memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
hafızalardan çıkmayan kupa faciası
teknik direktörlüğe yılmaz vural'ın getirilmesinin ardından üst düzey performans sergileyen bursaspor, ligi altıncı sırada tamamlar. sezonun en dikkate değer olayı, türkiye kupasında finale kalınmasıdır. bursaspor, tek maç eleme sistemiyle oynanan maçlarda sırasıyla boluspor, ankaragücü, altay ve kocaelispor'u eler. finaldeki rakip ise trabzonspor'dur. final statü gereği çift maç olarak oynanacaktır.
finalin ilk ayağı 22 nisan 1992 tarihinde bursa'da oynanır ve bursaspor çok üstün oynadığı maçı gabriel, hakan şükür ve ali nailin golleriyle 3-0 kazanır. maç sonrası şehirde bayram havası yaşanmaktadır. bu sonucun ardından şehirde, kupa'nın kazanılacağına yönelik kesin bir inanç vardır. bursa basınının önemli isimlerinden suat paçacı maç yazısında "temkinli olup, bu işin trabzon'u da var demek çok anlamsız olur... çünkü bizim, bursaspor'a ve klas rakibi karşısında ezilmeyen ve hatta gitgide büyüyen futbolculara güvenimiz var" ifadesiyle kupanın kazanıldığına yönelik inancım vurgular. bu görüş bursa'daki genel havayı yansıtmaktadır.
rövanş bir hafta sonra 29 nisanda trabzon'da oynanır. maçın hakemi bülent yavuz'dur. tıklım tıklım trabzon tribünleri çok ateşlidir. zemin kontrolü için sahaya çıkan futbolcuların üzerine çok sayıda yabancı madde atılır. bursaspor üzerinde müthiş bir psikolojik baskı yaratılır. maçın henüz 1. dakikasında, trabzonspor soner'in golüyle öne geçer. fakat bursa yıkılmaz, bu gole 13. dakikada vedat'la karşılık verir. bu deplasman golünün anlamı büyüktür; artık trabzonspor'un kupayı kazanabilmesi için 4 gole daha ihtiyacı vardır. fakat o dakikadan sonra işler karışmaya başlar 35. dakikada verilen tartışmalı bir penaltı karan sonrası, hami durumu 2-1 yapar. ilk yarı böyle biter. 50. dakikada ogün'ün golüyle trabzonspor umutlanmaya, bursaspor paniklemeye başlar ve 60. dakikada hamdi'nin golüye skor 4-1'e gelir. bursa uzun bir süre dirense de 85. dakikada şeyhmuz'un golü büyük bir şok etkisi yaratır. kupayı avucunda bilen bursa, göz göre göre trabzonspor' a kaptırır. bu şok haliyle iyice agresifleşen bursasporlu futbolculardan taner, hamdi'ye tekme, ali nail de erkan'a yumruk attıkları için kırmızı kart görürler.
ama en çok, maçtaki çok kötü performansıyla rumen kaleci nitu tepki çeker. şike yaptığı dahi söylenir. bu maç, bursaspor tarihine geçmiş en acıklı olaylardan biri olarak hâlâ taraf 'urların hafızalarındaki yerini koruyor.
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
adnan örnek bu maçı şöyle anlatıyor: "önce ilk maça geleyim, ilk maçı 3-0 kazandık. ben de o takımın önemli parçalarından birisiydim, defansın ortasında oynuyordum. 3-0 kazandığımız maçtan sonra herkes çok rahattı, sanki kupa kazanılmış havalarındaydı ve o akşam takım bir kutlama yemeğine gitti. ben yemeğe özellikle katılmadım. takımın erkenden havaya girdiğim söyleyebilirim. trabzon'daki atmosferin çok zor olacağını, maçın çok zor geçeceğini biliyordum. trabzon çok güçlü bir takımdı ve kupa finallerinde de çok başarılıydı. ikinci maçta inanılmaz gergin bir ortam vardı, trabzon'da kalamadık, of ta kaldık ve maça of belediyesinin otobüsüyle gittik. trabzon'da da her türlü baskıya maruz kaldık. stat atmosferi çok gergindi. mesela maç öncesi sahaya çıkamadık. bu tür olaylar o dönemlerde türk futbolunun kanayan yansıydı. günümüzde öyle değil. kurallar çok farklı ve her geçen gün futbolun lehine gelişiyor. cezalar caydırıcı, federasyonların tutumları inanılmaz güzel. şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik ciddi düzenlemeler var. söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın, trabzonspor maçı futbol dışı yollarla aldı da demek istemiyorum. maça gelirsek maçın başında trabzon 1-0 öne geçti ve biz de hemen sonrasında durumu 1-1 yaptık. ama maçın ilk yarısında hakem bülent yavuz bir penaltı çaldı. ben de penaltının olmadığını iddia ederek itiraz ediyorum "hocam yapma allah aşkına, şu atmosferde bizi ezdirme, penaltı değil' dedim. 'ne olacak yani beş tane gol mi yiyeceksiniz' dedi. ben, yılmaz vural'ı çok severim ve teknik direktörlüğüne de müthiş saygı duyarım. o zaman stoper oynuyordum, çok da formdaydım ve takımın en önemli silahlarındandım. maç içerisinde yılmaz hoca'nın yanlış bir tercihi oldu. beni stoperden aldı ve sol beke koydu. yerime de stopere başka bir arkadaşı aldı. göbekten golleri yemeye başladık ve sonrasında da özellikle kaleci nitu ile ilgili birçok dedikodu oldu. maçtan sonra yılmaz hocaya da bir sitemim oldu. o gün saha içinde de çok haksızlığa uğradığımızı düşündük açıkçası. o gün orada her yönüyle, bakın altını çiziyorum her yönüyle anlatamayacağım kadar farklı bir atmosfer vardı."
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
yılmaz vural, kupa'nın kaybedilmesiyle birlikte hem bursaspor'un hem de teknik adam olarak kendisinin büyük bir fırsatı kaçırdığını ifade edecektir: "kötü bir durumda aldığım takımın kupa'da final oynaması büyük bir başarıydı onu söyleyeyim. benim de unutamadığım maçlardan birisidir. o şartlarda o gün takımım kazanabilseydi fenerbahçe takımının antrenörü oluyordum, anlaşmıştık. tabii oradaki başarısızlık benim antrenörlük hayatımı da çok etkiledi. daha antrenörlüğümün dördüncü yılında türkiye'nin en büyük kulübünün başına geçme fırsatım vardı. benim için böyle de kötü bir anıdır. hem takım çok şey kaybetti, hem kent çok şey kaybetti, hem de ben çok şey kaybettim. kazansaydık takım avrupa kupalarına katılacaktı. cumhurbaşkanlığı maçı oynayacaktı. bursa'ya dönüşte ilginç de bir anım var. kupa'nın kazanılacağı düşünüldüğü için kentin her tarafı yeşil beyaz bayraklarla ve flamalarla süslenmişti. özel bir uçakla bursa'daki o küçük havaalanına indik. binlerce insan toplanmış, uçağı sallıyorlar. herkes tabii çok korktu. 'bir dakika,' dedim, kapıdan çıktım. hiç unutmuyorum jandarma falan engelleyemiyor insanları. tabii ilk maçı 3-0 kazanmışken, 5-1 mağlup olunca taraftarın olağanüstü bir hayal kırıklığı ve kızgınlığı var. çıkıp orada bir el işaretimle binlerce insanın susmaları, benim yüksek sesle yaptığım konuşmayı dinlemeleri ve benim konuşmamdan sonra efendi gibi gitmeleri, dağılmaları benim unutamadığım bir olaydır. o dönemki emniyet müdürü, vali falan hayretler içinde kalmıştı. o kadar kızgın bir kalabalığın bir konuşmamla dağılması taraftarın bize olan inancı, sevgisi ve desteğinin göstergesidir. bursaspor'da çalıştığım her dönem taraftarla çok iyi bir etkileşimim vardı."
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
ahmet çakar, katıldığı maraton programında, merkez hakem komitesi'nin bu maça önce kendisini atadığını ve uçak biletleri için gerekli işlemlere başlamasını istediğini, konuşmadan 2-3 saat geçtikten sonra gelen başka bir telefonla finali kendisinin yönetmeyeceğinin ve biletlerini iptal ettirmesinin istendiğini ifade eder. çakar, yalanan gelişmeden son derece rahatsız olduğunu, dönemin mhk başkanı ertugrul dilek'i arayıp maçta ters bir şeyler olursa türk hakemliğinin töhmet altında kalabileceğini ifade ettiğini açıklar. çakar, programda ayrıca ertugrul ditek'in kendisine böyle yapmak zorunda kaldıklarını, bu durumu ileride telafi edebileceklerini söylediğini ifade eder. ertugrul dilek ve bülent yavuz, programa katılarak çakar'ın iddialarının asılsız olduğunu belirtirler. maçın yan hakemi haluk dikmen de programa katılarak çakarın söylediklerinin doğru olduğunu dile getirir. olay, 19 ekim 1999, s. 24.
memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
1990'1ı yıllardaki trabzonspor ogün, abdullah, ünal, hami, orhan, hamdi gibi dönemin kalburüstü futbolcularından oluşan güçlü bir kadroya sahiptir. ayrıca, son derece ateşli ve fanatik bir seyirci grubu vardır. dönemin trabzonspor seyircisinin rakip takım üzerinde kötü tezahüratlar yanında, yabancı madde atma, sahaya girme vb. durumlarla da korkutucu bir etkisi vardır. bu nedenle trabzon deplasmanları, rakipleri için içinden çıkılması zor, cehennemvari bir futbol ortamıdır. nitekim, 5-1 kaybedilen kupa finali ikinci maçı sonrası yılmaz vural, trabzonspor stadını ve seyircisini kastederek "bu arada burada kesinlikle top oynanmaz. bu kadar enteresan ortamda çıkmak bile güç. galatasaray, beşiktaş ve fenerbahçe'ye hak veriyorum. bunlar olayı sporun dışına taşımışlar. herkese nefretle, kinle bakıyorlar. bu ortamda spor yapılması mümkün değil. ya bu konu düzeltilsin, ya da hiçbir takım buraya gelip oynamasın" sözlerini kullanacaktır olay, 30 nisan 1992, s. 13. vural, maçtan bir gün sonra basın mensuplarıyla yaptığı konuşmada trabzon'daki futbol ortamım eleştirerek "trabzon'da maç oynanmaz. yemin ediyorum oraya gitmeyeceksin... hükmen yenilgiye razı olacaksın. o atmosfer çocukları yedi bitirdi" diyecektir olay 1 mayıs 1992 s. 16.