ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
futbolun en büyük heyecanı, en tatlı coşkusu dünya kupası, 1986 yılına kadar on iki kez oynanmış ve on iki ülke bu spor güzelliğine "ev sahipliği" yapma onurunu taşımıştı. aslında bu futbol olayı, organizatör memlekete büyük destek oluyor, hem turistik, hem de ekonomik yönden önemli yararlar sağlıyordu. onun için de kendine güvenen her ülke, bu şampiyonanın finallerini düzenlemek için birbiriyle adeta yarışıyordu. ancak 1986 kupası öncesinde durum bir anda değişti. on altı yıl önce 9. dünya kupası'na ev sahipliği yapmış olan meksika, olayı ne kadar iyi düzenlediğini hatırlatıyor, şimdi de geçirdikleri deprem felaketinin yaralarını sarmak için, 13. dünya kupası'nın da kendilerine verilmesini istiyordu. bu duygusal dilek karşısında dünya futbolunu yöneten kuruluş fifa kayıtsız kalamamıştı. sonuçta sporun insancıl bir hizmet aracı olması yanı düşünülerek, organizasyon meksika'ya verilmişti. aslında 1986 turnuvası kolombiya'da yapılacaktı. fakat bu yoksul ülke ağır yükü taşıyamayacağını dürüst olarak itiraf edip, organizasyondan vazgeçtiğini bildirmişti. buna karşı çıkanlar, "her ülkenin sorunları çok... fıfa yardım kuruluşu mu?.. daha bu finalleri organize etmek için bekleyen kaç ülke varken, meksika'ya ikinci kez şans tanınması doğal değil" diye itiraz edenler çıktı. ancak çoğunluk, yardım amacıyla da olsa, 1970 kupası'nı iyi düzenlemiş olan meksika'ya ikinci şansın verilmesinden yana olunca, karar gerçekleşti.
doğrusu meksikalılara dünya kupası ev sahipliği onurunun ikinci kez verilmesinden bu kadar mutlu olacağını bilemezdim. meksika topraklarına ayak basmamızdan az sonra, "buyrun" diyerek iki günlük özel bir turistik geziye davet etmezler mi? hem de başta beni... müjdeyi trt ekibinden sevgili fahri ikiler getirmişti. meğer adamlar resmen sorup öğrenmişler. "dünya kupası'nı en çok izleyen medya" konukları için iki günlük bir turistik gezi düzenlemişler. meksika '86, futbol dünyasının on üçüncü kupası ise, benim de yerinde canlı canlı izlediğim sekizinci kupamdı. aramızdan çok erken ayrılanlardan sevgili aydın köker'le birlikte iki gün adını bile ezberlemekte zorlandığımız "ikstapa sihuatanahu" diye söylenen bir güzel yerde... aydınla ikimiz, "ya denize girer üşütürsek... ya tropikal sinekler sokarsa... ya sesimiz kısılırsa..." korkusuyla... ve de odamızdan başka serin yer olmayan, gölgesi bile kırk öderecelik o güzel yerde, odamızda oturup efendi efendi tv seyrettik... ve futbol konuştuk. ama turizmin nasıl başarıldığını da orda yakından gördük.
meksika '86'da spiker kardeşlerim aydın köker, tansu polatkan, ilker yasin, murat ünlü, akın göksu maçları anlattılar. ben de yorum ve haberle karışık "ağabey spiker" görevini üstlendim. fahri ikiler haber ve yayın için her yana koştu. arada sevgili mustafa genc'in başarılı yönetmenliğiyle, "işte meksika" adlı iki güzel programı da trt'mize yol hediyesi olarak getirdik.
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
31 mayıs günü, azteca stadı'nda görkemli bir açılışla 13. dünya kupası başladı. doğrusu ulusal giysili genç kızlarla erkeklerin dansı dakikalarca alkışlanıyor, hele dansın finalinde kızlarla delikanlıların öpüşmesi, binlerce seyirciyi tribünlerde havaya kaldırıyordu. tabiî bir tribünün bir köşesinde ayağa kalkanlar otururken, yan tribündekilerin kalkması ve tezahüratın bütün tribünleri dolaşması, yani "meksika dalgası", bu görkemi daha da artırıyordu. bu arada meksika federasyonu, ünlü azteca stadı'nın zemini bozulmasın diye, açılıştaki tüm etkinliklerin sahada değil, saha kenannda yapılmasını kararlaştırmış ve öyle yapılmıştı. bu arada takımımızın orada olmayışına üzülürken, bir de fifa'ya dahil ülkelerin bayrakları arasında ay-yıldızlı bayrağımızdaki yanlışlığı fark ederek katmerli üzülmüştük.
13. finallerde bir kural değişikliği de yürürlüğe giriyordu. üst üste iki sarı kart gören futbolcunun bir sonraki maçta oynayamayacağı kuralı, ilk kez burada uygulanacaktı açılış mükemmeldi de, açılış maçındaki futbol aynı güzellikte değildi. bir bakıma 1. turdaki a grubu ilginçti. önceki iki kupanın şampiyonları aynı gruba düşmüşlerdi. italya ile arjantin'in mücadelesi heyecanla bekleniyordu. ne var ki, daha açılış maçında italya'nın ortaya koyduğu futbol ve bulgaristan karşısında 1-1 beraberliği bozamayışı, arjantin'i favori gösterenlerin sayısını bir anda artırmıştı. çünkü bu finallerde yepyeni, hani tam deyimiyle "bomba gibi" bir maradona vardı sahalarda...