memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
unutulmaz intertoto serüveni...
intertoto hakkı kazanan bursaspor, yeni sezona da kadrosunu güçlendirerek girmek ister. edirnespor'dan selim, kayserispordan levent, fc zürich'ten ercüment transfer edilir. bir önceki sezon bursaspor'da antrenmanlara çıkan baliç de kadroya alınır. ingiltere''de wimbledon'la oynanan ilk maçta, bursaspor karşılaşmayı 4-0 kazanır. ikinci maçta israil'in beitar jerusalem takımıyla bursa'da karşılaşılır ve o maç da 2-0 kazanılır. sırada belçika'nın charleroi takımı vardır, o da belçika'da 2-0'la bertaraf edilir. böylece gruptan çıkmayı garantileyen bursaspor, son maçta da kösice ile 1-1 berabere kalarak turu atlar.
gruptan çıkan bursaspor, ilk eleme turunda yunanistan'ın ofi crete takımıyla eşleşir. ofi crete, bir önceki sezon uefa kupası'nda üçüncü tur oynamıştır. bursa'da oynanan maçın ilk dakikasında yenik durum düşen bursaspor, ercüment ve levent'in golleriyle rakibini 2-1 mağlup ederek çeyrek finale yükselir.
bursaspor, çeyrek finalde alman temsilcisi karlsruhe ile eşleşir. almanların ünlü teknik adamı winfried schaeiter'ın çalıştırdığı karlsruhe takımında, dünyaca ünlü alman futbolcu thomas hassler'de forma giymektedir. bursaspor, atatürk stadı'nda tıklım tıklım dolu tribünler önünde, tarihinin en unutulmaz maçlarından birisini oynar. normal süresi 2-2, uzatmaları ise 3-3 biten karşılaşmada, bursaspor'un üç topu direkten döner. penaltılara giden karşılaşmada iki takımda ilk beş penaltısını gole çevirir. bursaspor'da altıncı penaltıyı kullanan ümit'in penaltısını kaleci walter kurtarır, tarnat ise sonucu belirler: 8-9. penaltı kaçırarak bursaspor'un elenmesine neden olan ümit, yıllar sonra o anı hüzünle anlatacaktır: "karlsruhe maçı penaltılara kaldığında 5 atışın ardından nejat hoca "kim penaltı atacak?' diye sorduğunda kimseden ses çıkmayınca ben atacağım,' demiştim. kendime güveniyordum çünkü son antrenmanda 10'da 10 penaltı atmıştım. ama bu kez kaleci çıkardı. atatürk stadı matem yerine dönmüştü. bu olay bende çok büyük acı bıraktı." maçın bitiminde taraftarlar, bursaspor'u ayakta alkışlar. aynı şekilde karlsruhe de alkışlarla uğurlanır. ama bu maçtan bugünlere kalan başka bir şey daha var: maçın 79. dakikasında bursaspor'un ikinci golünü atan mususi'nin yaptığı "timsah yürüyüşü" bugün hâlâ bursaspor'un özgün sevinç gösterisidir. o ilk yürüyüş mususi'nin önderliğinde baliç, ercüment ve k. hakan tarafından yapılmıştı.
timsah yürüyüşü o sezon çok kısa sürede türkiye'de salgın haline gelecek, birinci lig'in farklı takımlarının gol sevinçlerini timsah yürüyüşü yaparak kutladıkları örneklere rastlanacak, moda gösterilerinde mankenlerin timsah yürüyüşü görüntüleri basına yansıyacaktır.
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
intertoto serüvenini bir de adnan örnek'ten dinleyelim. "bir önceki sezon uefa'ya gitmeyi kıl payı kaçırmış ve intertoto'ya katılmaya hak kazanmıştık, intertoto kupası o dönem ilk kez oynanıyordu ve uefa'nın yeni projelerinden bir tanesiydi, intertoto için sezonu biraz erken açmıştık, intertoto kupası maçlarında inanılmaz bir hava yakalamıştık. takımda kuvvetli bir arkadaşlık ve büyük bir özgüven vardı. star oyuncumuz ise hiç yoktu. mususi, gelmeden önce fransa'nın ikinci lig takımı rennes'de oynuyordu. baliç, bosna hersek milli takımı kampından kaçarak bursaspor'a gelmişti. ercüment isviçre'den fc zürich takımından gelmişti. şaban, ömer, deniz, selim ikinci lig'den gelen ve müthiş performans gösteren oyunculardı. takımda inanılmaz bir ruh vardı. intertoto kupası'na, ilk başta madem avrupa'da oynayacağız, oynadığımız futboldan zevk alalım düşüncesiyle başladık. açıkçası ilk etapta ciddi bir hedefimiz yoktu. başarılı sonuçlar almaya başlayınca havaya girdik ve herkes oynadığı oyundan zevk almaya başladı. nejat hoca'nın da prensibi daha çok pas yapmak ve hücum ağırlıklı futbol oynamaktı. çeyrek finalde almanların ünlü takımı karlsruhe ile eşleştik. kadrosunda tarnat, hassler gibi çok iyi futbolcular bulunduruyordu. maça çıktığımda tüylerim diken diken olmuştu. statta müthiş bir hava vardı. biz yine güzel futbol oynamak ve zevk almak için maça çıktık. o gün mükemmel bir futbol oynadık. bir sürü gol kaçırdık, toplarımız direkten döndü ve penaltılarla elendik. kaybettik ama maç, insanların zihninde unutulmaz bir anı olarak kaldı. biz o maçla birlikte büyük bir sempaü kazanmış ve türkiye'nin takımı olmuştuk. ben çocukluğumdan beri koyu bir bursaspor taraftarıyım. benim çocukluğum statlarda geçti. maç günleri statta karton satardım ve maç sonralarında futbolculara imrenerek bakardım. o takımın kaptanı olarak o maçı oynamak, bambaşka bir duyguydu. maç sonrasında ise sanki dünya basımıza yıkılmıştı. babam o maçtan sonra fenalaşarak kalp krizi geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. bana söylemediler mesela. ertesi sabah haberim oldu. düşünün maç sonrası insanların ve şehrin ne kadar etkilendiğini..."
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
levent kızıl: bursa'da değişim zamanı
* unutamadığınız maçlar ve futbolcularla söyleşimizi noktalayalım...
- intertoto kupası'nda oynadığımız karlsruhe maçını unutamam. o dönem yöneticiydim. kendi başkanlığım döneminde izmir'de oynadığımız, çok büyük olayların olduğu altay maçını unutamam. hem yenerek, yem döverek, mağrur, gururlu bir şekilde döndüğümüz bir deplasmandı. kuşkusuz sedat 3 bursaspor'un sembol ismidir. şenol 3'ün iyi bir dönemi oldu. kızmama rağmen okan ılmaz'ın müthiş hareketleri vardı, kendi kendini bitirdi. sinan bür çok beğendiğim bir futbolcuydu. palazs vardı. bahtiar'da iyi bir futbolcuydu...
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
timsah sembolünün yaratılmasında ve kullanımının yaygınlık kazanmasında, bursaspor eski yöneticilerinden lemi keskin'in büyük emeği var. sembolün ortaya çıkma hikâyesi ise oldukça ilginç. lemi keskin anlatıyor: "timsah sembolünün esasında mucidi yılmaz (vural) hoca. orhan özselek yönetimi seçilmeden evvel, 1992 senesinin mart ayında istanbul'da bir beşiktaş-bursa maçı var. maç 0-0 bitti, maçın hakemi de ülkü tırpancı. maç için buradan deniz otobüsüne binerek bir arkadaşım, eşi ve benim eşimle birlikte istanbul'a gittik. hanımları galeria'ya bıraktık, biz maça gittik. maç günü bursa hakimiyet gazetesini açtık, basri sönmez bir karikatür çizmiş. inönü stadının ortasında bir istiridye, istiridyede bir inci tanesi, kartal havada tur atıyor. yılmaz hoca okunu çekmiş bekliyor. sinir oldum. benim sembolüm bit olsun, pire olsun, yürüsün, kaçsın, saklansın, ama üçüncü bir kişiye muhtaç olmasın. onun ki kartal, tek başına hallediyor. benim ki, niye halledemiyor. bu durum beni kızdırdı. kafama takıldı." karikatürdeki çaresizliğe isyan duygusu, bir süre sonra bursaspor'un yeni sembolünün doğmasına yol açacaktır.
"bundan herhalde on, on beş gün sonra. uyuyorum. gecenin ikisi, üçü. birisi dürttü, kalk. peki kalktık, yani uykum kaçtı. gittim televizyon seyrediyorum. trt 2 ya da trt 3'te bir belgesel. belgeselde bir timsah. kalktı bizonu bir yakaladı, çarptı yere, mahvetti hayvanı. orada çaktı şimşek."
lemi keskin, kafasında oluşan bu fikri hayata geçirmek için uzun ve zahmetli bir çalışmanın içine girecektir. zihinlerde yer etmiş ve spor kamuoyunun neredeyse tamamı tarafından kabullenilmiş bir sembolü değiştirmek ve yeni bir sembol yaratmak oldukça zorlu bir çabayı gerektirir. "lacoste mağazasına gittim. timsahı aldım, kestim, bursaspor ambleminin üzerine yapıştırıp arabama koydum. altı, yedi ay herkese 'bursaspor'un da bir hayvan sembolü olmalı mı?' diye sordum. bazı kişiler niye böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsun deyince; mhp'nin kurdu var, anap'ın arı, dyp'nin at, chicago bulls'un boğa örneklerini veriyorum. soruyu sorunca bazıları pat diye olsun derken bazıları bu açıklamalardan sonra, olsun dediler. peki, bu hayvan ne renk olsun? kırmızı, mor, lacivert? tabii ki yeşil. yeşil dendigihde aklına gelen hayvanı söyle deyince %100 timsah çıktı zaten. yeşille akla gelen fazla hayvan yok. bundan cesaretlenerek konuyu bursa hakimiyet spor müdürü bahri atalay'a açtım. çok yakın arkadaştık o zaman. ve iki bin dolara yakın para verip bursa hakimiyet'in ressamına, şu anda kulüpte lemi keskin'in armağanıdır, diye bulunmakta olan logoyu çizdirdim."
sembol belirlenmiş ve logo hazırlatılmıştır. sonraki aşama bunların yönetime kabul ettirilip, resmiyet kazanmasını sağlamaktır. kulübün başkanlığını bursaspor'un sembol isimlerinden orhan özselek yapmaktadır. lemi keskin detaylı bir hazırlık yapıp özselek'in yanına gider: "orhan ağabeyin gazalar caddesindeki dükkanına gittim. benim hep ikinci bir planım da vardır. timsahı anlattım, anlattım, anlattım. bakışından, suratından beğenmedi biliyorum. 'beğenmediyseniz ikinci bir önerim var, onu söyleyeyim.' dedim, hemen atladı. 'evet söyle' dedi, zaten beğenmediğibelli. abı, o zaman bursaspor'un ismini pat güm koyalım.' 'bana öbürü saçma, ama bu daha saçma' dedi. bana 'bu kadar saçmalamak için özel bir çaba sarfediyor musun?' diye bir soru sordu. 'abi pat güm'ün neresi saçma' dedim. 'pat güm ne demek? bunu nasıl söylersin' dedi. ben zaten bunu söylemesini bekliyorum. 'peki ağabey,' dedim 'cim bom ne demek?' 'ne bileyim' dedi. 'cimbom ne demekse, pat güm de o demek,' dedim. 'cim bomun tek özelliği kullanıla kullanıla cim bom deyince akla galatasaray'ın gelmesi ve bunu insanların sorgulamaması. şimdi senin aklına timsah deyince bir tane timsah geliyor. farkındayım, ama üç sene sonra, beş sene sonra timsahı fazla kullanınca timsah deyince insanların aklına bursaspor gelecektir,' dedim. 'şimdi ikna oldum ve bu akşam bunu yönetime sokacağım,' dedi. logoyu orada teslim ettim. ertesi gün iki gazetede de yeni sembolümüz 'timsah' yazıyor. yönetime sokmuş ve kabul ettirmiş. ama bence pat güm örneği etkili oldu."
timsah sembolünün bursaspor yönetim kurulu tarafından kabul edilmesi, geniş taraftar kitleleri ve medya tarafından kabul edildiği anlamına gelmeyecektir. sembolün bursan'ın spor çevrelerince kabullenilmesi daha başka çabalan gerektirir: "sonrası çok meşakkatli oldu. bazı taraftarlar karşı geldi, bazı taraftarlar para istedi. 'biz bunu söyleriz ama bize çıkma yapın' dediler. hiçbir zaman bursasporluluğun parayla olamayacağını düşündüğüm, kimseye de para vermediğim için, orada iş biraz uzadı. biz bu işe gönül veren arkadaşlarla her maç 7-8 farklı kumaşın üzerine, 7-8 değişik renkte karakterle 'saldır timsah', bastır timsah' yazılı pankartlar astırdık. ama aynı yerden çıktığı anlaşılmasın diye farklı şekillerde basardık. 2-3 sene sürekli şişme bir timsah taşıdık."
bütün bu uzun uğraşlar, timsahın bursa futbol kamuoyunda bilinmesini beraberinde getirse de sembol olarak kabul edilmesi için, bir tetikleyici güce ihtiyaç vardır. kıvılcımı bursaspor tarihinin unutulmaz yabana futbolcularından olan mususi ateşleyecektir. "hüseyin silahçı yönetiminde çalışırken, bir gün kamptabulunduğumuz sırada, yapılan bir antrenmanda mususi'nin timsah yürüyüşü yaptığını gördüm. 'bu ne?' dedim. rennes takımında oynarken gol sonrasında yaptıkları yürüyüşmüş. 'peki' dedim. benim fransızcam var, o da fransızca konuşurdu, ana dili fransızca. orada duydum, aklımda kaldı. o dönem sıra karlsruhe maçına geldi. cine 5'te o zaman ilker yasin var. ilker yasin'le yusufa (lokanta) gittik, yemek yedik. ertesi gün telefon açtı, teşekkür etti. 'mususi golden sonra bir hareket yaptı, bu ne hareketi?' diye sordu. sevinçten görmemiştim hareketi ben, bilmiyordum. fomara'daki mağazamızdayız. 'çocuklar, dedim gören var mı?' 'ağabey, var' dediler. gazeteyi getirdiler, bir baktım o hareket. timsah yürüyüşü' dedim. 'çok güzel' dedi, kapattı. o zamandan sonra timsah uçmaya başladı. yani timsah yürüyüşünün mucidi mususi'dir, ama timsah yürüyüşünün isim babası da gene benim."
karlsruhe maçında oynanan mükemmel futbol ve penaltılarla gelen hüzünlü eleniş, türk futbol camiasında bursaspor'a karşı büyük bir sempati yaratır. mususi'nin karlsruhe maçında attığı gol sonrası yaptığı yürüyüş, timsah sembolünün bursaspor ve türk futbol kamuoyunda benimsenmesine neden olur, lemi keskin, timsah sembolünü kabul ettirme sürecinde, bursa basının en büyük iki kuruluşu arasında yaşanan gerilimi de gözler önüne seriyor. bu gerilim, bursaspor'u ilgilendiren birçok olayda da yaşanacak ve zaman zaman kulübü olumsuz etkileyecektir, "ondan sonrası çok kolay gitti. ama, maalesef önce bursa basını değil, istanbul ve türkiye basını kabul etti, sonra bursa basını kabul etti. bahri atalay, bursa hakimiyetteydi bu arada o dönem bursa hakimiyet gazetesi spor müdürü bahri atalay'a, spor servisinde çalışan celil ince, serkan yetişmişoglu ve erdal akçaya da teşekkür etmek lazım. timsah sembolünü yazılarında, manşetlerinde, başlıklarında bolca kullandılar ve sembolün yerleşmesine önemli katkı yaptılar. ama bahri atalay fazla yazıyor diye, olay gazetesi bunu üç sene yazmadı. hâlâ yüzlerine söylerim. ilhan öztat müdürleriydi, masasına belki on kez timsah hediye etmişimdir, ama bir kez yazmadı. zamanı var, zamanı var diyerek. bütün türkiye kabul etti ondan sonra yazdılar. olayla yapsaydım bu çalışmayı, eminim bahri yazmayacaktı. bahri ile yaptığım için olay gazetesi yatmadı."
ilk zamanlarda timsah sembolüne karşı olan tepkiler, karlsruhe maçı sonrası tamamen ortadan kalkmış ve sembolün kullanımı yaygınlık kazanmıştır. günümüzde ise timsah, bursaspor'u niteleyen en önemli sembol haline gelmiştir.