite nisbetle, bilhassa hücum hattı oyuncularında, ağır basacağını zannediyoruz.
güneş takımını bükreşte küçük bir sahada oynatmak istiyen c. f. r. liler bu arzularında muvaffak olamamışlar, güneşliler de maçı yapmadan geri dönmüşlerdi.
bugünkü ve yarınki iki maç bu cihetten alâka verici mahiyettedir. c. f. r. nin filistinden dönerken istanbulda tevakkufla iki maç yapmağı kabul etmesi, «biz istediğiniz sahada da maç yapabiliriz» cevabını hâmil bulunmaktadır.
c. f. r. takımı bugün gene taksim stadyomunda fenerbahçe - güneş muhtelitile karşılaşacaktır. bugünkü muhteliti teşkil edecek oyuncuların bu maçi alelade bir mahiyette görmiyerek ciddiyetle çalışacaklarını ve dünkü mağlûbiyetin acısını çıkaracaklarını ümid ediyoruz.
müthiş çamura rağmen, maç seri ve heyecanlı oldu; önce bizimkiler, sonunda misafirler ağır bastı
c. f. r. takımı dün ikinci maçını taksim stadyomunda fenerbahçe - güneş muhtelitine karşı yaptı. bir gün evvel galatasaray - beşiktaş muhtelitinin4 - 1 mağlûbiyetinden olacak seyirci miktarı kapalı tribünleri tamamile dolduracak derecede fazlaydı.
bir gün evvel, galatasaray - beşiktaş muhteliti, sizden fazla, bizden eksik olmasın gibi yanlış düşüncelerin sevkile ve her iki takımda mevcud futbolcuların bugünkü formlarına ve kabiliyetlerine göre değil de, şöhretlerine bakarak zayıf bir tarzda teşkil edilmişti. bir yandan takımın zaafı, diğer yandan da hakemin oyunu fena idare etmesi, meselâ - hiçten bir penaltı vermesi, avniyi tekmeleyip bayıltan oyuncuyu dışarı çıkarmaması ve böylece maçın kıran kırana bir hale gelmesine sebebiyet vermesi gibi - yüzünden, esasen kuvvetli bir takım olan c. f. r. bu muhteliti kolayca yenmişti.
müsabaka başlamadan evvel, herkes fenerbahçe - güneş muhtelitinin nasıl çıkacağını ve nasıl bir netice alacağını merak ediyordu. muhakkak olan birşey varsa sahanın, iyi ve güzel bir futbola meydan vermiyecek bir balçık denizi halinde bulunmasıydı.
nihayet hakem sadi karsanın idaresinde başlıyan oyuna muhtelitimizin hüsameddin - faruk, fazıl - yusuf, angelidis, mehmed reşad - naci, esad, melih, rebii, fikret şeklindeki kadro ile iştirak ettiği görüldü. cevad, rasih, niyazi gibi iyi oyuncuların yokluğunu görenler cumartesi günkü neticeden daha fenasile karşılaşılacağı endişesine düştüler. tek bir ümid bir gün evvel o çamur deryasında sıkı bir maç yapan ve bir hayli tekme yiyen rumenlerin yorgun, bizim takımın yorulmamış olmasındaydı.
birinci devre
oyunun ilk beş dakikasında top iki tarafın hafbek hattını aşıp kalelere yaklaşamadı. bundan sonra muhtelitin bilhassa soldan inkişaf eden akınları, rakib müdafaayı müşkül vaziyetlere düşürdü. golle neticelenebilecek mahiyette olan bu akınlarda merkez muhacim oynıyan güneşli melihin yerini dolduramadığı görülüyordu.
rumenler birçok defalar bu akınlara mukabele etmeğe çalıştılar, fakat birkaç sebebden muvaffak olamadılar. bu sebeblerin başlıcası muhtelit beklerinin, süratlerine güvenerek, kendi hafbek hattının arasına kadar ileri çıkıp rakib oyuncuları sıkı surette marke etmeleriydi.
muhtelitin hücum esnasında esadla rebiinin nâzım vaziyette oldukları, geriden gelen bütün pasların bu iki oyuncuya verildiği ve akının mütebaki kısmının bunlar tarafından idare edildiği bilhassa nazarı dikkati celbediyordu.
rebii ve esad gibi ayağında topu tutabilen iki oyuncunun iç mevkilerinde bulunmaları muhtelit müdafaasına kendini toplamak imkân ve vaktini veriyor ve takım düzgün oynamakta devama muvaffak oluyordu.
0 - 0 beraberlikle neticelenen birinci devre esnasında kayde şayan şunlar oldu. daha ilk on beş dakika içinde rumenlerin muhacim hattından bir oyuncu sakatlanıp otuzuncu dakikada karnına pek yakın bir mesafeden bir şüt yiyen angelidis, on dakika kadar sahanın kenarında tedavi edildi. bunun hemen akabinde cidden güzel ve akıllı bir oyun çıkarmakta olan faruk orta çizgiye yakın bir yerde biçimsiz bir şekilde düşerek sağ dizinden sakatlandı ve oyundan, arkadaşlarının yardımile çıkarıldı. onun yerine ibrahim oyuna girdi.
rumen kaleci istavroz çıkarıyor
son hâdise birçok seyircilerin dikkat nazarlarından kaçan bir hareketle neticelendi: fikretin uzaktan çektiği bir frikiki rumen kaleci iyi bloke edemiyerek elinden kaçırdı. melih yetişip gol atmak üzere iken topu ikinci bir hamle ile yakaladı ve hiristiyanlann büyük bir korku geçirdikleri zaman yaptıkları bir hareketi tekrarladı: kaşgöz arasında bir istavroz çıkararak topu ondan sonra uzaklaştırdı. şunu da kaydedelim ki bu kaleci, bir gün evvel oynıyan genc değildi ve topu tuttuktan sonra elinden kaçırıyordu. birinci devrede zaman zaman iki taraf ta hâkim oynadılar.
ikinci devre
ikinci devrede muhtelit, bek hattına yaşarı alıp muavin hattını da sağda mehmed reşad olmak üzere angelidis, ibrahim şeklinde tertib edilmişti.
bu devrenin ilk yirmi dakikası çok zevkli ve heyecanlı bir şekilde cereyan etti. muhtelit hücum hattında rebii ile fikretin teşkil ettikleri sol taraf, güzel anlaşmalarla ve kıvrak hareketlerle topu daima rumen kalesinin yakınlarına kadar getirdiler.
muhtelitin birinci golü
birinci devrede rumen kalecisinin topu bloke etme hususunda zayıf olduğunu sezen melih, kaleciye kadar dayanan bir akını ısrarla takib etti ve gene atılan bir şütü tuttuğu halde elinden kaçıran kaleciden topu kaparak muhtelitin birinci golünü yaptı.
yedinci dakikada yapılan bu golden sonra muhtelit çok hâkim bir oyun tutturdu. rumenler büsbütün şaşalamış bir vaziyette topu ayaklarında tutamaz, pas veremez velhasıl hiçbir iş göremez oldular. bu kuvvetli takımın bu kadar şaşalaması ve bocalaması hayret edilecek bir haldi. bu müddet zarfında mütemadiyen rumen kalesinin civarında dolaşan muhtelit muhacimlerinin en büyük kabahatleri kat’iyyen şüt çekmemeleri olmuştur. iyi bir şekilde inkişaf eden herbir akın rumen kalesine yaklaşınca topu ayağına geçiren, çalım ve sürüşlerle kalenin içine kadar girmek istermişçesine hareket ediyor ve tabiatile muvaffak olamıyordu. halbuki kalecinin tuttuğu topları kaçırdığım nazarı itibara alıp boyuna şüt çekselerdi, kat’î bir zafer kazanabileceklerdi.
muhtelitin ikinci golü
gene bu akınlardan birinde fikret kale civarında yakaladığı topu arkadaştan gibi kullanmak istedi, rakiblerini driblingle geçerken rumenler tarafından ceza çizgisi içinde düşürüldü ve hakemin bu harekete verdiği penaltı cezasını kendisi çekerek muhtelite ikinci golü kazandırdı.
on ikinci dakikada yapılan bu golden sonra muhtelit takım ayni muvaffakiyetli oyunu oynamakta bir müddet daha devam etti fakat devre ortasından sonra ümid edilmedik bir hal vuku buldu.
muhtelit oyuncuları, 2 - 0 lık galibiyetin verdiği gururdan mı veya çok çabuk bir oyun sistemine daha fazla dayanamamaktan mıdır - galiba daha ziyade bu sebeble - gevşer gibi oldular. bu vaziyet oyun üzerinde derhal tesirini gösterdi. evvelâ mütevazin bir şekil alan maç yavaş yavaş rumenlerin hakimiyeti altına girdi.
c. f. r. nın birinci golü
başlangıcdanberi iki açıklarını ihmal edip küçük paslarla ortadan akın yapmak istiyen rumenler açıklarını da işletmeğe başladılar. bunlardan birinde sağaçıkları yakaladığı topu yan bir vuruşla muhtelit kalesinin sağ köşesine gönderdi. bu sırada yer tutmak için koşan yaşar bunu rumen solaçığının mümanaatına rağmen uzaklaştırmak isterken ters bir vuruşla kendi kelesine atarak rumenler hesabına birinci golü yapmış oldu. bununla braber, o durmamış olsaydı golü solaçık yapacaktı.
muhtelit oyuncuları kesilip gevşediklerini ve hasımlarının hakimiyeti altına girdiklerini görüp tedafül bir oyun sistemi kabul edeceklerine bunu yapmadılar.
c.f.r. nın ikinci ve beraberlik golü
rumenler karşılarındakilerin düştükleri bu hatadan istifade edip bütün gayretlerile yüklendiler ve muhteliti nısıf sahasına tıkadılar. bu tazyikin çok tehlikeli olduğu görülüyordu. nitekim biraz sonra kornerden ikinci bir gol daha yapınca muhtelit oyuncuları da akıllarını başlarına topladılar. fakat hayli geç kalmışlardı.
fikret sol haf bek mevkiine geçirilerek ibrahim hücum hattına katıldı. fakat buna rağmen rumenler, 2-0 mağlûb vaziyetten beraberliği temin etmenin verdiği gayretle, oyunun sonuna kadar çok tehlikeli hücumlar yaptılar. bu hücumların biri azkalsın gol ile neticeleniyordu. bereket çekilen şüt sol üst köşeden avuta giderek muhtelitimiz haksız bir mağlûbiyetten kurtuldu ve oyun 2-2 beraberlikle neticelendi.
dünkü oyun evvelki günküne nisbetle zevkli bir şekilde cereyan etti. muhtelitte en fazla muvaffak olan fikretle rebii idi. melihin oyun üzerinde hiç bir rolü yoktu, yalnız attığı gol ile netice üzerine müessir oldu. esadla naci topu ayaklarında çok durdurdular. bu hal müdafaanın sıkışmaktan henüz kurtulmuş anlarında iyidi, fakat tabiî bir şekilde inkişaf eden hücumlar esnasında zaman ve arkadaşlarının marke edilmelerini mucib oluyordu.
muavin hattında yegâne muvaffak olan oyuncu mehmed reşaddı. kaybını birinci devrede sol haf yerinde olduğu kadar ikinci devrede de sağ haf yerinde vazifesini iyi yaptı. angelidis pas tevziatında muvaffak olamadı. bilhassa, oyunu açmak için, iki yan hafa verdiği kısa pasları görmeden ve çamuru hesaba katmadan verdiği için hep rumenlere kaptırdı. birinci devrede sakatlanıp çıkan faruk dün oynıyan üç müdafiin en iyisi ve en akıllısı idi.hüsamddine fazla iş düşmemekle beraber rumenlerin kornerden yaptıkları ikinci gole mâni olması lâzım gelirdi.
rumen takımının kuvvetli olduğu ve futbolu bizden daha iyi oynadığı dün bir defa daha anlaşıldı. bir gün evvel çok sıkı bir maç yapmış olan bu takım, dün yeni bir muhtelitle karşılaştı ve maçın son on beş dakikasında tam ve kat’î bir hakimiyet tesis etti. oyun biterken bizimkilerden daha zinde ve daha canlı oynuyorlardı. bizim en kuvvetli takımımız, böyle uzun bir seyahat sonunda, feci bir çamur deryasında üstüste iki maç yapmış olsaydı, alacağı netice, sovyet rusya seyahatindekilerin ayni olurdu.
onun için, stadyomda kulağımza çalınan bir muhavereyi, rumen takımının kıymetini göstermek için naklediyoruz: fenerbahçe erkânından biri güneş erkânından birine şöyle diyordu:
«— evvelki sene, bükreşte sahanın bize niçin dar geldiğini şimdi anladım.»