kıvırcık saçlı adam başını elleri arasına almış ter ve buğunun kapladığı odada «nema, nema», diye mırıldanıyordu. üzüntü dolu mavi gözlerinde parlayan hafif bir ışıkla beraber, «söyleyin dedi, o santrahafa peşte'ye gelmesin. sırtımdaki krampon izlerini aynen iade edeceğim.», galatasaraylı talât'a randevu veren adam şili'deki dünya kupası maçlarında gol kralı olan ferençvaroş ve macar milli santrforu florian albert'ti.
kupadaki iddialarının daha hayâl olmadığına da işaret eden albert «aynı netice ile galatasaray'ı peşte'de yenemeyeceğimizi kim garanti edebilir?» cümlesiyle sözlerine son verdi.
ferençvaroş'un şöhretli antrenörü mezsaroş ise bir beyaz külçe halinde odanın bir köşesinde oturuyordu. önce bir şey söylemek istemiyen antrenör daha sonra maç hakkındaki kanaatlerini şu şekilde açıkladı: «matral, örocz, rakosi'den sonra albert'in de oyun içinde sakatlanması ile takımımızın iskeleti çöktü. hakem zaman zaman maçı aleyhimize idare etti. galatasaray ise hakikaten güzel futbol oynadı. kupadaki şansımıza gelince burada susmak daha hayırlı olur bence.»
mağlûplar başları öne eğik ve kalpleri buruk otellerinin yolunu tuttular.
«çocuklarımız biraz daha talihli olsalardı, sahalarımızda ender görülen daha doğrusu görülmemiş bir zaferi türk futboluna hediye edeceklerdi. bu da onların hakkı idi.»
büyük bir sevinç kasırasının estiği galatasaray soyunma odasında, taraftarların elinden güç kurtulan sarı - kırmızılı kulübün reisi ulvi yenal, şidmide kadar galatasaray'ın hiç yardım görmediğine işaret ederek şunları söylüyordu: «ergin hadisesi memeleketi iki yıldır temsil etmek için canını dişine takan galatasaray'ın hiç bir yardım görmediğinin en büyük delilidir. fakat mücadelemize yardımsız devam edeceğiz.»
yenal'a göre, ilk devresi istanbul'da 4-0 galatasaray lehine sona eren maçın, macaristan'daki ikinci devresi rahat geçmeyecek.
antrenör coşkun özarı, «çocuklarımız tam istediğimiz gibi oynadılar. eğer son günlerde üstün bir form gösteren bahri'nin kaburgaları çatlamasaydı, netice çok daha başka olurdu. hakem hakikaten dürüst bir idare tarzı gösterdi. 4-0 lık neticeye rağmen yine peşte'deki maç rahat geçmeyecek. zira, buradaki ferençvaroş ile ile budapeşte'deki ferençvaroş aynı olmıyacaktır» demiştir.
galatasaray, macar şampiyonu ferençvaroş'u tozuttu. bir değil iki değil, tam dört golle...
dile kolay bu. 5 maçta 18 gol atıp, 3 gol yiyen ferençvaroş takımı, bir sabun köpüğü gibi sahada eridi, kayboldu.
denecek ki, albert, matral, rakoşi olsaydı netice böyle olur mu? bir zamanlar da puşkaş'lı, czibor'ku, hidegkuti'li macar milli takımını mithatpaşa'da dağıttığımız zaman «ah!.. bir koçsis olsaydı» denmişti.
lâf bunlar. hakikat şu ki, biz son yıllarda macarlara milli maçlarda ve avrupa kupası karşılaşmalarında büyük azizlikler yaptık. «hârika takım»ı çınar ağacı gibi bir yerinden söktük. csepel'i ve ferençvaroş'u kupadan yine biz eledik. kısaca, mithatpaşa stadı macar futboluna mezar oldu...
galatasaray dün, elde ettiği fırsatların tamamını değil, yüzde ellisini değerlendirseydi. avrupa kupasında erişilmesi güç bir rekor temin ederdi.
sarı - kırmızılılar, geçen yıl olduğu gibi bu sene de avrupa kupalarında, türk futbolunu hakkıyla temeli ettiler. 4-0'lık netice, ikinci tur kapılarını ardına kadar açmıştır.
ferençvaroş, galatasaray'ın geçen seneki avrupa şampiyon kulüpler turnuvasındaki başarısını göz önünde tutup oyuna çok kapalı bir müdafaa ve fevkalâde tedbirlerle başlamıştı.
göğüslerindeki ay - yıldızlara bakıp, milli bir vazife de gördüklerini daima hatırlayan galatasaraylılar ise, bu emniyet subablı müdafaayı dağıtmak için tam yarım saat didindiler.
nihayet bahri, olağanüstü bir ustalıkla bu müdafaamı yarıp galatasarayın ilk golünü attı.
bundan sonra macarlar, müdafaadaki ihtiyatkarlıklarını arttırdıkları gibi, bu golü yapın tehlikeli oyuncuyu saf harici etmek için ona tekme, tokat girişmeye başladılar. ve bir müddet sonra da böğrüne indirdikleri liston vari yumrukla amellerine kavuştular.
ikinci yarıda büyük bir fedakarlıkla ancak sahada yürüyebilecek halde çıkan bahri, takımını sadece görünüşle 10 kişi bırakmamıştı. fakat coşan galatasaray, üstüste fırsatlar kaçırmasına rağmen gollerini dörtleyiverdi.
şimdi, belki birde âdet olduğu gibi hemen koskoca macar şampiyonu ferencvaroş küçümsenecek ve galatasaray'ın muhteşem neticesi pek tabii görülecek. halbuki, dedim ya macar şampiyonu bu. nesi bizden eksikti? tecrübesi, mâzisi, çalışma imkânları mı?
fakat, kim ne derse desin. galatasaraylı futbolcular dün cidden şahane bir zafer hediye ettiler türk futboluna. bu netice, muhakkak ki, dünya futbol piyasasındaki geçen seneki itibarımızı biraz daha yükseltecektir.
hani «pestilini çıkarmak» diye bir tâbir vardır. işte, dün galatasaray, macaristan şampiyonu ferençvaroş'un pestilini çıkardı. enerjisiyle, azmiyle, imanıyla, ve teknik üstünlüğü ile...
bilmem, kendi memleketinde nedir, fakat ferençvaroş, galatasaray karşısında, dün maçın herhangi bir ânında, «hiç» olmaktan öteye gidemedi.
oyunu, asgari farklı bir mağlûbiyet ve ideal netice, beraberlik olarak düşündükleri anlaşılan macarlar, bu gayeyi, çok adamlı bir müdafaaya bağlamışlardı.
bâri, bunu, macar futbolunun dünyayı saran yanına lâyık olarak becerebilselerdi... nerede?..
adam adama nıarkajda âciz, saha müdafaasından habersiz bir futbolcu kalabalığı seyrettik, ferençvaroş müdafaası diye...
macar hücum gücü alarak da, albert'in oynadığı ilk devre de dahil, görünür hiçbir şey yoktu...
galatasaray, maç sonundaki umumi hüviyeti bu olan rakibinin rölanti temposuna uyduğu ilk yirmi dakikada fazla bir şey yapamadı.
fakat yirminci dakikadan sonra süratlenen sarı - kırmızılılar, kurdukları ezici baskıya ekledikleri teknik üstünlükle, rakiplerini çökerttiler ve sahayı, dört farklı bir galibiyetle terkettiler...
şampiyon kulüpler turnuvasının bu suretle ikinci turuna yükselmiş olan galatasaray'ı candan tebrik eder. aynı başarıyı diğer maçlarda da göstermelerini temenni ederim.
göğüsünde ay - yıldızlı kokart taşıyan bir şampiyon. mithatpaşa sahasının üzerinden silindir gibi geçti... yerde, macaristan şampiyonları vardı. sonuç: ezildiler...
o, bir aralık üç kişinin arasından sıyrılırken topu vücudu ile yer indirip pamuk yığınına giren tabanca mermisi gibi ağlara gönderen metin adlı çocuğu daha önce tanır mıydım? yoksa, «o» ben miydim?
o, sakatlanıp gidinceye kadar ortalığı darmadağın eden bahri adlı kasırgayı başka yerde görmüş müydüm? yoksa «o» ben miydim?
o, eski türk ustalarının ifte su vererek kol kuvvetiyle döve döve pişirip pekiştirdikleri palalaı andıran talât'ı, sonra ahmet'i, nustafa'yı...
diğerlerini görmüşlüğüm, tanımışlığım, bilmişliğim var mı? yoksa «onlar» siz miydiniz?
şimdi, bu çouckların heps birbirine karışıyor hayalimde. kim kimdi, kim ne yaptı?
maçın bitmesinden yarım saat geçmiş ve yazıyı yazıyorum. şu anda bildiğim tek şey şu: ay - yıldızlı şampiyonlar, macaristan şampiyonunun üzerinden silindir gibi geçtiler.
heyecan, sevinç, gülümsemeden kahkahaya yüksel bir rahatlık, sonra neşelerin en büyüğünü, «zafer neşesini» yaşarken elmacık kemiklerinden omuz başlarına doğru bir sızıldama ve göz pınarlarından süzülen birkaç damla yaş...
birbuçuk saati böyle geçirdik. başka şey bilmiyorum.
evvelki gün galatasaray ile ferençvaroş maçında kaleci aczel tarafından sakatlanan ve oyunun 36. dakikasında dışarı çıkan bahri dün muayene edilmiş ve kaburgalarında üç kırık olduğu tespit edilmiştir.
doktorlar bahri'nin 21 gün futbol oynayamayacağını açıklamışlar ve genç futbolcuya istirahat tavsiye etmişlerdir.
gene iddialı konuşan ferençvaroşlular, "çiçek aşısı olduğumuz için iyi oyun çıkaramadık" dediler
avrupa futbol birliği galatasaray ile ferençvaroş'un peşte'de yapacağı revanş maçının tarihini 16 ekim olarak tespit etmiştir.
dün bir mektupla galatasaray kulübüne bildiren uefa bu kararı türk milli takımının polonya, almanya ve romanya milli maçları sebebiyle aldığını açıklamıştır.
avrupa futbol birliği ayrıca, bir tedbir olarak üçüncü maç için 23 ekim tarihini tespit etmiştir.
galatasaray idarecileri «biz ferençvaroş'la 25 eylül üzerinde anlaşmıştık. ancak, federasyonun müdahalesinden sonra tâyin edilen bu tarihi uygun buluyoruz» demişlerdir.
sarı - kırmızılı kulübe dün yurdun muhtelif bölgelerinden binlerce tebrik telgrafı gönderilmiştir.
gündüz kılıç «bu sene de ümitliyim» dedi
galatasaray profesyonel takımı teknik direktörü gündüz kılıç «herşeye rağmen gitgide büyük maç takımı olan galatasaray bu sene de bana ümit veriyor» demiştir
kılıç, ferençvaroş maçı ile ilgili olarak şu şekilde konuşmuştur: «ben çok şükür üç defa avrupa şampiyon kulüpler turnuvasına katılan bir takımın başında bulundum. orada edindiğim tecrübeler gösteriyor ki, yabancı sahada oynayan takımlar daima kendi sahalarındaki avantajlarını hesaplayarak çok ihtiyatlı ve müdafaaya, ehemmiyet verir tarzda oynadıklarından kudretlerinden çok şey kaybediyorlar. aynı takımı kendi sahasında gördüğünüz zaman şaşırıp kalıyorsunuz. nitekim, geçen sene karşılaştığımız dinamo, bytom ve hattâ milân bile böyleydiler. bütün bunları göz önünde tutan ferençvaroş'u da budapeşte'de bambaşka bir hüviyette göreceğimizi hesaplamak herhalde yersiz değildir. bunun için fevkalâde hazırlıklı ve tedbirli olarak bu maça çıkmalıyız»
macarlar iddialı konuştular
şampiyon kulüpler turnuvasının ilk eleme maçında galatasaray'a 4-0 mağlûp olan ferençvaroş takımı dün saat 11.30'da uçakla budapeşte'ye dönmüştür.
yeşilköy'den ayrılmadan önce antrenör meszaroş daha kupadan elenmediklerini belirtmiş ve «hakiki revanş peşte'de oynanacaktır» demiştir.
meszaroş, takımının bozuk oyununa sebep olarak istanbula gelmeden önce yapılan çiçek aşısının verdiği nöbet ve matral, öröcz, rakaşi, albert'in sakatlanmalarını göstermiştir.
bu kadar senedir maçlarım takip ettiğim ferençvaroş'un, inanın galatasaray karşısındaki kadar kötü oynadığını görmedim.
hatta, galatasaray'ın golcüleri önünde yok olan o koca ferençvaroş'un uğradığı bozgunun sebeplerini çözmüş değilim. benim bildiğim ferençvaroş belki çok mağlûbiyetlerle karşılaşmış, fakat böylesine korkunç bir fark görmemiştir
avrupa şampiyon kulüpler kupasına macar futbolunu temsilen katılan şöhretli takım daha ilk maçta 4-0 yenilsin?.. dile kolay bu, 4-0... olacak iş değil gibi geliyor.
ancak, bu düşüncemle türkiye şampiyonu galatasaray'ın kazandığı büyük başarıyı gölgelemek istediğim sanılmasın. maçı takibe gelen bir macar gazetecisi olarak çarşamba akşamı sahada zaferin sevinci ile gol kralı metin oktay'ı omuzlarda taşıyan sarı - kırmızılılara sportmence alkış tutanların arasında ben de vardım. bunun aksini düşünmek hata olurdu. hatta haksızlık...
fakat, realiteden yine uzaklaşmamak zorundayız. ferençvaroş'un ezilişi olağanüstü bir hadise kabul edilmelidir. nitekim, maç akşamı peşte'deki gazetemle konuşurken arkadaşlarıma bu inanılmaz skoru inandırmakla inanınız, güçlük çektim. çnkü ferençvaroş, macar futbolunun temsilcisi olarak sahaya çıkan o şöhretli takım, bu şöhretini gölgeleyecek bir bozguna uğramıştı.
türkiye'deki dostlarım ve gazeteci arkadaşlarım benden ısrarla şu suali cevaplandırmamı istediler: «peşte'deki revanş ne olur?»
hemen cevap vereyim ki, galatasaray henüz kupada ikinci tura yükselmiş değildir. başka bir deyimle ferençvaroş'a her şeyini mithatpaşa'da bırakan bir takım gibi bakmayınız. türk futbol seyircilerinin seyretme şansına sahip olamadıkları santrhaf matral, sol iç rakoşi, hafbek öröcz ve istanbul maçının şanssız futbolcusu albert'li ferençvaroş galatasaray'ın mithatpaşa'da elde ettiği dev neticeti geride bırakabilmek için peşte'de devleşecektir. kısaca şunu ifade etmek isterim ki, ferençvaroş hakikaten ağır bir darbe yemiştir. ama, istanbul'da ne kadar kötü oynarsa oynasın, bunun acısını çıkartacak kudrete sahiptir. unutmayın ki, futbol hâdiseler oyundur.
o yıllarda macar futbolu eski gücünde olmasa da her şeye rağmen hala avrupa’da söz sahibi bir ekoldü. macaristan takımları da avrupa kupalarında final oynayan, finallere gelemese bile yarı final ve çeyrek finallere aşina takımlardı. bu nedenlerdir ki, 1963 yılında o sezon türkiye şampiyonu olan galatasaray’a macarların ünlü ferencvaros takımı çıktığında hiç kimse tur atlama konusunda şans tanımayacaktı. ancak istanbul’daki ilk maçı metin oktay (2), bahri ve tarık’ın golleriyle 4-0 kazanan galatasaray deyim yerinde ise imkansızı gerçekleştirmişti. rövanş maçı ise 11 ekim 1963 günü budapeşte’de oynanmıştı. hakemin taraflı ve kötü idaresinin yanısıra evsahibi takımın kendi sahasındaki olumsuz atmosfer de galatasaray’ın turu geçmesine engel olamayacaktı. maçı 2-0 kaybeden galatasaray, o günlerin koşullarında bir ilke imza atıyor ve bir türk takımının da avrupa kupalarında iş yapabileceğini gösteriyordu. zaten maçtan sonra ferencvaros başkanının yaptığı açıklama da bunu teyit etmekteydi. başkanın dediği gibi böylesi güçlü bir takıma elenmeleri başarısızlık değildi. çünkü rakip galatasaray’dı….