tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "allah rızası için bir hoş söz... ve aykut kocaman" başlıklı yazısından;
gençlerbirliği futbol pop’unun kıyısında
gençlerbirliği, şöyle bir on yıldır, türkiye futbolunun fiyakalı kulüplerinden biri. önce, yetiştirdiği parlak yeteneklerle ve üç istanbullu’yla oynadığı maçlarda hep belâ oluşuyla temayüz etti. bir gençlerbirliği maçı, galatasaraylılar, fenerbahçeliler, beşiktaşlılar için ve medya için özel bir “olay” haline geldi. sonra, gençlerbirliği’nin altyapısı ve malî düzeniyle, tam teşekküllü bir “futbol kurumu” haline gelişi, gıptayla izlendi. geçen sezon ciddi ciddi şampiyonluğa oynadığı gibi, oynadığı azgın futbolla neşe verdi. bu sezon uefa kupasında 4. tura erişen tek memleket takımı olarak büyük itibar kazandı. futbolu uzaktan izleyenlere bile zevk veren, en lezzetli maçların aktörü, iki senedir, gençlerbirliği oluyor. 2003 sezonunda yılın maçı hiç şüphesiz beşiktaş-gençler türkiye kupası çeyrek final maçıydı, “2004’ün maçı” için en güçlü adayı da fener-gençler kupa yarı final maçı. üç oligarşik kulübün maçlarının naklen yayınları sırasında âdet haline geldi; yorumcular büyük takımın zaaflı bir yanını eleştirirken hep “mesela gençlerbirliği karşısında böyle oynarsa zor duruma düşer” falan diyorlar. gençlerbirliği, “iyi futbol”un emsali oldu.
buna karşılık gençlerbirliği, ankara’daki “normal” lig maçlarını 2-3 bin seyirciye oynuyor hâlâ. yani popüler olamıyor! neden?
endüstri gençler’e karşı
bir nedeni, kuşkusuz, futbol alanındaki popüler kültür endüstrisinin yapısı. iyi futbol oynamak, başarılı olmak, bu âlemde “pop star” olmayı garantilemiyor. medyada galatasaray-fener-beşiktaş’tan geri kalan ‘diğer gelişmeler’ kısmında yer aldıkça; oyuncular jeneriklerde, dolgu görüntülerde ikonlaştırılmadıkça; kırmızı-siyah ürünler mefruşat ve mensucat piyasasını kaplamadıkça, popüler olunamıyor. ve medyayı da içeren o endüstrinin, tamamen yerleşik ‘büyükler’den nemâlanmaya dayalı bir yapısı var. gençlerbirliği’ni de, antepspor’u da, başkalarını da ‘sızdırmayan’ bir yapı bu!
gençlerbirliği’nin popülerleşmesinin önüne geçen, futbol kültürümüze özgü nedenleri de unutmamalı. türkiye’de futbol ilgililerinin küçük bir kısmı ‘futbolsever’ sınıfına sokulabilir. hâkim çoğunluk, oyunu değil takımını seven taraftarlardan oluşuyor. gençlerbirliği maçlarının ıssızlığında bu belirleyici bir etken. maçlara esas itibarıyla sadece taraftarlar geliyor, gençlerbirliği taraftarları da az! rakibini de gayrete getiren o iştahlı oyunlarını izlemek maksadıyla tribüne gelecek futbolsever-seyirci potansiyeli ise maalesef çok küçük. o kadar küçük değilse bile, harekete geçirilemiyor. popüler kültür endüstrisinin futbol kolu, hedef kitle olarak bu potansiyele değil hâlihazır taraftar profiline odaklanmış durumda. taraftar olmayan veya “sıkı taraftar” olmayan, “sinema tiyatroya” gelir gibi maça gelmeyi düşünebilecek futbolseverleri teşvik eden bir ortam, onları muhatap kabul edip ciddiye alan bir medya yok, tersine onları caydıran bir ortam, onları adam yerine koymayan bir medya var.
gençler kendine karşı
dış sebepleri bir kenara bırakalım, kendimize bakalım. popülerleşememenin, gençlerbirliği’nin kendisiyle ilgili yönüne gelelim. ilkin şunu soralım: ‘gençler’ taraftarları niye az?
bunun aşikâr bazı nedenleri var. örneğin kulübün 13 yıl boyunca 1. ligden uzak kaldığı dönemde ankaragücü’nün şehir futbolunun tekeli haline gelmesi, gençler’in birkaç nesil boyu resmen unutulması... örneğin kulüp yönetiminin tribün gruplarını “tepesine çıkartmama” kaygısıyla kendi taraftarlarına karşı son derece ihtiyatlı davranması; hatta bazen bu –bence özünde kesinlikle haklı olan- ihtiyatı abartıp seyirci potansiyelini küstürecek boyutlara vardırması... istikrarlı ve cazip bir kombine bilet politikasının oturtulamaması, kulübün “halkla ilişkiler” politikasında taraftar organizasyonuyla kurumsal bir ilişkinin geliştirilmemesi – bunları kaç zamandır konuşuyoruz...
radikal futbol’un 9 mart sayısında bu konuyu işleyen barış karacasu, gençlerbirliği’nin özgün kimliğini vurgulayacak bir ‘halkla ilişkiler’ politikasının eksikliğinden yakınıyordu. onun üzerinde durduğu iki örneği yineleyeceğim... birisi, stad hoparlöründen kâh alâkasız pop parçalar, kâh ‘daha dün annemizin’ kıvamında bir gençlerbirliği marşı, kâh oğuz yılmaz’ın ‘gördün mü?’ ve ‘çekirge’si, kâh 10. yıl marşı çalınması, bunların bir imge, bir kimlik bütünlüğü içinde düşünülmemesi gibi... “çekirge”yi, geçen sezonki galatasaray maçından itibaren, kendimize mâl etmeyi başardık, “özgün şarkımız” gibi oldu bu. üstelik “angaralılığa” da uygun! yegâne “özgün müziğimiz” de bu... hem kulübün hem medyanın bir süredir gençlerbirliği için kullandığı “ankara rüzgârı” adını taşıyan o müthiş eğlenceli “ankara rüzgârı” parçasını ise, onca talebe rağmen, stad dj’liği müessesesi bir sefer olsun çalma lütfunda bulunmadı! (besteci gündoğdu duran’ın muhayyerkürdi makamındaki “ankara rüzgârı” parçası ise bir kez çalındı, geçti.)
ikinci örnek. uefa’daki başarıdan kulüp kimliğini besleyecek bir rüzgâr almaya çalışmaktan ziyade bu başarının estirdiği “millî” rüzgârın gelgeç ve nankör popülaritesine ‘oynamak’ gibi... barış’ın o yazısında dikkat çektiği gibi, parma’yı elediğimiz maçın ardından atılan sevinç turunda futbolcuların ellerine verilen bayrakların hepsi türk bayrağıydı, hiç gençler bayrağı yoktu. büyük ihtimalle millî hislere hitap ederek daha geniş bir sempati devşirileceği düşünülüyor. kuşku yok ki, uluslararası platformdaki başarıların, kulüp takımlarının popülaritesine büyük katkısı oluyor. fakat bu konjonktürel popülariteyi kalıcı kılabilmek, massedebilmek için, kendi bayrağınızı da göstermelisiniz! yoksa “bravo koçum” diye sırtı sıvazlanıp ileri sürülen piyon durumuna düşebilirsiniz. sizi “türk takımı” diye alkışlayanlar, barış’ın dediği gibi, üç gün sonra tribünlerde gs/fb/bjk saflarında yerlerini almaya, kulübümüz, başkanımız, takımımız hakkında en ağır küfürlerle tezahürat yapmaya devam ederler.
oysa bizim avrupa başarımızı ülke çapında bir popülariteye dönüştürmek için yakalayacağımız başka bir halka var. mesele şu: avrupa imtihanı, ülke içinde çelmelenen, “faullü oynuyorlar” diye sabıka kaydı tutulan gençlerbirliği’nin, adil ve eşit bir futbol yapısı içinde nasıl tay gibi ileri atılabileceğini göstermiştir. biz avrupa’daki başarımıza, türkiye’deki eşitsiz, adaletsiz, kirli, oligarşik futbol ortamına karşı kazanılmış bir başarı, bu futbol düzenine yükselen bir itiraz olarak sunmalıyız. işin bu yanını bilinçli olarak abartmalıyız. türkiye futbol ortamında önümüzü açmamızın, ortaya bir iddia koymamızın, kendimizi “bu sene avrupa’da bizi en iyi temsil eden takımımız” diye pışpışlanan maskot konumundan sıyırmamızın, budur. bunun için, kulüp kimliğimizi ve o kimliğin misyonunu vurgulamamız, öne çıkarmamız gerekiyor. kısacası, açıkçası, avrupa başarımızı aktif ve bu iddiaları üslubunca öne çıkartan bir propagandada kullanmamız gerekiyor. bu halkayı ersun yanal yakaladı, ilk turdan beri, türkiye’de futbol düzenine inancını yitiren futbolcularımızın avrupa maçlarına, orada adil yönetim koşulları buldukları için daha iyi konsantre olduklarını söyledi, birkaç kez. medyada erman toroğlu ve zeki çol, gençlerbirliği’nin avrupa’da bu işleri yaparken ligde 10. olmasının sadece kadro ve konsantrasyon meselesine değil, bu ülkedeki futbol düzeninin çarpıklıklarına bağlı olduğunu söylüyor, yazıyorlar. kulüp de bu halkayı sıkıca tutmalıdır.
belki mayasında yok!
gençlerbirliği’nin popülerleşememesinde o kadar aşikâr olmayan bir neden daha var sanki, kulübün ‘yaradılışından’ gelen! gençlerbirliği, 1923’te mektepliler tarafından kurulmuş, ankara’nın ‘tahsilli zümresinin’ desteğiyle yaşamış bir kulüp. futbolcuları, 1960’lara dek, hem mülkiye’de/hukuk’ta okuyup hem top oynamışlar. centilmenlik, efendilik efsaneleri boşuna değil. kıt imkânlarla yaşamanın verdiği tevazuun arkasında bir ‘seçkin’ gururunu, belki biraz da kibrini taşıyan bir camia... bugünkü bünye öyle değil elbette. nasıl bugünkü arsenal, schalke, kuruluşlarındaki işçi takımı şahsiyetinden uzaksalar, gençlerbirliği de mekteplilerin-bürokratların takımı şahsiyetinden uzak. fakat bütün futbol kulüpleri imgelerinde, kimliklerinde, tarihlerinin izini taşırlar. gençlerbirliği’nin de, popülerleşmeye yatkın olmayan bir ‘mayası’ var işte...
başka türlü popüler?
bu, illâ kötü bir şey olmayabilir. her alanın has tutkunları gibi, has futbolseverlerin de birçoğu, popülerleşme olayına biraz mesafelidirler. popülerleşmenin yozlaşma getirmesinden ürkerler. bu bakımdan, popülerleşmekten uzak olmanın, medyanın kuytusunda yer almanın, gençlerbirliği’nin gururunu okşayacak bir yanı da olabilir pekâlâ.
geçtiğimiz senelerde taraftarlar arasında bu tartışmalar epey yapıldı. “büyümeyi”, “ilerlemeyi”, bugün fener/gs/beşiktaş nasıl popülerse aynen öyle popüler olmak diye düşleyenler var: yani futbol gazetelerinde ayrı sayfamız olacak, televolelerde bizim topçular görünecek, alâkasız tv programlarında gençlerbirlikliler yer alacak, falan. buna karşılık, gençlerbirliği’nin büyüse, şampiyon olsa bile “bizans gibi” olmaması gerektiği fikrinde olanlar da var. ben de öyle düşünüyorum. mütevazı bir gururu, gururlu bir mütevazılığı hep korumaktan yanayım. ne kadar “güçlü” olsak olalım, şımarık, tepeden bakan, güce tapan bir havaya girmek, bozar bizi. (bakın, beşiktaşlılar bile “halk takımı” kimliğini yitirmenin sancılarını çekiyorlar hâlâ, mutsuzlar.)
öte yandan, usul usul popülerleşirken şahsiyetli bir duruş geliştirmek de mümkün. gençlerbirliği’nin bu bakımdan en büyük şansı, başka takımları tutanlar da dahil, geniş bir ‘futbolsever’ kitlesinin sempatisini kazanıyor olması. oyun üslûbuyla, kafa tutuşuyla, rengiyle, isminin özgünlüğüyle ve işte o mayasıyla... üstelik sadece ankara’yla sınırlı olmayan bir sempati dalgası... üç beş yıldır her parlak maçımızdan sonra birçok alâkasız insandan tebrik telefonları, mesajları alıyorum – kimisi başka takımları tutuyorlar, kimisi tarafsız futbolsever... ve zaman içinde bu insanların bir bölümünün gençler’i “ikinci takım” gibi benimsediğini hatta kimilerinin gönlünü artık kırmızı-siyaha teslim ettiğini ya da etmenin eşiğine geldiğini gözlüyorum. bu sempatizan profilinin karakter özelliği, sahiden futbolsever olmaları; gençlerbirliği’nin oyun stilinde, tribünlerinde, tekrarlıyorum mayasında, kibirli ve mütehakkim üç istanbullu’da olmayan bir ışık görmeleri. emin olun, “azlığımızın” da bu sempatide bir nebze payı var! illâ çok kalabalık olmasak bile, kendi özgün tezahüratlarımızı, kendi özgün atmosferimizi geliştirebilsek, “temiz tribün” coşkusunu daha berrak bir şekilde ortaya koyabilsek, çok futbolseverin gönlünü çelebiliriz. türkiye’deki futbolsever potansiyelini taraftara dönüştürme fırsatına sahibiz; kulübün bu fırsatı ciddiyetle değerlendirmek gibi bir stratejisi olmalı. bu sempati akışını özümlemeyi başaracak bir strateji, başka türlü bir popülerleşmenin kapısını açabilecektir gençlerbirliği’ne!
artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
bıçaklar konuşunca...
(...)
yenilgiye tahammülsüzlük, hıncını rakipten, hatta kendi yandaşlarından almak geleneği sürüyor: istanbul'da türkiye kupası yan finalinde gençlerbirliği'nin fenerbahçe'yi 4-2 yenerek safdışı bırakmasının ardından, ankara kulübünün futbolcuları, maraton üst tribününde yer alan kimi fenerli fanatiklerin sahaya "yabancı madde" yağdırması yüzünden bir sûre soyunma odasına gidemiyorlardı. polis tribünü boşaltmak için mücadele ederken, tribün çıkışında fenerbahçeli taraftarlar arasında da kavga çıkıyor ve yaralanmalar oluyordu. kavgaların stad dışında da sürmesi üzerine polis havaya ateş açarak fenerli taraftarları ayırıyordu. polise taşla saldıran sekiz fenerbahçe taraftarı da gözaltına alınacaktı.
fenerbahçe a.ş.: fabio luciano, ümit özat, stjepan tomas, tuncay şanlı, mert nobre, mehmet yozgatlı [sakatlandı] (dk. 22 niyazi serhat akın), recep biler, mehmet aurelio (dk. 58 ivaylo rumenov petkov), pierre van hooijdonk, kemal aslan, ali mehmet güneş
türkiye kupası'nda yarı final kuraları bugün istanbul'da çekiliyor. yarı finale yükselme başarısını gösteren 4 takım f.bahçe, g.birliği, istanbulspor ve trabzonspor birbirleri ile eşleşecekler. takımlar, tek maçlı eliminasyon sistemine göre 17 mart'ta karşılaşacak. öte yandan f.bahçe, g.birliği ile ankara deplasmanında yapacağı karşılaşmanın hazırlıklarına dün yaptığı tek idmanla devam etti. yönetim de ordu f.bahçeliler derneği'ne trabzonlular tarafından yapılan saldırıyı kınayan bir bildiri yayınladı.
fenerbahçe yönetimi hafta içinde türkiye kupası'nda g.birliği ile oynayacakları maçın bilet fiyatlarında indirim yaptı. g.birliği karşılaşmasının biletleri kale arkası 10, maraton üst 15 ve numaralı 20 milyon liradan satılacak. dünkü konya maçının 20 ile 75 milyon lira arasında değişen bilet fiyatları, fenerli taraftarların protestolarına neden olmuştu. yönetim de bunun üzerine hem maça ilgiyi artırmak hem de taraftarların gönlünü almak için bu yola başvurdu.
f.bahçe ile g.birliği kupada 8 kez karşılaştı. g.birliği sadece 2000-01 sezonunda 2-2 biten finalde penaltılarla güldü. diğer 7 maçta f.bahçe 6 galibiyet alırken, bir karşılaşma berabere sona erdi. iki takım arasındaki 5 eşleşmenin dördünde f.bahçe turu geçti. g.birliği tek finalde kupaya uzandı.
futbolumuzun yeni yıldızlarından ali tandoğan, tomas'ın kendi kalesine golünü yoktan yarattı; skoko'ya asist yaptı. tuncay, fener'i ümitlendirdi 3. golü atan ali, m.özkan’ın golünde korneri kullandı. hooijdonk’un nefis frikik golüne karşın finalde trabzon’un rakibi gençlerbirliği oldu.
fenerbahçe kupadaki makus talihini yine yenemedi. teknik direktör daum, hafta sonunu dinlenerek geçiren rakibine karşı, ilerleyen dakikalarda çıkabilecek yorgunluk' nedeniyle daha atak ve riskli bir anlayışa yönelmişti. g.birliği gibi defansın arkasına oynayarak rakiplerini yenen bir ekibe karşı verilecek 'ileri' emri, beraberinde hataları da getirecekti, getirdi de... ankara ekibi, valencia deplasmanının bire bir örneğini oynuyordu. tribünler rakip seyirci ile dolu, karşılarında hızlı ataklarda çok etkili olan, kanatları kullanmayı beceren bir rakip... göbekte faul yapmaktan kaçınarak van hooijdonk'a sınırlı özgürlük tanıyorlar, ofsayt taktiği uygulamadan defanslarında derinlik yaratıyorlardı. ancak orta sahadan destek gelmedikçe kanatlar gedik veriyordu. 6. dakikada tuncay'ın kendi gayretiyle sürekleyip, penaltı noktasına taşıdığı topa van hooijdonk ulaşamadı. tribünleri harekete geçiren, g.birliği'ni geriye iten bu pozisyonu youla'nın 9 ve 12'de auta giden şutları izledi. 13'te hollandalı'nın kalecinin üstünden aşırtamadığı, ilk yarıda f.bahçe'nin yakaladığı en net akın geldi. ancak maçın dengesi 25'te mehmet yozgatlı'nın sakatlanıp, serhat ile yer değiştirmesiyle bozuldu. sadece sağ kanatta etkili olabilen sarı-lacivertli ekibin, rakibi çözecek veziri kalmadı. orta sahada birbirini sürekli tartıp, önce top kaybedip, ardından kazanmaya çalışan iki takımın, daimi gibi gözüken golsüzlüğü müthiş bir hatayla bozuldu. 42. dakikada kemal aut çizgisinde ayağındaki topu ali tandoğan'a teslim etti, o'nun ortasını tomas ters bir vuruşla filelere gönderdi: 0-1.
2. yarıda gol düellosu ikinci yarıda f.bahçe beklenen baskıyı kurmak istedi. fakat karşısında buna hazırlıklı bir rakip vardı. ayağa paslarla hızlı atak yapan gençler 56'da skoko'nun kalabalığı geçen şutuyla farkı ikiye çıkardı: 0-2. 60'da tuncay'ın nefis bir şutla takımını maça ortak etti: 1-2. 73'te ümit'in sert vuruşu yan direkten döndü. 80'de ali tandoğan mükemmel bir frikikle farkı yeniden ikiye çıkardı: 1-3. van hooijdonk, 86'da nefis bir frikikle adeta ali'ye "türkiye'nin frikik kralı benim. sana ne oluyor!" dedi: 2-3. karşılaşmanın sonuna eklenecek uzatmayı gösteren tabeladaki "5" rakamıyla ümitlenen tribünler, 90'da van hooijdonk topa kaleciden önce dokunmak isterken formasından çekilince penaltı bekledi. ama ali aydın onlarla aynı fikirde değildi. artı 92'de korner atmak isteyen ali tandoğan'a atılan yabancı maddeleri önlemek isteyen tuncay adamını bırakınca, defansın dengesi bozuldu. veysel'in indirdiği topu mustafa özkan filelere gönderip skoru belirledi: 4-2.
ersun yanal'ın hem salihli'de, hem denizli'de hem de g.birliği'nde öğrencisiydi. 1 kez ümit, 2 kez de a2 milli takım formalarını giydi. ali tandoğan, bu sezon uefa kupası'nda da 2 gol attı.
ali tandoğan, 25 aralık 1977 tarihinde salihli'de doğdu. yeni salihlispor'dan transfer olduğu denizlispor'da toplam 5.5 sezon forma giydi. bu sezon başında g.birliği'ne geldi.
g.birliği teknik direktörü ersun yanal, türkiye kupası'nda hedefledikleri yere ulaştıklarını belirterek, "amacımız en azından final oynamaktı, çünkü seneye de uefa kupası'na katılmak istiyoruz. tabii ki burada bırakmayacağız. trabzon'u yenmek ve kupayı almak için mücadele edeceğiz. ama artık biz finalist olduğumuza ve trabzonspor da büyük olasılıkla ilk üçe gireceğine göre gelecek yıl avrupa kupaları'na katılmayı büyük ölçüde garantiledik" yorumunda bulundu.
ersun yanal, "f.bahçe'ye top göstermedik. youla kaçırdıklarını atsa çok daha farklı kazanırdık" dedi.
g.birliği teknik direktörü ersun yanal maçın ardından, "hak ettiğimiz bir galibiyet aldık. maçın başından itibaren oyunun hakimi bizdik. eğer youla maçın başında iki pozisyonu gole çevirse, çok daha farklı olurdu. 2-0 öne geçtikten sonra tuncay'ın golü f.bahçe'yi ateşledi ama skoru yine lehimize arttırmayı başardık. finaldeki rakibimiz trabzonspor'dan geçen sezonun rövanşını alacağız" dedi. öte yandan yanal maç sonunda kendisine ve futbolcularına atılan yabancı maddelere isyan etti. yanal, çıkış tünelinin üstünde yazan 'burası kadıköy buradan çıkış yok' yazısının tam altında, "burası kadıköy, burada yenileceksiniz" diyerek, olaylara olan tepkisini dile getirdi.
"bu sonucun üzerimizde olumlu etkileri de olabilir. hem ligde hem kupada şampiyon ilan edilmiştik. dersimizi çıkaracağız".
fenerbahçe teknik direktörü daum, maçtan sonra ilginç açıklamalar yaptı. sözlerine "hiç pes etmeden mücadele ettiler" dediği futbolcularını tebrik ederek başlayan alman teknik adam, "2-1'den sonra şans yanımızda olmadı. ümit'in şutu direk yerine ağlara gitse ve skor 2-2'ye gelseydi, maçı kazanırdık. ama ne yazık ki bu skoru hiç yakalayamadık. detaylarda hata yaptık. genç bir kadromuz olduğunu ve zaman zaman iniş çıkış yaşayacağımızı söylemiştim. çok üzgünüz, kupa özlemini bitirmeyi amaçlıyorduk ama olmadı. artık lig şampiyonluğuna konsantre olacağız" dedi.
hani erteleme yoktu fiziksel mücadelenin ne kadar önemli olduğunu gördük. şimdi beyin ve fiziksel olarak dinlenmemiz lazım. çünkü federasyonun bizim hiçbir maçımızı erteleyeceğini düşünmüyorum. yangına körükle gitmek istemem. ama daha önce hiçbir maçın ertelenmeyeceği açıklanmıştı. ayrıca her takım haftada iki maça hazır olmalı. biz işimize bakacağız. haftada 5 maç yapsak da bu tip hatalar yapma hakkımız yok" diye konuştu. daum, kadroyla ilgili sorulara "yenilince eleştiriler olur" yanıtını verirken, bu hüsrandan olumlu bir sonuç çıkarmayı da bildi: "kupadan elenmemizin ilerisi adına olumlu sonuçları olabileceğini düşünüyorum. her şeyden önemlisi bu bize ders oldu. sürekli uyarmamıza rağmen ligde ve kupada şampiyon ilan edilmiştik. şimdi, ayaklarımız yere basacak" yorumunu yaptı.
88. dakikada mustafa özkan'ın darbesiyle sakatlanan kemal'in fibula kemiğinin kırıldığı ortaya çıktı. mehmet'in de sol ayak bağlarında kopma var.
fenerbahçe, türkiye kupası'nda final şansını yitirirken iki futbolcusunu da kaybetti. karşılaşmanın 88. dakikasında mustafa özkan'ın darbesiyle sakatlanan kemal'in sezonu kapattığı açıklandı. maçtan sonra soyunma odasında acıdan bayılma noktasına gelen genç oyuncu hemen acıbadem hastanesi'ne götürüldü. burada mr'ı çekilen kemal'in fibula kemiğinde kırık olduğu ortaya çıktı. acilen operasyona alınan genç oyuncunun 3 ay süreyle topa dokunmasının bile yasak olduğu açıklandı.
mehmet de üzdü diğer taraftan mücadelenin 20. dakikasında sakatlanan mehmet yozgatlı'nın sakatlığı da ciddi çıktı. sakatlandıktan sonra hemen kenara alınan ve acıbadem hastanesi'ne götürülen mehmet'in mr'ında da sağ ayak bileğinin üst kısmındaki bağlarda kopma tespit edildi. doktorlar mehmet'in en az 3 hafta süreyle sahalardan uzak kalacağını söylediler. yine de kesin mr sonuçlarının bugün alınacağı ve mehmet'ın kesin durumunun bugün netlik kazanacağı belirtildi.
vıp'te hakem kavgası maçın hakemi ali aydın'a fenerbahçe cephesinden eleştiriler vardı. bu eleştiriler mücadelenin devre arasında vıp tribünü'nde de yükseldi. fenerbahçe yöneticisi mahmut uslu ve bir grup kongre üyesi, futbol federasyonu asbaşkanı ata aksu'ya "bu hakemleri nereden buluyorsunuz. form durumlarını hiç mi takip etmiyorsunuz?" diye çıkıştı. ancak ata aksu da aynı sertlikle "bırakın hakemlerle uğraşmayı, kendi futbolunuza bakın" yanıtını verince vıp'te soğuk rüzgarlar esti.
taraftarlar protesto etti aydın'a taraftarlar da tepki gösterdi. hakem üçlüsü sahayı polis koruması altında terketti. bu arada maç sonrası polisle taraftarlar arasında olay çıktı. güvenlik güçleri, kendilerine karşı koyan taraftarları biber gazıyla etkisiz hale getirmeye çalıştı. 1 kişi de gözaltına alındı.
18 ocak'taki rize maçıyla başlayan f.bahçe fırtınası durdu. sarı-lacivertli ekip buyılın ilk yenilgisini aldı.
fenerbahçe'nin, 18 ocak'ta rize ile oynadığı erteleme maçında başlayan çıkışına g.birliği freni.. sarılacivertli ekip rize de dahil olmak üzere 2004 yılında ligde 9 maç oynadı, bunlardan 8'ini kazandı, birinde ise berabere kaldı. kanarya, kupada da bu yıl oynadığı 2 maçı kazanarak yarı finale yükselmişti. dünkü sonuçla 2004'teki f.bahçe fırtınası dinmiş oldu. üstelik sarı-lacivertli takım bu sezon ilk kez bir maçta 4 gol yedi ve 16 resmi maç sonra mağlup oldu. devre arasında transfer edilen brezilyalı nobre, şükrü saracoğlu'nda ilk kez gol atamadan bir 90 dakikayı tamamlarken, kupa defterini de bu sezonluğuna gol atamadan kapatmış oldu.
yanal'ın şehri g.birliği teknik direktörü ersun yanal daum'a karşı üçüncü galibiyetini de istanbul'da aldı. g.birliği, kupada f.bahçe'yi ilk kez 90 dakikada mağlup etti. van hooijdonk, 15'inci haftadaki ankaragücü maçından sonra ilk kez frikik golü attı. ancak bu gol, fenerbahçe'yi yenilmekten kurtaramadı.
sarı-lacivertli yönetim, istanbul'da konuk ettikleri g.birliği yöneticilerinden serkan balcı'yı istedi. ayrıca ali tandoğan da gündeme geldi.
gelecek sezonun kadrosunu kurmak için şimdiden girişimlere başlayan fenerbahçe, uzun süredir peşinde olduğu gençlerbirliği'nin genç yıldızı serkan balcı için dün bir girişim daha yaptı. sarılacivertli yöneticiler, istanbul'da konuk ettikleri gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav'dan serkan'ı bir kez daha istedi. bu transfer için f.bahçe yönetiminin ankara'da bulunan üyesi, 2.başkan nihat özdemir'in uzun süredir bastırdığı bildirildi.
tandoğan sesleri fenerbahçe'nin, serkan'ın yanısıra son dönemdeki performansıyla dikkat çeken ali tandoğan'ı da gündemine aldığı ve g.birliği'ne konuyu açtığı öğrenildi. ancak cavcav, görüşmeleri sezon sonuna erteledi.
fenerbahçeli taraftarlar, takımlarını yalnız bırakmadı. yaklaşık 50 bin kişi tribünleri tıklım tıklım doldurdu.
türkiye kupası'na tam 21 yıldır hasret kalan fenerbahçeli taraftarlar, maça büyük ilgi gösterdiler. yönetimin bilet fiyatlarında yaptığı indirim işe yaradı ve mücadele açık kanaldan yayınlanmasına karşın, şükrü saracoğlu stadı'nın tribünleri tıklım tıklım doldu. taraftarların maçın başlamasına kısa bir süre kala stada gelmesi yüzünden turnikelerde yığılmalar oldu, izdiham yaşandı. yaklaşık 50 bin fenerbahçeli" nin karşısındaki g.birliği taraftarlarının sayısı ise yaklaşık 50'ydi. sarı-lacivertli taraftarlar, karşılaşmadan önce başladıkları coşkulu desteklerine 90 dakikanın sonuna kadar devam ettiler ama stadı üzgün terkettiler.
maç sonrası soyunma odasına inen f.bahçe başkanı yıldırım, futbolcuları ortaya koydukları mücadele için tebrik ederken, lig şampiyonluğunu istedi.
fenerbahçe, 21 yıldır kazanamadığı türkiye kupası'ndan yarı finalde elendi ama özellikle ortaya koyduğu futbolla beğeni topladı. daum'un maç sonrası "tebrik ediyorum" dediği oyuncular, başkan aziz yıldırım'dan da destek aldılar. maç sonrası yöneticilerle birlikte soyunma odasına inen yıldırım, futbolculara ortaya koydukları mücadeleden dolayı tebrik etti. yıldırım'ın "iyi oynadınız, mücadele ettiniz ama yenildiniz. futbolda bunlar olur. şimdi bunu unutun. sizden şampiyonluk bekliyoruz" dedi. bu arada f.bahçe başkanı, fotoğrafını çekmek isteyen basın mensuplarına tepki gösterdi.
g.birliği, türkiye kupası'nda f.bahçe'yi, sarı-lacivertli taraftarların tıklım tıklım doldurduğu şükrü saracoğlu stadı'nda 4-2 yenip finale yükselirken, 1 trilyonluk hasılattan da aslan payını aldı. statü gereği kupada tur atlayan takımın hasılatın yüzde 60'ını almasından dolayı, başkent kulübü yaklaşık 600 milyarlık hasılatı da kasasına koydu. başkent'ten g.birliği'ni desteklemek için gelen taraftar sayısı ise sadece 50 kişiydi. kırmızı-siyahlı futbolcular maç sonrasında soyunma odasında büyük sevinç yaşadılar. kaptan ümit bozkurt, "f.bahçe'yi yeneceğimizi zaten söylemiştik. skor normal. şimdi uefa kupası'nda valencia ile zorlu bir rövanşımız var. oradan da turla dönmek istiyoruz. türkiye kupası'nı da alacağız" şeklinde konuştu.
kim ne derse desin g.birliği kupada iyi işler yapıyor. uefa kupası'nda yarı finalin eşiğine gelen g.birliği, türkiye kupası'nda da finale adını yazdırdı. f.bahçe "kötü oynadı" denilebilir. ancak g.birliği de muhteşem bir futbol ortaya koydu. iyi oynadı, savaştı, kazandı ve turu haketti. ersun yanal, f.bahçe'yi iyi analiz ettiğini dünkü galibiyetiyle kanıtladı. f.bahçe'nin sağ ve soldan yapacağı ortalarla van hooijdonk ve nobre'yi toplarla buluşturacağı belliydi. özellikle ceza alanına yakın bölgelerde faul yapılmasını istemiyordu yanal. çünkü frikik ustası hooijdonk vardı. 90 dakika boyunca g.birliği bu riskli bölgede 6 tane faul yaptı, bunlardan da biri gol oldu. g.birliği kontrataklarla f.bahçe karşısında galip gelmeyi de başardı. özellikle youla maçın başında yakaladığı iki fırsatı değerlendirebilseydi, maç ilk 10 dakikada bitmişti. f.bahçe'de daum yaptığı yanlış oyuncu değişiklikleriyle g.birliği'nin ekmeğine yağ sürdü. fakat şurası bir gerçek ki g.birliği bileğinin hakkıyla finale adını yazdırdı. kimse adanaspor maçının ertelenmesini tartışmasın boşuna.. yenilgiye bahane aranmasın. f.bahçe 2 yıl önce de kayseri'de finalde kaybetmişti. bugün ise yarı finalde. g.birliği'nde savunma yerinde çakılı kaldığı zaman daha kontrollü futbol oynadığı belli oluyor. mustafa özkan'ın hücum presteki etkinliği orta alanda skoko'nun beyin görevini üstlenmesi g.birliği'nin galibiyetinde baş faktördü. bir paragrafta serkan balcı'ya açalım. 90 dakika boyunca bitmez tükenmez enejisiyle f.bahçe'nin orta alanda oyun kurmasını önledi. hakem ali aydın ne fener'e yaradı, ne g.birliği'ne. verdiği kararlar tartışılır. ancak g.birliği iki kupada da yürüyor. bir bakarsınız ki mayıs ayı gençler'in kupa ayı olur. türkiye kupası'nı alır, uefa kupası'nda da final oynar. tabii bunu 25 mart'ta rövanşta göreceğiz.