* ingiltere'ye ahçılarını da beraber getiren uruguaylılar, «ingiliz ahçılarına itimadımız tamdır ama, bizim hangi yemeği sevdiğimizi uruguay’lı ahçımız daha iyi bilir» şeklinde bir açıklama yapmak zorunlusunu duymuşlardır.
* dünya kupası finallerinin dev maçlarına sahne olacak wembley stadı temizlenmekte ve boyanmaktadır. ancak taze boya kokusunun el'ân geçmediği, bunun da wembley seyircilerini rahatsız edeceğinden endişe duyulduğu haber verilmektedir.
ingiliz adasına doğru uçarken bir eziklik var içimde...
seyredeceğimiz 16 finalist arasında, türk milli takımının da buıunmasını istiyor gönlüm.
futbolun bu kadar popüler olduğu ülkemizin böyle bir şampiyonada bulunamadığına üzülmemek elde değil. neden bir brezilyanın karşısına çıkmayalım? neden ingiltere, fransa, uruguay'lı bir grupta oynamayalım? neden ingiltere’ye toplanan 1600 dünya gazetecisi türk takımını da seyretmesin, ondan bahsetmesin?
«neden biz yokuz bı finallerde?» dediğimiz anda, biri çıkıp da, «hangi tesisinizle, hangi zihniyetinizle var olacaksınız?» demez mi? profesyonellik anlayışımızdan, spor otoriteliğimize, sporumuzu düzenleyen modası geçmiş kanunumuzdan sırf nöbetdeğiştiren spor adamlarımıza kadar, neyimizle çıkacağız ortaya?
bir süre olsun, bütün bu acı gerçekleri unutacağız. dünya kupası'nın büyük heyecanı içinde, adına hakikaten saha denen yerlerde top oynandığını göreceğiz sonra da dönüşte bütün bunları hafızalarımızdan silip, keçiboynuzu kemirme gibi 90 dakikada tek güzel hareket görülen maçlarımızla başbaşa kalacağız. bir yazar için talihsizlik bu... iyiyi gördükten sonra kötüye boyun eğmenin talihsizliği...
dünya kupası'na gitmenin en büyük talihi ise, günümüz yıldızlarını gerçek hüviyetleriyle görmek olacak. mithatpaşa'da varyeteye değil, dünya kupasında mücadeleye çıkacak hepsi... belki ingiltere'de doğacak ve batacak yıldızları seyredeceğiz.
namık sevik
seyrettiğim üçüncü dünya kupası olacak bu... 1954'te isviçre’de yedi gollü galibiyet ve yedi gollü mağlûbiyet arasında şansını yitiren kendi takımımızın yanı sıra, kocsis’li, puşkaş’lı, bozsik'li macar fırtınasının brezilya’yı, uruguay'ı ezip geçişini, fakat sonunda herberger kayasına çarpıp dağılışım görmüştüm. 1958’de isveç'te, pele'nin doğuşuna, brezilya’nın şampiyonluk tahtında şahlanışına şahit olmuştum.
bu defa ise, meşin topun altın kupa etrafında nasıl döneceği hiç belli değil... ve futbol dünyasının bu en büyük kupasını paylaşma mücadelesine sahne olan da, futbolun beşiği şimdi...
1966 finallerinin bir özelliği, gene ellerin uzandığı kupadan doğuyor. 16 finalistten üçü için, kupanın ebedi sahibi olmak mümkün. ikişer defa dünya şampiyonluğunu kazanan uruguay, italya ve brezilya, bu şerefe üçüncü defa erişmekle altın armağanı bir daha çıkmamak üzere yurtlarına götürecekler. evet, son seyrettiğim dünya kupası'ndan bu yana akıp giden sekiz yılda, kalelerin içinden çok toplar geçti. 1958 de stockholm’da konuştuğum. 17 yaşın mahçup, yedek oyuncusu pele, simdi 25 yaşı geride bırakan, kıt'alararası bir futbol imparatoru olarak dünyaya hükmediyor. 1954'de basel'de uruguay'dan dört gol yiyerek yenildiklerinde, «futbol bu» deyip, gülen geçen ingilizler bile, artık milli maçları «milli dâvâ» öneminde gören bir zihniyet değişikliği içinde... kısaca, her yanı ile, öncekilerden pek farklı bir kupa bu.. futbolun beşiğinde futbolun en güzelini de seyrettirirse, gerçekten unutulmaz olacak.
milyonlarca meraklı maçların heyecanı içinde. wembley'de ilk antrenmanı uruguay yaptı. favori gösterilen brezilya tek seçicisi feola «çok kuvvetli bir gruptayız» dedi fabbri'nin favorisi ingiltere
namık sevik londra'dan bildiriyor
dünya kupasının başlamasına iki gün kala londra çeşitli ülkelerden gelen çeşitli ırk ve dinde insanların kaynaştığı bir belde olmuştur.
bu renkli beldeye hâkim olan tek kuvvet futbol ve dünya kupasıdır. dünyanın dürt bir tarafından binbir zorlukla futbol adasına koşup gelen 100 binden fazla futbol meraklısı genel olarak muhafazakâr çehresi ile tanınan londra'ya, tarihinde rastlanmayacak biçimde heyecan ve ingilizlerin hoşuna gitmeyen bir kaynaşma getirmiştir.
onbinlerce futbol meraklısı londra caddelerinde koşuşmakta, biletlerini önceden saklamış bulunanlar ise, seyredecekleri maçların tartışmasını yapmaktadırlar. bu kupa dünyanın beş kıtasından 100 ülkenin finale kalan 16 devini göğüs göğüse getirecektir. ve bu 16 dev 30.000 türk lirası kıymetinde «jules rimet» adını taşıyan altın heykeli kendi memleketine götürmek için birbinden güzel sahalarda birbirleri ile yılın en büyük maçlarını oynayacaklardır. kupa, mücadelenin sonunu teşkil etmektedir. bu kupa futbolde üstünlüğün sembolüdür. bu sebeple birbirleri ile ayni iddiada olmasalar bile, şu anda ingiliz adalarına yayılmış bulunan takımların 16 sı da bu kupaya finalist olarak katılma hakkını sağladıkları için, kendi kendi memleketleri adına milli bir şeref duymaktadırlar.
jules rimet kupası başladığından bugüne milletleri futbol sahasının içinde ve dışında yüz yüze getirmiş, bu kupa uğruna milletlerarası ilişkiler kurulmuş veya bozulmuş, skandallar olmuş, tuttukları takımların başarısızlığına üzülüp, hayatlarına son verenler görülmüştür.
siyasi tarihe «ingiliz siyaseti» sloganını kazandırmış olan ingiltere dünya kupasının aksatsız ve hatâsız bir şekilde organize edilmesi konusunda büyük bir başarı sağlamış, bu uğurda çok dikkat ettikleri diplomatik anlaşmazlıktan turnua sınırlarının dışında tutmuşlardır. nitekim, ingiltere tarafından tanınmayan kuzey kore finale kaldığı gün ingiltere dışişleri bakanlığı kuzey koreli futbolcuların vizelerini vermekte tereddit etmemiştir.
halit kıvanç londra'dan bildiriyor
1966 dünya kupasının finaline sahne olacak tarihi wembley stadyomunda ilk antrenmanı uruguay takımı yapmıştır.
dünya kupasını bundan önce iki defa kazanan uruguay'lılara wembley’in yemyeşil sahasında sadece 20 dakika süre ile çalışma izni verilmiştir. güney amerika'nın güçlü ve iddialı ekibini teşkil eden yıldızlar «bu sahada daha fazla kalmak ve çalışmak isterdik. ama finalde bu arzumuz gerçekleşebilir» demişlerdir.
uruguay’ı meksika ve fransa takip etmiş ve çok sıkı bir kordon altında bulunan wembley stadında yapılan bu idmanlara sadece gazeteciler alınmıştır.
pazartesi günü başlayacak devler savaşının son hazırlıklarını tamamlayan takımlar londra'da toplanmışlardır. portekiz, isviçre ve b. almanya, britanya adalarına en son gelen ekipler olmuşlardır.
brezilyalılar manchester’de
dünya kupasının favorisi gözüyle bakılan brezilya milli takımı kalabalık bir kafile halinde uçakla manchester’e gelmiştir. futbolcular hava alanında kendilerini çember içine alan gazetecilere «bize konuşma izni yok» derken, brezilya'nın 108 kiloluk ünlü tek seçicisi vicente feola da şunları söylemekle yetinmiştir: «çok kuvvetli bir gruptayız. şampiyonluk veya derece için konuşmak doğru olmaz. macaristan, portekiz ve bulgaristan’la çarpışacağız.»
daha önce kupayı iki defa kazanmış olan brezilyalılara, sessiz görünüşlerine rağmen ingiltere'ye yayılmış bulunun meraklılar, birer kahraman gözüyle bakmaktadırlar. brezilya’lı bir yönetici, «bu defa da bütün brezilya bizden şampiyonluk bekliyor» diyerek başladığı konuşmasını şöyle bağlamıştır: «...ve bunu tabii bir hak gibigörüyorlar. kazanırsak bizim için bu, büyük bir değişiklik yaratmayacaktır. ama kaybedersek, önce hükümet, sonra biz idareciler tenkid edilecek, futbolcular ise yine birer kahraman olarak vatanlarına döneceklerdir. 1958 ve 1962’de kupayı kazandığımız yıllarda brezilya’da hayat pahalılığı artmış, vergilere zam yapılmıştı. ama kimsenin pahalılığa ve vergilere aldırdığı yoktu. kısacası şu; kaybetmekten korkmakta haklıyız.»
fabbri'nin favorisi; ingiltere
önceki gün londra’ya gelen ve şık kıyafetleriyle futbol meraklılarının dikkatini çeken italyan’lar da dün hafif bir idmana çıkmışlardır. rusya, şili ve kuzey kore ile aynı grupta bulunan italyan milli takımının teknik direktörü edmondo fabbri hava alanında basına «ingiltere'ye şans tanıdığını» açıklamış vs «güçlü bir kadroya sahip görünen ingiltere benim favorimdir» demiştir.
ingilizler fazla ümitli değil
misafir kafile yetkililerinin bu sözlerine rağmen ingiliz'ler kendilerini bu kupada fazla iddialı bulmamaktadırlar. ingiliz futbol federasyonunun resmi haber bülteninde kendi oyuncularının diğer ülke yıldızları ile mücadele edemediklerinden şikayet edilmektedir.
* son hazırlık maçında isveç'i 4-0 yenen rus milli takımı, kolejde kalacaktır. ünlü kaleci lew yashin, «şimdiye kadar hiçbir karşılaşmaya bu kadar sıkı bir çalışma devresinden sonra gelmedik» demiş ve «bilhaasa müdafaamız bir demirperde gibi sağlam oldu» şeklinde konuşmuştur. yashin’in bu son lâfı etrafındakileri güldürmüştür. 37 yaşındaki yashin, «ne şili, ne kuzey kore ve ne de italya bizim için korkulacak rakipler değildir» diyerek, hayli umutvar olduğunu ifade etmiştir. yashin, londra ya balık takımlarını ve film makinesini de getirmiştir. ünlü kaleci, kaleciliği kadar da iyi bir balık avcısıdır.
* lloyd sigorta şirketi, kupaya katılan 16 milletin 352 futbolcusunu cem'an 750 milyon türk lirasına sigorta etmiştir. brezilyalı futbol yıldızı pele'nin 7,5 milyon liraya sigorta ettirildiği bildirilmektedir. ayrıca maçlar, savaş, siyasi ayaklanma, milli felâket ve iklim olaylarına karşı sigortalanmıştır.
* futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, 12 temmuz günü shefield'e giderek batı almanya ile isviçre arasındaki maçı seyredecek. apak, 13 temmuz’da da birmingham’da ispanya ile arjantin arasındaki maçı da seyretmeye gidecek. bilindiği gibi, türkiye'nin, almanya ile milli maç, ispanya ile de avrupa kupası turnuasında karşılaşması vardır.
* dünya kupası maçlarının açılış töreni pazartesi günü saat 19'da meşhur wembley stadyumunda yapılacaktır. bu maçtan önce boyları 1.50 - 1.60 arasında olan 320 ingiliz çocuğu, finale katılacak 16 milletin futbol takımlarını temsil edeceklerdir. bir nevei resmi geçidi müteakip ingiltere ile uruguay arasındaki maç oynanacaktır.
* brezilya milli takımı perşembe günü manchester’e gelmiştir. brezilya'nın kadrosunda sakat sayısı gene. 3. amarildo’nun kadrodan çıkartılmasına rağmen, sağhaf zito, solaçık parana ve sağbek sidelis sakat bulunmaktadır.
* dünya kupası maçları daha başlamadan organizasyon komitesine itirazlar gelmeye başlamıştır. bunların ilki ruslar'dan gelmiştir. italyanlar ile ruslar ayrı otelde kalmaktadır. otelin kapısının üstündeki gönderlere her iki milletin de bayrakları çekilmiş, yalnız italyan'ların bayrakları ruslarınkinden daha büyük olduğu için ruslar dün organizasyon komitesine itiraz etmişlerdir.
devler savaşı yarın wembley'de ingiltere - uruguay maçı ile başlıyor
finalistler hazır
bbc'nin bir televizyon yayını aynı gruptan olan italya ile şili'nin arasını açtı. ispanyanın kozları del sol, suarez. g. amerikalılar canlı müzik istedi
namık sevik londra'dan bildiriyor
1966 dünya futbol kupası yarın londra'nın wembley stadyomunda ingiltere - uruguay maçıyla açılacaktır.
ev sahibi ingilizlerin dünya kupasını bugüne kadar iki defa kazanmış olan uruguay'la yapacağı ilk müsabaka bütün futbol otoritelerini ve yüzlerce gazeteciyi londra'ya çekmiştir.
wembley’de istedikleri kadar çalışamadıkları için şikâyette bulunan uruguay ise daha turnua başlamadan bir sakat vermiştir. kupanın yıldızları arasında gösterilen forvet victor esperago’nun son idmanda sakatlanması futbolcular arasında üzüntü yaratmıştır.
bbc'nin dünya kupasıyla ilgili televizyon programında geçen turnuanın hâdiseli italya - şili maçına ait parçalar gösterilmesi şilililerin itirazlarına yol açmış ve futbolcuların otelden dışarı çıkarak sokaklarda «yeter, yeter artık» diye protestoda bulundukları öğrenilmiştir. italya’nın teknik direktörü fabbri ise yayını seyrederken memnun gözükmüş ve «herkes şili'nin oynadığı kaba ve favl’lü futbolu gözleriyle gördü» demiştir. italya ile şili çarşamba akşamı sunderland’ta tekrar karşı karşıya geleceklerdir.
turnuaya katılacak bütün takımlar hazırlıklarını tamamlamıştır. genel olarak gıda durumu üzerinde tenkidler kulağa gelmekte. güney amerika takımlarına mensup yıldızların idarecilerden iyi yemek ve canlı müzik istedikleri bildirilmektedir.
turnuanın favorisi gösterilen brezilya salı akşamı bulgaristan'la yapacağı karşılaşmada sakatlığı geçmeyen perana’nın yerine 16 yaşındaki edu’yu oynatacaktır.
sessiz sedasız çalışan rus’lar ise eski tek seçici kaçalin'in dediği gibi «bu kupada fazla bir iddia taşımamakta», ya da öyle görünmeye çalışmaktadırlar.
ispanya’ya gelince; idareciler, italya’dan getirdiği suarez ve del sol'a aşırı güven beslemektedirler.
* mart ayında, londra'da teşhir edilmekte olan dünya kupasını çalan ve korkuya kapılarak bir çalılığa atan edward bechley iki yıl hapse mahkum edilmiştir. 47 yaşındaki suçlu, mahkemeden once televizyonda dünya kupası hakkında 15 dakika süreyle görüşlerini açıklamış ve «ingiltere mutlaka kupayı kazanacak. bu kadar gürültü, patırtıdan sonra kupa dışarı giderse, artık o gittiği memleketten ben bile onu buraya getiremem» demiştir. 1 milyon liraya sigortalı, 30 bin lira değerindeki som altın kupayı çaldıktan sonra yılın adamı haline gelen bechley cezaevine giderken, «maçları takip edemeyeceğim için üzgünüm. ne yapalım. televizyondan faydalanacağım» şeklinde konuşmuştur.
* dünya futbol piyasasının şöhretli idarecilerinin de en az futbolcular kadar acaip merakları var... meselâ real madrid'in her şeyi bernabeu, dünya kupası yerine tatilini balık avlamakla geçirirken eski bir boğa güreşçisi olan meksikalı idareci guillame canedo şimdiye kadar 200 boğa öldürdüğünü anlatıyordu.
* finallere katılan takımların enteresan hususiyetleri spor muhitlerinde ağızdan ağıza dolanıyor. meselâ bulgarlar şampiyonaya iştirak eden takımlar arasında en fazla yemek yiyenleri... bulgar takımının kaldığı oteldeki ingiliz aşçı «eğer bulgurlar biftek yedikleri gibi gol atarlarsa kupayı şimdiden onlara vermek gerekir» demektedir.
* dünya kupası'nın ilk maçını yarın uruguay ile oynayarak ingiliz milli takımı mson hazırlıklarını da tamamlamıştır. dün son defa seyircisiz bir sahada çalışan ingilizler istirahate çekilmişlerdir. takımın tek seçicisi alf ramsey, uruguay’a karşı çıkacak onbiri ancak maçtan önce açıklayabileceğini söylemiştir.
* dünya kupası finalleri şu günlerde ingiliz basınında biraz geriye itilmiş durumda, çünkü futbol kadar golf, kriket gibi sporlara da çok meraklı olan ingilizler hâlen dikkatle dünya golg şampiyonasını takip etmektedirler.
* gazeteler dünya kupası hakkında verdikleri yazılarda ingiltere kupasına iştirak edemiyen eski kupaların finalistleri ve yarı finalistlerinden bahsetmektedirler. şili'deki finalist çekoslovakya ve diğer kupaların kudretli ekipleri yugoslavya ve belçika bu sefer kupada bulunamıyanlar arasında...
* dünya kupasında en iddiasız ve en az konuşan ekip olarak macarlar göze çarpmaktadır. 1954’ün hârika takımı macarları santrafor bene’nin sakatlığı düşündürmektedir. brezilya, portekiz, bulgaristan gibi kudretli ekiplerin arasına düşen macarların bu sessizliğini normal karşılayanlar bir hayli fazla...
* fifa genel kurul toplantısında asya ile aynı grupta gösterildikleri için kupadan çekilen 15 afrika federasyonuna biner frank ceza verilmesi kararlaştırılmıştır.
* brezilya milli takımının londra hava meydanından çıkıı hâdise oldu. şampiyonlar, futbol meraklılarının hücumundan ancak servis kapısından kaçarak kurtulabildiler. ama otobüse binip tam rahat nefes alacakları zaman garrincha'nın aralarında bulunmadığını öğrenince brezilyalı idarecileri tekrar bir telâş aldı. meraklıları arasından sıyrılamıyan garrincha ancak idarecilerin gayreti ile kurtulabildi.
umumî kanaat ingiltere ile brezilyanın şampiyon olacağı şeklinde. italya da adaylar arasında
namık sevik londradan bildiriyor
viii. dünya kupası bugün londra’da wembley'de açılacaktır.
dört yılda bir düzenlenmekte olan ve olimpiyat oyunlarından sonra sporun en büyük olayı olarak kabul edilen dünya kupasında bu defa da 5 kıt’adan gelen 16 dev ekip 4 ayrı grupta birbirleriyle çarpışacak ve 1966’nın şampiyonu, jules rimel kupasına kavuşacaktır.
ingiliz adalarında toplanan binlerce futbol otoritesi ve gazeteci ile ünlü teknik direktörlerin tahmini brezilya ile ev sahibi ingiltere’nin şampiyonluğu üzerinde birleşmektedir. italyanların şöhretli tek seçicisi pabbri’den, ispanyolların gento’suna kadar pek çok tanınmış isim için ingiltere ve brezilya şampiyonluğun en yakın adayı kabul edilmektedirler. ancak, son üç yılda büyük ataklar yapmış olan italya’nın da bu turnuanın söz sahibi ekiplerinden biri olduğunu unutmamak gerekir. yıldızlar topluluğu halinde bir kadroyla kupaya katılan italya'nın hedefi do şüphesiz «3'üncü şampiyon»luktur. bugün 80 yaşını aşmış olan mussolini devrinin unutulmaz «tek adamı» pozzo’nun devrinde (1934-1938) dünya kupasını iki defa kazanan italyanlar rahatça çeyrek finallere çıkabilecek güçte görünmektedirler.
1958 ve 1962'nin «altın ekibi» brezilya ise artık sadece otoritelerin değil, futbolu seven bütün meraklıların favorisi haline gelmiştir. dünya futbolunun kralı unvanına sahip pelenin takımı bu turnuada da şampiyonluğa sahip çıkarsa buna kimse şaşırmayacaktır.
ingiliz futbol otoriteleri dün de belirttiğimiz gibi kupa'da kendilerini pek fazla iddialı bulmamaktadır. bununla beraber ingiliz halkı hiç olmazsa bu defa kupa'nın kendi memleketlerine kadar gelmiş olmasının kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğu kanısındadır. ramsey ve çocuklarının nihai zafer için canlarını dişlerine takmalarını beklemektedir.
ingiltere şüphesiz kendi topraklarında oynamanın avantajını kullanmak kararındadır.
1930 ve 1950 yıllarında kazandığı şampiyonluklarla dünya futbolunun devlerine âdeta baş kaldırmış olan uruguay, açılış maçını izlemeye hazırlanan yabancı futbol otoritelerine göre «dikkate değer» ekip unvanını kaybetmiştir. kupa başlarken merak konusu olan takımların başında rusya gelmektedir.
1966 dünya kupasının ilk maçı bugün 100.000 kişilik wembley stadyomunda ingiltere ile uruguay arasında oynanacaktır.
türkiye saatiyle 20.30’da başlayacak olan maçı taraflar şu tertipleri ile oynayacaklardır: ingiltere: banks - cohen, wilson - stiles, j. charlton, moore - ball, greaves, b. charlton, hunt, connely
ingiliz milli takımının tek seçicisi alf ramsey önceki gün düzenlediği basın toplantısında, «söyleyecek uzun sözüm yok. ingiltere kupayı kazanacaktır» demiş ve takımından uruguay karşısında rahat bir galibiyet beklediğini belirtmiştir.
biliyorum dönüşte soracağınız ilk soruyu: «pele’yi gördün mü?» yalnız ben değil, dünya kupası için ingiltere’ye gelip de bilet bulamayanlar toptan ayni cevabı verecek: «pele’yi değil, ama willie’yi gördük.»
evet, futbolun beşiği'ne ayak bastığınız andan itibaren, kupanın sevimli maskotu willie her yerde karşınıza çıkıyor. sigaranızı cebinizden çekiyorsunuz, paketinde willie.. kibriti açıyorsunuz, üstünde willie... garson biranızı getiriyor, şişesinde willie.. boşaltıyor birayı, bardağınızda willie... metroda karşınızda oturan gencin gömleğinde willie arması, o delikanlının elini tuttuğu, etekleri belinde genç kızın yakasında willie iğnesi... bindiğiniz otomobilin camında willie, şoförün karşısında willie... yüzünüzü kuruladığınız havluda willie, ayağınızı bastığınız paspasta willie... meyva salatasını süsleyen kremde willie, küçük yavrunun kemirdiği bisküide willie hepsini saysam, «devamı var» notu koymam gerekecek sayfanın sonuna.. geçen gün bir yetkiliden duydum: tam 200 kılığa giriyormuş willie.. evet, tamamı tamamına 200 eşyanın üstünde resmi ve ismi varmış.. gene o yetkili söyledi: willle'nin süslediği her şeyi almağa kalkışırsanız, bizim parayla beş bin liraya yakın ödemeniz lâzım gelirmiş...
size hepsini saymadım ya.. tek sebebi, willle'nin yazılamayacak yerlere bile hâkim oluşu... yok canım, o kadar da kötüye çekmeyin!.. sadece kadınların iç giyiminde de varmış!..
- utanmıyor musun ama dedim willie'ye, bu kadarı da olur mu?
her an her yerde beraber olmanın samimiyetiyle kısa zamanda dostluk kurduğumuz için kızmadı:
- insan dünyaya. dünya kupası da ingiltere'ye bir defa gelir dedi. ticarette ise fırsatı kaçırmağa hiç gelmez.
- yani sporcuların, sporseverlerin sırtından geçiniyorsun willie?
- ne münasebet!. aksine, koca ülke benim sırtımdan geçiniyor. benim resmimi tanıyan eşyanın ne kazanç sağladığını bir bilsen!
- bilmek isterdim. ne kadar?
- henüz vergi beyannamemi doldurmadım. müşavirime danışmadan açıklayamam.
- ama çok kazandırıyorsun?
- çoook...
- haydi öyleyse, gel seni türkiye'ye götüreyim, willie.. adını da «veli» yapara, olur biter.
- ben ne olurum sizin memlekette bu boyla?
- eşref saate rastlarsan, vali, bakan bile olursun. hiç değilse senatör adayı.
«neee politika mı?» demesiyle kaçması bir oldu. ama merak etmeyin, gene yakalarım şirin willie'yi...
• ingiltere'nin kuzey doğusunda dünya kapasına hazırlanan takımlardan ruslara herkes gülümsemektedir. italyanlar ikide bir basın toplantısı yapmakta, kuzey koreliler ise terbiyeli olmakla beraber, kimse ile görüşmemekte ve temas kurmamaktadır.
• kuzey koreliler, bir otelde kendi başlarına kalmaktadır. otelde onlarden başka kimse yoktur. beraberlerinde iki ahçı ve bol bol pirinç getirmişlerdir.
• italyan ve rus takımları birbirine çok yakın sahalarda çalışmaktadır. rusya ile italya arasında bir «bayrak harbi» olmuştur. bunun üzerine rusya antrenman yaptığı sahaya eskisinin iki misli büyüklüğünde bayrak çekmişler ve karşı tarafta dalgalanan italyan bayrağını bastırmışlardır.
• bugün oynanacak ingiltere uruguay maçını kraliçe elizabeth ve eşi edinburg dükü de tâkip edecek.
• her dört yılda bir tertip düzenen dünya futbol kupası olimpiyat oyunlarından sonra sporun en büyük heyecanı olmaktadır. maçları bu yıl ingilterenin tertiplemiş olması, bundan 100 yıl evvel futbolu keşfeden bu ülke için en büyük ödül olmuştur.
• ingiltere milli takımının gol makinesi jimmy grenves, polonya dönüşü basın mensuplarına şu açıklamayı yapmıştır: «dünya kupası ıngiltere’de kalacak.»
• bütün maçların biletleri satıldığı takdirde 52 milyon türk lirası hâsılât elde edilecektir.
• maçların televizyon ile yayın hakkı bbc ile itv şirketlerine 9 milyon türk lirasına satılmıştır. 42 ülkede 400 milyon sporsever televizyon sayesinde maçları tâkip edebilecektir.
• ingiltere başbakanı harold wilson, dünya kupası için 650 kişilik bir yemek vermiştir yemekte fifa‘ya dahil 90 ülkenin temsilcileri hazır bulunmuştur.
• ingiltere futbol federasyonu genel sekreteri dennis follows'un açıkladığına göre kupa, finaller boyunca teşhir edilmiyecektir. follows, «sorumluluk bize verildi, onun için bir defa kupayı çaldırdık, tekerrürünü istemiyoruz», demiştir. dünya kupası halen adı gizli tutulan bir bankanın kasasındadır.
• sovyetlerin tass ajansı dünya kupasına iştirâk edecek takımların kalecileri arasında bir anket yapmış. sonuç: brezilya şampiyon olacak. 16 kaleciden 11'i brezilya'ya, arjantin kalecisi antonio ile macaristan kalecisi szentmihalyi ingiltere'ye şans vermişler. naydanov, tilkowski ve albertosi'nin favorileri ise kendi takımları; yani, bulgaristan, batı almanya ve italya.
• yine yapılan tahminler arasında bugün oynanacak ingiltere uruguay maçı bulunuyor. tahminciler, bu maçı ingiltere kazanacak ve grup birincisi olacak diyorlar.
• diğer grupların favorileri ise şöyle tahmin ediliyor; ikinci grupda batı almanya, üçüncü grupta brezilya ve dördüncü grupda da italya. ancak brezilya’nın 108 kiloluk tek seçicisi «şişko» diye isimlendirilen feola’nın tahmini şöyle; «1954 de batı almanya şampiyon olmuştu. bu kupada da bir sürpriz olabilir.»
"artık çok yoruldum ve hastayım uğraşmaya tahammülüm kalmadı" diyen o. şeref apak istifa edecek!
ekrem karpat bildiriyor
londra
dünya kupası maçlarını takibe gelen futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak bana, «artık çok yoruldum ve hastayım. uğraşmaya tahammülüm kalmadı, dönünce futbol federasyonu başkanlığından istifa edeceğim» dedi. apak tam açıklamamakla beraber istifasına 2 nci türkiye liginde ve birinci ligde vukua gelen olayların ve dış yıpratmaların sebep olduğunu ihsas etti.
milli takımın afrika turu
futbol federasyonu başkanına mısır, fas, tunus ve suudi arabistan federasyon başkanları mili maç teklifinde bulundular. apak bu idarecilere, «dost ve kardeş yakındoğu ve afrika ülkeleri ile milli maçlar yapmak istiyoruz. yalnız bunu hazırladığımız afrika programına alacağız. afrika ve yakındoğu ülkeleri ile maçlar yapmak üzere hazırlanacak bir kafilemizin 1967 içinde bir tura çıkacağını tahmin ediyorum» dedi.
700 milyona sigorta
dünya futbol kupasına katılan 352 futbolcu dün 700 milyon liraya sigorta edildiler. yalnız pele tek başına 8 milyon liraya sigorta edildi
tahminler
burada italyann ünlü futbol adamı pozzo ve rusların baş antrenörü kaçalin ile konuştum.
vittoro pozzo «final italya ile ingiltere arasında olacaktır» dedi. kaçalin ise «sovvet takımı londrada dünya futbol kupalarındaki en iyi derecesi alacak» şeklinde konuştu.
dünya kupasının ilk maçında ingiltere uruguay'ı yenemedi: 0-0
ekrem karpat bildiriyor
londra
uruguay defansını geçemiyen ingilizleri seyircisi portesto etti
8 dünya futbol kupası dün gece wembley‘in 100 bin kişilik imparatorluk stadında yapılan muhteşem bir törenle açılmıştır. açış konuşmasını yapan kraliçe elizabeth, «bütün hepinize hoş geldiniz! eminim ki burada çok iyi oyanlar göreceğiz. 8. dünya kapası maçlarını açmakla büyük bir zevk duyuyorum» demiştir.
16 takım, 184 kişilik kraliyet senfoni orkestrası eşliğinde stada çıkmışlardır. stadyoma ilk defa brezilya girmiş, onu uruguay ve italya takıp etmiştir.
dünya kupasının ilk maçını açılıştan sonra ingiltere - uruguay yapmışlardır maç boyunca tamamen kapalı defans oynayan uruguay karşısında gol çıkaramıyan ingiliz takımını kendi seyircisi protesto etmiş ve yuhalamıştır.
ancak, bu maçta greavesin muhakkak gollük şutlarını harika kurtarışlarla önleyen uruguay kalecisi maçın kaderini tayin etmiştir. böylece grupunda şampiyon olarak peşin tahmin yürütülen ingillzler kendi seyircisi ve kendi sahasında ilk çelmeyi uruguay'dan yemişlerdir. maçın bitiş düdüğü çalarken skor levhası hiç değişmemiş ve ingilizler sahayı üzüntülü terketmişlerdır.
ilk üç maçları
ingiltere ve uruguay takımları bundan önce 3 defa karşılaşmışlardı. 1950 de uruguay 2-1 kazanmış, 1954 de uruguay 4-2 kazanmış, 1984 de ingiltere 2-1 galip gelmişti.
futbolun katedrali sayılan wembleyde britanyalıların duaları kabul edilmemiş olacak ki oradan çok üzgün aynldılar. ingiliz seyircisinin maç boyunca çaça temposu ile «england england» diye bağırmaları görülecekti. maçtan sonraki seremoniye greves, charlton, hunt, connely gelmediler. kraliçenin huzurundaki bu hareket skandal olarak kabul ediliyor. daily ekspress birinci sayfadan «dört futbolcumuz kıraliçeyi unuttu» şeklinde verdi haberi.
hayal kırıklığı
bir gün önce ingiltereyi mutlak favori gösteren gazete, bugün «ingiltere
bu ne biçim başlangıç» başlığı altında maçı verdi, uruguayı çok övdü. maçtan sonra alf ramsey «netice ile hayal kırıklığına uğradım, uruguay iyi oynadı, iyi defans yaptı, fakat yine kupayı biz kazanacağız» dedi. uruguay meneceri ondine viera beraberlikten dolayı çok memnunum dedi. maç genel olarak zevkli ve hareketli geçti.
4 futbolcu doping testine tâbi tutuldu
dünkü maçtan önce ingiltereden moore, charlton, uruguay dan caetona, goncalvez doping testine tutuldular. sonuç daha açıklanmadı. maçta herberger, osterreicber, herrera ve bir çok ünlü futbol adamı vardı. herberger bana; «kupada büyük sürprizler bekleyin« dedi. maçı turgay, şeref izlediler, maçı birçok türk tâkip etti.
organizasyon iyi şehirden wembleye gazeteciler için özel tren kaldırıyorlar.
kuzey kore bayrağı
kuzey kore hükümetinin tanınmamasına rağmen ingiltere hükümeti kuzey kore bayrağının kraliçe elizabeth'in gözünün önünde wembley stadyomunda dalgalanmasına gaz yummaktadır. kuzey kore bayrağı dünya futbol kupası maçlarının devamı boyunca da, maçların yapılmakta olduğu wembley stadyomunda dalgalanacaktır.
müşterek bahiste uruguay'ın değeri 16'dan 40'a yükseliverdi
reşat erte yazıyor
londra
* ingiltere ile yaptığı maçta berabere kalmasından sonra müşterek bahisçiler uruguay için 1 e 16 yerine 1 e 40 oynamağa başladılar. buna karşılık müşterek bahislerde ingiltere'nin değeri 14 den 13'e düştü. breziya için 1e2, italya için 1-7, arjantin için 1-9. federal almanya için 1-10 ve sovyetler için 1-11 veriliyor. bunlardan sonra 1'e 22 ile macaristan ve portekiz 1'e 25 ile ispanya, l‘e 33 ile fransa. 1'e 66 ile bulgaristan ve şili 1'e 100 ile, kuzey kore 1’e 150 ile isviçre 1'e 200 ile meksika geliyor.
* dünya kupasında her millete mensup sporcuların gıda rejimi başka başka. hemen bütün takımların idarecileri futbolcularına alkolü kat'i surette yasak ettikleri halde ispanya ve arjantinliler oyuncularına muayyen bir şarap kontenjanı tanımaktadırlar. ancak idarecilerin kontrolü çok sıkı olup hiçbir oyuncu kontenjan haricinde şarap içememektedir. arjantinliler yemeklerde birer bardak şarap alabiliyorlar, ispanvollarda ise kontenjan biraz daha geniş. yine yemeklerde olmak üzere her dört futbolcunun bir şişe şarap hakkı var.
* büyük şampiyonanın başlamasından bir gün evvel turnuvadaki maçları idare ederek bütün hakemler ve 16 memleketin temsilci idarecileri f.i.f.a. başkanı sir stanley rous’un başkanlığında bir toplantı yaptılar. rous hakemlere uğurlu olması dileği ile birer yaldızlı ve yepyeni düdük hediye etti.
kupada bilet yolsuzluğunu bir ingiliz gazetecisi ortaya çıkardı
londra,
yüz bin kişilik wembley stadını doldurmadı. organizatörlerin açıkladığına göre, jules rimet kupasının wembley’de oynanan ilk maçını 75 bin seyirci 2 milyon 125 bin türk lirası ödiyerek seyretti. halbuki, yetkililer bilhassa ingiltere - uruguay maçında wembley'in tamamen dolacağım tahmin etmişlerdi.
ingiliz idarecileri maçın pek fazla seyirci toplayamamasını karaborsa ile izaha kalkıştı. nitekim, ingiltere futbol federasyonu sekreteri hardaker, gazete ve radyolarla halka hitap ederek, kendilerinin karaborsadan bilet almamalarını istedi.
«daily mail» gazetesinin bir muhabiri, dünya futbol şampiyonası ile ilgili bir bilet yolsuzluğunu ortaya çıkardı ve bunu gazetesinin çarşamba günkü sayısının ilk sayfasında açıkladı.
londra gazetelerine göre, bir bilet satıcısı bir dostunu piccadilly'deki dünya kupası enformasyon ve haberleşme bürosuna yerleştirerek, bilet istiyen hayali alıcılarla temas kurdurmuş, «daily mail» in muhabiri bizzat bir alıcı gibi bu satıcı ile temas ederek olayı ispatladı.
beş kıtadan ingiltereye «dünyanın en büyük futbol gösterisi» ni seyretmek üzere gelen on binlerce futbol meraklısı yanında adedi yüzü geçmiyen değişik milletlere mensup menacer, idareci ve kulüp reisleri 16 millet arasındaki maçları yüz binlerce seyirciden farklı bir gözle seyretmeye başladılar. bunlar, şöhretli oyuncuları, kabiliyetleri ve istikbal vaad eden yarının şöhretlerini kendi kulüplerine «ayartmak» için daha şimdiden amansız bir mücadeleye başladılar.
ingiliz futbolcuları maç sabahı lokanta dolusu yemek yemişler
londra,
ingilizlerin dünya kupasının amblemi olarak kullandıkları birçok ticari firmanın bir reklâm vâsıtası olarak istifade ettikleri sevimli küçük aslan willie, kendisini yaratan ressama bir yıl içinde bizim paramızla 100 bin liradan fazla para kazandırdı. halbuki onu londralı bir ressam reklâm müessesesinin desinatörlerinden olan reginald hoye, beş dakika gibi kısa bir zamanda çizivermişti. turnua organizatörleri çok sempatik bulup 8. dünya kupasına amblem olarak seçtikleri bu küçük aslanı, diş macunu, bira, şapka, kravat, seramik, kristal ve cam eşya ve daha çeşitli dallardaki imalâtçıların yaptıkları şeyler üzerine koymaları için telif hakkı olarak satışından bugüne kadar bizim paramızla 1 milyon lira kadar hâsılat elde ettiler. bu paraya pullar ve sigortadan gelecek indirekt gelirler de henüz dahil bulunmuyor.
londra on milyonluk şehir ama, her geçen gün birkaç türke daha rastlıyoruz. donanma kâmilden tutun da bülent ekene, göztepeli nevzata, çağlayana, adapazarlı meşhur ziyaya, kadıköyün futbol hastalarına kadar herkes burada ve bütün bunların yanında transferlerin ünlü adam kaçırıcısı fenerbahçeli semai de londra da. semaîyi ilk olarak wembleyde gördük. afiyetle birasını yudumluyordu, kendisini brezilyalı gazeteci sanmışlar, iyi şanslar dilemişler. istifini bozmadan teşekkür etmiş.
semai ve grupu, meşhur mumyalar müzesine gidiyorlarmış yolda adapazarlı ziya (bayswater) tabelâsını görünce: «yahu bu ne demek? bay su gibi birşey yazmışlar» diyince semai fırsatı kaçırmamış cevabını yetiştirmiş: «tabii oğlum, uyan burası londra, suya burada bayla hitap ederler» demiş.
ingiliz yazar ve müşahitlerine göre, ingiliz takımının gıda sistemi, oyuncuları «besili inek» yapmaktan başka bir işe yaramamaktadır. verilen bilgiye göre, uruguay maçı sabahı, ingiliz futbolcularına verilen kahvaltı şunlardan ibaretti: su, kahve, meyva suyu, yulaf ezmesi, bal, reçel, tereyağı, haşlama ve tava balık, büftek, hububat özü, krema, domuz salamı, yumurta, mantar, ızgara böbrek.
dünya kupasında imza avcıları - bugünlerde büyük bir faaliyet gösteriyor. kolleksiyon yapmaya çok meraklı olan ingilizler hemen bir «imza borsası» vücuda getirdiler. hâlen 15 şöhretin imzasını ihtiva eden imza listeleri bu borsa da 1 sterline kadar (takriben 35 türk lirası) alıcı bulabiliyor.