ankara’nın ilk takımlarından biri, “sultani” takımıdır: ankara sultanisi. diğer adıyla ankara erkek lisesi, veya “taş mektep”. bugünkü adıyla: atatürk lisesi. ankara sultanisi o zaman, şimdiki yüksek ihtisas hastanesi'nin olduğu yerdedir. sultani müdürü münif kemal (ak), spora ve futbole meraklı bir eğitimcidir. daha bu okula atanmadan önce, “okullu” bir futbol kulübü kurmayı arzulamaktadır. kafasında, “muallimler birliği” adı vardır. münif kemal beyin ankara sultanisi’ne atanmasından sonra, beden eğitimi hocası ekrem beyin yönetiminde iddialı bir okul takımı oluşur. ekrem bey’in, istanbul’un iddialı takımlarından altınordu’da santrhaf oynamışlığı vardır.
ancak ekrem beyin bazı yetenekli oyuncuları takıma almaması, futbola tutkun öğrenciler arasında huzursuzluk yaratacaktır. işte bu huzursuzluk ve öğrencilerin gösterdiği tepki açacaktır gençlerbirliği’nin kuruluşuna giden yolu!
beden eğitimi hocası ekrem beyin takıma almadığı çocuklardan biri, ramiz eren, şöyle anlatıyor: “ben iki üç arkadaşla beraber birinci takımda oynardım. o zaman daha yaşım küçük ama, 1.80 boyundaydım. ekrem bey, bizi takıma almadı. biz de kızdık. arkadaşlarımızdan asım adında bir çocuk vardı. bunun babası muş mebusuydu.* babasına anlatmış. babası ‘sen çocukları çağır’ demiş. çağırdı, asım’ın evine gittik. ‘ne diyorsunuz çocuklar?’ dedi. ‘amca’, dedik, ‘bizim yerimize aldıkları o oyuncular iyi oyuncular değil. biz de kızdık, ne yapalım diye düşünüyoruz.’ ‘çocuklar, ben size bir kulüp kuruvereyim mi?’ dedi. ‘yalnız’, dedi, ‘kulübün bir forması lâzım. tüzüğe yazacağız. gidin bir forma alın’. eskiden bedediyenin üzerinde bir dükkâncı vardı. oraya gittik. orada siyah-kırmızılı bir forma bulduk. hepimiz parayı verdik, birer forma aldık. gittik eve. dedi ki asım’ın babası, ‘tamam, madem ki gençsiniz, 'gençlerbirliği' yapıyorum.’ gitti bu, gençlerbirliği kulübünü tescil ettirdi.”gençlerbirliği’nin resmî kuruluş tarihi, 14 mart 1923’tür.
gençlerbirliği renklerini, kıtlığa, darlığa, müşkülâta borçludur buna göre; halin yanında yer alan karaoğlan çarşısındaki o dükkânda, kırmızı-siyahtan başka forma (veya başka anlatımlara göre öğrencilerin evde diktirecekleri kırmızı-siyah basmadan başka uygun malzeme) bulunmamasına... bir başka kaynakta, kırmızı-siyahın hikâyesi şöyle anlatılır: “kulübün kuruluşu sıralarında istanbul’daki altınordu kulübünün çok kuvvetli bulunması ve bilhassa anadolu’da sevilmesi, sultani beden terbiyesi öğrnetmeni bulunan ekrem ile yüzbaşı mümin’in altınordu’da oynamaları kırmızı-siyah renge karşı gençler üzerinde bir ilgi uyandırmıştır. bu sırada kulübün müessislerinden nuri ile mennan ankara’da bir tuhafiye dükkânının vitrininde gördükleri kırmızı-siyah amudi çubuklu formadan on tane satın almışlar ve bu suretle gençler birliği rengi kırmızı-siyah olarak kabul edilmiştir.”
sultani’nin bu “asi” 8. sınıf öğrencileri, 20-25 kişidir. aralarında, ramiz’in yanısıra, mennan, mazhar, sait, kenan, nuri, iki namık, rıdvan, hafi, ruhi, “sarı” ziya, hakkı beyler vardır. ilerki yıllarda ramiz (eren) savcı ve ankara milletvekili, mennan (iz) komple bir sporcu, namık (katoğlu) spor yöneticisi, namık (ambarcıoğlu) matbaa sahibi, rıdvan (kırmacı) ankara’nın ilk fotoğrafçılarından, hafi (araç) spor mağazası sahibi olacaktır. kulübün ilk başkanlığını, sarı ziya’nın babası, mülkiye müfettişi faik bey üstlenir.
okul dışında kulüp kurmaya girişen öğrencilerin “kırmızı-siyah amudi çubuklu formayı” sırtlarına geçirdikten sonra ilk işleri, sultani takımıyla boy ölçüşmektir. yine ramiz eren anlatıyor: “ankara lisesi'ni maça çağırdık. şimdiki doğumevi'nin karşısında mezarlık vardı, belediye orasını kaldırdı, boş bir saha oldu orası. orada maça çağırdık ankara lisesi'ni. direk mirek yok, ceketleri çıkardık koyduk, kale yaptık, öyle oynadık. 0-3 yendik şampiyon takımı! yenince maneviyatımız yükseldi, çok yükseldi. ondan sonra işte, gençlerbirliği takım oldu.”
“hamit tarlası” denen arazide yapılan bu maçtan sonra resmî lise takımıyla “gençler”in birleşmesi eğilimi belirir. hatta bir rivayete göre, gençlerbirliği’ni kuran öğrenciler kırmızı-siyah ankara gelinciklerinden bir buket yaparak hocalarının gönlünü almaya gidecekler; kulübün rengi o gelinciklerin kırmızı-siyahıyla pekişecektir.
okul yönetimiyle gençlerbirliği’ni kuran öğrenciler arasındaki ihtilâf, ankara liginin ilk sezonunun puan cetvelinde de görünüyor. 1922/23 sezonunda ankara liginin 5 takımı arasında yer alan ankara sultanisi, bu problemler neticesinde zayıf düşmüş kadrosuyla iki maç oynayıp yenildikten sonra ligden çekilmiştir!
7 takımlı 1923/24 sezonunda ise artık sultani yok, gençlerbirliği vardır (bazı kaynaklara göre, “gençler”). ancak okul yönetimiyle öğrenciler arasındaki gerginlik hâlâ tam giderilmiş değildir. okul müdürü münif kemal bey öğrencilerin kendisine haber vermeden kulüp kurmasını gurur meselesi yapmıştır. “asım'ın babası” olan muş mebusu, münif ak'ı kastamonu'ya tayin ettirerek bu engeli aşmak ister. ancak kastamonu sultanisine tayin olan münif kemal’in yerine ankara sultanisi’ne müdür olarak gelen celâl bey de “talebelerin hariçte kurduğu” kulübü hoş karşılamaz. okul öğrencilerinin dışarda futbol oynaması yasaklanır. bu ihtilâf üzerine, takımın as oyuncularından mennan bey, çareyi okulu terketmekte bulur, kaydını ziraat mektebine aldırır! hatta gençlerbirliği sahaya takım çıkatabilmek için okul dışından takviye alır. ancak bu çabalara rağmen, oynadığı 6 maçta yenilmeyen (3 galibiyet, 3 beraberlik alan) gençlerbirliği, kalan iki maçına takım çıkartamaz. eksik maçlarına rağmen, bu ilk sezonunu 4. sırada tamamlar.
bir süre sonra yapılan idman cemiyetleri ittifakı ankara mıntıkası kongresinde, kongreye ankara sultanisi adına katılan müdür celâl bey, delegasyonda yer alan gençlerbirliği temsilcilerini -yani kendi öğrencilerini- bu kongrede “resmen” tanımak istemez, müşküller çıkarır. ancak gençlerbirlikliler, kulüplerini resmen tescil ettirmeyi başarırlar.
gençlerbirliği ilk kongresini 1925 yılı mart’ında gerçekleştirir. bu kongrede fahrî başkanlığa izmir mebusu (ve millî eğitim bakanı) necati, genel başkanlığa kurucu başkan (mülkiye müfettişi) faik, yönetim kurulu üyeliklerine mazhar, nusret, sait, kenan asım, ismail hakkı beyler seçilirler.
kısa bir zaman sonra, türkiye idman cemiyetleri ittifakı'nın genel kongresinde, münif kemal beyle gençlerbirliği’nin vuslatı gerçekleşir. münif kemal bu kongreye kastamonu delegesi olarak katılmıştır. gençlerbirlikli sultani öğrencileri, bir çiçekle eski müdürlerini ziyaret ederek gönlünü alırlar ve kendisine kulübün başkanı olmasını teklif ederler. münif kemal, gözleri yaşararak kabul eder bu öneriyi. münif kemal’in başkan olduğu, gençlerbirliği’nin ilk “gerçek” yönetim kurulunda, şu isimler yer alır: avni (memur), cemal (memur) , hamdi (lisede türkçe öğretmeni) beyler, mennan iz (lise son sınıf öğrencisi), kemal sıtkı tarlan (belediyede memur).
münif kemal beyin 9 yıl sürecek olan başkanlığıyla birlikte, gençlerbirliği’nde hem gerginlik sona erdi, hem de yükseliş başladı. kastamonu’dan ankara’ya maarif başmüfettişi olarak dönen münif kemal, “kurulan cemiyetin nezahet ve efendiliğine şahit olduktan sonra bütün münevver zümresini cemiyetin azâsı yapmak için uğraştı ve muvaffak da oldu...”münif kemal, fahrî başkan maarif vekili mustafa necati’nin kulübü devamlı himayesini ve maarif camiasının birçok üyesinin kulübe üye olmasını sağlayarak, gençlerbirliği’nin “okullu takımı” hüviyetini pekiştirdi. öğretmen okullarından mezun olan yetenekli sporcuların ve futbolcu öğretmenlerin ankara’ya tayinini sağlayarak kulübe kazandırması, münif kemal ak’ın en önemli hizmetiydi. örneğin izleyen yıllarda gençlerbirliği’nin golcüsü olarak sivrilen (sol ayaklı) fikret (saltcan), izmir'de öğretmenken münif kemal bey tarafından keşfedilerek ankara'ya ve gençlerbirliği’ne aldırılmıştı. (“izmirli fikret” olarak anılan fikret saltcan, ankara hukuk fakültesini bitirerek avukat olmuştur.) münif kemal ak’ta, kulüp başkanlığıyla öğretmen kişiliği içiçe geçmişti; oyuncuların tahsil hayatlarını yakından gözetirdi. ramiz eren anlatıyor: “926 veya 927 senesinde, gençlerbirliği'nden beni millî takıma çağırdılar. yalnız beni çağırdılar. münif kemal bey vermedi. dedi ki, adil ile fikret'i de alırsanız, veririm ramiz'i, dedi. sonra beni de çağırıp dedi ki: ‘oğlum, seni çağırdılar ama sen 10. sınıftasın.gidersen sınıfta kalacaksın. doğru değil bu. bir saat oyun oynayacaksın, bir sene sınıfta kalacaksın. vazgeç’ dedi. ‘peki müdür bey nasıl istersen’ dedik. benim yerime beşiktaşlı baba hüsnü'yü aldılar millî takıma.” izleyen yıllarda da münif kemal geleneği sürecek, çoğu üniversiteli olan futbolcuların tahsil hayatını daima gözetmek, gençlerbirliği idarecilerinin karakteristik bir vasfı olacaktır.
hazırlayan : tanıl bora
kaynak : ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;