mark boyacı ve barış kılıç'ın "boz baykuşlar: bize her yer deplasman" kitabından;
o son çayı içmeyecektik
kayserispor – istanbul bbsk 04.12.2011 - büyükşehir belediyesi kadir has stadyumu
kayseri şehrinin boz baykuşlar için ayrı bir yer ifade etmesinin tek sebebi verdikleri en önemli sınav olan türkiye kupası finali’nin bu şehirde oynanmış olması değildi. kuruldukları ilk sene oldukça az sayıda taraftarla da olsa gittikleri ilk deplasmanın kayserispor deplasmanı olmasının yanı sıra, 2011-12 sezonundaki kayseri deplasmanının oldukça zorlu ve olaylı geçmesi bu şehri boz baykuşlar’ın hafızasına farklı bir şekilde kazıyordu.
4 aralık 2011 tarihinde oynanacak karşılaşma için 1 hafta öncesinden organizasyon hazırlıklarına başlayan grup, her zamanki gibi sosyal medya üzerinden örgütlenmeye başlamıştı. o dönem henüz tcdd, tren seferlerini kaldırmadığı ve boz baykuşlar önceki tecrübelerinden trenle gidilen deplasman yolculuklarının oldukça keyifli geçtiğini bildikleri için hiç düşünmeden kayseri’ye ulaşım aracı olarak tren yolunu seçiyorlardı. karayoluyla bile oldukça uzun süren bir deplasman olan kayseri, hız yapmayı pek sevmemesi ile ünlü trenlerimizle de tabii ki en az yarım gün süren bir yolculuk gerektiriyordu. ancak tüm deplasman giderlerini kendi ceplerinden karşılayan boz baykuşlar üyeleri, bu uzun ve ekonomik yolu seçmek mecburiyetindeydiler.
ulaşım şekli belirlendikten sonra bu uzun deplasman yolculuğuna katılacak olan boz baykuşlar’a buluşma yeri ve saati duyurulmuştu. haydarpaşa tren garı’nda toplanacak olan grup, önceden alınan biletler ile fatih ekspresi vasıtasıyla kayseri’ye ulaşacaktı. ancak işler bu kez planlandığı gibi yürümeyecekti…
organizasyonu yapan ekip, trenin kalkış saatinden yaklaşık yarım saat önce söğütlüçeşme metrobüs durağı’nda hazır bulunuyordu. ancak yarım saat gibi uzun(!) bir süreyi dolu dolu değerlendirmek isteyen boz baykuşlar, yolculuğun zorlu geçeceğini de göz önünde bulundurarak bir büfeye oturup yemek yemeye karar verdiler. laf lafı açarken dakikalar da birbirini kovalıyordu. yemekler yendikten sonra önlerinde 10 dakikalık uçsuz bucaksız bir vakit olduğunu fark eden grup üyelerinin yemek sonrası çay içmeden trene doğru hareket etmeleri beklenemezdi. ne de olsa boz baykuşlar, her organizasyona son dakikada yetişerek heyecan yaratmayı seven bir gruptu. çaylar da içildikten sonra, ağır tempoda gara doğru ilerleyen grup üyeleri, yavaş yavaş bu işte bir terslik olduğunu anlamaya başlamışlardı. son 100 metrede tempoyu arttırarak, olimpiyat olmasa da türkiye rekoru’nu kırmaya karar verdiler. ancak tüm bu uğraşlar maalesef sonuç vermiyor, boz baykuşlar üyeleri ellerinde biletini tuttukları treni arkadan izlemek ve el sallamak zorunda kalıyorlardı. tam bu sırada cep telefonları çalıyor ve trene yetişmesi gereken diğer boz baykuşlar’ın da bu zorlu görevi başaramadığının haberini alıyorlardı. sonuç olarak, istanbul’dan kayseri’ye gidecek olan 20 kişilik grubun sadece yarısı treni yakalayabilmiş diğer yarısı ise ellerinde biletlerle tren garında kalmışlardı.
ilk başarısızlıktan sonra yılmayan boz baykuşlar, treni pendik’te yakalamaya kararlılardı. bunun için hemen garın önündeki bir taksiye atlayarak adeta treni kovalamaya başladılar. ancak yavaşlığıyla meşhur fatih ekspresi bile istanbul trafiğinin yanında bir yeraltı metrosu gibi kalıyordu. yaklaşık 2 tren bileti parasını taksiye veren grup üyeleri treni pendik’te de yakalamayı başaramamışlardı. aralarından birkaç kişi “izmit’i deneyelim” gibi fikirler ortaya atsa da, bu işin kayseri’ye kadar taksiyle devam etmek olacağını düşünen boz baykuşlar kısa zamanda alternatif yollar aramaya başladılar.
pankartlarda ve eylemlerinde gösterdikleri yaratıcılıkları göstermek isteyen grup üyeleri bu kez yeni bir karara varmışlardı. harem otogar’ından otobüsle ankara’ya geçip, orada treni yakalayacaklar ve kayseri’ye devam edeceklerdi. bu tren artık bir dava haline gelmişti boz baykuşlar için. ya yakalanacak ya da yakalanacaktı. ister eskişehir’de, ister ankara’da, en kötü ihtimalle kars’a kadar yolları vardı.
harem otogarı’nda yoğun pazarlıklar sonucu ankara’ya gitmekte olan bir otobüsten kısmen makul bir fiyat alan grup üyeleri, çok fazla zaman kaybetmeden otobüs ile yola koyuldular. bu sırada tren saatine yetişemeyeceği için daha önceden deplasmana katılmayacağını bildiren grubun amigosu safa uğur’u da organizasyona dâhil etmek için yoğun bir telefon trafiğine giren ekip, çözümü amigoyu otoban üstünden otobüse almakta bulmuştu. ancak otoban geniş, yollar uzun, otobüsler boldu. havanın da kararmasıyla otobüs amigoyu fark etmeden es geçmiş ve yoluna devam etmişti. durumdan habersiz safa uğur ise diğer grup üyeleriyle buluşmak ümidiyle yoldan çevirerek bindiği otobüste beklemediği bir ortamla karşılaşıyordu. mola saatlerini namaz saatlerine göre ayarlayan otobüs, yoğun bir hacı yağı kokusu eşliğinde ankara’ya doğru yol alırken grubun geri kalanı uğur’un gelmekten vazgeçtiğini düşünerek amigosuz bir deplasman hazırlığına başlamışlardı.
ankara otogarına varan boz baykuşlar’ı, istanbul’dan sonra en yoğun baykuş nüfusunun olduğu ankara’da ankaralı boz baykuşlar karşılayarak lojistik destek sağlıyorlardı. bu sırada imana gelmiş bir şekilde otobüsten inen amigo safa uğur da son anda grubu yakalıyor ve tren garına doğru hareket ediyordu.
istanbul’dan treni yakalamış olan birkaç talihli boz baykuş’u ise ankara’ya kadar olan yolda başka bir çile bekliyordu. daha önceki tren yolculuklarını düşünerek, trende restoran olacağından emin olan grup, yanlarına yiyecek hiçbir şey almamışlardı. ancak trende restoran bir yana, bir büfe bile olmaması grup üyelerini 8 saatlik yol boyunca aç ve susuz bırakmıştı. boz baykuşlar, ankara’dan trene katılacak gruba verilen yemek siparişleriyle biraz olsun açlıklarını bastırmıştı.
bu çileli ve yorucu süreç sabaha karşı 5 sularında nihayete ermiş ve tüm grup üyeleri aynı vagonda toplanmışlardı. artık grup üyelerinin önünde sadece 4-5 saatlik bir yolculuk kalmıştı.
kayseri’ye vardıklarında ise kayserili boz baykuşlar’ın tren garında onları ateşli bir şekilde tezahüratlara karşılaması belki de yolculuk boyunca başlarına gelen tek olumlu şey oluyordu. kayseri’deki bir kafede istanbul, ankara ve kayserili boz baykuşlar hızlı bir şekilde kahvaltılarını yapıyor ve metro vasıtasıyla kayseri kadir has stadyumu’nun yolunu tutuyorlardı.
bir önceki sezon destan yazmanın eşiğinden döndükleri statta duygusal anlar yaşayan grup üyelerinin bu çileli yolculuk sonrası tek istekleri, zorlu deplasmandan 3 puanla dönebilmekti. ancak aksilikler bitmek bilmiyordu. maç öncesinde hazırladıkları, futbol takımındaki oyuncuların ülkelerine ait bayrakların bulunduğu ‘seven nation army’ pankartında ise hiç beklenmedik bir problem yaşıyordu boz baykuşlar. istanbul bbsk golcüsü pierre webo, kamerun vatandaşıydı ve kamerun bayrağı şekli ve sarı, kırmızı ve yeşil renkleri itibariyle stat yönetimi tarafından içeri alınmak istenmiyordu. uzun uğraşlar sonucu orta yol bulunsa da boz baykuşlar, bu organizasyonu istedikleri gibi gerçekleştiremiyorlardı.
istanbul bbsk takımı da aynı boz baykuşlar gibi bu önemli maç öncesinde sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalıyordu. şike soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan can arat için, türkiye futbol federasyonu’nun ani ve anlaşılamaz kararıyla son dakikada, oynayamaz kararı çıkıyordu. tüm planları alt üst olan, can arat’ın yerinde ilk 11’e yabancı kontenjanından bir oyuncu kullanmak zorunda kalan istanbul bbsk ekibinin konsantrasyonu da bu olay sonrasında büyük zarar görüyordu. karşılaşmaya her iki takım da temkinli bir şekilde başlamış ve ilk devre 0-0’lık beraberlikle sonuçlanmıştı. yol yorgunluğunun etkisiyle tribünde çok fazla ses çıkaramayan boz baykuşlar ikinci yarıda artık 1 puana razı hale gelmişlerdi. ancak maçın son dakikalarına doğru kayserispor’un genç oyuncusu okay yokuşlu attığı tek golle skoru tayin ediyordu. artık boz baykuşlar için bu zorlu sürecin tek tesellisi maçtan sonra yenecek mantı olabilirdi.
karşılaşma sonrası üzgün bir şekilde stadyumdan ayrılan boz baykuşlar, tramvayda karşılaştığı kayserisporlu taraftarlarla samimi ilişkiler kuruyor ve atkıları değiştiriyorlardı. mantı hedefiyle varılan şehir merkezinde ise boz baykuşlar’ı kötü bir sürpriz bekliyordu. meydanda yemek yiyecekleri yere karar vermeye çalışan boz baykuşlar’ın etrafı aniden bir grup kayserisporlu tarafından sarılıyordu. yaşça küçük ve heyecanlı bu kardeşler internet üzerindeki bir sayfadan kendilerince hakarete uğradıklarını bahane ederek, boz baykuşlar’ı tehdit ediyorlardı. içlerinden en ateşlisi ise olayı abartarak, nüfus cüzdanı gibi yanında taşıdığı çakıyı çıkartarak tehditi fiili boyuta taşımaya çalışıyordu. çevredeki emniyet güçlerinin ilgisiz müdahaleleri bir nebze yardımcı olsa da, aslında temelde grup üyeleri en iyi bildikleri yol olan diyalog vasıtasıyla olayın daha fazla büyümesine engel oluyorlardı.
birçok badireyi atlattıktan sonra mantılarına kavuşan boz baykuşlar, kayseri’deki görevlerini artık tamamlamışlardı. yemekler yendikten sonra dönüş yolculuğu için tren garına hareket eden boz baykuşlar’ın önünde yaklaşık 12 saatlik son bir yolculuk kalmıştı. bu lanetli deplasmanı geride bırakan grup üyeleri, yol boyunca başlarına gelecek yeni aksiliği bekleseler de şaşırtıcı bir şekilde ne tren devriliyor ne de yanlış trene binip gözlerini açtıklarında kendilerini batman’da buluyorlardı.
mark boyacı ve barış kılıç'ın "boz baykuşlar: bize her yer deplasman" kitabından;
-seven nation army (yedi ülkelik ordu)-
4 aralık 2011 / kayserispor – istanbul bb fikir: mehmet mengü
dönemin popüler şarkılarından ‘seven nation army’nin, isminin anlamı açısından istanbul bb takımıyla örtüştüğünü fark eden boz baykuşlar bunu bir pankartla duyurmaya karar vermişti. takım kadrolarında 7 farklı ülkeden futbolcu bulunmasına değinerek, her şeye farklı bir bakış açısı getirme geleneklerini sürdürdüler.